RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun: "Kriz Zamanlarında Dahi İfade Özgürlüğünün Korunması Esastır.”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından İstanbul’da düzenlenen “Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısı”nda, medya yöneticileri teröre karşı ortak tavır gösterilmesi konusunda görüş birliğine vardılar. Medya temsilcilerinin son gelişmelerle ilgili görüşlerinin alındığı toplantıda, medya yöneticileri arasında ilkeler düzeyinde var olan mutabakatın uygulamalara yansıtılabilmesi için RTÜK ve yayıncılar tarafından “ortak kriterler” benimsenmesi önerildi. Toplantıda konuşan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, kriz zamanlarında dahi ifade özgürlüğünün korunmasının esas olduğunu belirtti.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından düzenlenen “Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısı”na, İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, RTÜK Başkan Vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, RTÜK Üyesi Dr. A. Vahap Darendeli, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile Televizyon Yayıncıları Derneği Başkan Yardımcısı Dursun Güleryüz, ulusal televizyon kanallarının genel müdürleri ve haber sorumluları katıldılar.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından düzenlenen “Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısı”na, İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, RTÜK Başkan Vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, RTÜK Üyesi Dr. A. Vahap Darendeli, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile Televizyon Yayıncıları Derneği Başkan Yardımcısı Dursun Güleryüz, ulusal televizyon kanallarının genel müdürleri ve haber sorumluları katıldılar.
Toplantıdan sonra bir açıklama yapan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, RTÜK'ün, toplantıda öneri olarak iki önemli hususun altını çizdiğini, bunlardan birinin ortak kriterlerin benimsenmesi olduğunu bildirdi. Bu konuda RTÜK ile Televizyon Yayıncıları Derneğinin birlikte oluşturacakları çalışma grubunun ortak kriterleri geliştirebileceği, yayıncıların bu kriterlere uymasıyla haber ve yayınlarda eleştiri konusu bazı hususların önüne geçilebileceğinin ifade edildiğini anlatan Dursun, diğer taraftan televizyon yayıncıları ile RTÜK arasında daha yoğun ilişkilerin sürdürülmesinin de iyi olacağının kaydedildiğini söyledi.
Toplantıda, yayın yönetmenleri tarafından dile getirilen önemli hususlar olduğunu belirten Dursun, terör olaylarının haberleştirilmesiyle ilgili bazı konuların altını çizdiklerini kaydetti.
Terör örgütünün emellerine medyanın alet edilmemesi gerektiğine vurgu yapıldığını ifade eden Dursun, şunları söyledi:
''Yayınlara devam ederken terör örgütünün amacına hizmet etmeden nasıl yayın yapılacağı konusuna da işaret eden ve bu konuda değerlendirmeler yapan arkadaşlarımız oldu. Terör haberlerinin yayını konusunda reyting kaygılarının göz ardı edilmesi gerektiği, terör denilen sorunun topluma çok ciddi maliyeti olduğu, o sebeple reyting gibi daha dar kapsamlı hedeflere varmada bunun kullanılmaması gerektiği, bu konuda dikkatli olmakta yarar olduğu vurgulandı. 'Terörün yalnızlaştırılması, etkisizleştirmesi konusunda sivil toplum tarafından bir inisiyatif kullanılması konusunda yayın kuruluşlarının belli etkileri ve katkıları olabilir mi?' şeklinde bir değerlendirme yapıldı.
Diğer taraftan ne olursa olsun, demokratik ortamda hoşgörünün televizyonlarda temsil edilmesi için özel çaba gösterilmesi gerektiği, ifade özgürlüğünün kriz dönemlerinde dahi en geniş anlamda kullanılması için olumsuz bir düzenlemenin ve bu anlama gelebilecek herhangi bir politikanın tercih edilmemesi gerektiğine işaret edildi.''
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, bu konuda İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın da terör ve benzeri olaylar nedeniyle özgürlükleri daraltan herhangi bir düzenlemeyi asla düşünmediklerini, herhangi bir olağanüstü düzenlemeye yönelik bir çalışmaları olmadığını, bu çerçevede demokratikleşme, demokrasinin daha geniş anlamda toplum tarafından yaşanılır kılınması konusunda çabalarının devam edeceğini söylediğini belirtti. Prof. Dr. Davut Dursun, kriz zamanlarında dahi ifade özgürlüğünün korunmasının esas olduğunu ve yayıncıların da ifade özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda herhangi bir adımın atılmaması gerektiğini vurguladıklarını anlattı. Dursun, toplantıda, internetle ilgili düzenlemede bir boşluk olduğunun da ifade edildiğini bildirdi. Toplantının son derece verimli olduğunu düşündüklerini dile getiren Dursun, bu tür çalışmaların bundan sonra da devam etmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldığını söyledi.
Daha sonra konuşan İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, çok faydalı bir toplantı gerçekleştirdiklerini dile getirdi. İstişare toplantısındaki amaçlarının, terör ve toplumsal olaylarla ilgili haberlerin kamuoyuna yansıtılış biçimi üzerine konuşmak, karşılıklı olarak toplumun huzurunu ve güvenliğini sağlamak konusunda neler yapılabileceğini görüşmek, karşılıklı olarak bilgi alışverişinde bulunmak olduğunu ifade eden Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biliyoruz ki gazetecinin refleksleri vardır. Bu bir gerçektir. Bir olay meydana geldiğinde olay yerine gider. Haber ekibi de bu olayı en ince ayrıntısına kadar tespit eder. Haber kameramanı, olayı en ince ayrıntısına kadar görüntüler, muhabir ise en ince ayrıntısına kadar haberini oluşturmak için notlar alır, çabalar. Bu, mesleğinin gereğidir. O görevini yapar, ancak özellikle terörle, şiddetle, trafik kazalarıyla ilgili görüntülerin, montaj aşamasında kamuoyunun hassasiyetlerinin göz ardı edilmemesi daha önemli bir boyuttur. Kamuoyunu aşırı bir duyarlılığa yöneltecek görüntülerin yayınından kaçınılması gerekir. Örgütün ekmeğine yağ sürecek görüntülerden ve haber metinlerinden kaçınmak gerekir. Tabii, olay yerinden canlı yayın ise çok daha hassasiyet gösterilmesi gereken bir durum arz etmektedir. Canlı yayında ekrana yansıyan görüntüler ve kullanılan görüntüler, adeta yaydan çıkmış bir ok gibidir, telafisi yoktur. Bunu da en iyi siz yayıncılar biliyorsunuz.''
Toplantıda, görsel medyanın yöneticileriyle terör olaylarına yönelik ortak sorumluluğu, toplumun beklentilerini ve bu doğrultuda yayın ilkelerini konuştuklarını ifade eden Atalay, şunları kaydetti:
''Ülkemizin bir terör sorunu var, bunu biliyoruz ve ülkemize her açıdan zarar veren terörün sonlandırılması için yapılan çalışmalarda medyaya da çok önemli görevler düşüyor. Esasen terörle mücadele, çok boyutlu ve toplum kesimlerinin hepsinin katkı vermesi gereken bir mücadele ve ancak böyle sonuçlar alabiliriz. Özellikle de medyaya hayati bir görev düştüğü açıktır. Bugün bu kanaatimizi bir defa daha paylaşmış olduk. Terör örgütü bu yolla milletin ve devletin güvenlik güçlerini demoralize etmeyi, teröre karşı direnci zayıflatmayı amaçlamaktadır. Yazılı ve görsel basınımızın, terör örgütünün bu temel hedefini dikkate alarak yayın yapması gerekir. Terör örgütlerinin en büyük amacı, yaşattıkları acının ve yarattıkları korkunun sürekli görünür kılınması ve gündemde tutulmasıdır. Bu tarihte de bugün de böyledir. Terör örgütünün en önemli hedefi etkili propagandadır. Terör olayı ne kadar etkili, çok uzun, acıları derinleştirici verilirse, terör örgütü o kadar propagandasını yapmış olur. Yazılı ve görsel basınımızın, terör örgütünün bu temel hedefini dikkate alarak yayın yapması gerekir. Terörle mücadele veren tüm demokratik ülkelerde medya, terör örgütünün ekmeğine yağ sürecek türde yayınlar yapmaktan kaçınır. Bu konuda zaten uluslararası ilkeler vardır.''
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, hükümet olarak medyanın, terör konusundaki yayın politikasını bir kez daha gözden geçirmesini, bu konuda daha duyarlı olmasını, iyi niyetli de olsa, istemeden de olsa terör örgütünün amacına hizmet eden yayınlar yapmamasını arzu ettiklerini söyledi.
Bakan Atalay, ''Bir kez daha hatırlatmak isterim ki ülkemizi bu beladan kurtarmak için dün olduğu gibi bugün de kararlı bir şekilde çalışıyoruz. Bunun hepimizin sorunu olduğunu, dolayısıyla tüm toplumsal ve siyasal kesimlerin, sorunun çözümüne katkı sunması gerektiğini biliyoruz ve söylüyoruz'' dedi. Bu konunun, üzerinde polemik yapılacak bir konu olmadığının altını çizen Atalay, şöyle devam etti:
''Bu, siyaseten istismar edilecek bir konu da değildir. Biz canlar uğurluyoruz, şehitler uğurluyoruz. Ülkemizin huzuruyla, toplumumuzun moraliyle, güvenlikle ilgili bir konudur. Hiçbir ülke kendi içinde bu konunun istismarını, farklı şekilde kullanılmasını kabul etmez, bunlara izin de vermez. Bu, reyting yarışlarına kurban edilecek bir konu hiç değildir. Bu, milletimizin ve devletimizin bekasını ilgilendiren, son derece ciddi bir meseledir. Dolayısıyla hepimizin oldukça hassas ve sorumlu davranması gerekmektedir. Ağzımızdan çıkan sözün, gazete manşetlerinde yer alan kelimenin ve fotoğrafın veya ekranlarda defalarca, saatlerce gösterilen aynı görüntülerin etkilerini, sonuçlarını hesap etmek zorundayız. Bu, bizim siyasetçi olarak da medya mensupları olarak da en temel görevimizdir. Bu vesileyle, milletimizin ve devletimizin kararlılığı karşısında terör örgütünün ve onun arkasındaki güçlerin amaçlarına ulaşamayacağını bir kez daha hatırlatmak isterim. Milletimiz müsterih olsun.''
Terörün sonlandırılması, demokrasi standartlarının yükseltilmesi, daha müreffeh ve daha özgür bir Türkiye'nin tesisi yönündeki yürüyüşün devam ettiğini vurgulayan Atalay, ''Bu asil yürüyüş sırasında yolumuza atılan çakıl taşları bizi durdurmayacak. Demokratikleşme hedefimizde hiçbir sapma olmayacak'' dedi.
Terörün sonlandırılması, demokrasi standartlarının yükseltilmesi, daha müreffeh ve daha özgür bir Türkiye'nin tesisi yönündeki yürüyüşün devam ettiğini vurgulayan Atalay, ''Bu asil yürüyüş sırasında yolumuza atılan çakıl taşları bizi durdurmayacak. Demokratikleşme hedefimizde hiçbir sapma olmayacak'' dedi.
Bugün bütün bu konuların çok iyi bir atmosferde değerlendirildiğini anlatan Atalay, televizyon yöneticilerinin, bunların son günlerde düşündükleri konular olduğunu ifade ettiğini söyledi.
Atalay, ''Demek ki genel bir ihtiyaçtı. Hükümet mensupları ile medyanın böyle zaman zaman bir araya gelmesini de doğrusu biz faydalı görüyoruz'' diye konuştu.
Bütün televizyonların ortak hareket etmesinin önemli olduğunu vurgulayan Atalay, habercilikte bir televizyon kanalının verdiği son dakika haberini başka bir kanalın vermemesinin eksiklik gibi algılandığını anlattı.
Atalay, bu nedenle ortak ilke kararlarının alınması ve ortak uygulamanın yapılmasının hem yayıncıları rahatlatacağını hem de kendileri açısından verimli bir sonuç olacağını söyledi. Kendilerinin bu çerçevede sadece bilgi veren, bu vesileyle beklentileri dile getiren bir konumda olduklarını ifade eden Atalay, RTÜK ve Televizyon Yayıncıları Derneğinin, televizyoncularla bir araya gelerek bu konuları daha sonra değerlendireceklerini bildirdi.