İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.03.2025 tarih ve 49 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 23.03.2025 tarihinde saat 13:00’te yayınlanan "Haber 13" adlı haber bülteni yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 23.03.2025 tarihinde saat 13:00’te yayınlanan, sunuculuğunu Sinem Gündem’in yaptığı, siyaset bilimci Doç. Dr. Can Kakışım'ın konuk olarak katıldığı, tamamının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması sonrası meydana gelen olaylarla ilgili haber ve yorumlara ayrıldığı "Haber 13" adlı programda geçen diyaloglarda; "Vatandaş demokrasiye sahip mi çıkıyor? Ve bu kararlılıkla devam edebilir mi sizce? Burada CHP 'ye zannedersem çok iş düşüyor yine?...Bir de şunu çok önemsiyorum. Şimdi evet gaz yersiniz, su yersiniz, oradan dağılırsınız. O alanı o an için boşaltırsınız ama sonrasında yine gelmek önemlidir. Yani bu eylemlerin devamlılık kazanması önemlidir ve bunun hani sorunuza da cevap olsun bu şekilde bir sivil itaatsizlikle veya toplumun artık böylesi yöntemlerle idare edilemeyeceğini göstererek bir hükumet değişimini sağlayan dünyada da çokça örnekler vardır. En yakını bakın şu Arap ülkelerindeki Arap Baharı eylemleridir. Yani orada dahi yani Arap ülkelerinin Türkiye ile Orta Doğu ülkelerinin siyasi kültürü, gelişmişlik seviyesi vesaire, toplum bilinci Türkiye ile karşılaştırılamaz bile. Orada bile iyi bir sonuç alınmışken burada bundan daha iyi bir sonucun alınacağını söylemek gerçekten de kahinlik değil.Yani ben inanıyorum her şey çok güzel olacak" şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Söz konusu medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 23.03.2025 tarihinde saat 14:00’te yayınlanan, sunuculuğunu Mahir Baş’ın yaptığı "Haber 14" adlı haber programında da; “Evet bir de Saraçhane meydanına bakmak lazım sevgili izleyenler. Biliyorsunuz Ekrem İmamoğlu'nun 18 Mart'ta diplomasının iptal edilmesinin ardından da 19 Mart'ta gözaltılar başlamıştı. İlk tepkileri İstanbul Üniversitesi öğrencileri vermişti. Ve o öğrenci eylemleri bütün Türkiye'nin her yerine dalga dalga yayılmıştı. Neredeyse Türkiye'de pek çok üniversitede eylem olmayan yer kalmamıştı değerli izleyenler. Öğrenciler günlerdir meydanlarda, eylemlerine şimdi okul boykotunu da ekleyecekler. Saraçhane'de yapılan mitinge konuşan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Selinay Uzuntel ders yok boykot var dedi, izleyelim…Bu memleketin gençliği var. Hukuksuzluğa adaletsizliğe, eşitsizliğe, kayyumlara karşı duran bir gençliği var. (Alkış) Eşit, parasız, bilimsel bir eğitim için yıllardır yürüttüğümüz mücadelemiz bugün üniversitelerin sarayın arka bahçesi haline getirmeye çalışanlara karşı yurdun dört bir yanında birleşti. (Alkış) Denizlerden aldığımız cesaretle, Geziden aldığımız direniş mirasıyla Beyazıt Meydanı'nı doldurduk. Saraçhane'ye binlerce öğrenci sel olduk, aktık. Bugün birçok üniversiteden arkadaşlarımızla akademik boykot kararı aldık arkadaşlar, ders yok boykot var. (Topluluk slogan atıyor: "AKP halka hesap verecek) Direniş var, derslere girmiyoruz, boykota çıkıyoruz. Bugün buradan tüm üniversitelere çağrımızdır. Kampüslerimizi direniş alalına çevirelim." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Söz konusu medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 23.03.2025 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan, sunuculuğunu Evren Özalkuş’un yaptığı "4 Soru 4 Yanıt" adlı yorum programında ise konuk Merdan Yanardağ tarafından; “Bu mitinglerin ve gösterilerin en önemli yanlarından birisi de şu. Silahsız ve saldırısız. Şiddetin olmadığı mitingler. Bakın ne kadar yer yer çatışma oldu polis, bakın polis müdahale etti. Polisin orantısız bir şekilde müdahale ettiği ve suç işlediği noktalar var. Ankara, Odtü vesaire Hacettepe gibi yerler. Burada Bozdoğan Kemeri civarında. Dün akşamdan itibaren ki plastik mermi kullanıldığı söylendi. Bu CHP yöneticileri bunu verdi. Bu bilgiyi verdiler. Yer yer biber gazı, veyahut işte kimyasal niteliği var çünkü biber gazının. Öldürücü olabiliyor yer yer. Hastalarda, kalp hastalarında ya da solunum yolu hastalığına sahip yurttaşlarımız için ölümcül nitelikte olabilir." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Yukarıda aktarılan yayın içeriklerine ek olarak, ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 24 Mart 2025 tarihinde 21:00'de Saraçhane'ye canlı bağlanılmış, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamalarında; "ey ey Tayyip Erdoğan'ın aparatı Akın Gürlek"; "Ekrem İmamoğlu alnınıza çaksın, alnınıza çaksın. Tayyip Bey; ben, benim belediye başkanım senin sorularını canlı yayında yayınlanacak mahkemede cevaplamaya, seni rezil rüsva etmeye, savcının yalanlarını onun burnundan fitil fitil getirmeye, seni milletin önünde sorgulamaya, yaptığın iftirayı alnına vurmaya hazır", "bak gençler ne diyor Tayyip Bey?" diyerek yönlendirdiği kalabalığın "Hırsız Tayyip, Hırsız Tayyip" şeklinde ifadelerle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a hakarete varan, ayrıştırıcı nitelikte, suçlayıcı, zan altında bırakıcı, saygı içermeyen, türden ifadelerin net bir biçimde duyulacak şekilde ekrana getirildiği görülmüştür.
Demokratik idare biçimi siyasal anlamda bireylerin haklarını yasayla koruma altına alan değerler bütününü ifade ederken, sosyolojik anlamda ise bu değerler bütününün uygulamaya yönelik içeriğinin düzenlenmesini ifade etmektedir. Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin de korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda bunların ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması hukuki ve ahlaki düzeydeki çeşitli sorunları ortaya çıkaracağı açıktır.
Bilindiği üzere, demokrasinin en temel önceliklerinden biri bireylerin ortaya koydukları düşünceleri baskı altında kalmadan özgürce ifade edebilmesidir. İfade özgürlüğü hemen her alanda her türlü düşünceyi çeşitli yollarla başkalarına anlatabilme, yayabilme ve onları ikna etmeyi kapsamaktadır. Düşüncelerin ifade edildiği en güçlü alan olan medya, gücü nispetinde sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağlıdır. Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamındaki bir hak da olayların eleştirisidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için yayında yapılacak eleştiriler ölçülü ifadelerle ekrana getirilmelidir. Yayıncı kuruluşlar eleştiri haklarını yasa ve ahlak kuralları içerisinde ve özellikle kamuoyunun olumlu yönde oluşmasına ve toplumun daha ileriye götürülmesine yardımcı olmak amacıyla kullanmalıdır.
İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir hak olmakla beraber, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse ulusal hukuk belgelerinde bu hakkın kullanılmasında belirli sınırlamalar bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğünün düzenlendiği 10. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir." denilmekte ve ikinci fıkrasında ise bu özgürlüğün kullanılmasının görev ve sorumluluk istediği ifade edilerek; demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak başkalarının şöhret ve haklarının korunması için kanunla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabileceği belirtilmektedir. Benzer şekilde Anayasamızın 26. maddesinde de düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasının serbest olduğu ancak "milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi" gibi amaçlarla bu hürriyetin kanunla sınırlandırılabileceği düzenlenmiş bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere tüm temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi ifade özgürlüğünün kullanım alanının sınırları yasal düzenlemelerle açık ve net bir şekilde çizilmiştir. Bu bağlamda kişilerin düşüncelerini açıklarken nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik ifadeler kullanmaları eleştiri sınırlarının aşılması olarak değerlendirilmektedir. Nitekim Danıştay 13. Dairesi'nin 2020/613 E. ve 2021/229 K. sayılı Kararında belirtilen; "... Buna göre, ifadenin muhatabının konumu, ifadeyi kullananlar açısından sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı bahşetmez. Bu nedenle demokratik toplumların çoğunda; ifade özgürlüğü kalkanı arkasına gizlenerek, kişileri yalnızca karalamak, aşağılamak, asılsız suçlamalarda bulunmak, kişilerin özel hayatlarına ölçüsüz saldırıda bulunmak gibi ifade özgürlüğünün açıkça kötüye kullanıldığı durumlar hukuken korunmamaktadır. Bu anlamda; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici keyfi söz ve beyanlar ile özel hayata ve hayatın gizliliğine karşı saldırılar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilmektedir." hükmü ile "savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeyi hedefleyen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik olan ifadelerin" ifade özgürlüğü alanı olmadığının altı çizilmiş ve ifade hürriyetinin kapsamı bu hüküm çerçevesinde belirlenmiştir. Bu nedenle nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik sözler söylemek, ifade özgürlüğünün kapsamı içinde değerlendirilmez. Bu anlamda ırk, etnik köken, renk, cinsiyet, milliyet, inanç, siyasi düşünce gibi unsurlar ön plana çıkartılarak herhangi bir kişiyi rencide edici, küçük düşürücü, aşağılayıcı ve hatta bulunduğu toplumdan ayrıştırıcı nitelikte söylem ve ifadelerde bulunulması, hem bireysel anlamda hem de toplumsal anlamda birleştirici, bütünleştirici bir etkiye sahip olan insani değerlerin yozlaşmasına ve toplumda huzursuzluğa, çatışma ve kavga ortamının doğmasına neden olabilecektir. Çünkü toplumları bir arada tutan, barış ve huzurun sürekliliğini sağlayan toplumsal değerlerimizdir.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, yayınlarda toplumu kin ve düşmanlığa tahrik eden veya toplumda nefret duyguları oluşturan ifadelere yer verilmemelidir.
Her ne kadar medya, görüş ve eleştirilerin ifade edilebildiği mecra olarak görev yapsa da bu görev yerine getirilirken bazı değerlerin ve hassasiyetlerin gözetilmesi gerekmektedir. Medya, topluma sürekli bir “anlam sistemi” sunmakta olağan ve doğal olan ile olağan dışı ve doğal olmayanın neler olduğunu göstermekte, kısacası, normalin ne olduğunun başlıca belirleyicisi olmaktadır. Bu yüzden medya aracılığıyla yapılan çağrışımlara, anlamlandırmalara dikkat edilmesi gerekmektedir, aksi takdirde bu durum kamuoyunda farklı bir reaksiyona neden olabilir. Buradan hareketle medyanın günlük yaşamda önemli bir rol oynayan bir simülasyon makinesi olduğu dile getirilmektedir. Medya izleyicisinin deneyimini aktif süreçten geçirme veya anlam üretme bağlamında ele almaktadır. Medyada üretilen içeriğe anlam yüklemede, izler kitlenin yapacağı katkıların da göz önünde bulundurulması ve gerekli hassasiyetlerin taşınması sorumlu yayıncılık açısından önemlidir.
Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. 6112 sayılı Kanun'un 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca; "Medya hizmet sağlayıcılar, ticari iletişim ile üçüncü şahıslar tarafından üretilenler de dahil olmak üzere, yayınlanan tüm yayın hizmetlerinin içeriğinden ve sunumundan sorumludur." Buna göre medya kuruluşlarının yayınlarında yer verdikleri kişilerin yapmış olduğu yorumlardan sorumlu oldukları açıktır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayınlardaki ifadelerin toplumdaki endişe, korku, nefret ve öfke duygularını tetikleyerek kamu güvenliğini ve toplumsal huzur ortamını tehdit ettiği, bu etki ve yönlendirmeler neticesinde toplumda bir kargaşa ortamı oluşma riskinin olduğu, bu nedenle toplumsal iklimin bozulmaması adına medya kuruluşları aracılığı ile düşüncelerini izler kitleye aktaran bireylerin bu konu hakkında kullanmış oldukları dil, üslup ve söylem tarzının oldukça önemli olduğu göz önüne alındığında söz konusu programda sarf edilen ifadelerin, kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından açık bir tehlike doğurabilecek nitelikte olduğu, konukların yanı sıra, yayınların kamuoyuna sağlıklı ve doğru bir şekilde aktarılmasındaki en büyük sorumluluğun yayıncı kuruluşta ve yayıncı kuruluşun temsilcisi sunucuda olduğu bilinmesine rağmen, program sunucusu tarafından yayın esnasında zikredilen gösterileri teşvik edici söylemlerle alakalı herhangi bir müdahalede bulunulmamasının kamusal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığı, diğer taraftan 24 Mart 2025 tarihinde 21:00'de Saraçhaneden canlı yayında, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "ey ey Tayyip Erdoğan'ın aparatı Akın Gürlek"; "Ekrem İmamoğlu alnınıza çaksın, alnınıza çaksın. Tayyip Bey; ben, benim belediye başkanım senin sorularını canlı yayında yayınlanacak mahkemede cevaplamaya, seni rezil rüsva etmeye, savcının yalanlarını onun burnundan fitil fitil getirmeye, seni milletin önünde sorgulamaya, yaptığın iftirayı alnına vurmaya hazır", "bak gençler ne diyor Tayyip Bey?" diyerek yönlendirdiği kalabalığın "Hırsız Tayyip, Hırsız Tayyip" ifadelerle ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a hakarete varan, ayrıştırıcı nitelikte, suçlayıcı, zan altında bırakıcı, saygı içermeyen, türden ifadelerin net bir biçimde duyulacak şekilde ekrana getirildiği, dolayısıyla mezkur yayınlarda ülkemizdeki demokratik hak arama ve siyasal katılım araçlarının yok olduğu öne sürülerek toplumun muhalefet ekseninde ayrıştırılması ve akabinde topyekûn eylemler silsilesine dahil edilmesi şeklinde ısrarla kullanılan ifadelerin provoke edici, kışkırtıcı, ayrıştırıcı, yanıltıcı, yayıncı kuruluştan beklenen sorumlu yayıncılıktan oldukça uzak ve toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." hükmünün ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %5 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının beş (5) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %5 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Şubat 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 2.300.000,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2025 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 195.543,00 (yüzdoksanbeşbinbeşyüzkırküç) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 5 (BEŞ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanın kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “… Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 27.03.2025 tarih ve 2025/13 sayılı toplantısında alınan 15 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 23.03.2025 tarihinde saat 13:00’te yayınladığı "Haber 13" adlı program yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. … Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 27.03.2025 tarih, 2025/13 sayılı toplantısında alınan 15 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.