İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının, 24.09.2025 tarih ve 85 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 21.09.2025 tarihinde saat 20:00’de canlı olarak yayınlanan "Türkiye'nin Yönü" adlı programın son kısımlarında ekrana getirilen KJ bantlarında "RTE'NİN NETANYAHU'DAN FARKI NE?" ifadesinin 9 kez ekrana getirildiği, bantta yer alan bu ifadeye toplamda 144 saniye ekranda yer verildiği, bu nedenle 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "İnsan onuruna aykırı, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle yaptırım uygulanması yönünde “oy çokluğu” ile alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY KULLANMA GEREKÇELERİM AŞAĞIDA BELİRTİLMİŞTİR:
“TELE 1” logolu medya hizmet sağlayıcıda, 21.09.2025 tarihinde "Türkiye'nin Yönü" isimli “yorum programı” canlı olarak ekrana getirilmiş, sunuculuğunu Musa Özuğurlu’nun yaptığı program, 3 saat 47 dakika sürmüştür.
Aynı tarihli CHP 22. Olağanüstü Kurultayı’nın konu edildiği programın birinci bölümünde; CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, diğer bölümlerde ise Gazeteci Mehmet Ali Güller ile uzaktan görüntülü katılan Siyaset Bilimci Dr. Haldun Solmaztürk ve Hukukçu Yiğit Acar konuk edilmiş, kurultaya ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Programın sonlarına doğru, Dr. Haldun Solmaztürk Türkiye’nin dış politikasına yönelik eleştirilerde bulunurken, saat 23:22:42’de, “Siz bir taraftan Trump’la Oval Ofis’e gidip, onunla görüşmek, fotoğraf çektirmek için canı gönülden çabalıyorsunuz, şu veya bu gerekçeyle çabalıyorsunuz, öbür taraftan da İsrail’e söylemediğinizi bırakmıyorsunuz. NETENYAHU İLE TRUMP’UN NE FARKI VAR? NE FARKI VAR?” şeklinde bir ifade kullanmıştır.
Yaklaşık iki dakika sonra, saat 23:24:45’te, Solmaztürk’ün bu ifadesi KJ’ye; “RTE’NİN NETENYAHU’DAN NE FARKI VAR?”/“ERDOĞAN-TRUMP JR GÖRÜŞMESİ GAZZE’DEKİ DURUMA DESTEK” şeklinde, tırnak içinde ve cümle sonunda soru işareti bulunmak suretiyle yansıtılmış ve aralıklı olarak 8 kez daha 16-17 saniye sürelerle alt bant olarak tekrarlanmıştır.
“RTE’NİN NETENYAHU’DAN NE FARKI VAR?” ifadesinin sehven KJ’de yer aldığının açıklanmasına, gerek kuruluş tarafından gerekse Merdan Yanardağ tarafından özür dilenmesine ve düzeltme açıklamaları yapılmasına rağmen, “KJ ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Netenyahu’ya benzetildiği ve eleştiri sınırının aşıldığı” gerekçesiyle kuruluşa Üst Kurul tarafından üst sınırdan yaptırım uygulanmış, basın ve ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmuştur.
1- Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, özellikle haber ve yorum programlarında; üzerinde konuşulan konuları izleyiciye kısa bir şekilde aktarabilmek için “alt bant” veya “KJ” olarak adlandırılan yazılı ifadeleri ekrana yansıtmaktadır. Birden çok konuğun görüşlerini paylaştığı yorum programlarında kullanılan “alt bant” veya “KJ”ler, tırnak içinde sunulduğunda, yayın kuruluşunun kurumsal beyanını veya editoryal görüşünü değil, program konuğu konumundaki kişilerin şahsi beyanlarına atıfla ekrana taşınmaktadır.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Yayın hizmeti ilkeleri”nin belirlendiği 8. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan yayın hizmetlerinin “tarafsız” olması gerekliliği hükmü, medya hizmet sağlayıcıların yayın içeriklerinde kurumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda, özellikle haber kanallarında, yayın kuruluşunun editoryal yorumu ile program konuğunun kişisel görüşlerinin ve yorumlarının, net bir şekilde ayrıştırılması hem yayıncılık etiği hem de hukuki sorumluluk bakımından önem taşımaktadır. Bu ayrımı sağlamak ve olası hukuki uyuşmazlıkların önüne geçmek amacıyla, konuklara ait ifadeler “KJ” veya “alt bant” olarak adlandırılan bölümde, tırnak işareti içinde sunulmaktadır. Tırnak işaretinin bu şekilde kullanımı, ilgili ifadenin yayın kuruluşuna ait bir görüş ya da değerlendirme olmadığını; doğrudan konuğun birebir ifadesini yansıttığını belirtir niteliktedir.
Bu uygulama, her ne kadar mevzuatta açık biçimde düzenlenmemiş olsa da yayıncılık sektöründe yerleşmiş bir teamül, diğer bir ifadeyle yazılı olmayan bir kural olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle bu tür uygulamalar hem 6112 sayılı Kanun’da hüküm altına alınan tarafsızlık yükümlülüğünün yerine getirilmesi hem ifade özgürlüğünün sağlanabilmesi hem de yayıncının editoryal sorumluluk sınırlarının korunması açısından denge kuran bir yayıncılık faaliyeti niteliği taşımaktadır.
Dolayısıyla; yaptırım uygulanan yayındaki KJ’de tırnak içinde verilen cümlenin de konuk Solmaztürk’ün ifadesinin aktarımı amaçlı olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu noktada; bahse konu alt yazının ihlal niteliği taşıyıp taşımadığının belirlenebilmesi için, ifadenin sehven mi yoksa kasıtlı bir biçimde mi kullanıldığı hususunun tespit edilmesi önem taşımaktadır. Söz konusu kullanımın niyet unsurunun açıklığa kavuşturulabilmesi ve sağlıklı bir değerlendirmenin yapılabilmesi ise, ancak olayların gelişim sürecine bakılması ve yayın akışının bütüncül bir yaklaşımla analiz edilmesiyle mümkündür.
2- Yaptırım uygulanan alt yazı; 21 Eylül 2025 gecesi, saat 23:24’ten sonra ekrana getirilmiştir. Ertesi gün 22 Eylül 2025’te; önce TELE 1’in kurumsal sosyal medya hesabından konuya yönelik özür mesajı yayınlanmış, ardından saat 20.00’deki “4 Soru 4 Yanıt” programında, Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ tarafından, özür dilenen özel bir bölüm yer almıştır.
a) TELE1’in, kurumsal sosyal medya hesabından 22 Eylül 2025 tarihinde yapılan açıklama şu şekildedir:
“Dün gece (21 Eylül 2025) TELE1 ekranına gelen ‘Türkiye’nin Yönü’ programında, meslek terminolojisinde KJ dediğimiz altyazıda kısa süreli de olsa (yaklaşık bir dakika) kanal yönetimi olarak kesinlikle onaylamadığımız bir ifade kullanılmıştır. Programda Trump-Erdoğan görüşmesine ilişkin bir değerlendirme yapılmasına karşın KJ’de Erdoğan ile Netanyahu karşılaştırması yer almıştır. Kesin hüküm içeren bir ifade olmamakla birlikte yanlış anlamalara açık olan bu cümleyi doğru bulmuyoruz. Reji kadromuzdan kaynaklanan ve sehven yapılan bu hata nedeniyle özür dileriz. İdari araştırmayı yaptıktan sonra gerekli kararları alacağımızı da belirtmek isteriz. Saygıyla duyurulur…TELE1 TV YAYIN KURULU”
https://twitter.com/tele1comtr/status/1970059743126249818 (E.T.:06.10.2025)
b) 22 Eylül 2025 tarihinde saat 20.00’de başlayan, Merdan Yanardağ ile Murat Taylan’ın birlikte sundukları “4 Soru 4 Yanıt” programında ise;
“KJ KRİZİ VE TELE 1’DEN ÖZÜR / YANARDAĞ: ERDOĞAN İLE NETENYAHU KARŞILAŞTIRILAMAZ”
alt yazısı eşliğinde yaklaşık 21 dakika 10 saniye süre ile yazının reji ekibi tarafından sehven yazıldığının, reji ekibinin de böyle bir yanlışlıktan dolayı çok üzgün olduğunun açıklandığı, yanlış yazım nedeniyle defalarca özür dilendiği görülmüş ve bu hatayı yapan personelin iş akdine son verildiği belirtilmiştir.
Söz konusu bölüm Merdan Yanardağ’ın; “Net bir şekilde bir daha ifade edeyim. Hiç kimse sağa sola bükmeye kalkmasın. Çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Biz bu KJ’ye o ifadeye katılmıyoruz, doğru bulmuyoruz ve reddediyoruz. Bu nedenle de bunun TELE 1 ekranlarında yayınlanması nedeniyle de özür diliyoruz. Amasız, fakatsız bir biçimde özür diliyoruz. Bunun yaptırımı ne? İlgili arkadaşlara biz hem gerekli uyarıları yaptık hem ilgili arkadaşlarla yollarımızı ayırıyoruz. Olay budur.” şeklindeki sözleri ile bitirilmiştir.
Oysaki RTÜK yaptırımlarının, kasıtlı ve yayıncı iradesiyle gerçekleşen ihlallerde uygulanması gerektiği esastır. Yayıncının kastı bulunmayan, tamamen teknik veya insani hatalardan kaynaklanan durumlara yönelik yaptırım uygulanması, 6112 sayılı Kanun’un ruhuna aykırı, düzenlemenin koruma amacı dışındadır.
Canlı yayın konuğunun “Trump’ın Netenyahu’dan farkı ne?” ifadesinin, yayının bütününde Cumhurbaşkanı’na yönelik böyle bir ifadenin kullanılmamış olmasına rağmen, alt bant editörünün sehven yaptığı bir yazım hatası nedeniyle ekrana “RTE’nin Netenyahu’dan farkı ne?” şeklinde yansıtılması sürecinde; kuruluşun söz konusu hatayı fark ettiğinde hem resmi sosyal medya hesapları üzerinden yazılı açıklama yaparak hem de canlı yayında sözlü beyanlarda bulunarak olayın kasıtlı olmadığını, teknik bir “editoryal hata” sonucunda gerçekleştiğini belirtmesi, defalarca özür dileyerek kamuoyuna duyurması, kuruluşun “iyi niyetli” davrandığını ve “sorumlu yayıncılık ilkeleri çerçevesinde hareket ettiğini” açıkça ortaya koymaktadır.
Ayrıca Uzman raporu ve Kurul kararında da “kasıt” olmadığı, “...kasıt olmasa dahi yayının etkisi ve oluşturduğu zarar artmaktadır” ve “Dolayısıyla, hatanın ‘kasti’ olmaması, kusuru ortadan kaldırmaz, yalnızca uygulanacak yaptırımın ağırlığını etkileyebilir.” şeklinde kabul edilmiştir. Bu tespite rağmen; sehven ekrana taşındığı açıkça beyan edilen bir alt bant yazısının, “yayın politikası”, “kasıtlı aşağılama” veya “editoryal tercih” kapsamında değerlendirilerek üst sınırdan yaptırıma tabi tutulması, hakkaniyetli olmamasının yanı sıra, hukuki ve ölçülü de değildir. Zira, yayıncılıkta hukuki sorumluluk değerlendirilirken kast unsuru ve iyi niyet-karinesi esas alınmalı; sehven yapılan ve kamuoyuna açık şekilde düzeltilen hatalar, yayın kuruluşunun “politik tercihi” veya “bilinçli editoryal yönlendirmesi” olarak nitelendirilmemelidir. Aksi yorum, hem basın ve ifade özgürlüğünün özüyle hem de hukukun genel ilkeleriyle çelişecektir.
Yaptırım uygulanan 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi; insan onurunu kasıtlı ihlallere karşı korumayı hedefler; 6112 sayılı Kanun’un, TBMM’den seçilerek görevlendirilen Üst Kurul Üyeleri’ne yüklediği görev ve sorumluluk; teknik olarak sehven yapılmış olan hataları cezalandırmak değil, toplumsal barışı ve insan onurunu kasıtlı saldırılardan korumaktır.
Bu tür teknik hatalara yaptırım uygulanması, demokratik toplum düzenine uygun değildir.
c)- Konuya ilişkin bir başka husus da; yaptırım uygulanan KJ’deki cümlenin sonunda soru işareti bulunmasına rağmen, Uzman raporunda ve Kurul Kararında cümlenin soru cümlesi olmadığı, benzetme yapıldığı yönündeki öznel değerlendirmedir.
Uzman raporunda bu durum; “Söz konusu ifadede sorudan ziyade bir benzetme yapıldığı düşünülmekte olup bu benzetmenin kullanıldığı bağlam, amaç ve toplumda oluşturacağı algı gibi unsurlar önem arz etmektedir. Yapılan benzetmenin ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilebilecek genel politik bir benzetmenin ötesinde olduğu düşünülmektedir… hata olarak nitelendirilemeyeceği, Cumhurbaşkanının, dünyada 'insanlık suçu işlemesi ile tanınan bir kişi' ile bir farkı olmadığını anlatan KJ'nin küçük düşürücü, aşağılayıcı bir etiketleme olduğu söylenebilir… Bu ifade, kamuoyunu yönlendirme gücüne sahip bir yayın organı tarafından tekrar tekrar kullanıldığında, kasıt olmasa dahi yayının etkisi ve oluşturduğu zarar artmaktadır” şeklinde kesinlik içermeyen, yoruma dayanan ifadelerle açıklanmıştır.
Bir yayında verilmek istenen mesajın doğru anlaşılabilmesi için yayının bütünlüğünün ve kullanılan ifadelerin bağlamının incelenmesi zorunludur. Gerek Uzman raporunda gerekse Kurul Kararında, sadece ihlale gerekçe olan “KJ” ele alınmış, söz konusu alt yazının bağlamına ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmamış ve salt alt yazı üzerinden üst sınırdan yaptırım kararı oluşturulmuştur.
Yayının bütünü ve akışı incelendiğinde, söz konusu KJ’nin, program konuğu Haldun Solmaztürk’ün “Netenyahu ile Trump’un ne farkı var?” ifadesinin hemen ardından ve program konuğunun sorusuna dikkat çekmek amacıyla ekrana getirildiği açıktır. Bu durum; yayıncının, Cumhurbaşkanı’nın hedef alınması ya da Netenyahu ile kıyaslanması gibi bir niyetlerinin olmadığına ilişkin özür ve düzeltme açıklamalarıyla da kabul edilmektedir.
Alt yazının, program konuğunun sorusunun ekrana yansıtılması bağlamı yok sayılarak ve niyet okuması yapılarak, üst sınırdan yaptırım yoluna gidilmesi; hakkaniyetli ve rasyonel değildir, ölçülülük ilkesine de aykırıdır.
3- RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Ekol TV’de, 01.09.2024 tarihinde, saat 20.41’de yayınlanan ve Armağan Çağlayan’ın sunduğu “Sorgusuz Sualsiz” programına konuk olduğunda, bu tür durumlarda gelenekselleşmiş Üst Kurul uygulamasını;
“Ebubekir Şahin: (21:33:41) Bakın bir, nihayetinde canlı yayındır. Anlayabiliyorum. Bilinçli veya bilinçsiz istekli veya isteksiz hata yapılabilir. Ben neler yaptım arkadaşları da uyararak, bizim kendi arkadaşlarımızı. Arkadaşlar bakın dedim, moderatör bir hatada devreye girip, ‘Bir dakika arkadaş, sayın misafir veya kimse, hocam bir dakika bunu burada demeyin, diyemezsiniz.’ derse, onu getirmeyin diyorum. Bunu bile yapıyoruz biz veya oldu, bitti, rejiden kulağına seslendiler. ‘Ya bak burada bir küfür var, ağzından kaçtı, düzelt bunu.’ Bunu getirmeyin diyorum ben veya buna rağmen gene oldu, bir program sonra dedi ki; ‘Çok özür diliyoruz halkımızdan, milletimizden bir hata yaptık, söylenmemesi gereken bir şey söyledi. Onun için halkımızdan özür diliyoruz.’ GENE GETİRMİYORUZ. (21:34:32)” şeklindeki sözlerle açıklamıştır.
Ancak gelenekselleşmiş bu uygulama; medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ısrarlı özür ve düzeltme açıklamaları gözetilmeksizin, “kurumsal kontrol zafiyeti” gerekçesiyle dikkate alınmamış, yaptırım yoluna gidilerek, çifte standartlı bir yaklaşımla eşitlik ilkesine aykırı bir tutum sergilenmiştir.
Benzer durumlarda, Üst Kurulun tutumunun anlaşılması için TRT Çocuk logolu kuruluş ile ilgili, 2018/07-82 sayılı kararın incelenmesi yol gösterici olacaktır.
Kamu yayıncılığı yapmakla görevli TRT ÇOCUK logolu kuruluşta, “Genel İzleyici” akıllı işareti ile yayınlanan 08.11.2017 tarihli “İstanbul Muhafızları” adlı çizgi film, şikâyet üzerine İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı uzmanları tarafından incelenmiş ve değerlendirme raporu Üst Kurula sunulmuştur.
Uzman raporunda; 2016 Haziran ayından itibaren defalarca yayınlandığı ancak fark edilmediği belirtilen çizgi filmde, kötü adamların hazırladığı ve hangi çocuğa hangi işkencenin yapılacağı yazılan listenin altında “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” imzası bulunmaktadır.
Üst Kurulun 14.02.2018 tarih ve 2018/07 sayılı toplantısında alınan 82 No.lu karar şu şekildedir:
“İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 30.01.2018 tarih ve 84 sayılı yazısına konu, TRT ÇOCUK logosuyla yayın yapan TÜRKİYE RADYO TELEVİZYON KURUMU unvanlı kuruluşta 08.11.2017 tarihinde saat 14:05’de yayınlanan "İstanbul Muhafızları" adlı çizgi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda; ayrıntıları bahse konu uzman raporunda belirtildiği üzere, şikâyete konu yayında kullanılan görsel nedeniyle, çizgi filmin yapımcısı tarafından, sehven yapılan bir hata olduğunun, benzer bir durumun tekrar edilmemesi için gereken önlemlerin hassasiyetle alındığının ve konuyla ilgili hukuki sürecin başlatıldığının ve bu durum için kamuoyundan özür dilendiğinin belirtildiği, söz konusu yanlışlığın sehven yapıldığı hususu dikkate alındığında, mezkur yayında 6112 sayılı Kanun kapsamında ihlal olmadığı, dolayısıyla herhangi bir idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına” karar verilmiştir. https://www.rtuk.gov.tr/UstKurulKarar/Detay/10224 (E.T.: 06.10.2025)
Çizgi film yayını sırasında tespit edilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzalı görsel, Uzman raporunda sehven yapılmış bir hata olarak değerlendirilmiş; yapımcı/kuruluşun sosyal medya paylaşımlarının ardından hatayı fark edip kamuoyuna özür beyanında bulunması ve benzer hataların tekrarlanmayacağına ilişkin önlem taahhüdü esas alınarak Üst Kurul tarafından da idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına “oy çokluğu” ile karar verilmiştir.
Haziran 2016-Ocak 2018 döneminde birden çok kez yapılan ihlaller için “sehven” açıklaması ve özür dilenmesi yeterli görülürken, yaklaşık 4 saat süren bir canlı yayında, gece saat 23:24:45’ten sonraki 10 dakikalık bölümde, 2 dakika 24 saniye süre ile aralıklı olarak ekrana getirilen ve sehven olduğu açıklanan bir “KJ” için üst sınırdan yaptırım yoluna gidilmesi, hukuki ve ölçülü değildir, eşitlik ilkesine açık şekilde aykırıdır.
4- Anayasa Mahkemesi, basın ve ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda basına yönelik müdahalelere ilişkin pek çok kararında “Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olma ve Ölçülülük” tanımlaması getirmekte ve çerçeveyi “...temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez” şeklinde çizmektedir (Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın,§ 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
6112 sayılı Kanun’un temel hedeflerinden biri de ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı ile düşünce çeşitliliğinin sağlanmasıdır. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların, düşünceyi açıklama ve halkın haber alma hakkının kullanılması açısından önemi dikkate alındığında; Üst Kurulun denetim görevini yürütürken, çok hassas ve adil davranması, hak ve özgürlüklere müdahalede sağlam hukuki gerekçelere dayanması ve ölçülü olması zorunludur. Aksi halde çok sesliliği sağlamak, toplumun özgürce kanaat oluşturmasına katkı sunacak ortamı kurmak mümkün olmayacaktır.
Üst Kurulun son dönemdeki denetim faaliyetleri irdelendiğinde; tarafsızlığın ihlal edildiği, eleştiri sınırlarının aşıldığı gerekçeleriyle hep aynı kuruluşların sıklıkla yaptırıma uğradığı görülmektedir ve bu kuruluşlardan biri de “TELE 1” logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluştur. Üst Kurul Başkanı’nın bu gibi durumlarda “düzeltme ve özür” açıklamalarının dikkate alınacağı açıklaması ve Üst Kurulun benzer bir durumda “sehven ve özür açıklamalarını” dikkate alarak yaptırım uygulamadığı dikkate alındığında, TELE 1’e özür açıklamasına rağmen üst sınırdan yaptırım uygulanması, eşit, adil ve ölçülü bir tutum değildir. Bu durum, yayıncı kuruluşun basın ve ifade özgürlüğü konusunda çok hassas ve adil davranılmadığı algısını doğurmakta, tarafsız olması gereken Üst Kurulun yaptırım kararlarını sorgulanır hale getirmektedir. Hak ve özgürlüklere keyfi müdahale hukuk devletlerinde ve çağdaş demokrasilerde kabul gören bir durum değildir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin çerçevesini çizdiği demokratik toplum düzeninin gerekleriyle de örtüşmemektedir.
Tüm bu gerekçelerle; sehven yapıldığı açıklanmış, sonrasında düzeltilmiş ve özür dilenmiş bir canlı yayın kazasının, yayıncı iradesine dayalı kasıtlı bir ihlal gibi değerlendirilerek yaptırım uygulanmasının, 6112 sayılı Kanun’un amacına, ifade özgürlüğü güvencelerine ve üst sınırdan verilmesi nedeniyle orantılılık ilkesine aykırı olduğu gerekçeleriyle, çoğunluğun verdiği yaptırım kararına karşı oy kullandım. 16.10.2025


