Üst Kurul çoğunluğu, 09.06.2025 tarihinde TELE 1 logosuyla yayınlanan “4 Soru 4 Yanıt” programında gazeteci Merdan Yanardağ tarafından sarf edilen ifadelerin, 6112 sayılı Kanun’un 8/1-ç bendinde düzenlenen “insan onuruna saygı ve hakaret yasağı” ilkesini ihlal ettiğini ileri sürerek kuruluş hakkında %3 oranında idari para cezası uygulanmasına karar vermiştir.
Ancak, yapılan değerlendirmelerin bütünlüğü ve bağlamı dikkate alındığında, söz konusu ifadelerin dini bir inancı hedef almadığı, aksine “siyasal İslamcılık” adıyla bilinen ideolojik yönelimin eleştirisi olduğu açıktır. Bu nedenle alınan karar, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve demokratik toplum düzeninin gerekleri bakımından ölçüsüz ve hukuki dayanaktan yoksundur.
İfade Özgürlüğü ve Basın Hakkı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın:
- 25. maddesi “düşünce ve kanaat hürriyeti”ni,
- 26. maddesi “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”ni,
- 28. maddesi ise “basın hürdür, sansür edilemez” hükmünü düzenlemektedir.
Ayrıca 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 3. maddesi, basının bilgi edinme, yayma, eleştirme ve yorumlama hakkını açıkça güvence altına almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ve AİHM’in Handyside/Birleşik Krallık kararında vurgulandığı üzere, ifade özgürlüğü yalnızca “hoşa giden” değil, “şoke edici, rahatsız edici” düşünceleri de kapsar. Basın, bu tür sert eleştiriler yoluyla kamu yararına tartışmaları görünür kılmakla yükümlüdür.
Bağlamın Dikkate Alınması Gerekliliği
AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre, bir yayının ihlal teşkil edip etmediği bağlam içinde değerlendirilmelidir.
Yanardağ’ın söz konusu ifadeleri, Akit Gazetesi’nin Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in vefatını “Manisa Belediye Başkanı Çarpıldı” başlığıyla haberleştirmesine yöneliktir. Bu başlık, etik ve insani değerler bakımından sorgulanmış; eleştirinin hedefi bir dini inanç değil, bu inancı araçsallaştıran siyasal bir ideoloji olmuştur.
Nitekim akademik literatürde de “siyasal İslamcılık”, İslam inancından ayrı, dini değerleri siyasal çıkar için kullanan bir ideolojik yönelim olarak tanımlanır. Dolayısıyla, programda kullanılan kavramlar bir inanç grubunu aşağılamaktan ziyade ideolojik bir pratiğe yönelik eleştirel değer yargısıdır.
Ölçülülük İlkesi ve Danıştay Kararları
İfade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların demokratik toplumda meşru kabul edilebilmesi için ölçülülük ve zorunlu toplumsal ihtiyaç kriterlerini karşılaması gerekir.
Oysa Üst Kurul çoğunluğu, TELE 1’e üst sınırdan yaptırım uygulayarak ölçülülük ilkesini ihlal etmiştir. Daha önce Danıştay 13. Dairesi, benzer RTÜK kararlarını iptal etmiş; örneğin Fatih Portakal ve Ayşenur Arslan dosyalarında, eleştirel nitelikteki ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını hükme bağlamıştır.
Bu içtihatlar dikkate alındığında, TELE 1’e verilen yaptırımın hukuki temeli bulunmamaktadır.
İfade Özgürlüğünün Demokratik Toplum İçin Önemi
AİHM’in Lingens/Avusturya kararında belirtildiği üzere, gazetecilerin ve siyasetçilerin ifade özgürlüğü daha geniş korunur; çünkü bu kişiler kamu yararı bakımından tartışma yürütür.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin Bekir Coşkun kararında ifade edildiği gibi, “basın özgürlüğü, güçlü nedenler olmadan sınırlandırılamaz.” TELE 1 kararında ise güçlü neden bulunmamaktadır; yalnızca sert bir eleştiri dile getirilmiştir.
Bu tür kararların süreklilik kazanması, basın kuruluşlarını otosansüre zorlayacak, toplumsal tartışma alanını daraltacaktır.
Sonuç olarak; Yayındaki ifadeler bir dini inancı değil, siyasal bir ideolojiyi hedef almıştır. Eleştirilerin olgusal temeli vardır ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmamaktadır. Üst Kurul’un üst sınırdan idari para cezası kararı ölçüsüzdür, demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmamaktadır. Danıştay ve AYM içtihatları dikkate alındığında, bu karar hukuki dayanaktan yoksundur.
Bu gerekçelerle, 26.06.2025 tarihli ve 2025/25 sayılı toplantıda alınan 9 No’lu karara katılmıyor; karara karşı oy kullanıyorum. 10.09.2025


