RTÜK Başkanı'nın Mesajı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı |
Medyanın 4. kuvvet olarak kendine yer bulduğu demokratik toplumların gelişmesi yine medyanın katkıları ile mümkün olabilecektir. İleri demokrasinin yerleşmesi bilinçli bireylerin katkılarını gerektirir. Bu nedenle medya içerikleri son derece önemlidir.
Kitle iletişim araçları, insanların, özelde ise çocukların ve gençlerin çalışmalarını, eğlencelerini, davranışlarını ve kişisel ilişkilerini etkilemektedir. Modadan eğitime, oyundan eğlenceye her tür olumlu/olumsuz davranışın oluşmasında televizyon ve internet gibi medyatik yayınların etkisi üzerinde hepimizin, özellikle eğitimcilerin ve medya çalışanlarının durması gerekir.
Gelişmiş dünya; gazete, dergi, radyo, televizyon ve internet gibi kitle iletişim araçlarının gelişmesine paralel olarak, medyanın çocuklar, gençler ve toplum üzerindeki etkilerini araştırmaya başlamıştır. Bu araştırma ve değerlendirme sonucu toplumu, özelde ise çocukları ve gençleri medyanın olumsuz etkilerinden korumak için değişik yöntemler geliştirmişlerdir. Bunlar:
-Akıllı İşaretler sembol sistemi,
-Yayın saatlerini öteleme,
-Medya okuryazarlığı çalışmaları,
-Medya Okuryazarlığı Dersi vb.dir.
Ülkemizde, dünyadaki bu uygulamaların yürütülmesine ek olarak, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun öncülüğünde geliştirilen çeşitli proje ve etkinlikler de gerçekleştirilmiştir. Bunların başında “İyi Uykular Çocuklar Projesi”, farkındalık yaratma amacıyla düzenlediğimiz çeşitli şiir, kompozisyon ve resim yarışmaları ile bilgilendirme amaçlı gerçekleştirilen konferans ve seminerler gelmektedir.
Türkiye televizyonun en çok izlendiği ülkelerdendir. Bu gerçek, medyanın olası zararlı etkileri düşünüldüğünde, savunmasız durumda olan çocuklar ve gençler için psikolojik, sosyal ve kişisel gelişim anlamında risk oluşturabilmektedir. Yapılan araştırmalar ülkemizde çocukların günün her saatinde istediği televizyonu ve istediği programı seyretme şansına sahip olduğunu göstermektedir. Araştırmalar, ülkemizdeki çocukların %82’sinin televizyonu izleme, istediği programı seçme ve istediği kadar ekran başında kalma kararlarını kendilerinin verdiğini ortaya koymaktadır.
Çocukların istediği programı seçmesi ve izlemesi bir özgürlük sorunu değil, sonuçlarıyla birlikte düşünülmesi gereken önemli bir sorumluluk konusudur. Özgürlük bilinçli seçimlerin sonucudur. Çocukların maruz kaldıkları; şiddet, cinsellik, ayırımcılık, saldırgan dil, yalan, çıplaklık, tehlikeli davranışlar, büyülü/sihirli anlatılar, sigara, uyuşturucu, alkol gibi ses ve görüntülerin onların kişilik gelişimlerini derinden etkilediği söylenebilir.
Çocuklarımızı bu tehlikelere karşı korumanın ve medyayı ihtiyaçları doğrultusunda kullanmayı öğrenmelerinin yolu onları eğitmekten geçiyor. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un Üst Kurulun görev ve yetkilerini düzenleyen 37. Maddesinin (r) bendinde “Medya okuryazarlığının toplumun tüm kesimlerini içerecek şekilde yaygınlaştırılması amacıyla, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere diğer kamu kurumları ile işbirliği yapmak,” olarak ifade edilen sorumluluk çerçevesi herkesi olduğu kadar tüm kamu ve özel kuruluşlarını da aynı şekilde görevli kılmaktadır.
“Medya Okuryazarlığı” bir öğretme ve öğrenme süreci olarak kitle iletişim araçlarının nasıl kullanılması gerektiğini ve yayınların üretilmesinde/tüketilmesinde seçim yapabilme yetisini geliştirmeyi ifade etmektedir.
Yapılan bilimsel araştırmalar, Türkiye’de televizyon izlenme oranının günde ortalama 3–5 saat olduğunu göstermektedir.
Buna göre; bir kişi yılın
%19.4’ünü televizyon izleyerek,
%33.1’ini uyuyarak,
%33.1’ini çalışarak,
%14.4’ünü de diğer etkinliklerle geçirmektedir.
Çeşitli uluslararası araştırmalar, çocuklar da dâhil olmak üzere televizyon izlemeyi, büyük bir zaman değerlendirme ya da başka bir deyişle zamanı tüketme olgusu olarak göstermektedir.
Çocukların, yılın yaklaşık olarak 900 saatini okulda, 1200 saatini ise ekran karşısında geçirdikleri düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Bütün bu araştırmalar ve bunlar üzerinde yapılan değerlendirmeler; görsel, işitsel ve yazılı medya karşısında savunmasız bir alıcı durumunda bulunan çocukların, ilköğretimden başlayarak medya hakkında bilinçlendirilmelerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Böylelikle öğrenci; medya karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek, ondan yararlanabilecek bilinç düzeyine ulaşarak iletişim sürecinde aktif bir birey haline gelecektir.
Medyanın gelişim çağındaki çocuklar üzerinde olumlu etkilerinin yanında bir dizi olumsuz etkileri bulunduğunun da herkes tarafından kabul edildiğinden hareketle, dünyada 70 yıldır medyanın olumsuz etkilerinden insanları, özellikle de çocukları korumak için önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda medya okuryazarlığı eğitimi ile çocuklarımızın medya dünyasının yapısını, işleyişini, kurgu ile gerçek arasındaki farkı anlamalarını, medya içeriklerini bilinçli bir şekilde değerlendirip eleştirel olarak izlemelerini, medya mesajlarına ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmelerini, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmelerini sağlamayı amaçlıyoruz.
Medyaya ilişkin bilgimiz ve yaşanan gerçekler; medya okuryazarlığı eğitimine hem medya profesyonellerinin hem de eğitim dünyasının ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Ancak 2006-2007 Eğitim ve Öğretim Yılında başlanan Medya Okuryazarlığı Dersini yaygınlaştırma ve toplumsal farkındalık oluşturma çalışmalarına, görsel-işitsel ve yazılı medyanın gerekli ilgiyi gösterdiği söylenemez. Bu durum bizleri oldukça üzmekte ve düşündürmektedir.
2011-2012 Eğitim ve Öğretim Yılına başlarken eğitim ve medya dünyasının Medya Okuryazarlığı Dersinin ilköğretimin 6.,7. ve 8. sınıflarında seçilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli duyarlılığı göstereceğine inanıyorum. Bu vesile ile yeni öğretim yılının öğretmenlerimiz, okul yöneticilerimiz, il/ilçe eğitim yöneticilerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimize hayırlı olmasını temenni eder, başarılar dilerim.