Sunuculuğunu Seda Selek'in yaptığı, her hafta dünyadaki gelişmeler ve iç politikaya dair güncel meselelerin konuklar ile birlikte yorumlandığı "Neden Sonuç" adlı programda ekrana taşınan bazı ifadeler nedeniyle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle “oy çokluğu” ile alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY KULLANMA GEREKÇELERİM AŞAĞIDA BELİRTİLMİŞTİR:
İfade ve Basın Özgürlüğünün Demokratik Toplumdaki Önemi
Anayasa’nın 25., 26. ve 28. maddeleri; ifade, düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünü güvence altına alır. Bu özgürlükler yalnızca bireysel haklar değil, aynı zamanda demokratik toplumun işleyişini sağlayan kurucu unsurlardır.
AYM’nin Bekir Coşkun (§51), Tansel Çölaşan (§51) ve Mehmet Ali Aydın (§68) kararları, basın ve ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların yalnızca “demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması halinde” meşru sayılabileceğini açıkça belirtmektedir.
AİHM de (Lingens/Avusturya, Dalban/Romanya, Castells/İspanya) siyasal iktidara yönelik eleştirilerin — abartılı, incitici ya da rahatsız edici olsa dahi — ifade özgürlüğü kapsamında korunduğunu istikrarlı biçimde vurgulamaktadır.
Programın Türü ve Yanlış Hukuki Değerlendirme
“Neden Sonuç” programı bir haber bülteni değil, gazetecilerin ve uzmanların gündeme dair görüşlerini dile getirdiği bir yorum programıdır.
Kurul kararında, gazetecilerin değer yargısı içeren eleştirileri, “haber aktarımı” kategorisine sokularak doğruluk ve tarafsızlık ilkeleri üzerinden yaptırım uygulanmıştır. Bu hukuken hatalıdır:
- Değer yargıları ispat yükümlülüğüne tabi değildir. AYM’nin Özgür Boğatekin (2023) ve Orhan Pala (2017) kararları, gazeteciden savcı gibi kesin delil sunmasının beklenemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.
- Danıştay 13. Dairesi’nin (E:2024/897, K:2024/3031) onadığı Bölge İdare Mahkemesi kararlarında da, yorum programlarının haber programlarıyla aynı yükümlülüklere tabi tutulamayacağı kabul edilmiştir.
Ölçülülük ve Usul Eksiklikleri
6112 sayılı Kanun’un 32. maddesi uyarınca ceza üst sınırdan verilmiştir. Bu durum:
- Ölçülülük ilkesine aykırıdır. AYM ve Danıştay içtihatlarında, ifade özgürlüğüne müdahalelerde en hafif aracın seçilmesi gerektiği sürekli vurgulanmıştır.
- Kurul, öncelikle cevap ve düzeltme hakkını gündeme almalı, ancak bundan sonra yaptırım yoluna başvurmalıydı. Bu hak, hem Anayasa hem de 6112 sayılı Kanun’da açıkça düzenlenmiştir.
Bağlamdan Koparma ve Çifte Standart Sorunu
İbrahim Kahveci’nin ifadeleri, Türkiye’nin yükseköğretim sistemi ve ihracatta teknolojik gelişmelerle ilgili grafik ve veriler bağlamında dile getirilmiştir. Eleştiriler, olgusal temeli olan değerlendirmeler olup hakaret veya iftira içermemektedir.
Kurul kararı ise yalnızca seçilmiş cümleler üzerinden yaptırım tesis etmiş, bağlamı yok saymıştır. Bu yaklaşım hem hakkaniyete aykırı hem de çifte standart algısını güçlendirici niteliktedir.
Ulusal ve Uluslararası Hukuk Çerçevesi
- Anayasa m. 90 gereği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi iç hukukun bir parçasıdır.
- AİHM, Handyside/Birleşik Krallık kararında, ifade özgürlüğünün “inciten, şoke eden veya rahatsız eden” görüşleri de kapsadığını açıkça belirtmiştir.
- AİHM’nin Otegi Mondragon/İspanya kararında, hükümet politikaları ve siyasal iktidarın eleştirisinin özel bireylere kıyasla çok daha geniş koruma altında olduğu hüküm altına alınmıştır.
Dolayısıyla, siyasal iktidarın eğitim ve bilim politikalarına yönelik eleştirilerin cezalandırılması, hem AİHM içtihatlarına hem de AYM’nin çerçevesini çizdiği “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ilkesine aykırıdır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle:
- Programın yorum programı niteliğinde olması,
- İfade edilen sözlerin eleştirel değer yargısı kapsamında kalması,
- Yaptırımın ölçülülük ve usul ilkelerine aykırı olması,
- Bağlamın göz ardı edilerek, seçili cümlelerle yaptırım uygulanması,
- AYM, Danıştay ve AİHM içtihatlarına açık aykırılık,
nedeniyle Halk TV’ye verilen üst sınırdan idari para cezası hukuka aykırıdır. Bu karar, demokratik tartışma ortamını daraltmakta, ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale teşkil etmektedir.
Bu sebeplerle, çoğunluk kararına katılmıyorum ve karşı oy kullanıyorum. 10.09.2025


