İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 17.02.2025 tarih ve 19 sayılı yazısına konu NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 02, 09.02.2025 tarihlerinde 21:00 ve 20:55 saatlerinde yayınlanan “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, 02, 09.02.2025 tarihlerinde 21:00 ve 20:55 saatlerinde yayınladığı, Halikarnas Balıkçısı adıyla Bodrum’u bugünkü ününe kavuşturan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın İtalyan eşiyle beraber Büyükada’ya ailesinin evine dönmesi sonucu gelişen olayları konu edinen “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” adlı dizi filmin,
02.02.2025 tarihinde yayınlanan bölümünde, dizi film karakterleri arasında geçen diyaloglarda; “Şakir Paşa ve Aniesi, Selahattin'in yanından ayrılıp eve doğru yürürken sohbet ederler. Söyle bakalım sen o taşı neden attın bana? Ama... Şeyden attım... Şeyden... Bi, bi...Kıskançlıktan? Evet, ondan. (İtirafın şaşkınlığı ile birlikte ikisi de duyduklarından mutlu bir şekilde gülümserler)…Şakir Paşa ailesi İsmet Hanım'ın kardeşi Mithat'ı Selanik'e uğurlamak için dışarı çıkarlar. Bu esnada İsmet Hanım, gözlerini ayırmadan Şakir Paşa'yı izleyen Aniesi'ye takılır ve gelininin, eşine olan bakışlarından oldukça rahatsız olur…Fayton bu tarafta Aniesi, yanlış tarafa bakıyorsun. Çok yanlış tarafa bakıyorsun…Selanik'te çıkan ayaklanmanın haberinin gelmesi üzerine Şakir Paşa'nın büyük bir yatırım yaptığı otelin gidişatı belirsiz bir hal alır. Bunun üzerine çıkabilecek bir ayaklanma olduğu ve bu sebeple otelin satılması gerektiği hususunda daha önce babasını uyaran Cevat ile Şakir Paşa arasında büyük bir kavga çıkar. Bunun üzerine Şakir Paşa sinirle herkesi salondan dışarı çıkarır. Ancak Aniesi'nin kalmasını ister…Sen gitme. Gitmiyorum ki. (Aniesi, Şakir Paşa'nın yanına gelir ve öpüşürler)
09.02.2025 tarihinde yayınlanan bölümünde ise; “(Üzerini giyinirken) Ben n'aptım ben? Ben n'aptım, ben n'aptım, ben n'aptım, ben n'aptım? N'aptım, n'aptım ben, n'aptım ben, n'aptım ben? Ben n'aptım? Ben.. Böyle bir şey hiç olmadı. Böyle bir şey hiç olmadı, böyle bir şey hiç yaşanmadı. Böyle bir şey hiç olmadı, Hiç olmadı,hiç...Böyle bir şey hiç olmadı…Babacım...Şimdi seninle ilgilenemem prenses.” şeklinde sahnelere yer verildiği görülmüştür.
Her toplumun kendi devamlılığını sağlayan ortak değerleri vardır. Toplumun milli ve manevi değerleri toplumu bir arada tutmaya yarayan, toplumun geneli tarafından yaygın ve doğal olarak kabul edilen, örf, adet, gelenek, inanç ve ahlak gibi birçok alandan beslenen ve böylece toplum yaşamını bir anlam çerçevesine oturtan soyut unsurlardır. Bunun yanı sıra genel ahlak ise toplumun çoğunluğu tarafından kabul görmüş iyi ve kötüye ilişkin değerler olarak tanımlanmaktadır. Bir toplumda yaşamanın gerektirdiği ortak değerlere sahip çıkmak, sağlıklı nesillerin yetişmesi, ahlaki temelleri oluşturmak toplumun devamı için elzem gözükmektedir.
Bununla birlikte ahlaki gelişim sürecinde çocuklar başta olmak üzere bireylerin ahlaki gelişimini etkileyen birçok çevresel etken vardır. Günümüzde bu etkenler içerisinde en etkili olanı şüphesiz kitle iletişim araçlarıdır. Bu araçlar vermek istedikleri her türlü mesajı verirken alıcıda bırakacağı olumsuz etkiyi göz önünde bulundurmalıdır. Toplumdaki vicdani ve ahlaki değerlerle bağdaşmayan yayınlar toplumsal çöküntüye yol açabilmektedir. Özellikle çocukların günün önemli bir kısmında etkileşim içinde olduğu medya araçları çocukların bilinçaltında gizli veya açık birçok zararlı ve yıkıcı etki oluşturabilmektedir.
Televizyon yayınlarının hem görsel hem işitsel olması, ilgi çekici olması, herkese hitap eden yayınlar yapması ve yayın çeşitliliğin olması gibi özellikleri nedeniyle çok fazla tercih edilen, dolayısıyla küçük yaşlardan itibaren toplumun büyük bir kısmının etkileşim halinde olduğu sosyal bir araçtır. Medyanın insanları etkileme ve kamuoyu oluşturma kabiliyeti çok güçlüdür. Bu kabiliyet medyanın bütün insanlara rahatlıkla ulaşabiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte medyanın sahip olduğu bu güç, beraberinde büyük sorumluluklar da getirmektedir. Özellikle yayın esnasında kullanılan ifade ve üslupta sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket edilerek toplumdaki genel ahlakı bozabilecek nitelikte her türlü yorum ve değerlendirmelerden uzak durulması yayın kuruluşlarının kamusal sorumluluğudur.
Yayıncılık faaliyetinde; toplumun genelinde var olan farklı fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum gibi unsurların göz önünde tutularak her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu yayıncılık anlayışının bir gereğidir. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçlarının sahiplerinin, yöneticilerinin veya sunucularının yaşadıkları toplumun değerlerine, inanç ve dini hassasiyetlerine, genel ahlak gibi kavramlara özel hassasiyet göstermesi, yayınlarında bunlara titizlikle uyması, sahibi oldukları medya mecrasında yer alan program içeriklerinde bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermesi öznel inisiyatife bağlı ihtiyari bir durum değil yayıncının yasal sorumlulukları arasındadır.
Medya, toplumsal değerlerin aktarımı, paylaşımı, değişimi ve yeniden üretimi konusunda önemli bir araçtır. Ancak zamanla toplumsal değişimlerle beraber aile değerlerinde de birtakım değişimler meydana gelmektedir. Özellikle kitle iletişim araçlarının aile değerlerini göz ardı etmesiyle birlikte ahlaki ve kültürel yozlaşmalar yaşanmaktadır. Medyanın aile yapısına ters düşen, ahlaka uygun olmayan ilişkileri "normal, sıradan ve olağan" bir forma sokup insanlardaki hassasiyeti azalttığı, buna benzer ilişkileri meşrulaştırdığı ve izleyiciyi yeni duruma alıştırdığı söylenmektedir.
Aile, bireyin sosyalleşmesi, kişisel ve kültürel kimliğini kazanmasında; toplumsal değerlerin ve kültürel kodların benimsenmesi ve aktarılmasında oynadığı rol bakımından idealize edilen sosyo-kültürel bir yapıdır. Bu sebeple aile devlet politikalarıyla korunmaktadır. Anayasamızın 41. maddesi "Aile, Türk toplumunun temelidir." ifadesiyle aileyi toplumun yeri doldurulamaz bir kurumu olarak nitelemektedir. Maddenin gerekçesine bakıldığında sosyal yaşamın sağlıklı bir şekilde kurulması ve korunmasının önemine vurgu yapılarak, ailenin korunmasının anayasal düzenlemeye konu olması, buna ek olarak evlilik birliğinin kurulmasının yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması gerektiğinden söz edilmiştir. Gerekçede yer verilen "Aile ahlaki bir çerçevedir. Aile, toplu yaşamanın ilk modeli olarak eğitim, yardımlaşma ve şefkat kaynağıdır." ifadeleri yasa yapıcının perspektifinin ortaya konulması yönünden kayda değer önemdedir. Bu bakış açısının kaynağı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 16. maddesinde yer alan "...Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunma hakkını haizdir." ifadeleridir. Aileyi korumaya yönelen pek çok ulusal ve uluslararası düzeyde yazılı-yazısız norm bulunmakla birlikte ailenin korunması kültürümüzün değerler hiyerarşisinde en üst sıralarda yer almaktadır. Ailenin zarar görmesi ya da yok olması ihtimali kabul edilemez bir durumdur. Bugün modern yaşamda da sağlıklı bir toplumun ön şartı sağlıklı aile olarak kabul edilmekte; aile yasalarla korunup güçlendirilmeye, refah düzeyi artırılmaya çalışılmaktadır.
2018 yılında RTÜK tarafından gerçekleştirilen Televizyon İzleme Eğilimleri Araştırmasına göre “Dizilerde Sizi Rahatsız Eden/Eleştirdiğiniz Konular Nelerdir?” sorusuna cevap verenlerin %62’si dizilerin, çocuk ve gençlere olumsuz örnek oluşturduğunu belirtmiştir. Dizilerde yer alan şiddet içeriklerinden rahatsız olanların oranının %48,8 ve dizilerin genel ahlak ve aile yapısına uygun olmamasından rahatsız olanların oranının ise %46,3 olduğu belirlenmiştir. Dizilerin genel ahlak ve aile yapısına uygun olmamasından rahatsız olanların oranının ise %46,3 gibi yüksek bir oranda olduğu ve bu konunun izleyicileri en fazla rahatsız eden üç konudan biri olduğu görülmektedir.
Televizyonlarda yayınlanan dizi filmlerde aile içi çarpık ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler, aldatma, cinsellik vb. konular zaman zaman işlenebilmektedir. Herhangi bir kültürel üründe; roman, tiyatro, ya da sinemada tek bir sahnede yaşanıp biten bu ilişkiler, televizyonun ve dizi filmlerin parçalı ve sürekli yapısı ile günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Ülkemizde televizyon, kültürümüzün bir parçasıdır ve hâkim kitle iletişim aracı olması sebebiyle diğer iletişim araçlarınca da sürekli olarak beslenmektedir. Bu durum da televizyon dizilerini aylarca gündemde tutmakta, her bir bölüm hafta boyunca diğer iletişim araçlarınca da işlenmektedir.
Medya, ailenin korunmasına en fazla etki edecek olan kanalların başında gelmektedir. Şiddeti, bölünmeyi ve bireysel hazzı ön plana çıkaran programların ve yapımların yerine, aile değerlerini korumaya yönelik, hem kadını hem de erkeği geliştirebilecek bir perspektifle, günlük hayata pratik faydalar sunabilecek programlar hazırlanmalıdır. Özellikle son yıllarda televizyonlarda yürütülen çeşitli programların hem toplumsal hem de ailevi değerlerimizle örtüşmemesi ve gerçek bir aile yapısını oluşturamaması açısından sakıncalı olduğu ve arzu edilmeyen zarar verici sonuçlar doğurduğu görülmüştür.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu dizi filmde kayınpeder ve gelin olarak bağları bulunan Şakir Paşa ve Aniesi'nin birbirlerine olan duygularını gizlemeyerek kabul etmeleri, yer yer bu duygulardan hoşnut görünmeleri, Aniesi'nin, kayınpederi olan Şakir Paşa'yı aslında eşi olan İsmet Hanım'dan kıskanması, Şakir Paşa ve Aniesi'nin ele ele tutuşmaları ve haz dolu öpüşmeleri, kayınpeder ve gelin arasında resmedilen birliktelik gibi sahnelerin aile kavramını yıkıcı nitelikte olduğu, toplumlarda kayınpeder ve gelin arasındaki bağın tıpkı bir baba-kızın arasındaki ilişki çerçevesinde değerlendirildiği dikkate alındığında söz konusu dizideki kayınpeder-gelin ilişkisinin toplumsal değerlerle çatışmakla birlikte ahlaki değerleri de zedelediği, böyle bir ilişkinin toplum tarafından rahatsız edici ve ahlaki normlara aykırı bulunmakla birlikte medyanın bu tür ilişkileri normalleştiren sahneler yayınlamasının toplumda ahlaki yozlaşmaya neden olabileceği, ahlaki değerlerin toplumun birlikteliğini ve düzenini sağlayan temel unsurlardan biri olduğu gerçeğinden hareketle dizinin hem Türk toplumunun genel ahlak kavramı ve milli manevi değerleriyle bağdaşmayacak bir biçimde izleyicilere aktarıldığı hem de aile birliğini göz ardı ettiği, dolayısıyla mezkur dizi filmde resmedilen ilişkilerin, çarpık ilişkiler, kaoslar ve aldatma gibi temeller üzerine oturtulduğu ve bununla birlikte aile kurumunun temellerinden birini oluşturan sadakat kavramının altının boşaltarak toplumun temeli olan aile kurumunun itibarsızlaştırmak suretiyle olumsuz yönde etkileyebileceği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının üç (3) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ocak 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 235.516.318,42 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 7.065.490,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 3 (ÜÇ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “…Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 19.02.2025 tarih ve 2025/08 sayılı toplantısında alınan 13 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 02.02.2025 ve 09.02.2025 tarihlerinde saat 21:00 ve 20:55’te yayınladığı "Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar" adlı dizi film yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 19.02.2025 tarih, 2025/08 sayılı toplantısında alınan 13 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.