İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 14.01.2025 tarih ve 4 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 03.01.2025 tarihinde saat 07:00’de yayınlanan "Sabah Pusulası" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 03.01.2025 tarihinde saat 07:00’de canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Musa Özuğurlu'nun yaptığı "Sabah Pusulası" isimli programda sunucu tarafından; “Bu arada Ferdi Tayfur öldü. Şarkıcı, arabesk şarkıcısı Ferdi Tayfur öldü. Şimdi herkes bir övüyor, bir övüyor böyle Ferdi gitti falan diye. Şey diye bir de neydi o Devlet Bahçeli de işte Ferdi Tayfur'un şarkılarıyla işte birtakım video klipler çekiyordu ya ünlü olabilir diye belki o da yani bilemiyorum neyse. Devlet Bahçeli de çok üzüldüğünü açıklamış. Bir kişilik olarak nasıl bir insandı bizi ilgilendirmiyor fakat sanatsal açıdan baktığımız zaman berbattı. Yani bu gerçeği de söylemek lazım. Arabesk yapıyordu. Bildiğiniz arabesk, ağlak bir arabesk yapan birisinden bahsediyoruz. Şimdi ama Ferdi Baba öldü yani böyle bir hâle getirdiler. Vallahi hiç kimse kusura bakmasın doğruyu da söyleyeceğiz. Öyle değil mi? Söylememiz de gerekiyor yani. Müzikal açıdan baktığımız zaman berbattı yani bu kadar.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
İfade özgürlüğü, Anayasamızca ve birçok uluslararası belge ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde güvence altına alınmıştır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesi uyarınca "Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır." Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin 19. maddesi, "1. Herkesin, bir müdahale ile karşılaşmaksızın fikirlere sahip olma hakkı vardır. 2. Herkes, düşüncelerini açıklama hakkına sahiptir." ve yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi, "1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir." sözleriyle ifade özgürlüğün korumayı amaçlamaktadır. Anayasa'nın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesi uyarınca da "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir."
Anlaşılacağı üzere ifade özgürlüğü gerek uluslararası metinlerle gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmıştır. İfade özgürlüğü, temel bir insan hakkıdır. Söz konusu özgürlüğün konusu bireylerin kendi his ve düşünceleriyle hareket edebilme ve kendini dilediği gibi dışa vurabilme halidir. İfade özgürlüğü, siyasal, sosyal, hukuki, ticari vb. hangi alanda olursa olsun her türlü düşünceyi çeşitli yollarla başkalarına anlatabilme, yayabilme ve onları ikna edebilmeyi kapsamaktadır. İfade özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü bağlamında, eleştiri sınırları aşılmadan gerçekliğin farklı inşalarının kamuoyuyla paylaşılması demokratik toplumun gereğidir. Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Medya organlarının günümüzde toplum üzerinde oldukça etkili olup kamuoyu oluşumunda pay sahibi hâline gelmesi, medya hizmet sağlayıcılarının dikkat etmesi gereken sorumlu yayıncılık anlayışı ve öz denetim ilkesini de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda medya kuruluşları için rehber niteliğinde olan yayın etiği, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları hususunda uyarır. Temel insan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Nitekim İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 19. maddesinin üçüncü fıkrası ifade özgürlüğünün muhatapları tarafından kullanılmasının özel bazı görev ve sorumlulukları beraberinde getirdiğini belirterek "(a) Başkalarına haklarına ve şöhretine saygı bakımından ve (b) Ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ya da kamu sağlığı ve genel ahlakın korunması bakımından" söz konusu hakka bazı sınırlamalar getirilebileceğini ifade etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca söz konusu özgürlüğün kullanım "beraberinde ödev ve sorumlulukları getirdiği için, ... sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, ... için yasa tarafından öngürülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir." son olarak Anayasa'nın 26. maddesi ikinci fıkrası ile ifade özgürlüğünün kullanılması, "...başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının ... korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir."
Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının sanatçıları, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir.
Yayıncılar canlı yayın gerçekleştirirken yayın sırasında kullanılan ifadelerin dürüst, kişi ve kurumları zedelemeyecek nitelikte olması hususuna özen göstermeli; yayıncılığın kamusal sorumluluk görevi olduğu ve yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği unutulmamalıdır. Bu ilkelere göre yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemesi gerekmektedir.
Eleştiri, “(Bir kimse veya şeyin) İyi ve kötü taraflarını ortaya koyarak değerlendirmesini yapma, tenkit, muaheze, kritik” şeklinde tanımlanmaktadır. Herhangi bir eleştiri, ifade özgürlüğü kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Ancak eleştiri sınırlarının ötesine geçen ve kişileri aşağılayan, kişilik haklarına saldırı ve hakaret niteliği taşıyan, insan onuruna aykırı ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden her türden ifade ise, ifade özgürlüğü kapsamı dışında değerlendirilmelidir. Ulaş Karan da eleştiri ve ifade özgürlüğü kavramları arasındaki bu ilişkiye vurgu yaparak, “ifade özgürlüğünün, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün garanti altına alınmasını hedeflediğini” belirtir. Bu nedenle ifade özgürlüğünün ne tür bir özgürlük olduğuna ve nasıl sınırlandırılabileceğine dair bir çerçeve çizildiğinde, ifade özgürlüğü sınırları dışında kalan unsurların eleştiri olarak kabul edilemeyeceği söylenebilir.
Sanatçılara yönelik eleştiriler ile hakaret arasındaki ayrım, hem hukuki hem de etik açıdan çerçevesi belirlenmiş bir husustur. Eleştiri, sanatçının eserine veya performansına yönelik yapıcı yorumlar içerirken, hakaret kişisel onur ve itibarı hedef almaktadır. Anayasamızın 26. maddesinde; düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasının serbest olduğu ancak başkalarının şöhret veya haklarının korunması amacıyla bu hürriyetin kanunla sınırlandırılabileceği düzenlenmiş bulunmaktadır. Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin E. 2022/26563, K. 2022/26554 sayılı kararında "Bu alandaki temel tartışma konusu, ifade özgürlüğünün kullanılması ile kişilik haklarına yönelik saldırı arasındaki sınırın nasıl ve hangi ölçütlere göre saptanacağı ile ilgilidir. ... kişilik hakkının korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeyi iyi sağlamak gerekmektedir. Özellikle siyasetçilerin ve devlet görevlilerinin kişilik hakları ve şöhretleri söz konusu olduğunda bu dengede ifade özgürlüğünün ağır bastığına kuşku yoktur. Ancak müstehcen, saldırgan, aşağılayıcı, onur kırıcı, şiddeti teşvik eden veya nefret içeren söz ve yazı ile hakaret, sövme, kötüleme, iftira, sırf ar ve haya duygularını incitmeyi amaçlayan düşünce açıklamaları hukukun koruma alanı dışında kalırlar." hükmü ile topluma mal olmuş kişilere yönelik eleştiriler bakımından sınırsız bir ifade özgürlüğü alanı olmadığının altı çizilmiş ve ifade hürriyetinin kapsamı bu hüküm çerçevesinde belirlenmiştir.
Demokratik bir hukuk devletinde kişi, kurum ve kuruluşların toplum nezdindeki saygınlığının korunması oldukça önem taşımaktadır. Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinde yer alan yayın hizmeti ilkelerine uygun olarak sunmakla yükümlüdür. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yayınlarında kişi, kurum ve kuruluşlara yönelik kullanılan ifadelerin kamusal sorumluluk anlayışına uygun kişi, kurum ve kuruluşların itibarını zedeleyici, eleştiri sınırlarının ötesinde aşağılayıcı, küçük düşürücü, hakaret edici ve hedef gösterir nitelikte olmaması beklenmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda sunucu tarafından topluma mal olmuş bir sanatçının ölüm haberinin ardından "sanatsal açıdan baktığımız zaman berbattı…ağlak bir arabesk yapan birisinden bahsediyoruz…zaman berbattı yani bu kadar.” şeklinde ifadelerin, yalnızca sanatçıya değil aynı zamanda onun mirasına ve temsil ettiği değerlere de söylenmiş sayılmaktadır. Topluma mal olmuş bir sanatçının ölüm haberinin ardından, sanatçı hakkında eleştiri sınırları ötesinde, toplumun bu yöndeki hassasiyetini zedeleyici ve merhum sanatçının kişilik haklarının ihlali ve hatırasına saygısızlık niteliği taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen
medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.700.000,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2025 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 195.543,00 (yüzdoksanbeşbinbeşyüzkırküç) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 31.01.2025 tarih, 2025/05 sayılı toplantısında alınan 21 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.