İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 20.03.2025 tarih ve 34 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 19.03.2025 tarihinde saat 16:11’de yayınladığı "Habere Doğru" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 19.03.2025 tarihinde saat 16:11’de canlı olarak yayınlanan moderatörlüğünü Zeynel Lüle'nin yaptığı gündemden haberlerin yer aldığı, dinî, tarihi, siyasi vb. konuların ele alındığı "Habere Doğru" adlı programda, "...Biraz önce Şişli Belediye Başkanı ile alakalı görüntüleri izledim. Bu bir itibarsızlaştırmadır yani. Bir tane kolluk görevlisi, onlara bir lafım yok, talimat veren oradaki savcıdır, biraz önce ifade ettiğim. Diyor ki 'onu götürürken' diyor 'mutlaka koluna gir', çünkü toplumda bir itibarsızlaştırma yapılmalı. Muhtemelen Sayın İmamoğlu ile alakalı da 3-4 gün sonra veya 2-3 gün sonra muhtemelen böyle bir görüntü izleyebiliriz. Yani amaç diyor ki 'Benim koltuğumu ellemeyeceksin, bana biat edeceksin.' diyor adam ya. Adam diyor ki ya 'Benim koltuğuma falan göz dikmeyeceksin.' diyor...Görülüyor ki doktor işlemi yapılmamış yani hastaneye götürülmemiş, avukat almadan işlemler yapılmış. Bu ne demektir? Diyorlar ki 'Efendim biz daha önceden karar verdik.' ve görülüyor ki biraz önce buraya gelmeden evvel yandaş basına da baktım. Muhtemelen ilgili Savcı tarafından kendi siyasi düşüncesine uygun yandaş basına da muhtemelen ilginç ilginç kirli bilgiler servis edilecektir....Gözaltı yöntemleri yanlış, gözaltındaki uygulamaya ilişkin yöntemler yanlış. Muhtemelen ne olduğunu da size söyleyeyim bu 4 günle alakalı. Çünkü daha önce Ahmet Özer ile de konuştum bizim Rıza Akpolat'la görüştüm. Ne yapıyorlar? 4 gün mü? Çünkü genelde polis ifadelerini vermiyor, susma hakkını kullanıyorlar. Doğru olan da odur çünkü savcılığa ifade verecek. Savcılıkta da bekletiyorlar. Hiçbir şey sormuyor. Mesela sabah 9.00'da mı geldi, akşam 9.00'da mı bitecek süre. Hiç almıyorlar, aşağıda şeyde bekletiyor, nezarette bekletiyor. Yani o aslında bir fiili işkencedir. Geliyor, yarım saat içerisinde zaten kes kopyala yapıştır, diyor karar verilmiştir. Siz ne derseniz deyin. Mesela dün tutukluk süresi ile ilgili Ümit Özdağ ile alakalı bir gazete manşet atmış. Ümit Özdağ ile alakalı yeni bir karar. Ya ne yeni kararı ya. Karar marar diye bir şey yok ya. Onlar normal kes kopyala yapıştır yapıyorlar, kes kopyala yapıştır. Hâkimin tahliye edecek iradesi yoktur Türkiye'de…Talimat alanın iradesi yoktur ya. İradesini satmıştır saraya. Saray diyor ki şunu şöyle yapacaksın bunu böyle yapacaksın." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokratik hukuk devleti, tartışma ve uzlaşma süreçlerini canlı tutarak özgürlükler ve kurallar arasında denge oluşturmaktadır. Rejimin bu dengeyi sağlamadaki en önemli araçlarından biri hukukun üstünlüğü ilkesidir. Bu ilke temelinde devletin (yasama, yürütme, yargı) bütün eylem ve işlemlerinde hukukla bağlı olmasını ifade eder.
Hukukun üstünlüğü ilkesi için yargı bağımsızlığı önemli bir rol oynar. Ayrıca, yargı bağımsızlığı toplumdaki adalet duygusunun olumlu yönde gelişmesine de katkı sunar. Yargı bağımsızlığının esasını ise hâkimlerin öznel bağımsızlığı oluşturur. Bu bağımsızlık, hâkimlerin kanunla düzenlenen istisnai haller dışında hiç bir şekilde görevden alınamamaları, rızaları olmaksızın yerlerinin değiştirilmemesi, emekliye ayrılmamaları ve mali haklarından mahrum bırakılmamalarını ifade eder. Hâkimler, ancak bu özel bağımsızlık koşulları sağlandığında kararlarında adaleti tesis edebilirler.
Öte taraftan, düşünmek insana özgü bir kavramdır ve bu eylem sonucunda sürecin ürünü olarak da düşünce ortaya çıkmaktadır. Bireylerin ortaya koyduğu düşünceleri baskı altına alınmadan özgürce ifade edebilmesi, ifade özgürlüğü kavramının temelini oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, siyasal, sosyal, hukuki, ticari vb. hangi alanda olursa olsun her türlü düşünceyi çeşitli yollarla başkalarına anlatabilme, yayabilme ve onları ikna edebilmeyi kapsamaktadır. İfade özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü bağlamında, eleştiri sınırları aşılmadan gerçekliğin farklı inşalarının kamuoyuyla paylaşılması demokratik toplumun gereğidir. Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Medya organlarının günümüzde toplum üzerinde oldukça etkili olup kamuoyu oluşumunda pay sahibi hâline gelmesi, medya hizmet sağlayıcılarının dikkat etmesi gereken sorumlu yayıncılık anlayışı ve öz denetim ilkesini de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda medya kuruluşları için rehber niteliğinde olan yayın etiği, medya hizmet sağlayıcı kuruluşları toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları hususunda uyarır. Muhakkak ki medya mensuplarının siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken eleştiriye maruz kalan kişi veya kurumların hak ve itibarlarının da gözetilmesi gerekmektedir. Şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, hukuk ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bu, toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karşın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No 1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; toplumu temsil eden bir milletvekilinin belirli bir meslek grubunu ve Türk adalet sistemini hedef alarak ulusal bir kanalda yaptığı konuşmalar ile ifade özgürlüğünün boyutunun aşıldığı, mezkur ifadelerle hâkimler ve yargı sistemi topyekûn zan altında bırakılarak tarafsızlıklarının sorgulandığı, dolayısıyla söz konusu ifadelerin toplumdaki adalet duygusunu aşındırıcı özellikleri ile hukukun üstünlüğü ve adalet esasına aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Şubat 2025 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 2.300.000,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2025 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 195.543,00 (yüzdoksanbeşbinbeşyüzkırküç) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.