İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 27.05.2025 tarih ve 63 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 15.05.2025 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan "Açıkça" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 15.05.2025 tarihinde saat 20:00’de canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Gökmen Karadağ’ın yaptığı, Hasan Sınar, Melda Onur, Hilmi Hacaloğlu, Fikret Bila, Semih Turan ve Turhan Çömez'in konuk olarak katıldığı "Açıkça" adlı programda geçen diyaloglarda; “Yargı düzenini arkasına almış ve bir cümle de şunu söyleyeyim. Resul Emrah Şahan bu kumpasla cezaevine atıldıktan sonra ve Şişli belediyesine yine az önce eleştirdiğim şekilde bir memur kayyım atandıktan sonra, ilk yapılan iş, bu Şişli'nin kalbine saplanan hançerin sahibi olan bu şirketin mühürleri söküldü. O 72 katlı gökdelen yeniden inşa edilmeye devam edildi. Aslında manzaraya baktığımızda gerçek örgütün kim olduğunu, kimin kamu menfaatini, halkın menfaatini savunduğunu halkın menfaatine karşı kimlerin kimlerle ortak kumpas kurduğunu çok net görüyorsunuz. En güzel tarafı ne biliyor musunuz?...Ya kendisine kesilmiş cezayı, benden rüşvet istediler diye, 100 milyon dolar istediler diye...Hazineye irat gidecek olan cezadan bahsediyor. Bunu rüşvet olarak bahsediyor…Şimdi durum bu. Hasan hocam, anlatmaya çalıştığım manzara bu…Ahtapot kendisi yani düşünün. Şimdi böyle bir anormal durum var. Bu kişi Şişli belediye başkanı Resul Emrah Şahan kenti korumaya çalışıyor. Kendi kentini İstanbul'u Şişli'yi korumaya çalışıyor. Sayın Cumhurbaşkanı kendi demedi mi? Biz dikey mimari ile ihanet ettik İstanbul'a demedi mi? Peki bu yapılar nedir? Bu insanlar bu kenti korumaya çalışıyor. Sayın Turanlı, Kadıköy'e çekti bir tane hançeri yapıştırdı. Her gün görüyoruz "Four Winds" denen hançeri, orada duruyor, hançerin dik alası. Kime ne söylüyor, ne çetesi... Hakkaten delirtiyorlar insanı ya, kentin canını okudular, hala da okumak istiyorlar. Oradaki milyon milyon dolarları kim kazandı, nasıl kazandı? Sen biliyorsun orda 2.07 orada şey imar hakkını veriyorsun. Kendileri 4.5, 5, 8 imar alıyorlar böyle bir haksızlık olur mu ya…ve Şişli'de o gökdeleni dikmeye çalıştıkları yer. Hilmi, 23 Nisan'daki depremde tam oradaydım, tam oradaydım. Orada bir otel var adını söylememe gerek yok. 2 km'lik yerden 1 saatte çıkamadık, dapdaracık yollar. Şimdi orada böyle bir alan için tahsis edilebilecek bir arazi yerine oraya da bir gökdelen. Dikin abi, oraya da dikin, her yere dikin. Her yere dikin. Görürüz ondan sonra büyük deprem yaşandığında nasıl bir felaket olacak…Şimdi bu dönem bu iktidar döneminde bazı kelimelerin anlamı değişti. Mesela biz bazı soruşturmalarda gördük AKP'liler ilgilerinden rüşvet isterken müteahhitler kendi aralığında konuştuğunda ya bana şu kadar ceza kesti şuna şu kadar ceza kesti diye. Haliyle bizim belediyenin legal olarak kestiği cezayı da zihni rüşvet olarak algılamış Yani zihni de onu orada o çağrışım yapıyor Çünkü daha önce sana şu kadar ceza kestim deyip eminim rüşvet verildiği çok olay vardır Yani çünkü bu dönemin yeni böyle şeyi yani böyle işte istifa yok ‘ görevden af’ değil mi böyle kavramların kelimelerin değiştiği bir dönem…Bu arada bu kendisine kesilen cezayı rüşvet olarak kamuoyuna bu şekilde duyuran Emrullah Turanlı ile ilgili olarak, o mütahitle ilgili olarak bir iftira atması dolayısıyla avukatlarının suç duyurusunda bulunduğunu öğrenmiş durumdayız Ekrem İmamoğlu'nun avukatlarının böyle bir girişimleri olmuş Hasan Hocam…Şimdi bakın; siz normal, dürüst bir vatansever olarak, bir yurttaş olarak rüşvet istense ne yaparsınız? Şikayet edersiniz, değil mi? Hasan hocam benden daha iyi bilir. Yani bir suçu şikayet etmemek de suçtur. Eğer rüşvet istendiyse dersiniz ki adli makamlara, kolluk kuvvetlerine neyse, resmi mercilere ben bir işim için müracaat ettim, yasal bir işim, yapmadı gereğini benden rüşvet istedi. Niye bunu yapmadınız? Aylar sonra diyor ki benden rüşvet istediler.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Halihazırda haber ve bilgi alma isteği günümüz insanı için bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çevresinde gelişen olayları öğrenebilmek isteği günümüzde yeni bir tüketim formu ortaya çıkarmıştır. Bu tüketim bilgi ve haber tüketimidir. Asıl görevi halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek olan medya organları; dezenformasyon, manipülasyon, yönlendirme vb. konularda hassas yayıncılık anlayışı benimsemelidir. Haber ve manipülasyon günümüz iletişim alanında insanların bilgi alışını sağlıksız bir ortama sürüklemekte ve bu çarpıklık sonucunda toplumların gündemi de çarpıtılmaktadır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi bilhassa kriz durumlarında hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Gazetecilerin ilgili konu ile alakalı, programlarında ve bültenlerde çeşitli yorumlarda bulunması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak haberciliğin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil, aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır. Haberi veren de elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba göstermelidir. Bu nedenle haber verme hakkının dışında kalan durum, haber verenin hiçbir araştırma yapmaksızın, salt duyuma veya tahmine dayalı olarak haber yapmasıdır. Basın mensubunun haberin gerçekliğini araştırmasındaki özenin ölçüsü her olay bakımından farklılık gösterebilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli 4-56 E. ve 44 K. sayılı bir kararında da belirtildiği üzere yapılan haber üçüncü kişilere ağır zararlar verebilecek nitelikteyse, doğruluğun denetlenmesi görevi, daha katı ölçütlere bağlanmalıdır.
Gazetecilik mesleğinin temel görevi haberciliktir. Gazetecilerin bu görevlerini yerine getirirken uymaları gereken etik kurallar vardır. Bu kurallardan bazıları haberde doğruluk, haberde doğruluğun kanıtlanması, haberde nesnellik ve haberde çarpıtmamadır.
Gerçek ve doğru habercilik başlığı altında, medya mensubu, yazdığı/yaydığı haberin doğruluğunu ve objektifliğini temin etmek için çaba göstermeli, saptırma ya da yanlış anlama yoluyla çarpıtmaları önlemeli, haberin içeriği ile yorumlar arasındaki fark belirgin bir şekilde sunulmalı, yorumlar sadece genel düşünceler veya günlük olaylar üzerine yapılmalı, görüntü ve sesler manipülasyona açık olmamalı, medya mensubu habere ilişkin belgeleri değiştirmemeli, toplum nezdinde önem arz edebilecek haberler ve sosyal önemi olan olayları gizlememeli, önemli detayları atlamamalı, medya mensubu, içerik hazırlarken haber konularını sansasyonel hale getirmekten kaçınmalı, gelebilecek bu yöndeki baskılara direnmeli, bir olaydan hareketle genelleme yapmaktan kaçınılmalı, medya mensubu, daima basın özgürlüğü ilkesini savunmalı, saptırmayı ve sansürü yok etmek için çabalamalı ve haber çalma, gerçeklerin çarpıtılması, iftira, onur kırıcı veya temeli olmayan iddialar ve haberi manipüle etmek üzere edinilen her türlü çıkar, gazetecilik mesleğine karşı yapılmış ağır saldırı ve kamunun güvenine ihanet olarak kabul edilmeli hususları yer almaktadır.
Diğer taraftan yayın öncesi doğrulama başlığı altında ise medya mensubunun, kaynakları tarafından verilen bilgileri kontrol etmekle yükümlü olduğu, görüşme yaptığı kişinin verdiği özel bilginin doğru olup olmadığını görüşmesinin yayımlanmasından önce varsa kontrol etme talebini yerine getirmesi ve bir kişiye suçlama yönelten haber ya da yorumun yayınlanmadan önce editör tarafından değişik kaynaklardan doğruluğunun tespitinin yapılması gerektiği hususları yer almaktadır.
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların sorumlu yayıncılık ilkesiyle ve azami ölçüde dikkatle hareket etmesi etik haberciliğin birincil gereklerindendir. Bir yayıncı kuruluş, doğruluk ve gerçeklikten ödün vermesi durumunda ilk amacı olması gereken “doğru bilgi aktarma” ilkesine aykırı bir tutum ortaya koyduğunu ve beraberinde kaçınılmaz olarak etik sorunların doğacağını dikkate almalıdır. Gazeteciler seçtikleri haberleri topluma ileterek, bireylerin hem yakın çevrelerinde hem de ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanılan olaylar hakkında toplumun bilgi edinmesini sağlar. Toplumun bağımsız temsilcileri olarak isimlendirilen gazeteciler, toplum içindeki grupların kanaatlerini birbirlerine ileterek toplumsal iletişimin gerçekleşmesine yardımcı olurlar. Gerçeklerin değiştirilerek aktarılması; kişinin yanlış bilgilendirilmesine, toplum içinde yanlış anlaşılmalara dolayısıyla dezenformasyona sebep olabilir. Türk Dil Kurumunun dijital sözlüğünde "bilgi çarpıtma" olarak tanımlanan dezenformasyon, "gerçekliğin toplumsal olarak yeniden inşasına amaçlı müdahale" şeklinde ifade edilmektedir. Bir başka tanımda ise "kamuoyunu etkilemek ya da gerçeği gizlemek amacıyla, kasıtlı olarak yanlış bilginin sıklıkla gizlice yayılması" olarak tanımlanmıştır.
Dezenformasyon gerçek olay ile haber anlatısı arasındaki süreçte kendisini göstermektedir. Dezenformasyonun amacı doğrudan fikirleri değiştirmek değil, bireyleri şüpheye düşürmektir. Oluşturulan veri bulutu içerisinde, varılan her yargıyı kuşkuda bırakmak ve hakikati saptırmaktır. Dezenformasyon sürekli tekrar edildiğinde enformasyonu geçersiz kılmaktadır. Bu durumda dezenformasyonun anlamı esas olarak hakikatten sapma olduğu gibi, sürekliliğin ve tekrarın beraberinde getirdiği bir değersizleştirme politikasıdır. Tüm bu süreçler, dezenformasyona konu kişi veya kuruluşların değersizleştirilmesinin dışında bilgi akışını sağlayan ve demokrasinin dördüncü gücü olarak görülen basın ve medyaya olan güvenin sarsılmasına da sebep olabilir. Basının güvenilirliğinin yara alması, kurum ve kuruluşların değersizleştirilmesinden çok daha vahim sonuçlara yol açabilir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; hakkında değerlendirmelerde bulunulan kişiye açıkça "örgüt" nitelemesi yapılarak herhangi bir somut delil olmaksızın suç örgütü imalarında bulunulduğu, "hançer" metaforu ve "çete" ifadesinin ilgili kişinin projelerini topluma zarar veren, tehdit oluşturan yapılar olarak nitelendirildiği, ayrıca "milyon dolarları kim, nasıl kazandı" ifadesi ile somut delil olmaksızın yasa dışı kazanç sağlandığının, ilgili kişinin rüşvet olayına karıştığı ve bunu yargı mercilerine zamanında bildirmediğinin, deprem vurgusuyla inşaatların güvenli olmadığının ve belediyeye kayyum atanmasıyla ilişkili olduğu ve bundan haksız menfaat sağladığının ima edildiği, yargı kararıyla kesinleşmiş bir "örgüt" suçlaması olmaksızın bu şekilde yapılan imaların ve bu tür metaforların eleştiri sınırlarını aşıp küçük düşürücü nitelikte olduğundan toplumda özgürce kanaat oluşumunu engelleyebileceği, dolayısıyla daha tarafsız bir dil kullanılarak seyircinin kendi değerlendirmesini yapmasına imkan tanınması gerekirken soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberlerin, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlandığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin
arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Nisan 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 10.944.664,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 328.340,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 29.05.2025 tarih, 2025/21 sayılı toplantısında alınan 8 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.