İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.08.2024 tarih ve 56 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 14.08.2024 tarihinde saat 19:59’da yayınlanan "4 Soru 4 Yanıt" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 14.08.2024 tarihinde saat 19:59’da yayınlanan, sunuculuğunu Murat Taylan’ın yaptığı, Merdan Yanardağ'ın konuk olarak katıldığı, AK Parti'nin 23. yıl kuruluş yıl dönümünden hareketle çeşitli değerlendirmelerin yapıldığı, "4 Soru 4 Yanıt" adlı programda, program konuğu tarafından; “(...) Cumhuriyetle savaşta 23 yıl geçirdiler. Bu 23 yılın özeti Cumhuriyeti yıkmak, Cumhuriyeti imha etmek, ... AKP’nin gelişiyle birlikte ele geçirdikleri bu kafirlerin devleti, o Cumhuriyettir. Onun varlığını yağmalamayı hak saydılar. Ona ne dediler, kılıç hakkı. O yüzden ayakkabı kutularından çıkan parayı cihat parası diye aklayıp ganimet olarak gördüler. Ganimet şeriat hukukunda haktır, bu bir orta çağ hukukudur.”, “AKP vakıflar üzerinden bir yolsuzluk rejimi kurdu. ...”, “Dolayısıyla 23 yıl akıllara durgunluk veren Cumhuriyet tarihinde hiçbir iktidar döneminde karşılaşmadığımız bir yağma ve vurgun dönemi oldu.”, “...Cumhuriyetten geriye ne kaldıysa o kalan Cumhuriyetin kurumlarını imha etmek için kullandılar.”, “...Sonuç olarak Türkiye 2024 dünyasında gerici, faşist bir diktatörlüğe doğru sürüklenen ya da benim kullandığım ifade ile İslamofaşist bir rejimi inşa etme sürecine sokulmuş ve fakat toplumun da buna karşı şiddetli bir direniş gösterdiği, demokratik bir direniş gösterdiği bir ülke durumundadır. Bu tabloya baktığımızda 23 yıl Cumhuriyetle savaştılar. Cumhuriyeti yıktılar. Cumhuriyetten geriye bir şey kalmadı. Laik eğitim düzenini yıktılar. Zaten çok sınırlı olan demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırdılar. Yargının bağımsızlığını yok ettiler. Kimsenin güvencesi kalmadı. Özel mülkiyetin güvencesi bile kalmadı. Bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile herkesin malına mülküne el koyabilecekleri bir düzen yarattılar. ...”, “AKP Cumhuriyeti yıkmasına yıktı ama kendi rejimini kuramadı. Bunu yapamadı. Buna bilgisi, görgüsü, birikimi, insan kaynakları, müktesebatı yetmedi. Rüküş bir siyasi hareket. Donanımı yok. Bir perspektifi yok. İnsanlara önerdiği bir gelecek yok. Bir orta çağ değerler dünyasını önermekten başka yaptığı bir şey yok.”, “AKP'nin kuruluşunda Amerikalılar vardır, İsrailliler vardır... Bir Amerikan projesi olarak inşa edilmiştir AKP. AKP emperyalizmle işbirliği yaparak iktidar olabileceklerini gören İslamcıların partisidir.”, “Türkiye'de yerli ve milli olmayan tek parti, en önemli parti AKP'dir. Bir Atlantik partisidir AKP. Adalet ve Kalkınma Partisi değildir. Atlantik'i kalkındırma partisidir. AKP'nin adı budur.”, “Cumhuriyeti imha savaşı verdi, AKP'nin 23 yıllık icraatının özeti. Cumhuriyeti sinsi ve iki yüzlü bir siyaset izleyerek, yer yer yaygın ve yoğun bir biçimde takiyye ki bu onların siyaset tarzıdır. Tarzı siyasetleridir takiyye. Takiyyeyi bir sünnet olarak görürler zaten. Yani siz hedefinize ulaşmak için hile yapmak, yalan söylemek, ikiyüzlü davranmak mübahtır. Takiyye budur.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir.
İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan; “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmüyle düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde; Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün kapsadığı bir hak da olaylar ya da kişilerin eleştirisidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için eleştiri ile bu konunun kamuoyuna açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yayında kullanılacak ifadeler ölçülü bir dille ekrana getirilmelidir. Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan medyanın, haberleri verirken eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Ancak şüphesiz ki eleştiri hakkı sınırsız değildir. Bu hak yasa ve ahlak kuralları içerisinde ve özellikle kamuoyunun olumlu yönde oluşmasına ve toplumun daha ileriye götürülmesine yardım amacıyla yapılmalıdır. Bu bağlamda ifade özgürlüğünün başka özgürlüklerin kullanılmasını kısıtlayacağı ve zarar görmesine yol açacağı durumlarda sınırlandırılabileceği, dolayısıyla sınırsız olmadığı ulusal ve uluslararası hukuk metinlerinden anlaşılmaktadır.
Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılar canlı yayın gerçekleştirirken yayın sırasında kullanılan ifadelerin dürüst, kişi ve kurumları zedelemeyecek nitelikte olması hususuna özen göstermeli; yayıncılığın kamusal sorumluluk görevi olduğu ve yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği unutulmamalıdır. Bu ilkelere göre yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemesi gerekmektedir.
Yayıncılık faaliyetinde; toplumun genelinde var olan farklı fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum gibi unsurların göz önünde tutularak her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu yayıncılık için gerekendir. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçlarının sahiplerinin veya yöneticilerinin hukukun üstünlüğü, masumiyet karinesi, evrensel insan hakları ve insan onuru gibi kavramlara özel hassasiyet göstermesi, yayınlarında bunlara titizlikle uyması, sahibi oldukları medya mecrasında süregiden programlarda bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermesi bir ihtiyari durum değil yayıncının sorumlulukları arasındadır.
Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi basın ve ifade özgürlüğü anlamında demokratik toplumların vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak, ihlale konu programda, program konuğu tarafından sarf edilen, "Cumhuriyeti yıktılar", "El-Nusra'yla, IŞİD'le, Taliban'la, Hamas'la neredeyse kamuoyunda ve kimi değerlendirme ve yorumlarda değil sadece toplumun gözünde de birlikte değerlendirilmeye başlayan Cumhuriyetle husumetini hala sürdüren bir parti görüntüsünden çıkma çabası", "İslamofaşist bir rejim", "Cumhuriyeti imha savaşı verdi, AKP'nin 23 yıllık icraatının özeti" şeklinde ifadelerin eleştiri sınırları ötesinde iftira niteliğinde küçük düşürücü ve suçlayıcı nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.750.000,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2024 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 135.860,00 (yüzotuzbeşbinsekizyüzaltmış) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 28.08.2024 tarih, 2024/33 sayılı toplantısında alınan 10 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.