FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, 04, 05.08.2021 tarihli Ana Haber Bültenlerinin içeriğinde yer alan kimi ifadeler gerekçe gösterilerek RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 09.08.2021 tarih ve 1084 sayılı uzman raporu Üst Kurulun 11.08.2021 tarihli toplantısında görüşülmüş; 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Uzman raporuna istinaden alınan Üst Kurul kararında, yayıncı kuruluşun özetle yayınları yoluyla 6112 sayılı Kanun’un “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur,” şeklinde düzenlenen ilgili maddesini ihlal ettiğine hükmedilmiştir. Uzman raporunda ve Üst Kurul kararında ihlale gerekçe olarak sunulan örnekler şöyle sıralanmıştır:
a) “Alevlerin günlerdir esir aldığı, küle çevirdiği ormanda yapılan yangın yayınları için Radyo Televizyon Üst Kurulu, medya kuruluşlarına yazı gönderdi. Yangınları göstermeyin talimatı ve ceza tehdidi hem siyasetin hem de basın meslek örgütlerinin tepkisini çekti. Kınama mesajları peş peşe geldi.” (04.08.2021)
b) “RTÜK'e Sansür Tepkisi” (04.08.2021)
c) “Basın Meslek Örgütleri de siyasiler de RTÜK Başkanlığı tarafından medya organlarına gönderilen uyarı yazısının Anayasa’ya aykırı olduğuna vurgu yaptı. RTÜK Başkanlığı yaptığı ikinci açıklamada uyarı yazısının bir sansür amacı taşımadığını söyledi...” (04.08.2021)
d) “Sayın seyirciler Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin'in orman yangınlarına ilişkin yayınlarla ilgili medya kuruluşlarına gönderdiği yazıya tepkiler sürüyor. CHP Lideri Kılıçdaroğlu ‘demokrasiye gölge düşüyor’ derken, İYİ Parti Lideri Meral Akşener ise Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı'nın Anayasal suç işlediğini söyledi. (05.08.2021)
Karşı Oy kullanma gerekçelerim aşağıda belirtilmiştir:
1. Orman yangınları hakkındaki haberlere ilişkin, RTÜK tarafından gerek basın açıklaması olarak yapılan, gerekse “Bugün ülkemizdeki yayıncı kuruluşlara ilettiğimiz mesaj yayıncı kurumların tepe yöneticilerine ‘kişiye özel’ olarak gönderilmiştir.” şeklinde belirtilen açıklamalardaki ifadeler, toplumun her kesiminde büyük bir tepki ile karşılanmıştır. RTÜK’ün bu açıklaması sansür olarak nitelendirilmiş, hatta “Bugün itibari ile RTÜK Uzmanları tarafından cezai yaptırıma esas oluşturması amacıyla raporlama çalışmasına başlanılmıştır.” ifadesi de kamuoyunca tehdit olarak algılanmıştır.
2. RTÜK tarafından ihlal olduğu gerekçesiyle hakkında müeyyide uygulanan FOX logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, 04 ve 05.08.2021 tarihlerinde yayınlanan Ana Haber Bültenlerinde; RTÜK’ün söz konusu açıklamalarına ilişkin Basın Meslek Örgütleri’nin ve siyasilerin tepkileri haberleştirilmiştir.
3. 04.08.2021 tarihli haberde, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Deva Partisi Sözcüsü İdris Şahin, İYİ Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan ve CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’in açıklamalarına yer verilmiştir.
4. 05.08.2021 tarihli haberde ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’in, RTÜK’ün söz konusu açıklamalarına karşı tepkileri yer almıştır. Ayrıca her iki tarihteki haberde de, RTÜK Başkanlığı tarafından tepkiler üzerine tekrar bir açıklama daha yapılarak, uyarı yazısının bir sansür amacı taşımadığının belirtildiği de yayında yer almıştır.
5. Üst Kurul aldığı kararla, öncelikli olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) temsil edilen ikinci büyük parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile TBMM’de grubu bulunan bir diğer siyasi parti İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarını haberleştirmeleri üzerinden, doğrudan iki siyasi parti genel başkanının fikir ve ifade özgürlüğü haklarıyla, siyaset yapma özgürlüğü haklarına müdahale etmiştir.
6. Oysa Anayasa Mahkemesinin de yerleşik içtihadına göre ifade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35).
7. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu kapsamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41).
8. Hukuki içtihatlar ışığında, Üst Kurula dönük eleştirileri haberleştiren yayıncı kuruluşlara, eleştirilerin “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almadığı; toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olduğu” vb. gerekçelerle müeyyide uygulanması, yayıncı kuruluşun kendisi kadar siyasi parti liderlerine yönelik de bir yaptırım sonucu doğurmaktadır. Bu bağlamda, çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için örneğin Anayasa Mahkemesinin aradığı ölçütlerin bazıları şunlardır:
a) Uyuşmazlığa konu ifadelerin maddi olgu mu yoksa değer yargısı mı oluşturduğu,
b) İfadelerin kimin tarafından dile getirildiği,
c) Hedef alınan kişinin kim olduğu, kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı, hayatı üzerindeki etkisi,
d) Tarafların ünlülük dereceleri,
e) Hedef alınan kişinin katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı,
f) Siyasi parti liderlerinin kullandığı ifadelerin türü, kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesi ve kamuyu bilgilendirme değeri,
e) Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı,
g) İfadelere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı, ilgili kişilerin önceki davranışlarının ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı ve başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (Nilgün Halloran, §§ 41-44; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66)).
9. Yukarıda ifade ettiğim ölçütlere atfen dengelemenin ve dolayısıyla alınan RTÜK kararının sağlıklı olabilmesi için yapılan eleştirilerin, konuşmaların tamamı ve söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi şarttır (Nilgün Halloran, § 52). Bu açıdan, çatışan haklar arasında yapılacak dengelemede ifadelerin bağlamı ve öncesinde yaşanan olaylar büyük önem taşımaktadır.
10. Üst Kurul, ifade özgürlüğü ile “tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkeleri” arasındaki dengeleme incelemesinde bulunarak, kullanılan ifadelerin yayınlanması nedeniyle yayıncı kuruluşları yaptırıma maruz bırakmanın zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini değerlendirmelidir.
11. RTÜK gibi bir kamu makamının temel hak ve özgürlüklere ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koymadan yaptığı müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan ölçütleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).
12. Yerleşik içtihatlar siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (Ergün Poyraz (2), § 58). Kamusal yetki kullanan ve kamuoyunca da tanınan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in özellikle siyasilerin sıkı ve yakın denetimi altında olması tabiidir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 62).
13. Siyasetçilerin kullandıkları bazı sözler açıkça polemik çıkarmaya, şiddetli tepkiler yaratmaya ve taraftarlarını konsolide etmeye yönelik siyaset üsluplarının bir parçası olarak kabul edilebilir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 65).
14. Üstelik ifade özgürlüğü fikirlerin sadece içeriğini değil iletilme usulünü de korur (Ali Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 79). Bu noktada ifade özgürlüğünün sadece haber ve fikirlerin içeriğini korumadığı, haber ve fikirlerin iletilme usulünü de koruduğu gözetilmelidir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş., §§ 41, 42; Ergün Poyraz (2), § 77; İlhan Cihaner (2), § 59, 86; Kadir Sağdıç, § 52, 76).
15. Seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan, seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple müdahale eğer bir siyasetçinin ifade özgürlüğüne yönelik ise kararların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir. (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 60).
16. Somut kararla ilgili RTÜK’ün yangın haberlerine ilişkin yayıncı kuruluşlara gönderdiği bildirimle ilgili olarak başta Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener olmak üzere çok sayıda siyasi aktör ve sivil toplum örgütü temsilcisi bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. Değerlendirmelerin büyük bir bölümü doğruluğu ve yanlışlığından bağımsız olarak, siyasilerce yapılmıştır. Değerlendirmelerin ana öznesi de RTÜK ve RTÜK’te başkanlık görevi üstlenen Ebubekir Şahin’dir.
17. Anayasa Mahkemesi, siyasetçilerin veya kamuoyunca tanınan kişilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamaktadır.
18. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10’uncu maddesinde yer alan “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...” düzenlemesi ile ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, https://www.anayasa.gov.tr/media/3542/aihs_tr.pdf, Erişim Tarihi, 07.10.2022).
19. Anayasa’nın 25’inci maddesinde “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve 26’ncı maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” hükümlerinden anlaşılacağı üzere ifade hürriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de güvence altına alınmaktadır. Anayasa’nın “Basın Hürriyeti” başlıklı 28’inci maddesinde düzenlenen “Basın hürdür, sansür edilemez.” ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3’üncü maddesinde yer alan “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” hükümleri ise basın hürriyetinin güvence altına alındığını göstermektedir. Bununla birlikte İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, Anayasa ve Basın Kanunu’nda ifade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkan basın özgürlüğünün kullanımına ve sınırlamasına yönelik belirli düzenlemelerin olduğu da unutulmamalıdır.
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Lingens-Avusturya kararında, ifade özgürlüğünün sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanacağının belirtildiği görülmektedir. Mezkûr Yargıtay kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından görüldüğü üzere ulusal ve uluslararası hukuk düzeninde, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü kavramlarının demokrasinin bir sonucu olarak geniş anlamda yorumlandığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak medyada bireylere yönelik olarak küçültücü olmamak ve hakaret içermemek kaydıyla belirli ölçüde abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddialar yer alabilmektedir. Bu nitelikte haber ve iddialar basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir. Ancak demokratik toplumlarda medyanın sorumluluklarının da bulunduğu unutulmamalıdır. Medyanın; abartılı, kışkırtmaya başvuran, muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler ve iddiaların muhataplarına cevap ve düzeltme hakkı tanıması ve/veya karşıt görüşlere yer vermesi demokratik toplumun gelişmesine ve kamuoyunda özgürce kanaat oluşmasını sağlayacağı gibi medyanın kamusal sorumluluğunun ve medya etiğinin bir gereğidir.
21. Demokratik bir toplumun en temel özgürlük alanlarından biri olan ifade özgürlüğünün evrensel sınırları, Üst Kurul kararına konu olan haberlerde dile getirilen görüşlerin güvencesidir. Bu haliyle, ifade edilen görüşleri ve ifade eden kişiyi korur. İfade özgürlüğü, her türden iktidar alanına karşı bu alanın dışında kalan ve/ veya dışında kaldığı düşünülen düşüncelerin özgürce ifade edilebilmesidir. Sadece iktidarlarca ve onun kontrolündeki kurullarca makul kabul edilenin açıklanması ise, ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasından ziyade, makul kabul edilene aracılık etmektir. İktidar alanının kurduğu hegemonyaya karşı, çoğulculuğu, fikrî ve vicdani hoşgörüyü ve özgür düşünceyi savunmak, ifade özgürlüğünün temel kurallarındandır.
22. Öte yandan Üst Kurulun 11.08.2021 tarihinde, 2021/31 sayılı toplantısında alınan 51 No.lu kararda da Halk TV logolu kuruluşun 03.08.2021 tarihli “Kayda Geçsin” adlı programında kullanılan ifadelerin 6112 sayılı Kanun’un 8. Maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendini ihlal ettiği gerekçesiyle müeyyide uygulanmıştı. Halk TV logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, Ankara 8. İdare Mahkemesi 2021/2344 esasına kayden açmış olduğu davada, anılan Mahkemenin 24/06/2022 tarih ve 2022/1711 K. sayılı kararı ile “dava konusu işlemin iptaline” kararı verilmiştir. Anılan kararın gerekçesi özetle şöyledir:
a) İfade özgürlüğü, bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
b) Aktarılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, ifade özgürlüğünün, sadece "düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil, aynı zamanda sahip olunan "düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak "haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
c) Bu noktada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşik hâle gelen içtihadında, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber” ve "düşüncelerin” değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir -yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği; ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu ve bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık. B.No: 5493/72, 07.12, 1976.) Yukarıda anılan kural ve içtihatlara göre, düşünce özgürlüğünün Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanunlar tarafından teminat altına alındığı, bu özgürlüğün haber
veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği açık olup, anılan düzenleme ve yerleşik içtihatlar uyarınca özgürlüğün sınırsız olmadığı da kuskusuzdur.
d) Uyuşmazlık konusu yayının gerçekleştiği tarihlerde Ülkemizin pek çok noktasında orman yangını afetinin meydana geldiği, yayın sırasında Muğla/Milas'ta da yangın olduğu, mahallinde bulunan Milletvekili Mürsel Alban ile canlı bağlantı kurulduğu, Milletvekilince bahsi geçen yayında yangına müdahale noktasında şikayet ve önerilerde bulunulduğu, uyuşmazlık konusu yayının ilgili bölümünde geçen ifadelerin tamamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde yukarıda yer verilen 6112 sayılı Kanunun 8. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer verilen "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır” hükmünün ihlal edilmediği, dava konusu işleme konu edilen yayının haber niteliği taşıyan bilgi ve fikirlerin izleyici kitlesine aktarılması olduğu, bu bilgi ve fikirlerin aktarılmasının Anayasa’nın basın hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında kaldığı dolayısıyla davacı şirketin idari para cezası ile cezalandırılmasına dair işlemde, hukuka uyarlık bulunmamaktadır,” şeklindedir.
23. Üst Kurulun, orman yangınlarının konu edildiği ve RTÜK basın açıklamalarının eleştirildiği, Tele 1 medya hizmet sağlayıcıya müeyyide uyguladığı, 11.08.2021 tarih ve 2021/31 sayılı toplantısında alınan 54 No.lu kararı da Ankara 13. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
24. 11.08.2021 tarihli 2021/31 sayılı toplantısında alınan 54 No.lu kararda; Tele 1 medya hizmet sağlayıcıda 03.08.2021 tarihli 4 Soru 4 Cevap isimli yayında Merdan Yanardağ’ın RTÜK tarafından orman yangınları hakkında yaptığı basın açıklamalarını eleştirerek; “ Bu medya anlayışı son derece ilkel bir zihniyetin dışa vurumudur. Acımasız, vahşi, piyasacı bir anlayıştır. Bu piyasacı medya anlayışının yarattığı bir zihniyet dünyasının iktidar çevrelerinde de hakim olduğunu görüyorum... Şimdi Ebubekir Şahin RTÜK Üst Kurulu Başkanı. Üst Kurulu'nun en tepesindeki isim. AKP kontenjanından oraya gelmiş. Tam da anlatmaya çalıştığım şey bu. İktidarın zihniyeti bu. Yani televizyonlar göstermemişse ormanı yanmamış sayacaklar. Tıpkı o kuşu ötmemiş saydıkları gibi...Durum çok vahim öyle anlaşılıyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin bütün televizyon kanallarını tehdit etti. Tam lafı şu; Yani olacak şey mi ya? "Yangınları göstermeyin. Yoksa size en ağır cezayı keseriz." diyor. "Vermek zorunda kalırız." Yangınları göstermeyin demek halktan gerçeği, bilgiyi gizleyin demektir. Bu düpedüz sansürdür, suçtur. Anayasal bir suç işliyor RTÜK Başkanı. Kendisini burada madem yasa gereği Radyo Televizyon Üst Kurulu bizim Üst Kurulumuz sayılıyor ve bizim yayınlarımızı kamu çıkarına denetlemekle görevliler. Bağımsız olmadığına çok eminim. Açıktır. Bağımsız değildir ve böyle bir kurul olamaz. Dünyadaki en ucube kuruldur. Kendisini mahkeme yerine koyan ve temyizi olmayan cezalar kesen bir kuruldur. İktidarın bir baskı ve sansür aygıtı olarak çalışıyor...” şeklindeki sözleri nedeniyle, 6112 sayılı Yasa’nın 8. Maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği gerekçesiyle müeyyide uygulanmıştır.
25. Kuruluş, bu karara istinaden yargı yoluna başvurmuştur. Kuruluşun, Ankara 13. İdare Mahkemesi 2021/2377 esasına kayden açmış olduğu davada, anılan mahkeme 24/06/2022 tarih ve 2022/1480 K. sayılı kararı ile “dava konusu işlemin iptaline” kararı vermiştir. Yani; FOX logolu kuruluşta yer verilen ifadelerin, “RTÜK’ün baskı ve sansür aracı olarak dile getirildiği” iddia edilerek müeyyide kararı verilirken, Tele 1 medya hizmet sağlayıcıda bu söylemler direk olarak ifade edilmiş ve ilgili Mahkeme tarafından ihlal olmadığı kararı verilmiştir. Anılan karar özetle şöyledir:
a) AİHS ve AİHM'nin içtihatlarına göre, ülkelerin yetkili mercilerince ifade özgürlüğünün kullanımına getirilen müdahale, şu üç koşulun hepsi birden yerine geldiği takdirde meşru olacaktır. Bunlardan birincisi, müdahalenin, yani sınırlama veya yaptırımın yasalarda öngörülmüş olması, ikincisi, müdahalenin, Sözleşmenin metni yukarıda belirtilen, 10. maddesinin 2. fıkrasında sayılan, çıkar veya değerlerden birini veya birkaçını korumaya yönelik olması, üçüncüsü, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması koşullarıdır. Bu konuda yargı yerince yapılacak irdelemelerde, ifade özgürlüğünün kullanımında yazılı, işitsel ve görsel yayınların demokratik ülkelerde gördüğü merkezi işlev göz önünde bulundurularak, ifade özgürlüğünün çatıştığı, korunan diğer değerler karşısındaki duruma ve yapılan sınırlamanın elde edilmek istenen amaçla orantılı olup olmadığı hususları değerlendirilecektir. İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır.
b) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihadında, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber” ve "düşüncelerin” değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği; ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu ve bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07.12.1976)
c) Başka bir anlatımla, ifade özgürlüğüne müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının incelenmesi bakımından, Mahkemeye, bu müdahalenin toplumsal ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığı, meşru amaçla orantılı olup olmadığı, müdahaleyi haklı kılmak için ulusal makamlar tarafından gösterilen gerekçelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin ikinci fıkrası açısından ilgili ve yeterli olup olmadığını araştırma görevi yükler. (Sunday Times/Birleşik Krallık, (no1), B.No:6538/74, 26.05.1979).
d) Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanunlar tarafından teminat altına alındığı, bu özgürlüğün haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği açık olup anılan düzenleme ve yerleşik içtihatlar uyarınca ise söz konusu özgürlüğün sınırsız olmadığı kuşkusuzdur. Ancak, kamuoyuna mâl olmuş kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere katlanması gerektiği, bu eleştiri sınırlarının özel kişilere kıyasla daha geniş olduğu, toplum önünde bulunan kişiler hakkında sarf edilen ifadelerin dar yorumlanması hâlinde demokratik teamüllere aykırı şekilde kamunun ifade ve haber alma özgürlüklerinin kısıtlanabileceği ve hattâ kamuoyuna mâl olmuş kişilerin kamuoyu tarafından eleştirilmesinin imkânsız hâle gelebileceği açıktır.
e)
Uyuşmazlık konusu olayda; 28.07.2021 tarihinde Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Türkiye'nin birçok şehrine yayılan orman yangınlarıyla mücadelenin devam ettiği 03.08.2021 tarihinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı tarafından medya kuruluşu temsilcilerine gönderilen duyuruda;
"...Verilen haberlerde halkı yanlış yönlendirebilecek üsluptan sakınılması, gerçeği yansıtmayan yanıltıcı görüntülere yer verilmemesi gerektiği daha önce Üst Kurulumuz tarafından sizlere hatırlatılmıştır. Ancak Üst Kurulumuz tarafından yapılan yayın denetimlerinde, maalesef ki, birçok yayıncı kuruluşun bu konuda gereken hassasiyeti göstermediği, kamuoyunda korku ve endişe uyandıracak şekilde haberlerin aktarıldığı, sahadan yapılan devamlı canlı yayınların halkın ve yangın söndürme ekiplerinin motivasyonunu kıracak şekilde olduğu görülmektedir. 130 farklı noktada çıkan yangınlar acil müdahale ekipleri tarafından başarıyla söndürülmüşken buraları hiç görmeksizin sadece yanan alanların ısrarla ekranlara taşınması, kaos havası beklentisinde olan çevrelerin istediği yönde bir yayıncılıktır. Bugün itibari ile RTÜK Uzmanları tarafından cezai yaptırıma esas oluşturulması amacıyla raporlama çalışmasına başlanılmıştır. Bu minvalde orman yangınlarıyla ilgili yapılan yayınların 6112 sayılı Kanun'da yer alan yayın ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi, tereddütler halinde İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı ile temasta olunması son derece önemlidir. Aksi takdirde söz konusu yayın ilkelerini hiçe sayan medya hizmet sağlayıcılara en ağır müeyyidelerin uygulanması kaçınılmaz hale gelecektir." şeklinde ifadelere yer verildiği, dava konusu program yayınında kullanılan ifadelerin de söz konusu mesaj içeriğinde kullanılan ifadelere tepki olarak program konuğunun kendi bakış açısı ile sarf ettiği yorum ve ağır eleştiri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
f) Bu durumda; 28.07.2021 tarihinde Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Türkiye'nin birçok şehrine yayılan orman yangınlarının kamuoyunu yakından ilgilendiren bir mesele olduğu, söz konusu yangınların devam ettiği sırada TELE 1 televizyon kanalında 03.08.2021 günü saat 20:00'da yayınlanan, sunuculuğunu Evren Özalkuş'un yaptığı Merdan Yanardağ'ın konuk olarak katıldığı "4 Soru 4 Cevap” programında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı tarafından 03.08.2021 tarihinde medya kuruluşu temsilcilerine orman yangınlarıyla ilgili yapılan yayınların 6112 sayılı Kanunda yer alan yayın ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi ve tereddütler halinde İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı ile temasta olunması gerektiğinin, aksi takdirde söz konusu yayın ilkelerini hiçe sayan medya hizmet sağlayıcılara en ağır müeyyidelerin uygulanmasının kaçınılmaz hale geleceğinin bildirilmesi konusunun gündeme gelmesi üzerine, program konuğu tarafından basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğünü savunmak amacıyla söz konusu mesaj üzerinden Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bir baskı ve sansür aracı olarak ifade edilmesinin ve bu kapsamda kamuya açıklanan ağır eleştirilerin düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında kaldığı, aşağılayıcı ve küçük düşürücü dereceye ulaşmış aykırılık içermeyen bu ifadeler için davacı yayın kuruluşu hakkında yaptırım uygulanması suretiyle davacı yayın kuruluşunun düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı kanaatine ulaşılmıştır… program konuğu tarafından kendi bakış açısıyla yapılan yorum, değerlendirme ve sert eleştiriler nedeniyle 6112 sayılı Radyo Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 8. Maddesinin 1. Fıkrasının (ç9 bendinde yer alan…. İlkesinin ihlal edildiğinden bahisle davacı kuruluş hakkında… idari para cezasının uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”
26. Kararla ilgili bir diğer itiraz noktası da Üst Kurul’un 1.08.2021 tarihli ve 2021/31 sayılı toplantısının; 39 ve 40 No.lu kararlarında, FOX logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, aynı tarihteki yayınına, aynı maddeden, 2 kez müeyyide kararı alınmış olması nedeniyledir. Şöyle ki;
a) Üst Kurulun 11.08.2021 tarih, 2021/31 sayılı toplantısında alınan 39 No.lu kararında, 02.08.2021, 03.08.2021 ve 04.08.2021 tarihli Ana Haber Bültenlerine,
b) Üst Kurulun 11.08.2021 tarih, 2021/31 sayılı toplantısında alınan 40 No.lu kararında da, 04.08.2021 ve 05.08.2021 tarihli Ana Haber Bültenlerine,
6112 sayılı Yasa’nın 8. Maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği gerekçesiyle ayrı ayrı 2 müeyyide kararı alınmıştır. Ulusal ve uluslararası hukuki içtihatlar ışığında, aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Ek Protokolü ile düzenlenmiştir. 22 Kasım 1984 tarihinde kabul edilen bu ek protokol Türkiye'de 1 Ağustos 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, uygulanan müeyyidelerin mükerrer olması nedeniyle, anılan mevzuat hükümleri doğrultusunda da söz konusu Üst Kurul kararının iptal edilmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Sonuç itibarıyla; kamuoyunda büyük tartışmalara yol açan, tehdit ve sansür olarak değerlendirilen ve birçok kesim tarafından tepki gösterilen bir RTÜK uygulamasına karşı yapılan eleştirilerin haberleştirildiği her iki yayında da, yayının “tarafsız, gerçek ve doğru olmadığı” iddiasıyla örtüşecek ve ihlal unsuru taşıyacak bir ifadenin bulunmadığı ve Üst Kurulca 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle müeyyide uygulanmasının kabul edilemez olduğu gerekçesiyle, söz konusu karara karşı oy kullandım. 13.10.2022


