İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 03.10.2022 tarih ve 1502 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 14.09.2022 tarihinde saat 19:57’de yayınlanan "18 Dakika" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, 14.09.2022 tarihinde saat 19:57’de canlı olarak yayınlanan, Dr. Merdan Yanardağ ve Prof. Dr. Emre Kongar tarafından dinî, tarihi, siyasi vb. konuların ele alındığı "18 dakika" adlı programda, geçen diyaloglarda; “Ya Osmanlı kimseyi ilgilendirmiyor. Osmanlı'yı Anadolu halkı sevmez. Bakın, 16. yüzyıldaki bir halk şiiri vardır: Şalvarı şaltak Osmanlı/Eyeri kaltak Osmanlı/Ekmede biçmede yok/Yemede ortak Osmanlı. Osmanlı budur. Burada "Eyeri kaltak Osmanlı", orada "kaltak" bir eyer biçimidir. Bugünkü gündelik anlamıyla bir hakaret ya da küfür değildir. "Şalvarı şaltak Osmanlı" da "uçkuru gevşek Osmanlı" demek. Halk şiirleridir bunlar. Bakın Doğan Avcıoğlu'nun kitabına. "Türkiye'nin Düzeni" kitabının girişinde vardır ya da Mustafa Akdağ'ın "Türk Milletinin Dirlik Düzenlik Mücadelesi" kitabına bakın. Çok önemli bir tarihçidir. Göreceksiniz! Türk Halkının Dirlik Düzenlik Mücadelesi. Bir ailenin, bir hanedanlığın milletin iradesine 600 yıl el koymuş bir hanedanlığın böylesine cansiparane savunulması, üstelik de bunu bir cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olarak bunun yapılması, bir iktidar partisi olarak bunun yapılması anlaşılır gibi değildir.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Merdan Yanardağ, söz konusu halk şiirini söylemeden evvel, Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında mutlak bir karşıtlık kurarak sözü bu şiire getirmektedir. Bu nedenle, konuşmanın öncesinde kurulan bu karşıtlık anlatısını da değerlendirmekte yarar vardır. Fatma Acun, “Osmanlı’nın Torunları Cumhuriyet’in Çocukları: Osmanlıdan Cumhuriyet’e Değişme ve Süreklilik” başlıklı makalesinde, imparatorluk döneminden Cumhuriyet dönemine geçişte kopuş ve süreklilik unsurlarına dair “Vatan ve İnsan”, “Yönetim”, “Hukuk” ve “Kültür” başlıkları altında değerlendirmeler yapar. Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’tan başlayarak yapılan çeşitli yenileşme hareketlerinin imparatorluğun çöküşüne kadar ve ardından Cumhuriyet döneminde de devam ettiğini belirtir. Acun, Cumhuriyet yönetiminin kuruluşundan sonra gerçekleşen devrimsel değişikliklere de değinmekle birlikte, bunların yanında süreklilik unsurlarının da bulunduğunu söyler. Özellikle nüfus, toprak, bürokrasi, hukuk, eğitim ve politik tecrübe gibi konularda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devredilen birçok unsurun bulunduğuna dikkat çeker. Tarihe olgular üzerinden yaklaşılarak, Acun’un söz konusu makalesinde olduğu gibi birbiriyle iç içe geçmiş karmaşık süreçler göz önünde bulundurulmalıdır. Böyle yaklaşıldığında, tarihteki kopuşlar ve devrimsel unsurlar kadar süreklilikler ve süreklilik içindeki yavaş değişimler de kendini gösterir. Acun’un makalesinde de görüldüğü gibi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş süreci de birçok değişim ve süreklilik unsurlarıyla gerçekleşmiştir.
Peter N. Stearns, “Neden Tarih Öğreniyoruz?” (2009) başlıklı makalesinde, tarihin “manevi anlayışımıza katkıda bulunduğunu” ve “kimlik edinmemizi sağladığını” belirtir. Yazar, bir grubu “yalnızca güncel sınırlar içinde tanımlamanın, zengin bir geçmişe dayanan kimlik oluşumuna tezat oluşturacağını” söyleyerek, ulusal kimlik oluşturmak konusunda da tarihin önemli bir rolü bulunduğuna dikkat çeker Bu yönden düşünüldüğünde, bir toplumun tarihindeki unsurların doğruları ve yanlışlarıyla manevi yönden ve millî kimlik bilinci bakımından önemli olduğu görülür. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında analitik olarak kurulan mutlak karşıtlık bir yana dursun, Fatma Acun’un da makalesinde gösterdiği gibi, bu iki devir arasında kopuşlar ve karşıtlıkların yanı sıra süreklilikler de vardır. Bu bakımdan düşünüldüğünde, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihine bir politik hesaplaşma aracı işlevi yükleyerek herhangi birine mutlak karşıtlık üzerinden söylem geliştirmenin doğru olmayacağı açıktır. Stearns’ın belirttiği gibi tarih, toplumsal kimlik oluşumu bakımından önemlidir. Tarihe nesnel ve olgusal yaklaştığımızda, elbette Yanardağ’ın söz konusu yayında okuduğu şiirde olduğu gibi halk edebiyatındaki eleştirel içeriklerin de tarihin bir parçası olduğu kabul edilecektir. Ancak Yanardağ, tarihe mutlak karşıtlık üzerinden yaklaşarak, söz konusu şiirdeki eleştirel unsurları kendi döneminin özgün koşulları içinde yapılmış eleştiriler olarak değerlendirmek yerine, şiirde geçen ve “şalvarı geniş” anlamına gelen “şalvarı şaltak” tabirini yanlış bir şekilde, cinsel imalar içeren “uçkuru gevşek” tabiriyle tanımlamıştır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; Osmanlı Devleti'ne yönelik sarf edilen "uçkuru gevşek" ifadesi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin millî mirası olan Osmanlı Devleti'ni aşağılama, tarihe duyulan saygınlığı azaltma ve değersizleştirilmeye çalışıldığı, dolayısıyla söz konusu ifadenin toplumsal kimliğimiz için önemli bir değer olan tarihimize yönelik müstehcen imalar içerdiği ve bu nedenle toplumun millî ve manevi değerlerine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Yayın hizmetleri ... toplumun milli ve manevi değerlerine, ... aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ağustos 2022 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 2.100.025,12 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 63.000,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 06.10.2022 tarih, 2022/39 sayılı toplantısında alınan 12 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.