İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 23.10.2014 tarihli ve 2184 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“13.10.2014 tarihli şikayet yazısında, "...1. Meclis ve devamındaki Meclisler üzerinden CHP' nin siyasi tarihteki rolü üzerine bir tartışmaya yer verildiği, çarpıtılmış verilerin bilimsel verilermiş gibi sunularak, CHP hakkında tek taraflı, gerçeğe aykırı, hakaret kasıtlı ve eleştiri sınırları ötesinde ifadeler kullanıldığından (...), Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün din ve İslam karşıtı olduğu, oportünist ve makyavelist bir politikanın uygulayıcısı olduğu iddiasının hiçbir bilimsel ve tarihsel olguya dayanmaksızın öne sürüldüğünden bahisle, ilgili yayın kuruluşu hakkında gerekli yasal yaptırımların uygulanması talep edilmiştir.
Kanal A yayın kuruluşunda 6 Ekim 2014 tarihinde saat 21.33.04' te yayınlanan ve 1 saat 50 dakika 29 saniye süren, sunuculuğunu Sadık YALSIZUÇANLAR' ın yaptığı ve konuk olarak Said ALPSOY' un katıldığı program incelenmiş ve yapılan şikayete ilişkin olarak programda aşağıdaki diyalogların geçtiği tespit edilmiştir:
(Raporun bu bölümünde ilgili diyalogların deşifre metinlerine yer verilmiştir.)
Televizyon yayınlarında konuk olarak katılan kişilerin, ya da program sunucularının, düşüncelerini düşünce ve fikir hürriyeti çerçevesinde ifade etmeleri doğal olmakla birlikte, yukarıdaki deşifre bölümlerde de görüleceği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti' nin Kurucusu Mustafa Kemal için,"Bir tür aslında faşizm kuruyor, bir dikta kuruyor.", "Kur'an' ın ruhunu yok etmek için çalışıyor.","Hani iktidara giden, gayeye giden bütün vasıtalar meşrudur; Burada hiç bir ahlaki hassasiyete, ilkeli bir duruşa gerek yoktur falan.Bizim devlet kurucumuz, bu konuda bütün insanlık tarihinde ulaşılmaz bir zirvedir."... gibi ifadeler kullanarak, Mustafa Kemal' i, "faşist, darbeci, din düşmanı, ahlaki hassasiyetleri olmayan, ilkesiz, hatta bu ahlaki hassasiyetleri olmama ve ilkesizlik konularında 'insanlık tarihinde ulaşılmaz bir zirve' olacak kadar ilke ve ahlaktan yoksun " birisi olarak niteleyen görüş ve ifadelerin, düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyecek ölçüde eleştiri sınırlarını aştığı, kişileri aşağılayıcı nitelik taşıdığı düşünülmektedir.
Sonuç olarak, 'Kanal A' logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcının, CHP ve Mustafa Kemal ATATÜRK hakkında kullandığı yukarıda alıntılanan ifadeleri içeren söz konusu yayınıyla 6112 sayılı yasanın, yayın ilkeleri ile ilgili 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan, " ..(yayın hizmetleri) kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez. " hükmünü ihlal ettiği değerlendirilmiştir.”
Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendini ihlal ettiğikanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Her ne kadar Daire Başkanlığınca 6112 sayılı Kanunun 8/1-ç maddesindeki; "...kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlal edildiği kanaati belirtilmiş ise de, söz konusu yayına ait deşifre kayıtları ve programda sarf edilen konuşmaların tamamı ile video görüntülerinin tetkiki sonucunda;
Anılan program “Resmi Tarihten Gerçek Tarihe” adlı bir tartışma programı olup, bu tür programlara konuk olarak katılan kişilerin, ya da program sunucularının, düşüncelerini düşünce ve fikir hürriyeti çerçevesinde ifade etmeleri doğaldır. Bu format üzerine gerçekleştirilen programda katılımcılarca sarf edilen ifadelerin, kendi düşünce ve değerlendirmelerinin izhar edilmesinden ibaret olduğu dikkate alındığında, bazı sert eleştirilerin de olabileceği, aşağılayıcı ve küçük düşürücü nitelikte olmamak kaydıyla bu söylemlerin tahammül sınırları içerisinde ve ifade özgürlüğünün birer tezahürü olarak kabul edilerek, eleştiri sınırları kapsamında tolere edilebileceği düşünülmektedir.
Kaldı ki anılan programda da, tarihten kesitlerin ve bazı tarihi şahsiyetlerin sözlerinden alıntıların yapıldığı, buna göre bazı tahlil ve değerlendirmelerde bulunulduğu, anılan programda sarf edilen ifadelerin bu minval üzere sürdürüldüğü, her ne kadar bazı konuşmalarda maksadını aşar ifadelerin kullanılmış olduğu görülmekte ise de, kişi ya da kurumları aşağılama veya küçük düşürme (tahkir) kastının olmadığı, değerlendirilmektedir.
Bahse konu program düşüncelerin aktarıldığı ve tartışıldığı bir ortamda icra edilmiştir. “Düşünceyi açıklama özgürlüğü” demokratik toplumda hayli önemli bir yere sahiptir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Handyside davasında;
“Düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece hoşa giden veya zararsız ya da tepki oluşturmaz sayılan « haber » veya « fikirler » için değil, fakat, devlete veya halkın bir kısmına ters düşen, şoke eden ya da üzüntüye sevk edenler için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve yeniliğe kucak açma bunu gerektirir ve bunlar olmadan demokratik toplum olmaz.”
şeklindeki gerekçesiyle, düşünceyi açıklama özgürlüğünün demokratik toplumdaki önemi konusunda ısrar etmiştir.
Bunun yanı sıra, 2013/5356 no ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılan Bireysel Başvuru neticesinde Yüksek Mahkeme’nin 08.05.2014 tarihli kararında; bir haber nedeniyle kendisine hakaret edildiği ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, Anayasa Mahkemesine götürülmesi üzerine; Anayasa Mahkemesi, AİHM’nin 1976 tarihli Handyside kararına ve Yargıtay'ın "ifade özgürlüğü sadece lehde olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan haber ve düşünceler için değil aynı zamanda aleyhte olan çarpıcı gelen ve rahatsız eden düşünceler için uygulanmalıdır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz" düşüncesine atıfta bulunarak hak ihlali olmadığına karar vermiştir.
Görüldüğü üzere, demokratik toplumlarda çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gereği olarak, yukarıda belirttiğimiz ulusal ve uluslar arası yargı kararlarına da konu edilmiş; hoşa gitmeyen, şoke edebilen ve rahatsız edici nitelikteki görüş ve ifadeler de, “ifade özgürlüğü” ana ekseninde ağır eleştiri sınırları içerisinde kabul edilebilmektedir.
Bu itibarla, birtakım tarihi olay ve kişilerden yapılan alıntılar üzerinden düşüncelerin aktarıldığı anılan yayındaki konuşmaların tamamı bir bütün olarak tetkik edildiğinde, daha çok tarihin tahlili ve tarihi şahsiyetlerin sözlerinden alıntıların aktarımı ve bunlar üzerindeki düşüncelerin ortaya konulması niteliğinde olduğu ve bazı eleştirel ifadeler ağır olsa da hakaret boyutuna ulaşmadığı, sarf edilen ifadelerin aşağılayıcı ve küçük düşürücü nitelikte olmadığı ve bu nedenle eleştiri sınırları ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, kanaatine varılmıştır.