İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 27.05.2025 tarih ve 63 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 15.05.2025 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan "Açıkça" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Sunuculuğunu Gökmen Karadağ’ın yaptığı, her hafta dünyadaki gelişmeler ve iç politikaya dair güncel meselelerin konuklar ile birlikte yorumlandığı "Açıkça" adlı programda ekrana taşınan bazı ifadeler nedeniyle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle “oy çokluğu” ile alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY KULLANMA GEREKÇELERİM
İhlale konu edilen yayın, bir yorum programıdır. Programda farklı siyasi görüşlerden siyasetçiler, gazeteciler ve akademisyenler gündemdeki olayları tartışmış; kamuoyunda zaten konuşulan iddialar değerlendirilmiştir. Medyanın görevi halkı ilgilendiren her konuda, sorumlulukları ve görevleri ile uyumlu olarak bilgi ve fikirleri yaymak, kamuoyunu bilgilendirmektir. Gündemdeki uygulamaları, yargı kararları, ekonomide yaşananlar, siyasi tartışmalar ya da olgusal temeli bulunan iddiaların; televizyon programlarına konu edilmesinin, bunların farklı görüşlere sahip siyasetçi, gazeteci, yazar ve aydınlar tarafından analiz edilmesinin, toplumda özgürce kanaat oluşumuna katkı sağlayacağı bilinmektedir.
RTÜK’ün program türleri rehberinde de belirtildiği üzere, yorum programlarında kullanılan eleştirel değer yargıları, haber aktarımı gibi “doğruluk–kanıt yükümlülüğü”ne tabi tutulamaz. Uzman raporunda “haber” kategorisi üzerinden değerlendirme yapılmış olması usul ve nitelik hatasıdır.
“Açıkça” programı bir haber bülteni ya da haber programı değildir, Uzman raporunda da yer belirtildiği gibi “yorum” programıdır. Kurul Kararından anlaşılmamakla birlikte, Uzman raporunda görüleceği üzere, ihlale gerekçe yapılan ifadeler de akademisyen Prof. Dr. Hasan Sınar, CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, İyi Parti Grup Başkanvekili Turan Çömez ve Gazeteci Hilmi Hacaloğlu’na aittir.
Program konuğu akademisyen, siyasetçi ve gazetecilerinin, tartışma özgürlüğü kapsamında eleştirel değer yargısı niteliğindeki yorumlarının, haber aktarımı olarak nitelendirilerek, “doğruluk ölçütü” konması ve “ispat yükümlülüğü” getirilmesi; bu gerekçe ile medya hizmet sağlayıcı kuruluşa üst sınırdan yaptırım uygulanması, ölçülü ve rasyonel değildir.
Anayasa md. 25, 26, 28: Düşünceyi açıklama, yayma ve basın özgürlüğü güvence altındadır. Anayasa md. 13: Sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır. AİHS md. 10: İfade özgürlüğü, yalnızca toplumca kabul gören fikirler için değil, rahatsız edici veya kışkırtıcı görüşler için de geçerlidir (Handyside/Birleşik Krallık, 1976). AİHM – Dalban/Romanya (1999): Olgusal temeli olan değer yargılarının cezalandırılması kabul edilemez. AYM – Özgür Boğatekin (2023): Gazetecilerden, savcı gibi kesin delil ispatı beklenemez; olgusal temel yeterlidir.
Bu içtihatlar, “Açıkça” programında dile getirilen eleştirel görüşlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu göstermektedir.
Danıştay 13. Daire, E:2024/897, K:2024/3031: RTÜK’ün yorum programlarını haber programı gibi değerlendirmesi hukuka aykırıdır; ifade özgürlüğü ihlali oluşturur.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İDD, 30.11.2023: Yorum programındaki değerlendirmeler nedeniyle verilen yaptırımı kaldırmıştır.
Bu kararlar, RTÜK’ün yorum programlarına yönelik yaptırımlarında ölçüsüzlük ve yanlış nitelendirme yaptığını açıkça ortaya koymaktadır.
İhlale gerekçe gösterilen ifadeler, doğrudan suç isnadı veya kesinleşmiş yargı kararına dayalı bir “örgüt suçlaması” değildir; siyasal ve toplumsal bağlam içinde kullanılan eleştirel metaforlardır.
Buna rağmen üst sınırdan (%3) idari para cezası verilmesi, ölçülülük ilkesine aykırıdır. Ayrıca; 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinde düzenlenen cevap ve düzeltme hakkı işletilmeden doğrudan yaptırım yoluna gidilmesi, hem usul hem de hakkaniyet yönünden hatalıdır.
Karar, yalnızca hukuki değil, siyasal sonuçları bakımından da kaygı vericidir: Eleştirel medyaya yönelik seçici uygulamalar, RTÜK’ün tarafsızlığına gölge düşürmekte; çifte standart algısını güçlendirmektedir. Sansür etkisi: Yorum programlarının cezalandırılması, medya organlarının tartışma programlarını otosansürle sınırlandırmasına yol açar. Çoğulculuğun daralması: Demokratik toplumlarda farklı görüşlerin tartışılması toplumsal barış için zorunludur. Bu tür yaptırımlar, çoğulculuğu ve özgür kanaat oluşumunu zayıflatır.
Hem ulusal hem uluslararası hukuk metinlerinde ifade özgürlüğünün açıkça güvence altına alındığı, siyasi tartışma ve eleştiri hakkı söz konusu olduğunda özgürlük alanının daha geniş çerçevede değerlendirildiği kesindir.
Siyasetçilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin bir yorum programında, ifade özgürlüğü kapsamında gündemde olan bir konuyu tartıştığı, olgusal temel bulunan bir konudaki eleştirel değer yargısı niteliğindeki değerlendirmeler için ispat yükümlülüğü aranması ve haber aktarımı olarak nitelendirilmesini gerektirecek bir durumun olmadığı açıktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Anayasa’nın 13, 25, 26 ve 28. maddelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine, AİHM ve AYM’nin yerleşik içtihatlarına, Danıştay’ın emsal kararlarına aykırı olan, Ölçüsüz ve öngörülemez nitelikteki bu yaptırım kararına katılmıyor ve karşı oy kullanıyorum. 19.09.2025


