07.11.2024 tarihli Üst Kurul Toplantısında, ‘‘Huzur Radyo TV A.Ş.’’ unvanlı ve ‘‘NOW’’ logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun; 04.11.2024 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan, ‘‘Selçuk Tepeli ile Now Ana Haber’’ adlı program yayınına ilişkin aşağıda deşifresi verilen ifadelere istinaden 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan yayın hizmetleri "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur.’’ hükmünün ihlali nedeniyle yaptırım kararı alınmıştır.
Bahse konu yayına ilişkin NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 04.11.2024 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Selçuk Tepeli’nin yaptığı, "Selçuk Tepeli ile Now Ana Haber" adlı haber programında ilk haber olarak, gündemin önemli gelişmelerinden biri "Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atandı" ifadelerini içeren sunumla izleyicilere aktarılmıştır. Haberin detayında konuyla ilgili kayyum atanan belediyelerin önünde gerçekleşen protestolara ait görüntüler ve Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün ve diğer siyasilerin çeşitli yorum ve değerlendirmelerine yer verilmiştir. Haberin ardından program sunucusu Selçuk Tepeli’nin konu ile ilgili yorumları ekrana yansımıştır.
(19:03:43) Selçuk Tepeli: “Yav şimdi biz ne dedik, evvelsi hafta açılım filan diyorlardı. Gerçi o ‘açılım değil açılın ben geçeyimdi’ onu da söyledik. DEM Partisi'ne söylemedim mi ben arkadaş daha kaç kere efendim bu sözlere kanacaksınız da nereye varacaksınız diye. Şimdi ne diyor meydanda konuşmacı: İşte ellerini uzattılar biz de yeni bir işte fırsat zannettik ee demedik mi, bunu. Yaa şu siyasette böyle insanların yer işgal edip milletin vaktini almasından artık sıkıldım ya. Bir şey söylüyoruz arkadaş ya. Hani nerde normalleşme, hani nerde ılımlı bilmem ne hani nerde neydi o öbürü (...) Günü kurtarmak için panik kararlarla hareket ettiklerini son bir ayda yaptıklarıyla kanıtladılar. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hükümetten bahsediyorum AK Parti Hükümetinden, Cumhur İttifakından. Niye bu kadar panikteler peki, çünkü darmaduman ettiler, düzeni bozdular, her şeyi bozdular ve ülkeyi artık yönetemiyorlar da ondan.” İfadelerine yer vermiş ve ardından "Aynı Belediye Başkanı 3. kez kayyumla görevden alındı" başlıklı haber ekrana getirilmiştir.
Haberin ardından Selçuk Tepeli (19:08:46) “...O yumuşama muhalefetten başladı tabi. Dedik ki özgür olmak istiyorsan lüzumsuz uzlaşmamalısın. Öyle demedik mi burada. E geçen hafta Ahmet Türk barış elçisiydi. Bakın muhalefeti uyarıyorum bundan bir kaç gün sonra, bir kaç hafta sonra sizin şu meydanlarda birbirinize verdiğiniz destekten yola çıkarak evvelsi hafta Abdullah Öcalan gelsin, önüne kırmızı halılar serilsin, mecliste konuşsun, halka millete Türk milletine hitap etsin gibi şeyler söyleyenler sizi terör bloğu, terör bilmem bir şeysi, koalisyonu olarak falan millete şikâyet etmeye başlar, milletimizin bir bölümü de buna inanır. İki üç hafta önce neler olduğunu hatırlamaz. Bu arada bu dava sürüyor, bir mahkûmiyet filan da yok. Yav üç kere belediye başkanı olmuş. Aday olurken kimse bir şey demiyor mu? Diğer bu arada, kayyum vakalarında da bundan önceki seneler benim bildiğim bir mahkûmiyet falan yok. Bu nasıl keyfi bir şey ya. Milli irade, milli iradeyi ağızlarından düşürmüyordu Cumhur İttifakı. Şimdi gelelim Esenyurt'a. Esenyurt'ta meclis üyeleri bugün toplantıları var, bugün toplantı günü, belediye meclisinin. Meclis üyeleri belediyeye sokulmadı. Ne oldu, siz meclislere de mi kayyum atamaya başladınız?” Söylemleriyle yorumlarını dile getirmiştir.
Yukarıdaki ifadelerde bir medya mensubunun ekrana getirilecek olan haber öncesi Türkiye gündemi ile ilgili yorumları yer almaktadır. Bir medya kuruluşunun ve bir medya mensubunun da bu gibi ifadeleri aktarması, kamuoyunu başka bir bakış açısı ile bilgilendirme çabası ve dolayısıyla gazetecilik mesleğini icra etmesi son derece doğal bir durumdur. Medya mensuplarının hiçbir baskı altında kalmadan eleştiri sınırlarını gözeterek bu şekilde görüşlerini ifade edebilmeleri toplumun haber alma ve medyanın da haber verme özgürlükleri içerisinde değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Bu haklara istinaden son derece doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkan haber alma hakkı, bir toplumda kendisini ancak bu şekilde var edebilmektedir. Demokratik toplumlarda yasama, yürütme ve yargıya ek olarak dördüncü güç olarak karşımıza çıkan medya, fikir ve kanaatlerin özgürce açıklanabildiği bir alan olarak kabul edilmelidir. Bu özgürlük gazetecilik meslek ilkeleri çerçevesinde gerçekleştiğinde ifade özgürlüğünün temelini de oluşturmaktadır.
İfade özgürlüğü hem ulusal hukuk hem de uluslararası hukuk ile koruma altına alınmıştır.
T.C. Anayasası’nın ‘Kişinin Hakları ve Ödevleri’ başlıklı İkinci Bölümü’nde düzenlenmiş olan 25. Maddesinde, herkesin düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin, düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamayacağı ve suçlanamayacağı hükme bağlanmakta, 26. Maddesinde ise, herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu, bu hürriyetin Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığını, bu fıkra hükmünün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı, bu hürriyetlerin kullanılmasının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği hükmü bulunmaktadır.
5187 sayılı Basın Kanunun "Basın özgürlüğü" başlıklı 3. Maddesinde de, "Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç islenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir." hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi ifade özgürlüğünü düzenlemektedir. Madde metni şöyledir: “1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir. Bu Madde devletlerin yayıncılığı, televizyon veya sinema işletmelerini izin alma koşuluna bağlamasını engellemez. 2. Bu özgürlüklerin kullanımı, beraberinde ödev ve sorumlukları getirdiği için, ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu emniyeti menfaatlerine, düzensizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli olarak elde edilen bilgilerin açıklanmasının önlenmesi veya yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi için yasa tarafından öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan formalitelere, koşullara, kısıtlamalara veya cezalara tabi tutulabilir.”
İfade özgürlüğünün öznesi herkestir ve her türlü ifadeyi koruma altına almaktadır. Bu hakka içerik bakımından sınırlama getirilmemiştir. Bir ifadenin “değerli-değersiz”, “topluma yararlı-yararsız” veya “ticari yarar amacıyla yapılması-yapılmaması” biçiminde ayrıştırılması ifade özgürlüğü açısından kayda değer sayılmaz. Anayasa Mahkemesi’ne göre de, “hem gerçek hem de tüzel kişiler için geçerli olan ifade özgürlüğü siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır. Açıklanan ve yayılan bir düşüncenin, içeriğinden hareketle kişiler ve toplum açısından “değerli-değersiz” veya “yararlı-yararsız” biçiminde ayrıştırılması sübjektif unsurlar ihtiva eder. Bu değerlendirmelerden hareketle ifade özgürlüğünün alanının belirlenmeye çalışılması bu özgürlüğün keyfi biçimde sınırlandırılması sonucunu doğurabilecektir. İfade özgürlüğü, başkaları açısından “değersiz” veya “yararsız” görülen düşüncelerin açıklanması ve yayılması özgürlüğünü de içermektedir.” (AYM, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 36; Ali Gürbüz ve Hasan Bayar Kararı, B. No: 2013/568, 24/6/2015, § 42; Ali Gürbüz Kararı, B. No: 2013/724, 25/6/2015, § 45; Ali Rıza Üçer (2) Kararı, B. No: 2013/8598, 2/7/2015, § 29).
Ancak her hak gibi ifade özgürlüğünün de bir norm alanı mevcuttur. Bu durumun sonucu olarak bazı ifadeler ifade özgürlüğünün kapsamında değerlendirilirken bazıları kapsam dışında değerlendirilebilmektedir. Irkçılık, nefret söylemi, savaş propagandası içerikli ifadeler insan hakları hukukunda ifade özgürlüğü içerisinde değerlendirmez. Bu yöndeki sınırlamalar bu hakka yönelik olarak ‘olumlu’ sınırlamalar olarak kabul edilmektedir.
İfade özgürlüğü bünyesine her türlü ifadeyi almaktadır. Ancak her ifade eşit bir şekilde koruma altına alınmamıştır. Örneğin siyasetçilere ve kamu görevlilerine yönelik eleştiri niteliğindeki ifadeler daha geniş koruma görürken, sade vatandaşlar ve yargı organlarına yönelik eleştiriler daha az koruma görebilmektedir. İfade özgürlüğü değerlendirilirken bu bağlamda bir hiyerarşiden bahsedilmesi mümkündür.
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünü güvence altına almayı hedeflemektedir. (AYM, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 64). AİHM ifade özgürlüğünü siyasi ifadeler bakımından ele alırken kamusal organların denetimini bir yurttaşlık görevi olarak kabul etmekte ve yurttaşların bu görevi yerine getirirken ağır ve sert bir üslup kullanması kabul edilebilirdir bulmaktadır.
“Siyasi tartışma özgürlüğünün ‘tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi’ olduğu göz önüne alındığında diğer ifade türleri ile kıyaslandığında, siyasal politikaları ve siyasi kişilikleri eleştiren, siyasi politikaları veya açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne dikkat çekmektedir.” (AYM, Tansel Çölaşan Kararı, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 64).
Anayasa Mahkemesi’ne göre “kamunun çıkarlarına ilişkin siyasi konuşmaların veya toplumsal sorunlara ilişkin tartışmaların sınırlanmasında kamusal yetki kullanan makamların çok dar bir takdir payı” vardır.” (AYM, Mehmet Ali Aydın Kararı, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 74). Bu türdeki ifadeler şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece daha geniş koruma altındadır (AYM, Ali Gürbüz ve Hasan Bayar Kararı, B. No: 2013/568, 24/6/2015, § 68; Ali Gürbüz Kararı, B. No: 2013/724, 25/6/2015, § 71).
Anayasa Mahkemesi “Anayasa’da sadece düşünce ve kanaatler değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına almıştır. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (AYM, Emin Aydın Kararı, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43; Yaman Akdeniz ve Diğerleri Kararı, B. No: 3986, 2/4/2014, § 36; Youtube LLC Corporation Service Company ve Diğerleri, B. No: 2014/4705, 29/5/2014, § 49; Fatih Taş Kararı, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 58; İsa Yağbasan ve Diğerleri Kararı, B. No: 2013/1481, 20/11/2014, § 40; Ali Karatay Kararı, B. No: 2012/990, 10/12/2014, § 40; Fikriye Aytin ve Diğerleri Kararı, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 25).
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına bakıldığında, yazılı belge ve kitap yayımlama (AYM, Fatih Taş Kararı, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 61; İsa Yağbasan ve Diğerleri Kararı, B. No: 2013/1481, 20/11/2014, § 39), radyo ve televizyon yayıncılığı (AYM, R.V.Y. A.Ş. Kararı, B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 28), barışçıl gösterilerde konuşma yapma veya basın açıklamasında bulunma (AYM, Mehmet Ali Aydın Kararı, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 4 0) gibi farklı biçimlerde kullanılan söylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiği görülmektedir.
Günümüzde bir ifadenin dile getirildiği araçlardan en önemlileri gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi geleneksel medya organlarıdır. Medya organları bilgi ve düşüncelere erişim ve bunların yayılması açısından son derece önemlidir. AİHM, demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rolün altını özellikle çizmiştir. Basının, görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak kamu yararını ilgilendiren her konuyu iletme görevi vardır. AİHM’e göre bu görevi olmasaydı basın, vazgeçilmez “bekçi köpeği (watchdog)” işlevini yerine getiremezdi (AİHM, Bladet Tromso and Stensaas/Norway (Grand Chamber), Appl. No:21980/93, 20.05.1999, § 59, 62; Pedersen and Baadsgaard/Denmark (Grand Chamber), Appl. No:49017/99, 17.12.2004, § 71).
İfade özgürlüğü, basın özgürlüğüne ayrıca bir önem vermektedir. Basına yönelik olarak yayın öncesinde getirilen sınırlamaların bilginin serbestçe akışı ve halk arasında anlamlı bir tartışma yaşanmasına yönelik en ciddi tehdit olması nedeniyle hem orantılılık, hem de hukuken öngörülme ve meşru amaç ölçütleri çerçevesinde çok sıkı bir denetime tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca haberler “çabuk eskiyen mal” olarak nitelendirilmektedir ve bu nedenle basına yönelik sürekli nitelikteki müdahalelerin daha da sıkı bir denetime tabi tutulması beklenmektedir (Harris, O’Boyle, Bates, Buckley, s. 478). Basının demokrasi açısından taşıdığı önem göz önünde bulundurularak yapılan haberlerin bir dereceye kadar abartıya kaçabileceği hatta kışkırtmaya yer verebileceği kabul edilmiştir( AİHM, Radio France and Others/Franca, Appl. No: 53984/00, 30.03.2004, § 37).
Anayasa Mahkemesi kararlarında da basın özgürlüğüne ayrı bir önem verilmektedir. Mahkeme, ‘özgür bir siyasal sistemde devletin eylem ve işlemlerinin, adli ve idari yetkililerin olduğu kadar basının ve aynı zamanda kamuoyunun da denetimi altında bulunması gerektiği ve bu tür bir denetimin diğer denetim yolları kadar etkili ve önemli olduğu görüşündedir’ (AYM, Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. Kararı, B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 39; Emin Aydın Kararı, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 46; Yaman Akdeniz ve Diğerleri Kararı, B. No: 3986, 2/4/2014, § 38; Youtube LLC Corporation Service Company ve Diğerleri, B. No: 2014/4705, 29/5/2014, § 51).
Yukarıda ele alınan tüm değerlendirmeler sonucunda bir haber programı sunucusunun ilgili haber sonrası dile getirdiği yorumların, mesleğinin icrası gereği hükümetin politikalarını eleştirdiği yorumlar olduğu görülmektedir. Yukarıda deşifreleri verilmiş olan bu yorumların dile getirilirken eleştiri sınırları içerisinde kalarak dile getirildiği, nefret söylemine ya da ayrımcılığa yer vermediği, kamusal sorumluluk anlayışıyla kamunun haber alma hakkını sağlamaya yönelik bir niyetle sarf edildiği son derece açıktır. Ulusal ve uluslararası mevzuatta demokratik ülkelerin gelişiminin ifade özgürlüğüne bağlı olduğu yukarıda açıklanmıştır. İfade özgürlüğünün siyasi kişiler ve hükümet politikaları için daha açık olması gerekliliğinin kabul edilebilirliği aktarılmış, konu ile ilgili ele alınacak bakış açısının ifade özgürlüğü çerçevesinde kalmasının önemi ortaya konmuştur. Gazetecilik mesleğini icra etmeye çalışan bir haber programı sunucusunun eleştiri sınırları içerisinde kalan yukarıdaki ifadelerine yönelik uygulanan yaptırım kararının ifade özgürlüğünün ihlali olduğunu düşündüğüm gerekçesiyle çoğunluğun görüşüne katılmadım. 16.01.2025