Çoğunluğun ceza verdiği, yayın sunuculuğunu Evren Özalkuş'un yaptığı, Dr. Merdan Yanardağ'ın güncel, ekonomik, tarihi ve siyasi konuların değerlendirildiği, "4 Soru 4 Yanıt" adlı programın, 15.07.2025 günü saat 19:59’daki yayınına ilişkindir. Yayın sırasında, Dr. Merdan Yanardağ tarafından 15 Temmuz darbe girişiminin dokuzuncu yılı ile ilgili çeşitli yorumlar yapılmıştır.
Yanardağ, yayında özetle, 15 Temmuz’un İslamcı bir darbe girişimi olduğunu, Fethullahçıların klasik bir tarikat olduğunu, darbe girişiminin siyasal İslamcı bir örgütlenme olan Fethullahçı yapı tarafından gerçekleştirildiğini, Fethullahçıların iktidardaki AK Parti’nin gizli ortağı olduğunu, darbenin temel sorumlusunun AK Parti iktidarı olduğunu, bunun Cumhurbaşkanı tarafından da daha önce söylenen bir söz olduğunu, OHAL’in yanlılık–ciddilik diyerek açık bir hale getirildiğini, darbe girişimi sırasında toplam kaç kişinin öldüğünün hâlâ kesin olarak bilinmediğini, üniformalı askerlerce ateş edildiğinin bunda suç işlediğini, daha önceki darbelerin de İslamcılar tarafından gerçekleştirildiğini, 12 Mart, 12 Eylül ve 27 Mayıs’ın İslami niteliklere sahip olduğunu, 15 Temmuz sonrasındaki OHAL döneminde, OHAL rejimi sırasında referandum yapılarak Cumhuriyet rejiminin değiştirildiğini, darbe girişiminin bu sonuca vesile edildiğini, iktidardaki AK Parti’nin Fethullah Gülen Cemaati’yle ittifak yaptığını, bu nedenle 15 Temmuz’un bayram olarak kutlanmasının yanlış olduğunu söylemiştir.
Çoğunluk tarafından, yayın sırasında söylenen bu ifadelerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik eder nitelikte olduğunu ve milli ve manevi değerleri ihlal ettiğini söyleyerek yayına yaptırım uygulamıştır. Çoğunluk kararında ve uzman raporunda, Merdan Yanardağ tarafından sarf edilen ifadelerle; 15 Temmuz ve diğer darbe ve darbe girişimlerinin İslamcılar tarafından yapıldığı şeklindeki sözler ile darbenin İslam diniyle özdeşleştirildiği, FETÖ terör örgütünün İslamcı olarak nitelendirilmesinin sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığını, ifadelerin İslam inancı sahip bireyleri rencide ve küçük düşürücü nitelikte olacağı, dinin aşağılandığı, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü”nün diğer milli bayramlar gibi kutlanmaya değer olmadığını söyleyerek değersizleştirilmeye çalışıldığı, toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı nitelikte olduğu kanaatine yer verilmiştir.
Çoğunluğun yaptırım kararına şu gerekçelerle katılmamaktayım:
Bugüne kadar tüm darbelerin İslamcılar tarafından yapıldığı, bu darbelerin gerici, Kemalist veya iktidar odaklı güçler tarafından başlatıldığı; 12 Mart, 12 Eylül ve 27 Mayıs’ın da İslami niteliklere sahip olduğu şeklindeki yorumun tarihsel gerçeklerle oldukça uzak ve abartılı ifadeler olduğu açıktır. Bu ifadeler, bir gazetecinin tarihsel olgularla ilgili yaptığı kişisel yorumlardır. Yayın sırasında sarf edilen bu ifadelerin yaptırıma konu edilmesi için burada tartışılması gereken husus, bu ifadelerin gerçek olup olmadığı değil, yayın ilkelerine aykırı olup olmadığı, demokratik toplumda kabul edilebilir olup olmadığıdır.
Bu bakımdan yayında sarf edilen ifadelerin doğru veya yanlış olması inceleme konusu olamayacağı, ifadenin toplumda infial uyandıracak kamu düzenini bozacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilmelidir. .Keza tarihsel olgular hakkında toplanan yargılar cezai müeyyideye tabi olmamalıdır.
Çoğunluğun yaptırıma ilişkin kararının özünü, yargı ve iktidar tarafından “Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması” olarak adlandırılan, kamuoyunda ise Gülen Cemaati olarak bilinen yapının İslamcı bir yapı olduğu dolayısıyla 15 Temmuz Darbe girişiminin İslamcılar tarafından yapıldığı şeklindeki yayın sırasındaki yorumlardır. Çoğunluğun ifadesinde de bu yapının İslam dini ile özdeşleştirilmesinin, İslam’a hakaret niteliğinde olduğu iddia edilmiştir.
O halde buradaki tartışma, Fethullah Gülen Cemaati’nin İslamcı bir yapı olup olmadığı konusundadır. Gülen Cemaati, 1960’lı yıllarda, o dönem cami müezzini olan Fetullah Gülen tarafından çeşitli tarikat ve cemaatlere verdiği vaazlar etrafında şekillenmiştir. Bu tarihten itibaren Gülen Cemaati en baştan itibaren dini bir yapılanma olarak faaliyet göstermiştir. Bu durum birçok mahkeme kararında da tespit edilmiş, örgüt bir dini yapılanma olarak kabul edilmiş ve mahkeme kararlarıyla sabit hale gelmiştir.
Öte yandan yayın sunucusundaki sözler, İslam dinini veya bu dine mensup bireyleri salt olarak dini mensubiyetleri nedeniyle hedef göstermemektedir. Merdan Yanardağ’ın ifadeleri, Siyasal İslam hareketine karşı söylenmiş sözlerdir. Siyasal İslam, İslam dininin toplumsal ve siyasal yaşama doğrudan müdahalesini gerekli gören bir politik ideoloji, siyasal bir fikir akımıdır ve siyasal her türlü eleştiriye açık olmalıdır.
Çoğunluğun kararı, Siyasal İslam’a ve siyasal islamcı hareketlere yönelik eleştirilerin, İslam dinini aşağılayıcı nitelikte olduğu gerekçesiyle ceza uygulanmasına yöneliktir. Böyle bir tutum, kategorik olarak Siyasal İslam’a yapılacak her türlü eleştirinin “dini aşağılama” olarak nitelendirilmesi yolunu açacaktır. BU DA hem siyasal bir görüşün hem de buna siyasal görüşle kendini özdeşleştirerek faaliyet gösteren tüm kişi ve kuruluşların eleştiriden muaf tutulması anlamına gelir.
Aslında çoğunluk kararı, bu vesileyle başta Gülen Cemaati olmak üzere Siyasal İslam’ı benimsemiş tüm örgütlere yönelik eleştirileri İslam eleştirisi olarak kabul ederek, Gülen Cemaati’ne bir koruma sağlamaktadır. Bir yandan toplumda çeşitli vesilelerle olumsuz etkiler yaratan, farklı toplumsal kesimlerde de kötü bir isimle anılan bir yapının Siyasal İslamcı olduğunu söylemek gayet olağan bir tespit olup, cezalandırılacak bir konu değildir.
Çoğunluğun asıl ceza verdiği ifadeler ise, AK Parti iktidarının Gülen Cemaati ile uzun bir süre boyunca ittifak içinde bulunduğunu ifade etmesidir. Bu da tarihî bir perspektifin ifadesidir. Bu durum Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da çeşitli defalar dile getirilmiştir.
Çoğunluğun bir diğer gerekçesi ise, söz konusu ifadelerin 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik gününe ilişkin yayın sırasında yapılmış olmasıdır. Çoğunluk kararında, yayının bu şanlı değeri milli bayram gibi kutlamaya bağlı olduğu yönündeki ifadenin, 15 Temmuz’u şehit aileleri ve gazileri incitici ve küçültücü nitelikte olduğu tespit edilmiştir.
Bir günün milli bayram olarak kutlanmasını eleştirmek, ifade özgürlüğü kapsamında siyasal bir fikir açıklaması çerçevesinde değerlendirilmelidir. Kaldı ki, Türkiye’de kimi zaman bazı günler milli bayram olarak kutlanmış, bir süre sonra bu kutlamadan vazgeçilmiştir. Örneğin, 1909 tarihli Kanun-ı Esasi’nin ikinci meşrutiyet ilan tarihinden itibaren 23 Temmuz günü “Milli Bayram” olarak kutlanmış, ancak bir süre sonra bu bayramın kutlanmasından vazgeçilmiştir. Aynı şekilde 27 Mayıs darbesinin ardından 27 Mayıs günü “Demokrasi ve Anayasa Bayramı” olarak kutlanmış, 1980 darbesinden sonra bu bayram da kaldırılmıştır.
Bu nedenle, milli bayramların ve resmi tatil günleri hakkında yapılan yayınların ceza verilmesini gerektirecek nitelikte modern demokratik toplumlarda kabul edilemez bir durum yarattığı açıktır.
Sonuç olarak
Çoğunluk, yayına konu olan yeni tarihi kanun ve düşüncelerin hem milli hem de manevi değerlere aykırılık gerekçesiyle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunundan hareketle idari para cezası verilmesini uygun bulmuş, ayrıca üçüncü defa yapılmış olması nedeniyle beş gün yayın durdurma cezası verilmiştir.
Yayın durdurma kararı, demokratik toplumda çok sesliliği, çoğulculuğu ve eleştirel düşünceyi açıkça baskı altına alan bir cezalandırmadır. Bu şekilde bir yayını susturmak, demokratik toplumda ve görsel / işitsel yayıncılık alanında yeni sorunlar yaratacaktır. Herhangi bir gerekçe sunulmadan üst sınırdan ceza verilmesi ve üst kurul’un takdir yetkisini keyfi biçimde kullanarak orantısız ağırlıkta yaptırım uygulaması özgür, serbest ve yaratıcı yayıncılığın önünde engel oluşturacaktır.
Ayrıca yaptırım kararında, “ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir” hükmünün tebligatta da hatırlatılmasına karar verilmesi, bu kuruluşun bundan sonra yapacağı yayınların içeriğini belirlemeye yönelik tehdit niteliğindedir.
Bu gerekçelerle çoğunluğun kararına katılmıyorum. 04.09.2025