İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 24.03.2025 tarih ve 44 sayılı yazısına konu NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 21.03.2025 tarihinde saat 23:44’te yayınladığı “Orta Sayfa” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
“Orta Sayfa” adlı programda geçen diyaloglarda; "suç uydurmaya çalışıyorsunuz…burnunu sürtelim…mühendislik hesabıyla…Sulh Ceza hakimine denk getirmek için…mühendislik…Fethullah Gülen yargısının yaptıkları…mahkeme buldular…aksinin çıkması imkansız…mutlaka bir bağlantı bulursun…önceki Sulh Ceza Hakimi tutuklama kararı vermez diye bir sonrakini bekliyorlardı…ince hesaplar" şeklinde sarf edilen ifadelerle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan; "Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz." ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle “oy çokluğuyla” alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY GEREKÇEM
Üst Kurul çoğunluğu, NOW logolu medya hizmet sağlayıcının 21.03.2025 tarihinde yayınladığı “Orta Sayfa” adlı programda yer alan ifadeler nedeniyle 6112 sayılı Kanun’un 8/1-c bendinde yer alan “Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz” hükmünün ihlal edildiği kanaatine varmış ve Kanun’un 32/2. fıkrası uyarınca yüksek oranlı idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir.
Kararın gerekçesi, programda kullanılan “suç uydurmaya çalışıyorsunuz”, “burnunu sürtelim”, “mühendislik hesabıyla”, “Fethullah Gülen yargısının yaptıkları”, “mahkeme buldular” gibi ifadelerin hâkim ve savcıların öznel bağımsızlığını hedef aldığı ve toplumun adalet duygusunu zedelediği iddiasıdır.
Ancak söz konusu ifadelerin bağlamı, niteliği ve programın kamu yararına ilişkin içeriği dikkate alındığında; alınan yaptırım kararının ifade ve basın özgürlüğüne ölçüsüz müdahale oluşturduğu kanaatindeyim. Aşağıda gerekçelerim sıralanmıştır.
İfade Özgürlüğünün Demokratik Toplumdaki Yeri
Anayasal ve Yasal Dayanak; Anayasa m.26: Herkes düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Anayasa m.28: Basın hürdür, sansür edilemez. Ayrıca basın ve ifade özgürlüğünün hangi ölçüde kullanıldığı, demokrasilerin niteliği açısından önemli göstergelerden biridir.
Basın Kanunu m.3: Basın özgürdür; bilgi edinme, yayma, eleştirme ve yorumlama haklarını içerir.
AİHS m.10: İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğü güvence altına alır.
AİHM, Lingens/Avusturya (1986) kararında, siyasetçilerin ve kamu otoritelerinin daha geniş eleştiri sınırına katlanmak zorunda olduğunu; Handyside/Birleşik Krallık (1976) kararında ise yalnızca zararsız düşüncelerin değil, “şoke eden, inciten veya rahatsız eden” fikirlerin de ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu açıkça belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Zühtü Arslan’ın 2020’deki sempozyum konuşmasında vurguladığı üzere, “yargı kararlarının kutsal metinler olmadığı, eleştirilebileceği ve hatta eleştirilmesi gerektiği” görüşünü kabul etmiştir. Ayrıca, Özgür Boğatekin (2023) kararında gazetecilerin söylenti ve duyumları kamu yararı kapsamında haberleştirme hakkına dikkat çekilmiştir.
Yayının İçeriği ve Bağlamı; İhlal teşkil ettiği iddiasıyla düzenlenen Uzman raporu ve raporu dayanak alan Kurul Kararına baktığımızda; programda ihlal teşkil ettiği belirtilen ifadelerin hangi bağlamda kullanıldığının açıklanmadığı gibi, programın konusunun bile belirtilmediği görülmektedir. Yaptırım konusu yapılan ifadelerden; yayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik başlatılan operasyonun ele alındığı anlaşılmaktadır.
Programda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltı süreci ve bu sürecin seçim takvimiyle örtüşme ihtimali tartışılmıştır. Konu doğrudan kamu yararına ilişkindir. Kamu görevlilerinin görevden alınması, gözaltı süreçleri ve bunların siyasi etkileri, demokratik toplumda geniş tartışma alanına sahiptir. Öncelikle belirtmek gerekirse; programda ele alınan konu, kamuoyunun doğrudan ilgilendiği bir siyasal sürece ilişkindir ve bir belediye başkanının gözaltı süreci ile bu sürecin adli planlamasının seçim takvimine denk getirilip getirilmediğine dair tartışma da sonuçta kamu yararı içeren bir konudur. Özellikle, İmamoğlu gibi üst düzey bir kamu görevlisinin gözaltı sürecine dair eleştiriler ve yorumlar, doğrudan kamusal tartışma alanına giren, dolayısıyla daha geniş koruma alanına sahip ifadelerdir.
Eleştirilerin Niteliği; Hiçbir hâkim veya savcının ismi zikredilmemiştir. Kişisel hakaret veya hedef gösterme yoktur. Yorumlar, yargının genel işleyişine dair eleştirel değer yargısı niteliğindedir.
Dolayısıyla programda kullanılan ifadeler, kamuya mal olmuş yargı süreçlerine ilişkin eleştirel değer yargılarıdır ve AİHM’in De Haes ve Gijsels/Belçika (1997), Morice/Fransa (2015) kararlarında vurguladığı üzere, demokratik toplumlarda cezalandırılmaması gereken ifadelerdir.
6112 sayılı Kanun’un 32/2. fıkrası uyarınca verilen %2 oranındaki (6,6 milyon TL) para cezası, ifade özgürlüğüne ağır ve orantısız müdahale niteliğindedir. Anayasa Mahkemesi, Bekir Coşkun ve Tansel Çölaşan kararlarında, basına yönelik yaptırımların “en son çare” olması gerektiğini açıkça vurgulamıştır.
Yargı Kararlarının Eleştiriye Açıklığı; Yargı mensupları da kamu görevlisi sıfatıyla daha geniş eleştiri sınırlarına tabidir. AİHM’in Castells/İspanya (1992) ve Morice/Fransa (2015) kararlarında belirtildiği üzere, yargıya dair eleştiriler kamu yararı kapsamında korunmalıdır.
Barış Pehlivan davasında (İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi, 2023), hâkim ismi verilmesine rağmen “hedef gösterme” suçunun oluşmadığına ve açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmedilmiştir. Buna rağmen, söz konusu programda doğrudan hiçbir isim zikredilmeden yapılan eleştirilerin cezalandırılması, ölçüsüzlük ve çelişki doğurmaktadır.
Demokratik Toplum Düzenine Etkileri; Basına yönelik sürekli ve yüksek oranlı cezaların, özellikle belirli kuruluşlara yöneltilmesinin: Çok sesliliği bastırdığı, kamuoyunun bilgi edinme hakkını daralttığı, Üst Kurul’un tarafsızlığına gölge düşürdüğü görülmektedir.
RTÜK’ün görevi, yalnızca cezalandırmak değil, düşünce çeşitliliğini korumaktır (6112 s. Kanun m.37). Bu sorumluluk, eleştirel yayınların cezalandırılmasıyla değil, çoğulculuğun teşvikiyle yerine getirilebilir.
Yukarıdaki gerekçeler ışığında; Somut olayda yargıya hakaret veya kişisel itham bulunmamaktadır. Program, kamu yararı içeren bir tartışmayı aktarmaktadır. Eleştiriler, AİHM ve AYM içtihatlarına göre ifade özgürlüğü şemsiyesi altında korunmaktadır. Verilen idari para cezası, orantısız ve ölçüsüzdür.
Bu nedenlerle, NOW logolu medya hizmet sağlayıcıya yönelik yaptırım kararına katılmıyor, basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle karşı oy kullanıyorum.19.09.2025

