1. Giriş ve Genel Çerçeve
Üst Kurul çoğunluğu tarafından verilen bu karar, 10.02.2025 tarihinde TELE 1’de yayınlanan “Ana Haber Bülteni” programındaki Sinan Ateş cinayetine ilişkin haberde, masumiyet karinesinin ihlal edildiği gerekçesiyle üst sınırdan idari para cezası verilmesini öngörmektedir.
Ancak inceleme, söz konusu haberin kaynağının Anka Haber Ajansı tarafından servis edilen ve doğrudan yargı dosyasına giren görüntüler ve dilekçeler olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla yayınlanan içerik, görünür gerçekliğe dayalıdır, kamu yararı açıktır ve basın özgürlüğünün kapsamı içindedir.
Demokratik toplumlarda basın, yalnızca bilgilendirme işlevi görmez; aynı zamanda kamu otoritelerinin hesap verebilirliğini sağlayan “kamusal gözetleyici”dir (watchdog). Böylesi ağır ve siyasi nitelikli bir suikasta dair gelişmelerin aktarılması, ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının özüdür.
2. İfade Özgürlüğünün Demokratik Toplumdaki Konumu
Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri ile güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğü, yalnızca toplumun hoşuna giden görüşler için değil; rahatsız eden, şoke eden ve hatta sarsıcı bilgiler için de geçerlidir (AİHM, Handyside/Birleşik Krallık, 1976).
AYM de birçok kararında (Bekir Coşkun, §51; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 07.07.2015) ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olması gerektiğini belirtmiştir. Üst Kurulun bu kararı, ölçülülük ve zorunluluk testini karşılamamaktadır.
3. Haberin Kaynağı ve Görünür Gerçeklik
Somut olayda, TELE 1’in yayınladığı içerik:
- Yargı dosyasına giren Etlik Şehir Hastanesi kamera kayıtları,
- Sinan Ateş ailesi avukatlarının takipsizlik kararının kaldırılması için sunduğu dilekçe,
- Ayşe Ateş’in sosyal medya paylaşımıdır.
Danıştay 13. Dairesi’nin 08.03.2023 tarihli kararı (E:2022/458, K:2023/1067) bu konuda yol göstericidir. Kararda, “iddiaya göre” gibi ifadeler kullanılarak aktarılan, görünür gerçekliğe dayalı haberlerin masumiyet karinesini ihlal etmediği, ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Aynı şekilde, Ankara 11. İdare Mahkemesi ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. Dairesi, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın şikâyeti üzerine daha önce verilen RTÜK yaptırımlarını iptal ederek, görünür gerçekliğe dayalı, kamusal yararı bulunan haberlerde ihlal olmadığını tespit etmiştir.
Bu içtihatlara rağmen TELE 1 hakkında yeniden “üst sınırdan” ceza verilmesi, çelişkili ve keyfi bir uygulama görüntüsü doğurmaktadır.
4. Masumiyet Karinesi ve Haberde Kullanılan Dil
Masumiyet karinesi, elbette korunması gereken bir ilkedir. Ancak burada önemli olan, yayıncı kuruluşun doğrudan suç isnadı yapıp yapmadığıdır.
Haberde kullanılan ifadeler açıkça “iddia” nitelikli olup, avukatların dilekçesine dayanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Jersild/Danimarka (1994) kararında, gazetecilerin üçüncü kişilerin açıklamalarını aktarmalarının, otomatik olarak hakaret veya suç isnadı anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir.
Nitekim, haberde Ahmet Yiğit Yıldırım doğrudan suçlu ilan edilmemekte, avukatların yargıya sunduğu dilekçedeki ifadeler kamu yararı kapsamında aktarılmaktadır.
5. Ölçülülük ve Caydırıcı Etki
Anayasa Mahkemesi’nin Özgür Boğatekin (B. No: 2020/23730, 14.06.2023) kararında açıkça belirtildiği üzere, gazeteciler söylenti ve iddiaları da gündeme taşıyabilir; bu, demokratik toplumda cezalandırılamaz. Üst Kurulun TELE 1’e sürekli ve yüksek oranlı yaptırımlar uygulaması, basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı etki yaratmaktadır. Bu durum, ifade özgürlüğünün özüyle bağdaşmaz.
Ayrıca 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinde düzenlenen “cevap ve düzeltme hakkı” gibi daha hafif araçlar mevcutken, doğrudan ağır idari para cezasına başvurmak, orantısız ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırıdır.
6. Uluslararası Standartlar
- AİHM, Lingens/Avusturya (1986) kararında, siyasetçilere yönelik eleştirilerin sınırının daha geniş olduğunu, onların kamuoyu denetimine açık olduğunu vurgulamıştır.
- Özgür Radyo/Türkiye (2006) ve Erdoğdu-İnce/Türkiye (1999) kararlarında, medya özgürlüğünün daraltılmasının, kamu yararına ilişkin tartışmaları zayıflattığı ifade edilmiştir.
- Anayasa Mahkemesi, Ergün Poyraz (2) kararında, siyasetçilerin sert ve hatta incitici eleştirilere katlanmak zorunda olduğunu teyit etmiştir.
Bu içtihatlar ışığında, TELE 1 yayınının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ve cezalandırılmaması gerektiği açıktır.
7. Sonuç ve Değerlendirme
Üst Kurul çoğunluğu, masumiyet karinesi gerekçesiyle en ağır para cezasını vermiştir. Oysa:
- Yayın görünür gerçekliğe dayalıdır.
- Haberde doğrudan suç isnadı yoktur.
- Kamu yararı açıktır.
- Daha hafif müdahale araçları (cevap ve düzeltme hakkı) mevcuttur.
- İçtihatlar bu tür yayınların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını göstermektedir.
Dolayısıyla bu karar, orantısız, ölçüsüz ve ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale niteliğindedir.
SONUÇ
Tüm bu gerekçelerle, TELE 1’e üst sınırdan idari para cezası uygulanmasını öngören 19.02.2025 tarihli 19 no.lu karara katılmıyorum.
Bu karar, basın özgürlüğünü zedelemekte, kamuoyunun haber alma hakkına ölçüsüz biçimde müdahale etmekte ve demokratik toplumun gereklerine aykırı düşmektedir.Karara karşı oy kullanıyorum. 27.08.2025