İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 29.01.2025 tarih ve 17 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 27.01.2025 tarihinde saat 11:23’te yayınlanan "Neden Sonuç" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Moderatörlüğünü Seda Selek'in yaptığı, Mehmet Tezkan, İbrahim Kahveci ve Barış Terkoğlu'nun konuk olarak katıldığı "Neden Sonuç" adlı programda geçen diyaloglarda; “Turbun büyüğü isimli basın toplantısında turbun büyüğünün CHP'li belediyelere özel, Ekrem İmamoğlu'na özel bir bilirkişi olduğu ortaya çıktı. Satılmış Büyükcanayakın ismiyle ilgili zaten imalı bir gönderme yaptı Ekrem İmamoğlu. Soyadı Büyükcanayakın. İlginç bir isim. Kendisi ne kadar cana yakın ya da kime yakın… Ya ne kadar cana yakın bilinmez. Ama kime yakın ortada…” şeklindeki ifadelerin ve Bilirkişi S.B. ile yapılan telefon görüşmesinin yayınlanmasının; 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "...,özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle “oy çokluğuyla” alınan karara karşı oy kullandım.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Programda geçen eleştirel söylemler ve kamuya açık bir bilirkişiyle yapılan telefon görüşmesinin yayınlanması, kanaatimce anayasal güvence altındaki ifade ve basın özgürlüğü sınırları içinde değerlendirilmelidir. Aşağıda sunduğum gerekçeler çerçevesinde, verilen yaptırımı hukuki yönden sakıncalı, orantısız ve ifade özgürlüğünü zedeleyici nitelikte buluyor, karara karşı oy veriyorum.
1. Eleştiri, İfade Özgürlüğünün Temelidir
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü güvence altına alırken; 28. maddesi basının sansürlenemeyeceğini açıkça hüküm altına alır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesi de ifade özgürlüğünün yalnızca “hoşa giden” fikirler için değil, “rahatsız edici, kışkırtıcı ve eleştirel” söylemler için de geçerli olduğunu belirtir.
AİHM’in yerleşik içtihadına göre, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü, kamu görevlileri dahil herkesin eleştiriye açık olmasını zorunlu kılar (Lingens v. Avusturya, Thorgeirson v. İzlanda).
2. Kamu Görevi İfa Eden Bilirkişilerin Eleştiriye Açıklığı
Programda tartışma konusu edilen kişi, bir kamu bilirkişisidir. Yargı süreçlerinde aktif rol alması ve hakkında kamusal tartışmalar yürütülmesi, kendisini doğal olarak kamusal denetime açık hale getirmiştir.
Bu kişiyle yapılan ve kamuoyunun ilgisini çeken telefon görüşmesinin, rıza alınmaksızın yayınlanması özel hayatın gizliliği kapsamında değil; kamusal denetime tabi, kamusal sorumluluk taşıyan bir görevlendirmeye ilişkin bir iletişimin aktarılması olarak değerlendirilmelidir.
Ayrıca, telefon görüşmesinde kendisine açıkça söz hakkı tanınmış; yanıtları sansürlenmeden verilmiştir. Bu durum, yayının tek yanlı ya da kötü niyetli bir çerçevede sunulmadığını göstermektedir.
3. Basın Özgürlüğü, Kamu Yararının Teminatıdır
Basının temel görevi, kamuoyunu bilgilendirmek ve halkın haber alma hakkını temin etmektir. Bahse konu programda ele alınan tartışmalar, bir siyasi partinin büyükşehir belediye başkanına yönelik süren bir yargı süreciyle doğrudan bağlantılıdır. Bu bağlamda, bilirkişi isminin ve görev ilişkisinin haberleştirilmesi kamu yararına yönelik meşru bir amaca hizmet etmektedir.
AİHM, Fressoz ve Roire v. Fransa kararında, kamu yararı içeren belgelerin ve bilgilerin yayımlanmasının cezalandırılmasının, ifade özgürlüğü açısından ağır sonuçlar doğuracağını ifade etmiştir.
4. Orantısız Yaptırımlar, Oto-sansürü Besler
İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli” ve “orantılı” olması zorunludur. Üst Kurulun verdiği %3 oranındaki idari para cezası, en üst düzey yaptırım olup, herhangi bir uyarı veya daha düşük seviyeden bir müdahale tercih edilmeden doğrudan verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin Zaman Gazetesi ve Cihan Haber Ajansı kararında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler ancak orantılılık ve gereklilik kriterleri sağlandığında hukuka uygunluk kazanır.
5. Güvenilir Gazeteciliğe Müdahale, Toplumsal Bilgi Hakkını Zedeler
Medya mensuplarının, siyasi iktidarın doğrudan ya da dolaylı etkisi altında olmayan bilgileri kamuoyuyla paylaşması, demokratik denetimin güvencesidir. Özellikle muhalif medya organlarının, yargı süreçlerine ilişkin şeffaflık çağrısı yaptığı yayınlar, medya çoğulculuğunun gereği olarak desteklenmelidir.
RTÜK’ün düzenleme ve denetleme görevini yürütürken; Anayasa’nın 2. maddesinde tanımlanan hukuk devleti ve çoğulcu demokrasi ilkelerine uygun davranması gerekir. Aksi halde, eleştirel yayıncılığın cezalandırılması, halkın bilgi alma hakkını zayıflatmakla kalmaz; aynı zamanda medyada oto-sansür mekanizmalarının yaygınlaşmasına neden olur.
SONUÇ
Basın özgürlüğü, kişi haklarına saldırı kastı taşımayan; fakat eleştirel ve sorgulayıcı yayınları da kapsar. HALK TV’ye uygulanan yaptırım, ifade özgürlüğü ilkesi, ölçülülük, kamu yararı ve anayasal denge açısından ağır, caydırıcı ve hukuka aykırı bir müdahale niteliğindedir.
Bu nedenle karara katılmıyor, karşı oy kullanıyor ve Üst Kurulun ifade özgürlüğüne dair kararlarında çoğulculuk ve hukuka uygunluk ilkesini daha titizlikle gözetmesini temenni ediyorum.