İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.08.2021 tarih ve 1084 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04, 05.08.2021 tarihlerinde saat 19:00’da yayınlanan "Ana Haber Bülteni" yayınlarına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 04, 05.08.2021 tarihlerinde saat 19:00’da yayınlanan sunuculuğunu Gülbin Tosun’un yaptığı, "Ana Haber Bülteni"nin 04.08.2021 tarihinde yayınlanan bölümde; "Alevlerin günlerdir esir aldığı, küle çevirdiği ormanda yapılan yangın yayınları için Radyo Televizyon Üst Kurulu, Medya kuruluşlarına yazı gönderdi. Yangınları göstermeyin talimatı ve ceza tehdidi hem siyasetin hem de basın meslek örgütlerinin tepkisini çekti. Kınama mesajları peş peşe geldi”, “RTÜK'e Sansür Tepkisi", ..., "Basın Meslek Örgütleri de siyasiler de RTÜK Başkanlığı tarafından medya organlarına gönderilen uyarı yazısının anayasaya aykırı olduğuna vurgu yaptı. RTÜK Başkanlığı yaptığı ikinci açıklamada uyarı yazısının bir sansür amacı taşımadığını söyledi....",
05.08.2021 tarihinde yayınlanan bölümde ise; "Sayın seyirciler Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin'in orman yangınlarına ilişkin yayınlarla ilgili medya kuruluşlarına gönderdiği yazıya tepkiler sürüyor. CHP Lideri Kılıçdaroğlu demokrasiye gölge düşüyor derken, İYİ Parti Lideri Meral Akşener ise Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı'nın anayasal suç işlediğini söyledi." ve "RTÜK'e Sansür Tepkisi" (...), şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken eleştiriye maruz kalan kişi veya kurumların haklarının da gözetilmesi, gerçeklik ve doğruluk ilkeleri ihlal etmeyecek ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmayacak şekilde yayıncılık yapılması yayıncı kuruluşların sorumlulukları arasındadır.
Ülkemizde ve dünyada meydana gelen olağandışı, infial yaratan durumlarda medyanın aldığı rol yadsınamayacak ve üstü örtülemeyecek düzeydedir. Medyanın halkın bilgilenmesi hususunda en önemli araç olduğunu varsayarak şu söylenmelidir ki; doğal afet, terör, salgın hastalık, kitlesel eylemler ve şiddet gibi hallerde yayıncılar haberlerde, yorumlarda ve diğer programlarda kullanacakları dile dikkat etmeli, ilkeli ve sorumlu davranmalıdır.
Olağanüstü durumlarda kişiler yoğun şekilde endişe, korku ve panik yaşayabilmektedirler. Bu durum bir an önce olan bitenden haberdar olma isteğini ortaya çıkarmaktadır. Kriz dönemlerinde haberler içerik ve görüntü olarak daha ilgi çekici hale gelmektedir. Kriz dönem haberciliği bu nedenle olağan dışı bir habercilik profesyonelliğini gerekli kılmaktadır. Bu dönemlerde haberciliğin toplumsal ruh sağlığını bozmayacak, halkta korku ve paniğe yol açmayacak şekilde yapılması ve sağlıklı bilgilerin zamanında ulaştırılması önem kazanmaktadır. Her olağanüstü olay kendine has bir karakteristik yapıya sahiptir. Buna göre içerisinde bulunulan olağanüstü durum, kişisel ve toplumsal bazda sebep olacağı sonuçlar göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve hassas davranılmalıdır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Televizyon haberciliğinde önemli görülen bilgilerin toplanması ve bunların kamuyu bilgilendirme amacından sapmadan sansasyonelliğe sebep olmayacak şekilde, doğru, dürüst ve yansız bir tutumla ekran başındakilerine iletilmesi beklenir. Ekran başında, bilgi almak için haber bülteni izleyen bireylere doğruluğu teyit edilmeden, halk arasında korku, panik yaratan ve yanıltıcı tarzda sunulan haberler bilgi kirliliği yaratmakta, doğruluğu teyit edilmemiş bu tarz kulaktan dolma söylentiler, yayıncı kuruluş tarafından manipülasyon amaçlı kullanılmaktadır. Kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülerek, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan bu tarz bir haber sunumu yayıncı sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır.
Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. 2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almakta, yayıncı kuruluşların, deprem gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılan basın açıklamasından sonra söz konusu Ana Haber Bülteni'ninde "RTÜK'e Sansür Tepkisi" başlıklı haberde, haber sunumu ve içeriğindeki konuşmalarla RTÜK'ün orman yangınlarıyla ilgili haberleri yasakladığına dair yanlış bir algı yaratıldığı, oysa ki yapılan basın açıklamasının bir sansür metni değil, yayıncıları kriz dönemlerinde yapılan kritik yayınlarda sorumlu davranmaya davet eden bir anlam taşıdığı, ayrıca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına bağlı bir kuruluştur. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, düşünce ve kanaat özgürlüğüyle ifade özgürlüğünün sağlanması amacıyla radyo ve televizyonların düzenlenmesi ve denetlenmesinde görevli bir kurumdur. Bu bakımdan yayıncılık alanında önemli bir görev üstlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bir baskı ve sansür aracı olarak ifade edilmesinin kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığı gibi, tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ilkeleriyle de bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur.” ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 40.450.979,45 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde iki oranı (%2) 809.020,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP’in karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 11.08.2021 tarih, 2021/31 sayılı toplantısında alınan 40 No.lu karara karşı oy yazısı.
Okan KONURALP Şerhidir.


