İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.08.2024 tarih ve 61 sayılı yazısına konu FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 14,15,16.08.2024 tarihlerinde saat 16:30’da yayınlanan "Cemil Kılıç ile Aydınlanma" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 14,15,16.08.2024 tarihlerinde saat 16:30’da yayınlanan, sunucu Cemil Kılıç tarafından izleyicilerden gelen soruların cevaplandığı "Cemil Kılıç ile Aydınlanma" adlı programın 14.08.2024 tarihinde yayınlanan bölümünde; “... Havva, Âdem’in kızı demek aslında. Çünkü kızımız bizim bedenimizden, oğlumuz da bedenimizden değil mi? Ee o zaman Havva Âdem’in kızı oluyor. Ama nasıl oluyor da sonra Âdem, Havva ile cinsel birleşme yapıp çocuk dünyaya getiriyor? Kızı ile mi birleşmiş oluyor o zaman, haşa. Bu doğru bir yaklaşım değil.”, “... Tabi Cebrail diye ontolojik bir varlık yok da. Egemen dini düşünce öyle diyor. Benim meleklere ilişkin yorumumu biliyorsunuz sanıyorum. Melekler Tanrının evrendeki güçlerini belirtir, ifade eder. Yoksa ontolojik varlıklar değildir. Vardırlar ama ontolojik varlıklar değildirler. Vardırlar. Şimdi ben ontolojik varlık değildir deyince melekler yok dedi diyecekler hainler. Din ve Allah düşmanları, dinsiz imansızlar…”, “… Beş şartı bir kez daha söyleyeyim. ... Dolayısıyla bir kez daha söyleyelim. Adalet, liyakat / ehliyet, emanet, meşveret ve maslahat. Bu ilkeler İslam’ın beş temel esasıdır. Bu ilkeleri kabul eden kişi ve bu ilkelere bağlı kalan kişi Müslümandır ve Müslüman olmuş olur. Onlar Müslüman olduktan sonra gerekli değil mi? Hayır efendim bunlar olmadan Müslüman olamıyorsun ki. Yani ben Müslüman olayım ama bunları uygulamasam da Müslümanım diyemiyorsun. Bunları uyguladığında Müslüman oluyorsun. Le İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah demese bile Müslümandır. Eşhedu Enle İlahe İllallah ve Eşhedu Enne Muhammeden Abduhu ve Rasuluhu demese bile Müslümandır. Adalete uyuyorsa, liyakata ve ehliyete, emanete, meşverete ve maslahata uyuyorsa Müslümandır…”,
15.08.2024 tarihinde yayınlanan bölümünde; “... Sanıyorum sünnetteki mantık şu cinsel arzuyu dizginlemek azaltmak. Zira sünnet olan kişinin cinsel birleşme sırasında alacağı hazzın azaldığına ilişkin pek çok tıp bilgini makaleler yayınladı. İnsanların kadın olsun erkek olsun cinsel duygularını, hazlarını dizginlemeleri, azaltmaları için üretilmiş, bulunmuş bir yol galiba efendim bu sünnet meselesi. Tabi artık kız çocukları sünnet edilmiyor ama erkeklerin sünneti ne üzücü ki hala devam ediyor. Bence artık terk edilmesi gereken bir gelenek.”,
16.08.2024 tarihinde yayınlanan bölümünde ise, “... Ya da bir yere gideceğimiz de yok ya. Cennet bize gelecek veya cehennem bize gelecek yapıp ettiklerimize göre... Hiç kimse cennete gitmez herkes kendi cennetini oluşturur ve cennet kendisine gelir. Hiç kimse cehenneme de gitmez. Herkes kendi cennetini yaratır adeta yapıp ettikleriyle, günahlarıyla. Ve sonra cehennemi yaşar...”, “... Ya nasıl kılınmaz? Bu soru bile Türkçe'ye saygısızlık. Ana dilin Türkçe ise Türkçe namaz kılacaksın ... Ana dilin hangi dilse o dilde namaz kılacaksın. Ben Türküm ve otuz yıldır Türkçe namaz kılıyorum ...” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Yayıncılık faaliyetinde; toplumun genelinde var olan farklı fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum gibi unsurların göz önünde tutularak her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları izledikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu yayıncılık anlayışının bir gereğidir. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçlarının sahiplerinin, yöneticilerinin veya sunucularının yaşadıkları toplumun değerlerine, inanç ve dini hassasiyetlerine, evrensel insan hakları veya insan onuru gibi kavramlara özel hassasiyet göstermesi, yayınlarında bunlara titizlikle uyması, sahibi oldukları medya mecrasında yer alan program içeriklerinde bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermesi öznel inisiyatife bağlı ihtiyari bir durum değil yayıncının yasal sorumlulukları arasındadır.
Medyanın insanları etkileme ve kamuoyu oluşturma kabiliyeti çok güçlüdür. Bu kabiliyet medyanın bütün insanlara rahatlıkla ulaşabiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte medyanın sahip olduğu bu güç, beraberinde büyük sorumluluklar da getirmektedir. Özellikle yayın esnasında kullanılan ifade ve üslupta sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket edilerek toplumsal barış ve huzuru bozabilecek nitelikte her türlü yorum ve değerlendirmelerden uzak durulması yayın kuruluşlarının kamusal sorumluluğudur.
Bilindiği üzere yayın kuruluşlarının, dini değerler ve inanca dair konuları toplumsal hassasiyetleri göz önünde bulundurarak yayın yapmaları yayın etiği açısından önemli bir husustur. İfade özgürlüğü, yayın özgürlüğünün temeli olmakla beraber yayın kuruluşlarının ekranları aracılığıyla izleyiciyle buluştuğu programlarında dikkatli bir dil ve üslup kullanmaları yine yasal yükümlülükleri arasındadır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin E. 2019/10194 ve K. 2019/11813 sayılı kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ve çeşitli AİHM kararlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan 13.12.2005 tarihli İ. D. - Türkiye Davası'nda AİHM'e göre din ve inanç özgürlüğü söz konusu olduğunda başkalarına zarar verecek nitelikteki söylemlerden ve saygısızlık edecek davranışlardan kaçınılması gerekir. Yine AİHM kriterlerine göre mahkemenin bir anlatımın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesinde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin yasal dayanağının meşru bir amacının olması, meşru amacın başkalarının şöhret ve haklarının korunması ile dini barışı ve dini duyguları koruyarak kamu düzensizliğini önlemesi ve sınırlamanın demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması şeklinde üç aşamalı bir ölçüt belirlenmiştir. Karara konu somut olay hakkında ise "AİHM'e göre, dinsel görüşler ve inançlar söz konusu olduğunda, kamusal bir tartışmaya hiçbir katkısı olmayan başkaları için ucuz saldırı olarak görülebilecek ifadelerden kaçınmak gereklidir." değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Toplumsal düzeyde ele alındığında birtakım konuların tartışma, yorum, eleştiri ve teşbih kapsamının dışında tutulması gerekmektedir. Dini bilgi, inanç ve ibadete dair konular bunların başında gelmektedir. Dini değerlere dair inanışlar dünya üzerinde birçok toplumda farklı anlayışlara dayalı çeşitli hususiyetler arz etmektedir. Burada önemli olan içinde bulunulan toplumun inanç değerleri üzerinde sorumlu bir yayıncılık anlayışı ile hareket etmektir. Büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşan bir toplumda ulusal yayın yapan bir yayıncı kuruluşta Hz. Havva'nın yaratılışı, meleklerin varlığı, İslam'ın beş temel şartı, Kelime-i Şahadet'in Müslümanlık'taki yeri, namazı eda etme biçimi gibi konularda öznel algıya ait, sağlam ve güvenilir temel dini kaynaklarla çelişen ifadeler kullanılmıştır. Bu noktada yayınlar sırasında herhangi bir durumla ilgili olarak sarf edilen sözlerin toplumsal değerlere ilişkin hassasiyetleri göz önünde bulundurması gerekmektedir. Programda yer alan konuşmacının bireysel olarak hangi görüşe sahip olursa olsun toplumun genelini ilgilendiren dini bilgi ve manevi değerlere dair yorumlarında otokontrol sahibi olması ile toplumun inanç ve değerlerinin rencide edilmemesi yayıncıların sorumluluğundadır. Sağlam ve güvenilir temel kaynaklara dayanmadan din adına verilen bilgiler, sunulan görüşler muhatap kitleyi dini algı ve uygulamada yanlışa düşürebilmektedir. Kamusal sorumluluk anlayışıyla çelişen rapora konu ifadeler ile temel dini kaynaklara mugayir ve toplumun manevi değerlerine aykırı nitelikte yayın yapıldığı kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, İhlale konu programda, program sunucusu tarafından; "Tabi Cebrail diye ontolojik bir varlık yok da. Egemen dini düşünce öyle diyor. Benim meleklere ilişkin yorumumu biliyorsunuz sanıyorum. Melekler Tanrının evrendeki güçlerini belirtir, ifade eder. Yoksa ontolojik varlıklar değildir. Vardırlar ama ontolojik varlıklar değildirler. Vardırlar. Şimdi ben ontolojik varlık değildir deyince melekler yok dedi diyecekler hainler. Din ve Allah düşmanları, dinsiz imansızlar … Adalet, liyakat / ehliyet, emanet, meşveret ve maslahat. Bu ilkeler İslam’ın beş temel esasıdır. Bu ilkeleri kabul eden kişi ve bu ilkelere bağlı kalan kişi Müslümandır ve Müslüman olmuş olur. Onlar Müslüman olduktan sonra gerekli değil mi? Hayır efendim bunlar olmadan Müslüman olamıyorsun ki. Yani ben Müslüman olayım ama bunları uygulamasam da Müslümanım diyemiyorsun. Bunları uyguladığında Müslüman oluyorsun. Le İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah demese bile Müslümandır. Eşhedu Enle İlahe İllallah ve Eşhedu Enne Muhammeden Abduhu ve Rasuluhu demese bile Müslümandır... Sanıyorum sünnetteki mantık şu cinsel arzuyu dizginlemek azaltmak. Zira sünnet olan kişinin cinsel birleşme sırasında alacağı hazzın azaldığına ilişkin pek çok tıp bilgini makaleler yayınladı. İnsanların kadın olsun erkek olsun cinsel duygularını, hazlarını dizginlemeleri, azaltmaları için üretilmiş, bulunmuş bir yol galiba efendim bu sünnet meselesi. Tabi artık kız çocukları sünnet edilmiyor ama erkeklerin sünneti ne üzücü ki hala devam ediyor... Ya nasıl kılınmaz? Bu soru bile Türkçe'ye saygısızlık. Ana dilin Türkçe ise Türkçe namaz kılacaksın ..." şeklinde ifadelerle, dini kavram ve olayları tamamen kendi yorum ve düşüncelerine göre şekillendirilerek manipüle edildiği, son derece hassas bir mefhum olan dini değerler hakkında şahsi kanaatlerin mutlak gerçekler olarak sunulmasının kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığı, kamu nezdinde dini kavram ve olaylar hakkında temel dini kaynakların ve yetkili merci olarak da Diyanet İşleri Başkanlığının referans kabul edilebileceği aşikârken bu nitelikteki beyanların kamusal bilgilenme aracı olan ekranlarda bu üslupta ifade edilmesinin izleyici kitle üzerinde olumsuz sonuçları olabileceği, dolayısıyla sunucunun öznel kanılarına dayalı olarak belirtilen eksik, yanlış ya da tutarsız ifadelerle, yetkili merci olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın temel kaynaklarıyla çelişmekte; bireylerin din algısını tezyif edebilmekte ve toplumun manevi değerlerini olumsuz etkileyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." hükmünün ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının üç (3) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 600.162,78 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2024 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 135.860,00 (yüzotuzbeşbinsekizyüzaltmış) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 3 (ÜÇ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “…Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 28.08.2024 tarih ve 2024/33 sayılı toplantısında alınan 9 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 14,15,16.08.2024 tarihlerinde saat 16:30’da yayınladığı "Cemil Kılıç ile Aydınlanma" adlı program yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 28.08.2024 tarih, 2024/33 sayılı toplantısında alınan 9 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.