İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 15.10.2015 tarihli ve 1570 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“İLGİ : 12.10.2015 Tarih ve 30849 sayılı Şahber Burcu Güneş'e ait şikayet dilekçesi.
TV Em logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 02.10.2015 tarihinde yayınladığı "Her Şeyi Konuşalım" isimli magazin programı hakkında ilgide kayıtlı, Şahber Burcu GÜNEŞ'in avukatı Hayati ŞAHİN'in şikayet dilekçesi incelenmiştir. Dilekçede ŞAHİN, sözkonusu programda Müvekkili GÜNEŞ hakkında doğruluğu olmayan haberler yayınlandığı, hakarete varan yorumlar yapılarak, müvekkilinin şerefine onuruna leke sürecek imalarda bulunulduğu gerekçesiyle 6112 Sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) ve (ı) bentlerinin ihlal edildiğini belirtmektedir.
Her Şeyi Konuşalım isimli programda, yorumcular Aykut IŞIKLAR, Tayyar IŞIKSAÇAN, Erol KÖSE ve Pakize SUDA gündemdeki çeşitli magazin konuları hakkında konuşmaktadırlar. Şikayete konu 02.10.2015 tarihli yayında, yine magazin gündemine dair konular konuşulurken, yorumcu IŞIKSAÇAN gazeteden Burcu GÜNEŞ'e ilişkin haberi okumaktadır.
IŞIKSAÇAN: Aşk bu nerden geleceği belli olmaz. Şarkıcı Burcu Gündeş (Diğer yorumcular güneş olarak düzeltiyorlar.) Burcu Güneş ekibinde çalışan enstrüman kurup toplayan Hakan adındaki rodiye aşık oldu, çift bir süredir mutlu bir beraberlik yaşıyor. HT Magazin'den okuyorum. Kendi başına bir hayat süren aslında da çok da kaliteli bir ses Burcu.
IŞIKSAÇAN'ın bu haberi okumasının ardından yorumcular arasında, Burcu Güneş hakkında, şu diyalog geçmektedir (Klip2: her şeyi konuşalım_ihlal):
Köse: Burcu'ya iki albüm yaptım, Burcu çok değerli bir sestir.
Suda: Kendi huysuzdur.
Köse: Kendine ait bir.. Kendi çapında, ama biraz agresiftir.
Suda: Aferin valla.
Köse: Çok sevilmez.
Işıklar: Ve nankördür.
Suda: Hiç kimseyle iyi geçinemez kuaför dahil.
IŞIKLAR: Ben bunu bağıra bağıra söylüyorum; çünkü bana her zaman saygısızlık yapmıştır. Onu ben bu bodrumdan alıp buraya şeye getirip Raksta Korallara getirip işte...
KÖSE: Korallar O'nu kime verdi biliyor musunuz? Gökhan şey Gökaylara verdi o zaman Ziynet Sali...
IŞIKLAR: Aa bu kızı nerden tanıyorum(anlaşılmıyor). Bir gün de röportajda bir gün de Aykut Ağabey vesile oldu İstanbul'a geldim...
KÖSE: Antalya'da babası müzisyen.
IŞIKLAR: Eşi de müzisyen, kocası da var O'nun biliyorsun, hiç söylemedi onu
KÖSE: O'nu Nail Keçeli alıyor dişçiye götürüyor, dişleri bozuk diye Raksçılar bir vesile oluyor dişlerini falan yaptırıyorlar. Neyse o albüm orada güzel bir çıkış yaptı. O sırada da Gökaylar bir ortağı vardı.
IŞIKSAÇAN: Nail Keçeli niye dişçiye götürüyor?
SUDA: Hakikaten?
KÖSE: Bilmiyorum, bilmiyorum. (Pakize Suda gülüyor.) Gökay'ın bir ortağı vardı, Galip, onlar tam batmak üzereydiler. Ziynet Sali de orada sekreterdi o zaman daha şarkı falan söylemiyordu. Neyse, ben bunun parasını ödedim kontratını aldım. İki tane albüm yaptık, kız birden agresifleşti. Bir gün beni aradı dedi ki; "benim Hande Yener'den, Gülşen'den, Nez'den neyim eksik? Ben oranın en.. Bana daha önemli klipler yapmanız lazım." falan filan...Baktım kızda bir agresyon var, bir de o sırada çıktığı zaman sesi Sertab taklidiydi biraz. Yani böyle tam yerini bulamıyor ama o içindeki hani... Olamıyor da yani.
IŞIKLAR: O'na yabancı latin müziği söyleteceksin.
KÖSE: Starlaşamıyor.
SUDA: Ben şarkı dinleyemem öyle sesten ben.
KÖSE: Yoruyor yoruyor.
SUDA: Bir sıkıntı geliyor bana O'ndan.
IŞIKSAÇAN: Demek ki şöyle bir şey var ses ne kadar güçlü olursa olsun ne kadar iyi olursa olsun...
SUDA: Çok bağırmak iyi şarkı söylemek demek değil ki ya.
IŞIKSAÇAN: Başka meziyetler de yer alıyor.
IŞIKSAÇAN: İnsan ilişkileri zayıf kızın.
SUDA: Tabi başka meziyetler de gerekiyor. Çok bağırarak şarkı söylemek de çok önemli bir şey değil zaten ya. Vallahi değil.
KÖSE: Bir de Aykut Bey'in söylediği gibi de vefasızlıklar...
IŞIKLAR: Acayip.
KÖSE: Bir de herkesi kendinden üstte görüyor, ben çok iyi şarkı...
IŞIKLAR: İlk televizyona da ben...Genç Tv vardı ya Raksın aşağıda beraber çıktık işte ben söyledim filan. ya böyle kız işte beni Bodrum'dan Aykut abi ... Tek başına şarkı söylüyordu, ben gittim acıdım kıza oturdum, bir içki söyledim sonra alkışladım. Benden başka kimse yok tamam mı salonda. Sonra garsona rica ettim gelsin ya dedim, geldi. Sen kimsin, nesin işte...Koca salonda tek seyirci benim, programdan sonra bi yanıma oturdu, ben acıdım telefonlarımı filan...Sonra aradı, ondan sonra ben işte o Galiplere maliplere daha doğrusu ben Koral'a gönderdim, Koral onlara şey yapmış; onlar paslaşıyorlar. Sonra albüm ilk bir baktım masanın üstünde duruyor, aa ben bu kızın unutmuşum ilk nereden tanıyorum? Aa hatırladım filan. Yaa bir kere Aykut Ağabey beni İstanbul'a getirten kişi demedi.
IŞIKSAÇAN: Aykut Ağabey bu vefasızlığı yapan bir tek O mu?
SUDA: Önce seni tanımazlar bak güzelim. Kimsenin geçmişini fala bilmeyeceksin. (Sözler karışıyor.) Bak çok önemli bu laf kimsenin geçmişini fazla bilmeyeceksin. Hemen geçmişini çok iyi bilen insanlarla ufak ufak alakalarını kesiyorlar.
IŞIKLAR: Onda yüzde bir milyon haklısın.
KÖSE: Hocam iki tane albüm yaptım, servet harcadım. Bir gün de arayıp Allah razı olsun dememiştir. Ama o konuda kim vefakardır biliyor musun? Saygılı, İzmir'li Bengü.
Yukarıdaki diyalogdan da görüleceği üzere yorumcular, Burcu GÜNEŞ'in şarkıcı kimliğinin yanı sıra karakterine yönelik eleştirilerde bulunmuşlardır. Programda yorumcuların kullandığı huysuz, agresif, çok sevilmez, nankör, kimseyle iyi geçinemez, insan ilişkileri zayıf gibi nitelemelerin eleştiri sınırlarını aştığı ve hakaret olduğu düşünülmektedir. Ayrıca IŞIKLAR ve KÖSE, Burcu GÜNEŞ'in ünlü olmaya başladığı dönemi, şarkıcıyı aşağılayan bir üslupla anlatmaktadırlar. Tek başına şarkı söylüyordu, ben gittim acıdım kıza, koca salonda tek seyirci benim gibi ifadelerin yanısıra Nail Keçeli isimli şahsın GÜNEŞ'i dişçiye götürmesi hadisesi anlatılırken SUDA'nın farklı anlamlara yol açabilecek biçimde gülmesi de bu duruma örnek olarak verilebilir. AVŞAR ve ÖNGÖREN'in de belirttiği gibi, "Sanatla ilgili haber ya da yorumdaki eleştiri, sanat eleştirisi olarak kaldıkça, yani eleştirilenin sanat uğraşısı ve yetenekleri hakkında eleştirel bir yargı oldukça, hukuka aykırı değildir. Eğer eleştirici, sanat eleştirisi alanından çıkarak, genel olarak kişiliğin ve insanın eleştirilmesi alanına geçmiş ise, eleştirme hukuka aykırıdır. Sanat eleştirisi değer yargılarına dayanmakla birlikte, eleştirilene karşı kırgınlık, kin ve intikam duyguları yaratılmamalı, bu eleştiri düşmanca bir tavır olmamalıdır. Sanat eleştirisi, sanatçının insan olarak şeref ve onurunu küçültücü olduğu ölçüde hukuka aykırıdır."(Zakir AVŞAR veGürsel ÖNGÖREN, Radyo ve Televizyon Hukuku, s.119.)
Bilindiği üzere eleştiri, hakkında yapılan alanda gelişme sağlar. Sanat alanında yapılan eleştiriler de sanatın gelişmesine katkı sağlayacağından kamu yararı söz konusudur. Bir sanatçının eserleri eleştirilirken sanatçıdan ayrı düşünülemez. Bahse konu diyalogda, GÜNEŞ'in starlaşamaması, bağırarak şarkı söylemesi gibi icra ettiği sanatıyla ilgili ifadeler eleştiri sınırı içinde kabul edilebilir. Fakat diyalogda geçen, yukarıda da belirtilen huysuz, agresif, çok sevilmez, nankör, kimseyle iyi geçinemez, insan ilişkileri zayıf, acıdım kıza gibi nitelemeler, sanatçının sanatından bağımsız olarak, kişiliğine yönelik ifadeler olup eleştiri sınırlarını aşmaktadır. Medya haber verme ve eleştirme görevini yerine getirirken bireylerin kişilik haklarına saygılı olmak zorundadır. Söz konusu yayında bu ilkeye riayet edilmediği görülmüştür.
Sonuç olarak, söz konusu yayında yorumcuların şikayetçi ile ilgili sözleri eleştiri sınırlarını aşan ifadeler olarak değerlendirilmiş olup, Tv Em logolu Yayıncı Kuruluş'un 6112 sayılı Kanun'un 8inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan "İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmünü ihlal ettiği kanaatine varılmıştır. ” Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Yayın kuruluşunun 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendini ihlal ettiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Bilindiği üzere, kişilik hakları, kişiye sırf kişi olması sebebiyle tanınmış, vazgeçilmesi, devri mümkün olmayan haklardır. Kişilik hakları başta Anayasa olmak üzere yasal mevzuatımızla da koruma altına alınmıştır. Anayasanın “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinde; “herkesin, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu” hükme bağlanmıştır. Bunun yanı sıra, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 24. ve devamı maddelerinde de “kişiliğin korunması” başlığı altında buna ilişkin esaslar ve korunma yolları düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, Anayasanın 28’inci maddesine göre, “Basın hürdür, sansür edilemez.” Maddede düzenlenen basın özgürlüğünün amacı, kamuoyunun ilgisini toplayan olaylarda toplumun bilgi sahibi olmasını, aydınlatılmasını sağlamak ve kamuoyu oluşturmaktır. Ancak; bu özgürlük sınırsız ve mutlak değildir. Bu nedenle, basının yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi, yukarıda da açıklandığı üzere, gerek Anayasasal gerekse yasal olarak güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunmaması, haber verme ve eleştirme görevini yerine getirirken bireylerin kişilik haklarına saygılı olması hukuki olarak zorunludur.
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkiki sonucunda; şikayet sahibi hakkında kullanılan; “huysuz, agresif, çok sevilmez, nankör, kimseyle iyi geçinemez, insan ilişkileri zayıf, acıdım kıza” şeklindeki ifadelerin sanatçının sanatından bağımsız olarak, kişiliğine yönelik olduğu, dolayısıyla eleştiri sınırlarının aşıldığı, bu nedenle bahse konu yayında 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği anlaşılmıştır.
Söz konusu kuruluşa 11.02.2014 tarihli yayını nedeniyle evvelce 12.03.2014 tarih ve 2014/16 sayılı toplantıda alınan 73 nolu Üst Kurul Kararıyla 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi uyarınca uyarı yaptırımı uygulandığı Üst Kurul kayıtlarından anlaşılmıştır.
Bu itibarla; 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin tekraren ihlali nedeniyle, Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği, kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere,
EM TV logosuyla yayın yapan GÜÇLÜ RADYO VE TELEVİZYON YAYINCILIĞI PROD. REK. TİC. A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; “...kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” ilkesini tekraren ihlali nedeniyle, 32 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca;
a- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 79.843,26 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin) ( 2015 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 13.601 (onüçbinaltıyüzbir - ) Türk Lirasından az olamayacağından 13.601 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı Kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı Kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
Oy birliğiyle karar verildi.