İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 23.07.2025 tarihli ve 76 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 05.07.2025 tarihinde saat 22:00’da sunuculuğunu Namık Koçak'ın yaptığı "Çürüme" adlı program canlı olarak yayınlanmıştır. Mezkur programa ilişkin aşağıda deşifresi verilen ifadeler sebebiyle, 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrası (ç) bendinde yer alan; “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle, yayıncı hakkında idari yaptırım kararı alınması istenmiştir.
Söz konusu programa ilişkin ihlale konu bölümün deşifre metni ve tespitler aşağıda sunulmuştur:
(23:03:06) CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır: "Türkiye'nin her yerinde yargı demokrasiyi kuşatmış durumda. Yargı bir vesayet organı gibi çalışıyor artık. Tüm güçler ve erkler tek adamda birleşti. Bir parti devletiyle karşı karşıyayız. 86 milyonun iradesini bir avuç yargıç ayaklar altına alıyor. Evet darbe yapıyor... Ben soruyorum, ben soruyorum Antalya halkına. Türkiye'ye sesleniyorum. Gelin Türkiye'nin her yerinde meydanları dolduralım. Biz suç işlemiyoruz. Sokağı bırakmayacağız, sokağı asla bırakmayacağız... (Kalabalığın 'eylem' tezahüratları duyuluyor.)
(23:04:20) CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir BAŞARIR: "Son olarak Ankara'daki tek adama sesleniyoruz. Şu andaki Adalet Bakanı ve diğer bakanlara sesleniyoruz. Onurunuz varsa, cesaretiniz varsa, şerefiniz varsa gelin mücadelenizi bizle yapın. ... Bir kez daha söylüyorum, onuru, şerefi, haysiyeti varsa sandığı getirsin. Belediye başkanlarımızla uğraşmasın, hesabı bizle. Biz Ankara'dayız. Çık karşımıza Recep Tayyip ERDOĞAN. Yeter artık, yeter."
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun, 05.07.2025 tarihinde TELE 1 logosuyla yayınlanan “Çürüme” adlı programa ilişkin olarak, 6112 sayılı Kanun’un 8/1-ç maddesi kapsamında “insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygı” ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle verdiği idari yaptırım kararına katılmıyorum. Kararın hukuki temeli son derece zayıf olup, aynı zamanda ifade özgürlüğüne ölçüsüz ve gereksiz bir müdahale niteliği taşımaktadır.
Söz konusu program, güncel siyasal gelişmelerin, özellikle de CHP’li belediye başkanlarına yönelik gözaltı ve tutuklama süreçlerinin tartışıldığı, kamu yararı taşıyan bir haber-yorum yayın akışı içinde gerçekleşmiştir. Yayında, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında verilen tutuklama kararına dair siyasi eleştirileri canlı olarak ekrana getirilmiştir.
Ali Mahir Başarır’ın sözleri, siyasi iktidara ve özellikle Cumhurbaşkanına yönelik sert bir eleştiri niteliği taşımaktadır.
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre, kamu gücünü kullanan siyasetçiler, görevleri gereği daha geniş bir eleştiri sınırına katlanmak zorundadır.
Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerlidir ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturulması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 38).
İfade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder, [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
Anayasa Mahkemesi siyasi ifadelerle ilgili olarak AİHM’in yaklaşımını izlemektedir. Mahkemeye göre, sağlıklı bir demokrasi bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AYM, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 66; Tansel Çölaşan Kararı, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 66; Ergün Poyraz (2) Kararı, B. No: 2013/8503, 27/1/2015, § 69). Bu doğrultuda siyasetçilere yönelik eleştirilerin de kabul edilebilir sınırları, diğer kişilere yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir ve bir siyasetçi diğer kişilerden farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek halkın ve aynı zamanda diğer siyasetçilerin denetimine açtığı için daha geniş hoşgörü göstermek zorundadır (AYM, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 67; Ali Rıza Üçer (2) Kararı, B. No: 2013/8598, 2/7/2015, § 56; Tansel Çölaşan Kararı, B. No 2014/6128, 7/7/2015, § 67; Ergün Poyraz (2) Kararı, B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 70). Basın özgürlüğü, sadece zararsız veya önemsiz görülen bilgilerin değil, aynı zamanda şok edici, rahatsız edici veya kışkırtıcı bilgilerin de ifade edilmesini kapsar (Lingens/Avusturya, B. No:9815/82, 8/7/1986, § 41).
6112 sayılı Kanun’un 8/1-ç maddesi, kişi veya kurumları “eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira” niteliğindeki ifadelerden korumayı amaçlamaktadır. RTÜK ve yargı içtihatlarında bu maddenin uygulanabilmesi için, hedef alınan kişi veya kurumun özel hayatına yönelik bir saldırı bulunması, somut, asılsız ve ispatlanamaz bir olgu isnadı yapılması ve ifadelerin sırf kişilik onurunu zedelemeyi amaçlayan, kamu yararına hizmet etmeyen nitelikte olması gerekmektedir. Mevcut olayda ise kullanılan ifadeler, güncel politik tartışma çerçevesinde, kamu yararı taşıyan bir konuda ve görev başındaki bir siyasetçiye yönelik olup özel hayat alanına girmemektedir.
Kararın, programda yapılan canlı bağlantı sırasında dile getirilen ifadeler nedeniyle verilmiş olması, hem hukuki dayanağını zayıflatmakta hem de ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale niteliği taşımaktadır. Canlı yayın bağlantılarında konuşmacının beyanlarının anlık ve spontane olması, yayıncı kuruluşun ön denetim imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, bağlamdan koparılarak değerlendirme yapılması yerine, ifade özgürlüğü ve basın sorumluluğu dengesinin gözetilmesi gerekir.
Kamu görevlileri, özellikle de en üst yürütme makamında bulunan Cumhurbaşkanı, demokratik rejimlerde en yoğun eleştirilere maruz kalabilir. AİHM kararlarında, sert, rahatsız edici ve hatta kırıcı ifadeler dahi siyasi tartışma bağlamında korunmuştur. Başarır’ın sözleri, ağır bir siyasi eleştiri ve meydan okuma niteliğinde olup, doğrudan özel hayata saldırı veya temelsiz iftira içermemektedir.
Kararın, programda yapılan canlı bağlantı sırasında dile getirilen ifadeler nedeniyle verilmiş olması, hem hukuki dayanağını zayıflatmakta hem de ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale niteliği taşımaktadır. Canlı yayın bağlantılarında konuşmacının beyanlarının anlık ve spontane olması, yayıncı kuruluşun ön denetim imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, bağlamdan koparılarak değerlendirme yapılması yerine, ifade özgürlüğü ve basın sorumluluğu dengesinin gözetilmesi gerekir.
Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler yalnızca kanunla ve ölçülü biçimde sınırlandırılabilir. Başarır’ın açıklamaları, tarihsel-politik bir değerlendirme niteliğinde olup kamu yararına ilişkin siyasal bir tartışma kapsamında değerlendirilmelidir. Ayrıca bu açıklamalar, kamu düzenine somut bir tehdit oluşturmayan, barışçıl bir ifade mahiyetindedir. Bu nedenle, %3 oranında idari para cezası gibi ağır bir yaptırım, “demokratik toplumda gerekli” olma şartını karşılamamaktadır.
Programda dile getirilen sözler, demokratik toplumun olmazsa olmazı olan siyasal çoğulculuk ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık veya özel hayatın gizliliğine saldırı niteliği taşımadığı gibi, siyasi tartışmanın doğal sınırlarını aşmamaktadır. Bu sebeple yalnızca 8/1-ç maddesine dayanılarak uygulanan yaptırımı hukuken hatalı, ölçüsüz ve ifade özgürlüğü ile bağdaşmaz bulduğumdan, karara muhalefet ediyorum. 28.08.2025