İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 14.01.2025 tarih ve 6 sayılı yazısına konu, FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 25.12.2024 ve 01.01.2025 tarihlerinde saat 18:00’de yayınladığı "Can Ataklı ile Ana Haber" isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta yayınlanan, sunuculuğunu Can Ataklı’nın yaptığı, "Can Ataklı ile Ana Haber" adlı programda sunucu tarafından 25.12.2024 tarihli yayınında; “…hani hepimizi salak zannettikleri için ya da salak yerine koydukları için rakam konuşmadık, Allah cezanızı versin ne konuştunuz lan o zaman…Hepimize salak muamelesi yapıyorlar ya…Ulan ciddi middi değilsiniz…Kendinizi böyle fasulye gibi nimetten sayıyorsunuz…Lan böyle bir şey olur mu?...”,
01.01.2025 tarihli yayında ise; “Ne oldu lan?...Ulan gene mi kafayı çektin de konuşuyorsun böyle…Lan niye okunamıyor?...Ulan 200 milyon çıkmış…Ulan 600 milyon bir çıksa..." şeklinde kaba ve argo ifadelere yer verildiği görülmüştür.
İçinde yer aldığımız medya çağında, diğer kitle iletişim araçlarına rağmen televizyonun toplum üzerinde etki gücünü muhafaza ettiği görülmektedir. RTÜK tarafından 2023 yılında yapılan "Medyametre Medya Kullanım Alışkanlıkları Araştırması" adlı saha araştırmasının bulgularına göre medya içeriklerinin en çok takip edildiği mecra %99,4 ile televizyon olmuştur. Televizyon, iletişim araçlarının temel bir unsuru olarak toplumun dili ve kültürüyle yakın bir ilişki kurmaktadır. Bundan dolayı medya kuruluşları yayınlarında eğitici bir rol üstlenmeyi ve bu rolü topluma karşı bir sorumluluk olarak görmeyi tasdik etmelidir. Medya kendi başına bir eğitim aracı değilse bile medyanın eğitici özelliği göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle yayınlarda ölçülü bir dilin kullanımına özen gösterilmelidir. Medya için en önemli unsur olan reyting yani izlenme ve dinlenme oranı nasıl ki her biçimi ve içeriği belirliyorsa, benzer şekilde dil de hedef kitlenin özelliklerine uygun olarak seçilmelidir. Televizyon hitap ettiği kitle cinsiyet, yaş ilgi alanı ve statü gibi özellikler bakımından birbirinden oldukça farklı olması açısından homojen değil heterojen bir yapıya sahiptir. Bu nedenle de kullanılan dilin doğru, anlaşılır ve akıcı olması büyük önem taşımaktadır. Kitlelere seslenen medya, özellikle daha çok genç dinleyicilere hitap edilen programlarda ölçülü dil kurallarına uyulmasını sağlamalı, yayıncılık anlayışını gözden geçirerek gençleri yanlış bir biçimde konuşmaya özendirmemelidir.
Toplumun dili, kültürü ve değerleri üzerinde belirgin bir etkiye sahip olan televizyon yayınlarında kullanılan dilin doğru ve topluma örnek teşkil edecek şekilde kullanılmasının önemi haizdir. Yayın içeriklerinde kullanılan dilin düzeysiz, kaba ve argo nitelikler taşıması toplumun dil bilincinin zayıflamasına, kültürel değerlerin erozyonuna, dilin kültürel ve evrensel değerlerine zarar verilmesine neden olabilecek ve toplumsal yozlaşmanın da kapısını aralayabilecek nitelikte olduğu düşünülmektedir.
Dil, bireylerin kendilerini ifade edebilmesi için en temel ve en önemli araçtır. Bunun yanında toplumsal ve kültürel birliği sağlamada kritik bir rol oynar. Dil, bir toplumun kültürel dokusunu koruyan ve bir arada tutan önemli bir unsurdur. Dil bütünlüğünün bozulması yalnızca bireyler arası iletişim engeline değil, aynı zamanda ulusların ve devletlerin bütünlüğünün zayıflamasına, bozulmasına, hatta ulusal bilincin aşınmasına yol açabilmektedir. Özellikle günümüzde küreselleşme, teknolojik ilerlemenin etkisiyle Türk Dilinin yozlaşması ciddi bir sorun hâline gelmiştir. Türkçenin muayyen kaidelere uygun olmayan şekilde kullanılması, söyleyiş hataları barındırarak argo ve kaba ifadelerle kullanılması dilsel yozlaşmanın ittirici güçlerindendir. Bu bağlamda Türkçenin korunması ve doğru kullanımının teşvik edilmesi, toplumsal ve kültürel bütünlüğün sürdürülebilirliği açısından ehemmiyet taşımaktadır.
Araştırmalarda, kitle iletişim araçlarında sıkça duyulan argo/küfür kullanımının zaman içerisinde bireyler tarafından kanıksandığı ve meşrulaştırıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim çocuklar bu nitelikteki hareketleri ve söylemleri görsel-işitsel medyada yer aldığı için normal kabul etmekte ve özellikle kaba, özendirici ve ödüllendirici biçimde sunulan olumsuz davranışları rol model olarak daha çok örnek almaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre kitle iletişim araçlarında küfür ve argo kullanımının gençlerin küfür ve argo kullanımını yüksek düzeyde artırdığı tespit edilmiştir. Dilin kaba ve düzeysiz kullanımının da tıpkı küfür ve argo kullanımı gibi çocuk ve gençler tarafından örnek alınacağı değerlendirilmektedir.
Ayrıca, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun öncülük ettiği "Radyo ve Televizyonlarda Doğru, Güzel ve Anlaşılır Türkçe Kullanımının Yaygınlaştırılması Projesi" kapsamında, medya hizmet sağlayıcıların temsilcileri ile yapılan toplantılar, Türk Dil Kurumunun yayın tarama faaliyetleri de dikkate alınarak, tüm tarafların kabulü ile “Radyo ve Televizyon Yayınlarında Güzel Türkçe Kullanımı için Rehber İlkeler” hazırlanmıştır. Yapılan çalışmada, bireylerin dili doğru ve güzel kullanmalarında radyo ve televizyon yayınlarının önemli bir rol üstlendiği ifade edilmiş, bu nedenle yayın hizmetlerinde Türkçenin özellikleri ve kuralları bozulmadan, doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamanın, dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımını önlemenin medya hizmet sağlayıcıların sorumluluğunda olduğu belirtilmiştir. Söz konusu yayın kuruluşunda kullanılan ifadelerin rehber ilkeler ile örtüşmediği açıktır.
Yayın hizmeti veren kuruluşlar ülkedeki nüfuz alanlarını unutmamalı ve yayın hizmetlerini dikkatli bir şekilde sunmalıdırlar. Yayıncı kuruluşlar bireylerin dili düzgün ve doğru kullanarak, saygılı bir biçimde, küfür ya da hakaret etmeksizin kendilerini ifade edebileceğini göstermeli; bu bilinci aşılamak ve toplumun değerleriyle çelişmemek şiarıyla yayınlarını hazırlamalıdır. Bununla birlikte dilimizin bilincimiz olduğu, yalnızca düşüncelerimizi yansıtan değil aynı zamanda onları geliştiren bir araç olduğu da unutulmamalıdır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlenirildiğinde, ihlale konu programlarda, sunucu tarafından sıklıkla "Lan" ve "Ulan" gibi kelimeler ve "hani hepimizi salak zannettikleri için ya da salak yerine koydukları için rakam konuşmadık, Allah cezanızı versin ne konuştunuz lan o zaman...Hepimize salak muamelesi yapıyorlar ya." gibi ana haber bültenlerinde kullanılmaması gereken kaba bir üslup kullanıldığından mezkur yayında 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinin ihlal edildiği kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer alan; "...; dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez" hükmünün ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının bulunmadığı değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2025 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 195.543,00 (yüzdoksanbeşbinbeşyüzkırküç) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “…8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir…” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.