İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 02.12.2014 tarihli ve 2436 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. isimli medya hizmet sağlayıcıda, hafta sonları her sabah saat 06.00 civarında başlayan ve yaklaşık iki buçuk saat süre ile canlı olarak ekrana getirilen, bir önceki günün gündeminin ve günün gazete başlıklarının aktarıldığı, "Merhaba Haftasonu" isimli bir haber programı yayınlanmaktadır.
Programın, 22.11.2014 tarihli yayınında, saat 06.06.57'de, bir süre önce Ermenek'te yaşanan maden faciasında hayatını kaybeden iki madencinin çocuklarıyla, babalarının kabirleri başında çekilen bir röportaja yer verildiği görülmüştür. "Yürek Dayanmaz" alt yazısı eşliğinde, 1 dakika 34 saniye süre ile ekrana getirilen haberin deşifresi şu şekildedir:
"Sunucu: Maden faciası en çok onları yıktı. Yetim kalan çocuklar artık oyun oynamak için köy meydanlarında değil, baba hasretini gidermek için mezar başlarında toplanıyorlar. Belki babaları geri döner diye minik elleriyle kabirlere şeker atıyorlar.
Alt Ses: Recep ve Ahmet. Artık oyun oynamak için bir araya gelmiyorlar. Sessiz sedasız mezarlıkta buluşuyorlar. Madende yitirdikleri babalarının kabri başında kırık kalpleriyle saatlerce oturuyorlar.
Muhabir: Şekerleri siz mi attınız mezara? / Çocuk: Evet. / Muhabir: Neden attınız? Neden bıraktınız şekerleri? Geri gelir diye mi düşündünüz? / Çocuk: Evet.
Alt Ses: Ermenek'te maden faciasında hayatını kaybeden madenciler Tezcan Gökçe ve Mehmet Tokat'ın çocukları onlar. Ahmet 12, Recep 10 yaşında. Ağıtlarla toprağa verilen babalarını özlüyorlar.
(Cenaze töreninden kısa bir görüntü.)
Çocuk:Özlüyorum. / Muhabir: Çok özlüyorsun? / Çocuk: En son ocağa girerken görmüştüm mutlu halinde.
Alt ses: İkisinin de baba şefkatiyle büyümeye ihtiyacı vardı, ancak olmadı. Recep'in en son gülerken hatırladığı babası, minik yüreğinde derin bir hasret şimdi.
Muhabir: Geziyor muydunuz sürekli? / Çocuk: Evet. / Muhabir: Nerelere gidiyordunuz babanla? / Çocuk: Babam Kazancık'a gittiğinde beni de götürüyordu.
Alt ses: Minik kalplerinin bir yarısı hüzünle baktıkları mezarlarda yatıyor. Sessiz sedasız göz yaşı döküyorlar, dua ediyorlar" (1.Klip-Madenci çocuklarıyla röportaj)
Eğitim bilimciler çocukların bir kayıp karşısında vereceği tepkilerin, çevresindekilerin tutum ve davranışlarına göre şekilleneceğini, özellikle ebeveynlerinden birini ya da her ikisini bir anda ve beklenmedik biçimde kaybeden bir çocuğun, bu süreci, psikolojik açıdan en az yara alarak atlatabilmesinin, çevresindekilerin bilinçli yaklaşımı ile mümkün olabileceğini savunmaktadırlar. Oysa ki, söz konusu haberde; kısa bir süre önce vahim bir maden kazasında babaları göçük altında kalmış ve uzun bir süre sağ kurtulmaları umuduyla toprak altından çıkarılmalarını beklemiş iki küçük çocuğa, yaşamış oldukları travmatik süreç düşünülmeksizin mikrofon uzatılarak duygularını aktarmaları istenmiş, böylesi bir üzüntüye maruz kalmış ve hala yaşadıkları şoku atlatamamış çocuklar, reyting uğruna özensiz bir şekilde habere malzeme edilmiştir.
Ayrıca, Uzman Psikologların, "Çocuk-Ölüm Kavramı" hakkındaki yazıları incelendiğinde, çocukların ölüm kavramını algılama süreçlerinin, gelişimsel süreçleriyle paralellik gösterdiği, habere konu edilen çocukların, ölümün geri dönülmez olduğunu, bir son olduğunu anlayacak yaş grubunda olduklarını savundukları görülmektedir. Örneğin Uzman Psikolog Özden Sevil, bu konudaki görüşlerini belirttiği yazısında; "7-11 yaş döneminde çocuklar, artık olaylar arasındaki mantıksal ilişkileri anlayabilirler, ancak soyut biçimde mantık yürütemez veya varsayımlar geliştiremezler. Bu nedenle olayları diğerlerinin görüş açılarını dikkate alarak değerlendirirler. Benmerkezci düşüncenin azalması ve bilişsel becerilerin artmasıyla ölüm kavramına daha gerçekçi yaklaşırlar." demektedir. (http:www.ntvmsnbc. com/id/25427234). Dolayısıyla, babasının öldüğünün bilincinde olan 10-12 yaşlarındaki çocuklara, ruh sağlıkları düşünülmeksizin muhabirin; "Neden bıraktınız şekerleri? Geri gelir diye mi düşündünüz?" şeklinde bir soru yöneltmesinin, sorumlu yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı ve yayıncılık etiğine aykırı hareket edildiği düşünülmektedir.
Sonuç olarak; STV yayın kuruluşunda ekrana getirilen bu haberde; yakınlarının kaybını yaşayan çocukların, ileride büyük problemler yaşamamalarının, yas sürecini sağlıklı bir şekilde atlatabilmelerine bağlı olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği, muhabirin çocukların acılarını depreştirecek sorular ve yorumlardan kaçınması gerekirken, haberin etkisini ve çarpıcılığını artırmak adına, bilinçsizce sorular yönlendirmesiyle, son derece hassas bir dönem yaşayan iki küçük çocuğun duygusal istismarına yol açabilecek bir tutum sergilendiği, bu tarz duyarsız bir yaklaşımın gerek habere konu edilen küçük çocukların, gerekse ekran karşısındaki küçük izleyici kitlesinin psikolojik gelişimlerine zarar verecek nitelikte olduğu, dolayısıyla bu yayın ile 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un, 8. maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde belirlenen; "Çocuklara, ... karşı istismar içeremez ..." hükmü ile 8. maddesinin ikinci fıkrasında belirlenen; "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ... yayınlanamaz." hükmünün ihlal edildiği değerlendirilmiştir.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Söz konusu yayın ile 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi ve ikinci fıkrasının ihlal edildiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Her ne kadar Daire Başkanlığınca söz konusu reklamın 6112 Sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde yer alan; "Çocuklara, güçsüzlere ve özürlülere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez." ve ikinci fıkrasındaki; “Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde … yayınlanamaz.” hükümlerini ihlal ettiği kanaati belirtilmiş ise de, söz konusu yayına ait deşifre ve video kayıtlarının tetkiki sonucunda; Ermenek'te hayatını kaybeden iki maden işçisinin çocuklarının babalarının mezarını ziyaret etmesi olayının haberleştirildiği ihlale konu yayının, “haber değeri” taşıdığı, dolayısıyla “haber verme ve kamuoyunun haber alma hakkı” kapsamında ele alınması gerektiği anlaşılmıştır. Diğer yandan, haberin verilişinde ortaya çıkan travmatik ve dramatik durumun zaten olayın özünden kaynaklandığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun hükmünü ihlal eder bir hususun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; STV logosuyla yayın yapan “SAMANYOLU YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş.” unvanlı kuruluş hakkında; bahse konu yayını nedeniyle, 6112 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir İDARİ YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, Üst Kurul Üyeleri Süleyman DEMİRKAN ve Esat ÇIPLAK’ın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.