RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun: ''Eylül Ayından İtibaren Belli Bir Saatten Sonra Çocukların Artık Ekran Başında Olmamaları Gerektiğine Dair Görüntülü Bir Uyarı Yapılmasını Planlıyoruz''
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından "Aylık RTÜK Toplantıları" adı altında her ay yapılmakta olan konferansların on beşincisi, Üst Kurulun Ankara Bilkent`teki merkezinde gerçekleştirildi. "Çocuk ve Gençlerin Televizyonla Etkileşimi " konulu konferansa İstanbul Milletvekili Halide İncekara konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hekimi Prof. Dr. Betül Ulukol ile Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Şahin Antakyalıoğlu da birer sunum yaptılar.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, çocukların kendileri için özel önem taşıdığını, korunması için özen gösterdiklerini söyledi. RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun programlarda karşılaştıkları olumsuzluklarla ilgili uyarılarına meşruiyet kazandırmak için çocuklara atıfta bulunduklarını anlattı.
Yayıncılar için çocukların gelişimini olumsuz etkileme potansiyeli olan yayınların, çocuklar ekran başındayken yayınlanmamasının bir yükümlülük olduğuna işaret eden Dursun, ancak çocukların ne zaman ekran başında olduğu konusunda bazen ikilem yaşanabildiğini dile getirdi.
RTÜK olarak, bu konuda bir proje ürettiklerini ifade eden Dursun, ''Eylül ayından itibaren belli bir saatten sonra çocukların artık ekran başında olmamaları gerektiğine dair görüntülü bir uyarı yapılmasını planlıyoruz'' diye konuştu.
Projeyi, Televizyon Yayıncıları Derneği ile ortaklaşa yürüttüklerini belirten Dursun, görüntülü uyarı sisteminin, ailelerin çocuklarına artık yatma zamanını geldiğini hatırlatmasına da yardımcı olacağını kaydetti.
TBMM Kayıp Çocuklar Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara da televizyon yayıncılığının, insan hayatındaki önemine işaret ederek, yayınların, çocuklar için evdeki anne babanın, okuldaki öğretmenin önüne geçen bir hal aldığını söyledi.
Yayınları denetleyen RTÜK çalışanlarının aynı zamanda ''Milli Eğitim uzmanı ve Kültür Bakanlığı temsilcisi olduğunu'' belirten İncekara, büyük bir sorumluluk taşıdıklarına işaret etti.
Çocukların gelişimini olumsuz etkileyen yayınların, sadece direkt değil, endirekt olarak da etkili olduğunu vurgulayan İncekara, ''Kullanılan sözcükleri, o yayını ben çocuğuma izletmesem bile, okulda öğretmeni, servis şoförü, kapıdaki görevli izliyor ve bir şekilde bu yayındakiler hayatımıza biz istemesek bile giriyor'' dedi.
Çocukların ruh sağlığının yayın yoluyla bozulmasının herhangi bir cezasının bulunmadığını dile getiren İncekara, konuyla ilgili kanun ve düzenlemelerdeki “Türk aile yapısı”, “milli ve manevi değerler” gibi muğlak ve soyut kavramların da daha somut hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Halide İncekara şöyle konuştu:
“Kanuna göre insanların dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmaması ve aşağılanmaması hüküm altına alınmışken, haberlerde ‘Burası Türkiye dedirtecek bir olay yaşandı!’ gibi bir anons duyuyorsunuz. Şimdi burada bu sunucu kimi aşağılamış oluyor? Buna karşı bir ceza verildiğini zannetmiyorum.”
Halide İncekara RTÜK çalışanlarına hitaben de, görevlerinin çok ağır bir sorumluluk gerektirdiğini bildiğini ifade etti. Toplumun, her kötü yayının sorumlusu olarak RTÜK’ü gördüğünü, her küfür edeni de RTÜK’e ilettiğini söyledi. İncekara sihirli dizilerle ilgili konularla uğraşırken RTÜK’ün verdiği hukuk mücadelesine şahit olduğunu, şimdi sokak sokak bunu anlatmaya çalıştığını ifade etti. Hâkim ve bilirkişiler RTÜK’ün hassasiyetlerini paylaşmıyorlarsa yapılan işin zorlaştığını dile getirdi.
Gerek genel yayın yönetmenlerinin, gerekse senaristlerin yayınların 7'den 70'e herkese ulaştığı bilinci ile hareket etmesini isteyen İncekara, kötü alışkanlıklar ve olumsuz davranışlar konusunda farkındalık yaratmakla, bunları kanıksatmak arasındaki ayrıma özen gösterilmesinin önemine değindi.
İncekara, genel yayın yönetmenlerinin gerekli duyarlılığı taşımalarını sağlamak amacıyla sürekli eğitimden geçmelerini önerdi.
İncekara, medya okur-yazarlığı derslerinin faydalı olduğunu ve bu derslerin televizyonlara da taşınabileceğini dile getirdi.
Kötü yayınların besleyicisinin, o programlara reklam verenler olduğunu belirten İncekara, çocuk gelişimini olumsuz etkileyen programlara reklam verilmemesini istedi.
TBMM Kayıp Çocuklar Komisyonunun çalışmalarını da anlatan İncekara, bilinenin çok üzerinde çocuk tacizi olayıyla karşılaştıklarını, tacizlerin yüzde 70'e yakınının çocukların aile çevresinden kaynaklandığını belirterek şunları söyledi:
''Kayıp çocukların resimleri, eşkâlleri ve gidecekleri muhtemel yerlerin kayboldukları ilk gün yerel televizyonlarda duyurulması, çocukların bulunmalarına çok büyük oranda katkı yapacaktır. Bir süre bulunamayan çocukların eşkâl ve resimleri, çocuk haklarını ihlal etmeyecek şekilde ulusal televizyonlarda yayınlanmalı.''
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hekimi Prof. Dr. Betül Ulukol ise yaptığı konuşmada TV yayınlarının çocuk istismarına çok etkisi olduğunu düşündüğünü söyledi. Çocukların bir meta olarak değil, kişilik ve beyinlerinin gelişmesi için eğitim verilmesi gereken bireyler olarak görülmesi gerektiğini anlattı. Prof. Dr. Betül Ulukol “Bizim bir yere gelebilmemiz için çocuklarımızın iyi eğitimli bireyler olması gerekir” diye konuştu. Programlarda alt mesajların, gizli mesajların çok önemli olduğuna dikkat çeken Ulukol, TV seyrederken çocuğa doğruyu ve yanlışı başında durup birebir anlatmak gerektiğini söyledi. Çocukların erişkin gibi gösterildiği yayınların pedofili hastalarını uyardığını anlatan Prof. Dr. Betül Ulukol, küçük yaşında ünlü olan kişilerin hayatını araştırdığında ilerleyen dönemlerde bu kişilerden yalnızca bir tanesinin mutlu bir hayat sürdüğünü anlattı. Prof. Dr. Betül Ulukol ayrıca Akıllı İşaretlerin önemine de değindi.
Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Şahin Antakyalıoğlu ise yaptığı sunumda çocukları korumak için Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Kanununun olduğunu, esasen bunların ideal metinler olduğunu anlattı. Burada geçen ilkelerin tavsiye değil; uygulanmak zorunda olan ilkeler olduğunu ifade etti. Çocukları koruma görevinin sadece RTÜK ve medya organlarına değil; tüm devlet kurumlarına verildiğini hatırlatan Antakyalıoğlu, medya kuruluşlarının çocuk hakları konusunda duyarlılığı arttırmayı sosyal sorumluluk olarak addetmesi gerektiğini söyledi. Av. Şahin Antakyalıoğlu çocukların şarkı söylediği programlarda dikkat edilmesi gereken noktanın çocuğun sömürülüp sömürülmediği olduğunu ifade etti. 28.07.2010