İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 28.01.2025 tarih ve 10 sayılı yazısına konu SZC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 21.01.2025 tarihinde saat 18:59’da yayınlanan "Fatih Portakal ile Ana Haber" adlı haber programı yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Sunucu tarafından; “Düşünsenize yani bir parti başkanını alabiliyorlar. Bir parti başkanını işte hazır aldık bir başka suç da isnat edelim diyebiliyorlar. Arkadaşlar hepimiz güvencesiziz. Hiçbirimizin güvencesi yok. İktidara yakınsan hiçbir şey başına gelmez. İktidar aleyhinde konuşuyorsan, ister gazeteci ol ister siyasetçi ol, alınabilirsin. Senin başına her şey gelebilir. Tenhalarda bile öldürülebilirsin. Tenhalarda bile öldürülebilirsin. Bunu geçtiğimiz zamanlarda biliyorsunuz, bir parti başkanı söylemişti, tenhalarda kelimesi. Bu kadar korunaksız, bu kadar çaresiziz aslında. Ama o çaresizlikten biz gücümüzü alıyoruz. Asla diz çöktüremezsiniz, çöktüremeyeceksiniz de zaten. İstediğiniz kadar yasak getirin, istediğiniz kadar ne bileyim alın götürün, ifadesini alın, onu yapın, bunu yapın olsun. Eninde sonunda bu devran dönecek, eninde sonunda o korkuları o korkularla karşı karşıya kalacaksınız. Çünkü bu insanlar direnmeye devam edecekler. Bunu yaptığınız müddetçe, bu yasakları uyguladığınız müddetçe, bu şekilde insanlara muhalif görüşteki insanlara bu muameleleri yaptığınız sürece, bu insanlar bunu unutmayacaklar. Bu insanlar direnmeye devam edecekler. Sonuna kadar direnmeye devam edecekler. Adaletsizlik neredeyse orada direnmeye devam edecekler ve sizi gerçekten vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum. O kadar, diyecek çok da fazla bir sözüm yok aslında.” şeklinde ifadelere yer verilmesi nedeniyle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle “oy çokluğuyla” verilen yaptırım kararına karşı oy kullandım.
KARŞI OY KULLANMA GEREKÇELERİM:
1. Giriş: Kararın Anayasal Temel Haklarla Çelişkisi
Basın özgürlüğü, yalnızca kamuoyuna bilgi verme işleviyle sınırlı bir hak değildir. Aynı zamanda demokratik toplumlarda iktidarların denetlenmesini sağlayan temel araçlardan biridir. 6112 sayılı Kanun’un amacı da basın ve ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkını güvence altına almaktır.
Sunucu Fatih Portakal’ın, bir siyasi parti genel başkanının gözaltına alınıp ardından başka bir suç isnadıyla tutuklanmasını değerlendirdiği sözleri; iktidar politikalarına eleştiri niteliğinde olup, ifade özgürlüğü kapsamında korunmalıdır. Programda sarf edilen ifadeler kışkırtıcı, rahatsız edici ya da sert olabilir; ancak bu durum, demokratik toplum düzeninde cezalandırmanın değil, ifade özgürlüğünün sınırlarını göstermektedir.
2. Olgusal Temel ve Bağlam: Görünür Gerçeklik Vardır
Fatih Portakal’ın sözleri bağlamından koparılamaz. Konuşma, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın farklı suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklanması sonrasında yapılmıştır. Bu olay hem kamuoyu gündeminde geniş yer bulmuş hem de muhalefet liderlerinin açıklamalarıyla haberleştirilmiştir.
Yayında somut kişi ya da kurumlara yönelik doğrudan bir hakaret ya da iftira bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 14.06.2023 tarihli Özgür Boğatekin kararında da belirtildiği gibi, gazetecilerin “iddiaları dile getirme yükümlülüğü”, savcılıkla karıştırılamaz. Olgusal temel varsa, değer yargısı cezalandırılmamalıdır.
3. Orantısızlık ve Keyfilik Sorunu
Üst Kurulun, eleştirel ifadeler nedeniyle üst sınırdan idari yaptırım uygulaması, orantılılık ilkesine aykırıdır. Bu tür cezalar, ifade özgürlüğünü bastırıcı ve caydırıcı bir etki doğurur. Anayasa Mahkemesi’nin, Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri kararında da vurgulandığı gibi, devlet ve kamu otoritelerine yönelik eleştirinin sınırları, bireylere yönelik olanlara kıyasla çok daha geniştir.
Ayrıca, SZC logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşun son iki yılda 11 kez idari yaptırıma uğraması (yaklaşık 7.6 milyon TL), eleştiri sınırının keyfi şekilde yorumlandığı algısını güçlendirmektedir. Bu durum, hem yayıncının hem de kamuoyunun özgürlük alanını daraltmakta, RTÜK’ün tarafsızlığına gölge düşürmektedir.
4. Ulusal ve Uluslararası İçtihatlar Işığında Değerlendirme
Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, benzer içerikteki birçok kararda; eleştirel, rahatsız edici ve hatta abartılı söylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını açıkça belirtmiştir.
Örneğin;
· Danıştay 13. Daire’nin, RTÜK’ün 15.12.2021 tarihli Halk TV kararını iptal eden 2023/3773 K. sayılı kararı,
· AYM’nin “Ali Suat Ertosun”, “Ayşe Çelik”, “Bekir Coşkun” kararları,
· AİHM’nin Handyside/Birleşik Krallık (1976) ve Dalban/Romanya (1999) kararları;
ifade özgürlüğünün sadece toplumca kabul gören düşünceler için değil, “rahatsız edici” ve “incitici” düşünceler için de geçerli olduğunu açıkça vurgulamıştır.
5. Sonuç ve Değerlendirme
Fatih Portakal’ın değerlendirmeleri, hukuki güvenlik, adalet talebi ve yurttaşın korunma ihtiyacına dair kamu yararına yönelik ifadelerdir. Bu tür değerlendirmeler, gazeteciliğin doğasında yer alır. Görünür gerçekliğe dayalı, bağlamdan kopuk olmayan, kişisel haklara doğrudan saldırı içermeyen bu sözlerin cezalandırılması; hukuki değil, siyasidir.
· Bu ifadelerin 6112 sayılı Kanun’un 8/1-ç bendine aykırılığı bulunmamaktadır.
· Verilen yaptırım, ölçüsüz, hakkaniyetsiz ve demokratik toplum gereklerine aykırıdır.
· Üst Kurul’un bu tür kararları, sadece bir yayıncıyı değil, tüm toplumu susturma riski taşır.
Bu gerekçelerle söz konusu karara katılmıyor, karşı oy kullanıyorum.