İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 29.01.2025 tarih ve 16 sayılı yazısına konu SZC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 27.01.2025 tarihinde saat 11:58’de yayınlanan "Gündem Masası" adlı haber bülteni yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, SZC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 27.01.2025 tarihinde saat 11:58’de canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Can Coşkun’un yaptığı; "Gündem Masası" adlı programda geçen diyaloglarda; “Bunlar tabii bakınca, kendi lehlerine bir şey olmadığını görünce hemen bilirkişinin işte korsan bir rapor düzenlediğiyle kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar. Ama uygulamada bu işler böyle basit değildir...Dolayısıyla var olan bir raporu "korsan" olarak nitelendirmek bence soruşturmayı etkilemeye yönelik bir davranış. Bunu kim yapıyor(?) Adalet Bakanı yapıyor. Adalet Bakanı kim(?): Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı. Peki burada yetki kimde, soruşturmayı yapma yetkisi (?) Bolu Başsavcılığında. E ne yaptı Adalet Bakanı: Bolu Başsavcılığına müdahale etti…Bence olan, ne olmuştur: Muhtemelen şöyle bir şey olmuştur. Bu bilirkişi raporu dosyaya girmiştir. İktidar bundan rahatsız olmuştur. Ola ki bu bilirkişi raporunu dosya içerisine hiç girmemesini sağlamak üzerine bir süreç yönetilmeye başlandığı anda da birileri "Ya bu raporu bari kamuoyuyla paylaşalım da bu iş böyle gümbürtüye gitmesin." demişler ve biz de bu şekilde bilgi sahibi olduk...Valla korsan olarak adlandırılan kişilere baktığımız zaman, hepsi önemli görevleri bulunan insanlar... Şöyle diyoruz: Soldan sağa Mimar Sedat Altındaş Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Yapı Bilgisi Anabilim Dalı Başkanı, Adnan Yalçındağ Bolu İl Özel İdaresinde İnşaat Mühendisi, Makine Mühendisi Ömer Taş mesela Şehircilik İl Müdürlüğünde görevli, Maden Mühendisi Fazıl Çolpan Köroğlu Betonda Makine Mühendisi, Hasan Uygur DSİ'de 53. Şube Müdürlüğünde elektrik-elektronik mühendisi, Alper Kodaz Bolu Valiliğinde çalışıyor, heyetin son üyesi de en sonda da Cem Gülse mimar olarak görev yapıyor. (Bu açıklamaların yapıldığı esnada bilirkişi olarak görevlendirilen kişilere ait toplu bir fotoğraf ekrana yansıtılmaktadır.)” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir.
Basının özgür olduğu fakat belirli sınırlamaların bulunduğu gerçeği, demokratik toplumların bir gereği olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan; “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmüyle düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde; Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu hususlardan en önemlilerinden biri de yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amacıyla ifade özgürlüğünün sınırlandırılabileceği hususudur. Yargılamanın tarafsızlığı ve adil bir şekilde sonuçlanabilmesi, kamuoyunun ve basının süreçlere müdahale etmemesiyle doğrudan ilişkilidir. İfade özgürlüğü sınırlandırılmadığı takdirde, kamuoyunda yaratılabilecek önyargılar veya yargı üzerinde oluşabilecek baskılar, adil bir kararın önüne geçebilir ve yargılama sürecini zedeleyebilir.
Haber verme hakkı da, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmekle birlikte bu özgürlük sınırsız değildir. Kamuoyunun bilgi alma hakkı korunurken, bu hakkın kötüye kullanılarak yargının bağımsızlığına zarar verecek yayınlar yapılması engellenmelidir. Kanunda, televizyon ve radyo yayınlarının yargıya intikal eden konulara ilişkin haber yaparken yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkilemeyecek şekilde hareket edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu düzenlemenin temel amacı, adil yargılanma hakkını ve yargının tarafsızlığını korumaktır. Özellikle medya aracılığıyla yapılan yayınların, devam eden yargılama süreçlerine olumsuz etkide bulunmasını önlemek, kamuoyunun yargıya olan güvenini zedelememek bireylerin ve kurumların adil yargılanma hakları açısından kritik bir öneme sahiptir.
Adil yargılanma hakkı, anayasal bir hak olmasının yanı sıra uluslararası insan hakları hukukunun temel prensiplerinden biridir. Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6. maddesi’nde, herkesin gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili davalarda, gerekse bir suç isnadı ile karşı karşıya kaldığı durumlarda, davasının tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından, makul bir süre içerisinde adil, aleni ve hakkaniyete uygun bir şekilde görülmesini isteme hakkına sahip olduğu ifade edilmektedir. Bu hükme göre, yalnızca bireylerin haklarının korunması değil, aynı zamanda demokratik bir toplumun hukuk düzenine olan güvenin sürdürülmesi de hedeflenmektedir. Dolayısıyla, kurumsal olarak tarafsız bir yargı sisteminin kurulması, AİHS’ye taraf olan devletlerin uyması gereken bir pozitif yükümlülüktür. Bununla birlikte, yargının herhangi bir şekilde medya baskısına maruz kalması, bu hakkın ihlaline yol açabilmekte ve yargının tarafsızlığını tehlikeye sokabilmektedir. Bu durumun önüne geçmek amacıyla, basına yansıyan bir olay ile ilgili soruşturma başlamadan önce olayın ve olayla ilgili belgelerin açıklanmasına belirli sınırlar dâhilinde imkân tanınmaktadır. Ancak soruşturma başladıktan sonra, olayla ilgili bilgi verilmesi mümkün olsa da, özellikle soruşturmanın selametini ve adil yargılanma hakkını korumak adına, herhangi bir resmi belgenin yayınlanması yasaklanmıştır. Kanun, bu kapsamda bilirkişi raporlarının, adli tıp kararlarının, tanık ifadelerinin ve keşif zabıtlarının yayınlanmasını da açık bir şekilde yasaklamaktadır. Bu düzenleme, adil yargılanma hakkının korunması ve medya etkisinin yargı süreci üzerindeki olumsuz etkilerinin önlenmesi amacıyla oldukça önemli bir işlev üstlenmektedir. Bu nedenle medya kuruluşlarının, yargı sürecini etkilememek adına son derece hassas bir tutum sergilemesi büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yargılama sürecini olumsuz etkilememek adına yayın içeriklerinde azami özen göstermeleri gerekmektedir. Yargıya intikal eden konuların yalnızca haber niteliğinde işlenmesi gerektiği, bunun ötesine geçerek tarafsızlığı etkileme potansiyeli taşıyan yorum ve içeriklere yer verilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu yaklaşım, ifade özgürlüğü ile yargının bağımsızlığı arasındaki hassas dengenin korunması açısından kritik bir öneme sahiptir. Kanunun ilgili düzenlemesi de, bu dengenin sağlanmasını ve demokratik bir hukuk devleti anlayışının korunmasını amaçlamaktadır.
Yayıncılık ilkeleri gereği; görülmekte olan bir dava veya yürütülmekte olan bir soruşturma hakkında, hukuka aykırı bir karar verilmesi veya bir işlem tesis edilmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunulmasına sebep olabilecek şekilde, yargılama tarafsızlığını etkileyen ve adil yargılanma hakkına zarar veren yayınlar ile söz konusu davanın ya da soruşturmanın akışını etkileyecek şekilde yayın yapılmamalıdır. Somut verilere dayanmadan kişi veya kurumlar hakkında suçlama içeren, şüphe veya şaibe yaratan ya da kişi veya kuruluşları küçük düşüren, hakaret-iftira içeren ifadelere yer verilmemelidir. Hakkındaki yargı kararı kesinleşmedikçe kimse, yayınlarda “suçlu” olarak nitelendirilmemelidir. Programa konuk olan kişilerin veya üçüncü kişilerin kişilik haklarını ihlal eder nitelikte veya bir toplumsal grup aleyhine ifadeler kullanılması hâlinde, bu durumda programın sunucusu veya moderatörü tarafından müdahale edilmeli ve gerekli açıklamalar yapılmalıdır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, anlatılan olayların sıklıkla bir iddia olduğu belirtilse de "...kendi lehlerine bir şey olmadığını görünce hemen bilirkişinin işte korsan bir rapor düzenlediğiyle kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar...Dolayısıyla var olan bir raporu "korsan" olarak nitelendirmek bence soruşturmayı etkilemeye yönelik bir davranış. Bunu kim yapıyor(?) Adalet Bakanı yapıyor. Adalet Bakanı kim(?): Hakimler Savcılar Kurulu Başkanı. Peki burada yetki kimde, soruşturmayı yapma yetkisi (?) Bolu Başsavcılığında. E ne yaptı Adalet Bakanı: Bolu Başsavcılığına müdahale etti...Muhtemelen şöyle bir şey olmuştur. Bu bilirkişi raporu dosyaya girmiştir. İktidar bundan rahatsız olmuştur. Ola ki bu bilirkişi raporunu dosya içerisine hiç girmemesini sağlamak üzerine bir süreç yönetilmeye başlandığı anda da birileri "Ya bu raporu bari kamuoyuyla paylaşalım da bu iş böyle gümbürtüye gitmesin." demişler ve biz de bu şekilde bilgi sahibi olduk..." şeklindeki yorumların Adalet Bakanlığının soruşturma sürecine kesin ve taraflı bir şekilde müdahil olduğu izlenimi uyandırıldığı, medya hizmet sağlayıcıların haber iletirken, habere konu olan bireylerin kişilik haklarını koruması bir zorunluluk olmasına rağmen, anılan yayında haber niteliği aşılarak ilk bilirkişi heyetinde görevlendirilen kişilerin adı ve soyadı, meslekleri ile çalıştığı kurum bilgileri ve fotoğrafları ekrana taşınıp sonrasında da yeni bir bilirkişi heyeti atandığı belirtilerek Adalet Bakanlığının soruşturmaya taraflı bir şekilde müdahil olduğu izlenimi ile yeni bilirkişi heyeti atandığı hususları birlikte ele alındığında, yapılan haberin bu haliyle soruşturmayı yürüten savcılığın ve atanan yeni bilirkişi heyetinin üzerinde hem yargılama sürecinin tarafsızlığı ile adil yargılanma hakkını etkileyebilecek bir baskı oluşturacağı hem de bu kişi ve kurumların toplum içinde saygınlığına ve insanlarla olan ilişkilerine zarar verebileceği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan; "Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe kimse suçlu ilan edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 31.078.565,45 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 932.357,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 31.01.2025 tarih, 2025/05 sayılı toplantısında alınan 27 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.