İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 06.11.2024 tarih ve 80 sayılı yazısına konu NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04.11.2024 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan "Selçuk Tepeli ile Now Ana Haber" adlı haber program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 04.11.2024 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Selçuk Tepeli’nin yaptığı, "Selçuk Tepeli ile Now Ana Haber" adlı haber programında ilk haber olarak gündemin önemli gelişmelerinden biri "Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atandı" ifadelerini içeren sunumla izleyicilere aktarılmıştır. Haberin detayında konuyla ilgili kayyum atanan belediyelerin önünde gerçekleşen protestolara ait görüntüler ve Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün ve diğer siyasilerin çeşitli yorum ve değerlendirmelerine yer verilmiştir. Haberin ardından program sunucusu Selçuk Tepeli tarafından “Yav şimdi biz ne dedik, evvelsi hafta açılım filan diyorlardı. Gerçi o açılım değil açılın ben geçeyimdi onu da söyledik. E Dem Partisi'ne söylemedim mi ben arkadaş daha kaç kere efendim bu sözlere kanacaksınız da nereye varacaksınız diye. Şimdi ne diyo meydanda konuşmacı: İşte ellerini uzattılar biz de yeni bir işte fırsat zannettik ee demedik mi, bunu. Yaa şu siyasette böyle insanların yer işgal edip milletin vaktini almasından artık sıkıldım ya. Bi şey söylüyoruz arkadaş ya. Hani nerde normalleşme, hani nerde ılımlı bilmem ne hani nerde neydi o öbürü...günü kurtarmak için panik kararlarla hareket ettiklerini son bir ayda yaptıklarıyla kanıtladılar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hükümetten bahsediyorum Ak Parti Hükümetinden, Cumhur İttifakından. Niye bu kadar panikteler peki çünkü darmaduman ettiler, düzeni bozdular, her şeyi bozdular ve ülkeyi artık yönetemiyorlar da ondan.”,
Söz konusu Ana Haber Bülteni'nin devamında ikinci haber olarak "Aynı Belediye Başkanı 3. kez kayyumla görevden alındı" başlığı ile önceki habere devam edilmiş, konuyla ilgili çeşitli muhalefet parti temsilcilerinin yorumları aktarılmış, haberin bitiminde ise program sunucusu Selçuk Tepeli tarafından “...O yumuşama muhalefetten başladı tabi. Dedik ki özgür olmak istiyorsan lüzumsuz uzlaşmamalısın. Öyle demedik mi burada. E geçen hafta Ahmet Türk barış elçisiydi. Bakın muhalefeti uyarıyorum bundan bi kaç gün sonra, bi kaç hafta sonra sizin şu meydanlarda birbirinize verdiğiniz destekten yola çıkarak evvelsi hafta Abdullah Öcalan gelsin, önüne kırmızı halılar serilsin, mecliste konuşsun, halka millete Türk milletine hitap etsin gibi şeyler söyleyenler sizi terör bloğu, terör bilmem bi şeyşi, koalisyonu olarak falan millete şikayet etmeye başlar, milletimizin bi bölümü de buna inanır. İki üç hafta önce neler olduğunu hatırlamaz. Bu arada bu dava sürüyor, bi mahkumiyet filan da yok. Yav üç kere belediye başkanı olmuş. Aday olurkan kimse bi şey demiyor mu? Diğer bu arada kayyum vakalarında da bundan önceki seneler benim bildiğim bi mahkumiyet falan yok. Bu nasıl keyfi bi şey ya. Milli irade, milli iradeyi ağızlarından düşürmüyodu Cumhur İttifakı. şimdi gelelim Esenyurt'a. Esenyurt'ta meclis üyeleri bugün toplantıları var, bugün toplantı günü- belediye meclisinin. Meclis üyeleri belediyeye sokulmadı -sunucu ses tonunu yükselterek- noldu siz meclislere de mi kayyum atamaya başladınız.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere haber alma hakkının var olduğu bir toplumda, haber verme hak ve özgürlüğünün var olması doğal ve zorunlu bir sonuçtur. Toplumun haber alma ve medyanın haber verme özgürlükleri birbirlerini tamamlamaktadır. Medyanın en temel ve esaslı işlevi kamusal sorumluluğu çerçevesinde haber verme görevidir. Demokrasinin yansıması olan yasama, yürütme ve yargı erklerinin yanında dördüncü bir kuvvet olarak görülen medya temel görevlerini yerine getirmekle mükelleftir. Bu yüzden medya sunduğu bütün içerikte toplumsal sorumluluk bilincini ön planda tutmalıdır. Bu yönüyle medyanın kamuoyu oluşturma gücü yadsınamaz bir gerçektir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtan bağımsız medyanın bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının programlarında gündemde olan çeşitli sosyal, siyasi ya da ekonomik konularla ilgili olarak eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmaması beklenmektedir.
Bununla beraber haberlerin, fikirlerin ve kanıların herhangi bir izin ya da sıkı denetime tabi olmadan basın tarafından özgürce yayılabilmesi şeklinde tanımlanan basın hürriyeti sınırsız değildir. Toplum düzeni ve sınırsız özgürlük kavramları birbirlerine ters düştüğü için toplumsal hayatın düzeni ancak hak ve hürriyetlerin makul gerekçelerle sınırlanmasıyla mümkün olur. Toplumda özgürlüklerin yanı sıra toplum huzuru, güvenliği, düzeni ve bütünlüğü de korunması gereken değerlerdendir. Anayasa'nın 28. maddesine göre basın hürriyetinin sınırlanmasında 26. ve 27. madde hükümleri uygulanmalıdır. 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde de "Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması.... amacıyla sınırlandırılabilir." şeklindeki düzenlemeyle basın hürriyetinin makul gerekçelerle sınırlandırılabileceği görülmektedir.
Yukarıda açıklandığı gibi haber alma ve haber verme hürriyetlerini içinde barındıran ve temelde ifade özgürlüğünün bir yansıması olan basın hürriyeti, elindeki gücü itibariyle yani toplumda oluşturabileceği algı ve kanaat bakımından oldukça önem arz etmektedir. Yasama, yürütme, yargıya ek dördüncü kuvvet olduğu düşünülen medya, kamuoyunun şekillenmesinde oldukça önemli bir rol oynamasının yanı sıra fikir ve kanaatlerin özgürce ifade edilebileceği en önemli araçlardandır. Her bireyin her konuda kendine ait kanaati olması ve bunu da ifade edebilme özgürlüğü bulunmakla birlikte toplumun genelini ilgilendiren konularda belli bir doğrultuda yönlendirici ya da özgür kanaat edinilmesine engel olabilecek nitelikte değerlendirilebilecek anlatım ya da içeriklerden sakınılmalıdır.
Bu açıdan bakıldığında bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür ama sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, kişisel kanaatlerin ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması sonucunda ortaya çıkabilecek hukuki ve ahlaki düzeydeki çeşitli sorunlardan sorumlu olacaktır. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olması nedeniyle medya hizmet sağlayıcılar yayın hizmetlerini tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkeleri etrafında şekillendirmelidir. Özgürlükleri ölçüsünde sorumlulukları da artan medya kuruluşları aynı zamanda kamusal bir görevi yerine getirdiklerini unutmamalı ve yayınlarını Basın Meslek İlkeleri ve ilgili yasal çerçeve içinde yürütmelidir.
Haberciliğin toplumsal sorumluluk temelinde gerçekleştirilmesi ve dördüncü güç rolünü yerine getirebilmesi için gerekli olan başlıca koşullardan biri, kuşkusuz haberde objektifliktir. Basın ve habercilikte objektifliğin temel bileşenleri “tarafsızlık, partizan olmama, olgusallık ve denge" şeklinde sıralanmaktadır. Buna göre habercilik taraf tutmadan, partizanlık yapmadan, olgusal gerçekliğe dayalı olarak ve demokratik toplumun tüm bileşenlerinin haklarını gözeterek, dengeli şekilde yapılmalıdır.
Günümüz toplumunda doğru, hızlı ve güvenilir bilgiye ulaşmada etkili ve yaygın kitle iletişim aracı olan televizyonda yer alan ana haber bültenleri en çok izlenen program türlerindendir. Toplumsal algının oluşum ve şekillenmesindeki gücüyle yayın içeriklerini; izleyici kitleye ulaştırdığı bilgilerle bireylerin kişisel deneyimlerinden daha çok fikir ve ön yargılarını inşa etmektedir.
Bununla beraber medya aktörlerinin siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirebilme ve bu kişi, kurum ya da kuruluşların ortaya koyduğu eylemler konusunda kamuoyunu bilgilendirme hak ve sorumluluğu bulunmaktadır. Fakat bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkeleri yok sayılarak toplumu yanlış yönlendirilebilecek yayınlardan sakınılmalıdır. Soruşturulması basın meslek ilkeleri kapsamında mümkün olan bilgi ve haberlerin, soruşturulmadan ya da teyit edilmeden sunulması medyanın sorumluluğunu yerine getirmediğini gösterir. Yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla toplumun geneline hitap eden teyide muhtaç her türlü haberin tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Haber programlarının amacı kamuoyunda kafa karışıklığı oluşturmak ya da kişi, kurum ve kuruluşları hedef göstermek olmamalı aksine kamuoyunu bilgilendirmek olmalıdır. Söz konusu programın rapora konu bölümlerinde yukarıda yer alan deşifre metninde yer alan ifade, vurgu ve yönlendirmelerle bir takım iddialarda bulunulduğu görülmüştür. Bu durumun toplumu bilgilendirme, tarafsız görüş beyan etme, objektif bakış açısıyla olguları yorumlama gibi hususların dışında bir sonuca yol açtığı değerlendirilmiştir.
Medya gündelik hayatta edindiğimiz izlenimlerimizden çok daha etkili bir biçimde algımızı şekillendirir. Sahip olduğumuz birçok fikir, yargı ya da ön yargı kişisel deneyimlerimizden ziyade görsel ya da yazılı medyadan edindiğimiz bilgiler çerçevesinde oluşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğu da o ölçüde artacaktır. Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan hükümlere ve Basın Meslek İlkelerine uygun olarak sunmalıdır. Bu bağlamda tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılmalı, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Bu nedenle bu ve buna benzer her türden haberin aktarımında yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla genele hitap eden haberlerin ön hazırlık süreçlerinde tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Taraf tutma kavramı, iletişim araçlarındaki temsillerin aslına uygun olmayıp çarpıtılarak kurulması şeklinde tanımlamış olup; bu çarpıtmanın ya taraflardan birine duyulan bilinçli bir ön yargıdan ya da farkında olunmadan göz ardı edilmesinden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Taraflı gazetecilik ise, haber verme ya da habere konu olan olayı betimlemeyi değil, okurun belli bir görüş noktasını kabul etmesini amaçlayan gazetecilik biçimi olarak tanımlanmaktadır.
Gazetecilerin ilgili konu ile alakalı, programlarında ve bültenlerde çeşitli yorumlarda bulunması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak haberciliğin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır.
Özetle, haber bültenleri geniş kitlelerin bilgi edinme kaynağı ve en çok izlenen program türlerinden biri olduğundan haber bülteni sunucularının izleyici nezdinde etkileyici, yönlendirici ve zaman zaman kanaat oluşturucu fonksiyonları ortadadır. Sunulan haber içeriğine dair haber spikerinin duygusal tepkiler vermesi bir noktaya kadar anlaşılır olsa da bu tepkide ölçünün kaçırılması durumunun ekrandan izleyiciye ulaşırken ajitasyona varabilmesi sunucunun konumu gereği sahip olduğu otorite ile birleşince ikna ve etkileme gücünü misli ile arttırabilmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; program sunucusu tarafından; herhangi bir bilgi ve belge olmaksızın çeşitli kişisel görüş ve yorumlarla kamuoyunda kanaat oluşturabilecek, tüm ülkenin hassas olduğu bir konu olan terör bağlantısı şüphesiyle hukuki sürecin işletildiği bir dönemde toplumu yanlış yönlendirebilecek, toplumun bir bölümü ya da genelinde kafa karışıklıklarına yol açabilecek ifadelere yer verildiği, dolayısıyla bilgi ve haber aktarımında tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine aykırı, toplumun olaylarla ilgili özgürce kanaat edinmesine engel olabilecek nitelikte yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 347.270.697,54 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 10.418.121,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.11.2024 tarihli, 2024/43 sayılı toplantısında alınan 27 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurul’un 07.11.2024 tarih ve 43 sayılı toplantısında alınan 27 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.