RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun: “Çocuklar Yılda Yaklaşık 900 Saati Okulda, Bin 200 Saati İse Televizyon Karşısında Geçirmektedir''
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Ankara’da gerçekleştirilen Medya Okuryazarlığı Dersinin Yaygınlaştırılması konulu panelde, medya okuryazarlığı dersinin zorunlu hale getirilmesi tartışıldı.
Panele, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Başkan Vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya ve Üst Kurul Üyesi Dr. A. Vahap Darendeli’nin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcıları Salih Çelik, Sadettin Sabaz, İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er ve il milli eğitim müdürleri katıldılar.
Panelin açılışında konuşan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, çoğalan medya mecralarının, teknolojik gelişmelerin verdiği imkânlarla toplumun bütün kesimleri üzerinde büyük ve sürekli etkiler yarattığını vurguladı.
Söz konusu medya mecraları arasında özel bir yere sahip olan televizyonun, izleyiciler ve daha çok gelişim çağındaki çocuklar üzerinde olumlu etkilerinin yanında bir dizi olumsuz etkileri bulunduğunun herkes tarafından kabul edildiğine dikkati çeken Dursun, panelde bir araya gelenlerin ortak noktasının çocuklarla ilgili kaygılar olduğunu belirtti.
Medyanın ve özellikle de televizyon yayınlarının, gelişmekte olan çocukların gelişimi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle ulusal ve uluslararası düzlemde bazı düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Prof. Dr. Dursun, ''Çocukların fiziki, sosyal ve ahlaki gelişiminin televizyon yayınlarınca olumsuz etkilendiği kabul edilmekte ve bazı tedbirler alınmaktadır. Öne çıkan en önemli tedbir, çocukların televizyon karşısında bulundukları saatlerde onları olumsuz etkileyebilecek içerikteki programların yayınlanmamasıdır'' dedi.
Prof. Dr. Davut Dursun Türkiye'de televizyon yayınlarını düzenleyen 3984 Sayılı Kanunun 4/z maddesi ile Türkiye'nin taraf olduğu ''Avrupa Konseyi Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi''nin yayıncıların sorumluluklarını düzenleyen 7. maddesinden örnek vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun sürdürdüğü yayın denetimlerinde bu düzenlemeleri ihlal eden yayınlara karşı müeyyide uygulanmaktadır. Üst Kurul tarafından 2002-2009 yılları arasında uygulanan müeyyidelerin yüzde 27'sinin konusunu çocuklar için zararlı yayın içerikleri oluşturmaktadır. Ancak tecrübeler göstermektedir ki sadece kanunla verilmiş yetkileri kullanarak yayın ihlalinde bulunan kuruluşlara müeyyide uygulamak, çocukların zararlı yayınlardan korunması konusunda tek başına yeterli olmamaktadır.
Çocukların sadece televizyonların değil medya araçlarının olumsuz etkilerine karşı bilinçlendirilmesi amacıyla bazı projelerin uygulanması gündeme gelmiştir. Bu çalışmalardan en önemlisi kuşkusuz Medya Okuryazarlığı dersidir. İlköğretim okullarının 6, 7, 8. sınıflarında seçmeli olarak okutulan ders ile çocuklarımızın yazılı ve yazılı olmayan büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği kazanabilmeleri amaçlanmaktadır.''
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, konuşmasında Üst Kurul tarafından gerçekleştirilen kamuoyu araştırmalarının bulgularına atıf yaparak şunları söyledi:
''Çocuklar yılda yaklaşık 900 saati okulda, bin 200 saati ise televizyon karşısında geçirmektedir. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuk yaklaşık 100 bin kadar şiddet sahnesi ve 8 bin ölüm ya da öldürme sahnesi izlemiş olmaktadır. Ülkemizde çocukların yaklaşık yüzde 60'ının kendisine ait odası vardır ve yaklaşık yüzde 30'unun odasında ayrı televizyonu bulunmaktadır. Çocukların yüzde 64'ü boş zaman etkinliği olarak ikinci sırada televizyon izlemeyi göstermiştir.”
Medya okuryazarlığı konusunun ilk olarak 2003 yılında düzenlenen İletişim Şurasında RTÜK’ün gündemine geldiğini, o tarihten itibaren Milli Eğitim Bakanlığıyla temaslara başlandığını söyleyen RTÜK Başkanı sonunda medya okuryazarlığı dersinin hayata geçirildiğini belirtti. RTÜK’ün girişimleri sonucunda medya okuryazarlığı dersinin ilk olarak 2006-2007 öğretim yılında 5 pilot ildeki ilköğretim okullarında verildiğini, 2007-2008 öğretim yılından itibaren de MEB tarafından seçimlik ders olarak programa alındığını hatırlatan Prof. Dr. Dursun, projenin amacının medya karşısında etkiye açık, en hassas grubu oluşturan çocukların medya dünyasının yapısını, işleyişini, kurgulanmış içeriğin bilinçli bir şekilde değerlendirilmesini ve eleştirel olarak izlemesini, medya ile ilgili doğru soruları sorup doğru yanıtları bulabilmesini sağlamak olduğunu ifade etti.
Dursun, bu dersi alan öğrencilerin sayısal tablosu ile ilgili şu konulara değindi:
''2007-2008 öğretim yılında öğrencilerin yüzde 11.45'i, 2008-2009'da yüzde 27'si, 2009-2010'da ise yüzde 22.15'i bu dersi seçmiştir. Bugüne kadar toplam 2 milyon 284 bin 84 öğrenci bu dersi almıştır. MEB verilerine göre 30 ilde dersin seçim oranı Türkiye ortalamasının üzerinde, 51 ilde ise Türkiye ortalamasının altındadır.”
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, medya okuryazarlığı dersinin yaygınlaştırılması ve medyanın olumsuz içeriklerine karşı bilinçli, duyarlı ve konuya eleştirel bakabilen kitlelerin yetiştirilebilmeleri için aşamalı olarak medya okuryazarlığı dersini İletişim Fakültesi mezunlarının vermeye başlamasını beklediklerini söyledi. Ayrıca dersi veren öğretmenlerin, çocuklar açısından olumsuz etkileri bulunabilen medyanın aynı zamanda sağlıklı bir demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru olduğu gerçeğine bağlı kalarak, medya okuryazarlığı dersinde bu hassas dengeyi gözetmelerini isteyen RTÜK Başkanı, öğrencilerin velilerinin de pekiştirici rolü üstlenmeleri için gerekli çalışmaların yapılarak, medya okuryazarlığında bir öğrenciden bir aileye erişilmesinin sağlanmasını istedi. Prof. Dr. Davut Dursun, son olarak Milli Eğitim Bakanlığından medya okuryazarlığı dersinin zorunlu ders haline getirilmesini beklediklerini ifade etti.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, dersin yaygınlaştırılması ve içeriğinin geliştirilmesi konusunda üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Açış konuşmasının ardından Yeni Şafak Gazetesi yazarı Kürşat Bumin tarafından ''Medya Eleştirisi ve Medya Okuryazarlığı Dersinin Önemi'' konulu açılış konferansı verildi. Bumin konuşmasında Türkiye’de okulun da medyanın da farklı yönleri olduğunun altını çizdi. Eleştirel bakış açısı geliştirebilmeleri için çocukların başka yollarla da donanmasının zorunlu olduğunu, medya okuryazarlığının böyle bir donanımı istediğini söyleyen Bumin, eğitim sürecinde aile, medya ve okul arasında geçen bir mücadele yaşandığını ve okulun medyanın çocukları kendi elinden aldığının farkında olduğunu ifade etti. Kürşat Bumin, iki önemli kurum olan okul ve medyanın Türkiye’deki durumunu eleştirdiği konuşmasında devletin denetiminin tek başına yeterli olmadığını, medyanın ve ailenin de bu sürece dâhil olması gerektiğini vurguladı. İnternetin farklı bir ahlak getirdiğini söyleyen Bumin, insanların bilgisayar karşısında yalnız olduğunu, dolayısıyla diğer insanların özel hayatına girip girmeme gibi kararları bireyin kendisinin verdiğini anlattı.
MEB Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Aşıcı ilk oturumda yaptığı konuşmada, öğrenciyi merkeze alan, doğrudan bilgiyi aktaran değil de bilgiye ulaşmayı öğreten bir yaklaşımda olduklarının altını çizdi. Medya vasıtasıyla bilgi bombardımanı altında olduğumuzu söyleyen Aşıcı, bu bilgilerin ne kadar güvenilir olduğu sorununun altını çizdi. Televizyon izlemeye başlama yaşının 2,5 olduğunu söyleyen Aşıcı, bu dersle çocuklara vermek istediklerinin gerçekle kurguyu ayırabilme, eleştirel bakabilme, medya iletilerini doğru değerlendirme, mesajların spekülasyon amaçlı veya manipüle edilmiş olup olmadıklarını anlayabilme gibi hususlar olduğunu anlattı. MEB Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Aşıcı, kolay ve kalıcı öğrenme için medya mesajlarının kullanılmasının öğrenilmesini amaçladıklarını anlattı.
MEB İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er de konuşmasında yeni eğitim felsefesinin farklılıklara değer atfeden ve bunları güçlendiren eksende olduğunun altını çizdi. Medya okuryazarlığı dersinin, toplumda sorun olan bir konuya çözüm üretmek için ortaya çıktığını anlatan Er, medya okuryazarlığı ile öğrencilere kazandırılmak istenen değerlerin, özel yaşamın gizliliğine saygı, dürüstlük, etik duyarlılık, toplumsal hayata aktif katılım gibi değerler olduğunu söyledi. Çocuğun en çok nereden bilgi edindiği sorusuna eskiden okul diye verilen cevabın bugün artık değiştiğini anlatan Er, televizyon mesajlarının etkililiği ve kalıcılığının okula göre daha fazla olduğunu söyledi. MEB İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er medya okuryazarlığı dersinin zorunlu olup olmamasının sorunun yoğunluğu ve kuşatıcı olması ile belirleneceğini ifade etti.
İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mucip Kına, Medya Okuryazarlığı dersinin İstanbul’da Bilişim Teknolojileri dersinden sonra en çok seçilen ders olduğunu ve zorunlu ders kapsamına alınmasının doğru olacağını düşündüklerini ifade etti.
Ankara Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan medyayı, günümüz dünyasının en belirleyici konularından biri olarak nitelendirdi. Ailenin işin içinde olmadığı bir süreçte başarı şansının olmadığını ifade eden Aydoğan, bu amaçla velilere medyanın doğru kullanımı konulu seminer verdiklerini anlattı.
Yapılan araştırmalarda çocukların televizyon izlerken yalnız bırakıldıklarında en çok şiddet içeren sahnelerden etkilendiklerinin ortaya çıktığını anlatan İzmir Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Ceran, medya okuryazarlığı dersini, öğrencilerin mesajlara eleştirel bakabilmeleri, çözümleyebilmeleri, değerlendirebilmeleri ve kendi mesajlarını yaratabilmeleri, iletebilmeleri amaçlarıyla işlediklerini anlattı.
Samsun Milli Eğitim Müdürü Hülya Ertürk Koç, televizyonun bizim en mahrem alanımıza girdiğini ve 90’lı yıllarda özel televizyonların hayatımıza girmesiyle her şeyin değiştiğini söyledi. Medyayı okuma eğitiminin okul öncesi eğitimden başlayarak verilmesi gerektiğini savunan Koç, Halk Eğitim Merkezlerinde veliler için de bu dersin konulması gerektiğini savundu. Samsun Milli Eğitim Müdürü Hülya Ertürk Koç, Akıllı İşaretler, İyi Uykular Çocuklar gibi projelerin faydalı olduğunu ama yeterli olmadığını, toplumun her kesiminin sorumlu olduğunu sözlerine ekledi.
MEB Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik, program yapımcılarının ve yönetmenlerinin de eğitilmeleri gerektiğini söyledi. Her şeyin merkezinin öğrenci olduğunun altını çizen Çelik, çocuğa önce milli-manevi değerlerin sonra evrensel değerlerin verilmesi gerektiğini ifade etti.
Eskişehir Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan, medya okuryazarlığı dersinin ABD’de medyanın panzehiri olarak ortaya çıktığını söyledi. Ceylan, hayali kahramanlar peşinde koşmamayı ve başka rol modeller geliştirmeyi çocuklara öğretmemiz gerek diye konuştu.
Antalya Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, Antalya’da medya okuryazarlığı dersinin yaygınlaştırılması için yaptıkları çalışmaları anlattı.
Konya Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, Konya’da İletişim Fakültesiyle yaptıkları bir araştırma sonucunda Konya’da çocukların kontrolsüz televizyon izleme oranının %32 olduğunu söyledi. 6,7 veya 8. sınıfın en az birinde medya okuryazarlığı dersini seçmeleri için öğrencileri yönlendirdiklerini anlatan Şahin, dersin içeriği konusunda iletişim fakülteleri ile birlikte araştırma ve çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Medya okuryazarlığı dersinin seçmeli ders olarak kalması durumunda dahi, tüm öğrencilerin medya konusunda bilinçlenmesi için mutlaka diğer derslerin müfredatına yedirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Medya okuryazarlığı dersi sayesinde öğrencinin programları artık ebeveyniyle beraber izlediğini ve kendisi için hangi içeriklerin faydalı olacağına karar verebildiğini anlattı.
RTÜK Başkan Vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, panel sonunda yaptığı genel değerlendirme konuşmasında, yılda 900 saatin okulda geçirildiği buna karşılık 1200 saatin ekran karşısında olunduğu durumda, eğitimcilerin yaşanan olumsuzluklar karşısında sadece kendilerinin sorumlu tutulmalarının yanlış olacağını vurguladıklarını ifade etti.
Medya okuryazarlığı dersi için iletişim fakültelerinden destek alınması veya dersleri formasyon eğitimi almış iletişim fakültesi mezunlarının vermesi konuları ile dersin zorunlu olup olmamasının tartışıldığı panelde, velilere ve medya çalışanlarına da eğitim verilmesi konuları gündeme geldi. (19.10.2010)