İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 29.01.2025 tarih ve 15 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24.01.2025 tarihinde saat 17:59’da yayınlanan "Murat Taylan ile Ana Haber" adlı haber bülteni yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Sunucu tarafından ; “…bu bilirkişi raporunu yok saymaya dönük, kendisine dokunduğu için iktidarın Adalet Bakanı eliyle korsan olarak tanımlandığı bir bilirkişi raporu inkârıyla bilirkişinin bu davadan, bu dosyadan el çektirilmesiyle karşı karşıyayız…Birileri diyebilir ki adamlar kendi kendilerine gelin güvey olmuşlar, aslında Cumhuriyet Başsavcılığı herhangi bir görevlendirme yapmadığı hâlde böyle yazmışlar. Onlar böyle yazdı diye görevlendirilmiş mi oluyor?...‘suçluluk telaşı içinde sorumluluktan kaçma çabası’ olarak tanımladığımızda asıl suçluluk telaşında kimin olduğu, kimin sorumluları kamuoyundan kaçırmaya çalıştığı başka bir tartışma konusu olur...Hangisini beğenmedin Sayın Bakan? Bunlar değil de sorumlu kim? Tanju Özcan sizi tek başına kurtarır mı? Yani Bolu Kartalkaya mevkiinde kendi yetki alanında olmamasına rağmen ‘Tanju Özcan dışında hiçbir sorumlu yoktur.’ diye hazırlanacak bir bilirkişi raporu çıkartabilir misiniz gerçekten? ‘Hesap soracağız, hesap soracağız.’ diyorsunuz da manşeti de öyle yaptık, hesap soracak, anladığımız kadarıyla, uygun kişiler arıyorsunuz?” şeklinde ifadeler kullanılması nedeniyle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan; "Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe kimse suçlu ilan edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz." ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle “oy çokluğuyla” verilen yaptırım kararına karşı oy kullandım.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Çağdaş demokrasilerde basın ve ifade özgürlüğü, sadece bireylerin değil, toplumun tüm kesimlerinin haber alma ve kanaat oluşturma hakkının teminatıdır. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar, kamunun denetim gücünü destekleyen bir işleve sahiptir. Bu sebeple, bu kuruluşlara yönelik idari yaptırımların, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde ölçülü, meşru ve hukuki temellere dayalı olması gerekir.
TELE1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 24.01.2025 tarihinde yayınlanan “Murat Taylan ile Ana Haber” programında kullanılan ifadelerin, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendine aykırılık oluşturduğu iddiasıyla üst sınırdan idari yaptırım uygulanması, ifade ve basın özgürlüğüne açık bir müdahale niteliğindedir.
1. Yayın İçeriğinin Bağlamı
Programda sunucu tarafından kullanılan ifadelerin bağlamında, Bolu Kartalkaya’daki büyük bir yangın felaketinin ardından hazırlanan bilirkişi ön raporu ve bu rapora dair Adalet Bakanı’nın sosyal medya açıklamaları ele alınmaktadır. Tartışmalar, olayın ağırlığı ve kamuoyunun bilgi edinme hakkı göz önüne alındığında doğal, gerekli ve meşrudur. Sunucu tarafından sarf edilen sözlerin açık hedefi, Adalet Bakanı’nın kamuoyuna yönelik tutumu ve açıklamalarıdır. Yayında, yargılama süreci altındaki kişilere yönelik doğrudan bir suç isnadı ya da masumiyet karinesini zedeleyici ifade bulunmamaktadır.
2. Eleştiri Sınırları İçinde Kalan Yayın
Sunucu Taylan’ın değerlendirmeleri, görünür gerçekliğe dayalıdır ve doğrudan olgulara dayanan kamu yararı içeren eleştirel bir değerlendirme niteliğindedir. Anayasa Mahkemesi’nin 2020/23730 sayılı Özgür Boğatekin kararında belirtildiği gibi, kamu görevlileri ve kamusal işlev gören kişilere yöneltilen eleştiriler, demokratik toplum düzeninde cezalandırılabilir nitelikte değildir. Aksine, bu tür açıklamalar demokratik tartışmanın ayrılmaz parçası olarak korunmalıdır.
3. Danıştay Kararları ile Çelişki
Danıştay 13. Dairesi’nin 08.03.2023 tarihli (E:2022/458, K:2023/1067) ve benzeri kararlarında, “görünür gerçekliğe uygun, kamu yararı taşıyan ve eleştiri sınırlarında kalan yayınların” yaptırıma tabi tutulamayacağı açıkça belirtilmiştir. TELE1’e yönelik bu yaptırım kararı, Danıştay içtihatları ile çelişmektedir.
4. İfade Özgürlüğüne Aşırı Müdahale
Anayasa’nın 25., 26. ve 28. maddeleri; Basın Kanunu’nun 3. maddesi; AİHS’in 10. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Handyside/Birleşik Krallık ve Dalban/Romanya kararlarında belirtildiği üzere, gazetecilerin eleştirel değer yargılarına ifade özgürlüğü kapsamında yer verilmelidir. Bu bağlamda, kullanılan ifadelerin sert olması bu özgürlüğün sınırlarını aşmaz.
5. Yaptırımda Ölçülülük İlkesine Aykırılık
Üst Kurul kararının üst sınırdan verilmesi, yaptırımda ölçülülük ilkesinin ihlali anlamına gelir. Üstelik TELE1’e daha önce çok sayıda yaptırım uygulanmış olması, Kurul’un tarafsızlığına ve eşitlik ilkesine gölge düşürmektedir. Bu uygulama, cezalandırıcı bir yaklaşımın süreklilik kazandığını ve basın özgürlüğünü baskı altına alma riskini ortaya koymaktadır.
6. AİHM ve AYM İçtihatlarıyla Uyuşmazlık
Gerek AİHM’in ifade özgürlüğünü koruyan içtihatları gerekse Anayasa Mahkemesi'nin “Demokratik toplumda cezalandırmanın son çare olması gerektiği” yönündeki ilkeleri (Tansel Çölaşan, Bekir Coşkun, Mehmet Ali Aydın kararları) dikkate alındığında, bu yaptırım kararı demokratik bir hukuk devletiyle bağdaşmamaktadır.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen gerekçelerle;
- Yayının kamu yararı taşıyan, görünür gerçekliğe dayanan ve olgusal temeli bulunan eleştirel değerlendirmeler içermesi,
- Hedefin soruşturma altındaki kişiler değil, Adalet Bakanı’nın siyasi pozisyonu ve söylemleri olması,
- Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM içtihatlarında ifade özgürlüğünün geniş yorumlanması gerektiği yönündeki açık kriterler,
- Üst Kurul’un uyguladığı yaptırımın orantısız ve taraflı bir müdahale niteliği taşıması nedenleriyle;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin ihlal edilmediğini düşündüğüm için, yapılan yaptırım uygulamasına karşı oy kullanıyorum.