İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.11.2024 tarih ve 106 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 20.11.2024 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan "Rota" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 20.11.2024 tarihinde saat 20:00’de canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Kürşad Oğuz'un yaptığı, Barış Terkoğlu, Serkan Özcan, İsmail Saymaz ve Akif Beki’nin konuk olarak, Timur Soykan ise telefonla katıldığı, Türkiye ve dünya gündemine ilişkin politik meselelerin konuklarla birlikte ele alındığı "Rota" adlı program yayınında geçen diyaloglarda; “Bu arada bir bilgi daha vereyim, bana MHP'den gelen bir bilgi bunu teyit edemedim ama yani önemsediğim bir kaynaktan bana aktarıldı. Bu... az önce sen Beştepe'den söz ettin Timur, Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde Cumhurbaşkanı’nın bu dosyayı Bahçeli'ye verdiğini ileri sürüyorlar. Yani bir devam eden bir inceleme mucibince diyor Semih Yalçın onu mu kastediyor acaba?. Evet bilemiyorum olabilir. Ondan sonra ve bu yirmi dört saattir partide biliniyormuş. Yani son 24 saattir partide konuşulan bir konu hakkında Bahçeli’ye bazı fotoğraflar gösterilmiş. Bu arada MHP'de bir milletvekilinin daha topun ağzında olduğunu söylüyorlar. Benzer sebeple mi diyorlar? Aynı sebeple. Yani aynı sebeple. Ama onun için şimdilik onunla ilgili karar alınmadı diyorlar. Şehrini de biliyorum ama MHP'nin o şehirde bir tane vekili olduğu için onu şimdi söylemeyeceğim. Timur Karadeniz dedi. Yok o AK Partili eski vekil için diyor, kuyumcu olan, ben tahmin edebiliyorum o ismi ama…Türkiye bu anlamıyla yargının iktidara, saraya bağlı olduğu bir rezaleti yaşıyor, bu tür olaylar ortaya çıkıyor, üstü kapatılıyor, üstü örtülüyor dosyalar hazırlanmıyor. Yani bir hukuk devletinde işlemesi gereken mekanizma asla işlemiyor ve ortaya maalesef böyle skandallar, kendi içlerinde kapattıkları dosyalara dönüşüyor…Cezasızlık zaten suçların suçluların korunması, üstünün kapatılması bir sorun ama bunun sadece siyaseten sonuç almak için kullanılması bambaşka bir sorun. Ak Parti ve MHP arasında mı kastettiğin şey? Ona geleceğim, örneğini bir daha baştan hatırlatayım iki cümleyle asıl bir boyutu da o. Ya dosyalar savaşı yaşandı mı yaşanmadı mı, yaşanıyor mu yaşanmıyor mu iktidar ortakları arasında bir bilek güreşi? Bu dosyalar hukukun, yargının alanına giren dosyalar olabiliyor mu, olamıyor mu? Şimdi acaba bu da onlardan birisi mi? İster istemez o soru işareti o uyanıyor zihinde… İyi de yani bu suçlar varsa bunun üstüne gitmenin yolu bu mu, karşılıkları cezaları bu mu? Onları kenara koymak mı? Niye peki sadece bu şekilde bir sonuç, bir karşılık öngörülüyor? Çünkü asıl amaç siyaseten bir sonuç almak. Burada suçla mücadelenin ve terörle mücadelenin siyasete alet edilmesi söz konusu. Mesele terörle mücadele değil, mesele suçla mücadele değil onun siyaseten kullanımıyla karşı karşıya olduğumuzu gösterir bu. (Ak Parti Büyükşehir Belediye Başkanlarının geçmişte bazı suçlar sebebiyle istifa ettirildiği iddiasından yola çıkılarak altın kaçakçılığı iddialarında adı geçen vekillerin de ceza almayacak şekilde, siyaseten çıkar sağlamak amacıyla dosyalarının teslim edildiği iddia edilmektedir.)” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati derecede öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtarak bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının, halka karşı sorumlulukları bulunan kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan ilkelere ve basın meslek ilkelerine uygun olarak sunmalıdır.
Ayrıca, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin gazetecilik mesleğiyle ilgili işaret ettiği ahlaki sorumluluk kapsamında, toplum bilincinin gelişmesini sağlama, haber ve yorumların kişisel yargılar içermemesi ya da gerçekleri çarpıtmaması ve gizlememesi gibi gazeteciliğin topluma borçlu olduğu etik ilkelere uygun davranılmalıdır. Buna göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılmalı, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Bu nedenle bu ve buna benzer her türden kulis haberinin aktarımında, yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla, haberlerin ön hazırlık süreçlerinde, tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Gazeteciler ve yayıncılar genellikle haberin gerektirdiği bilgi ve sorumluluğu haberin veya yorumlanacak iletinin yapılış aşamalarında veya araştırma ve yayınlama süreçlerinde, nesnel verilere ve dengeli habercilik ilkesine değil hedef kitlenin beklentisine göre şekillendirebilmektedir. Haberde veya yorumlanan iletide tarafsızlık kavramını uygulayabilmek için tartışılan konuyla ilgili tüm bilgiler aktarılmalı, tartışmalı konularda tarafların görüşlerine yer verilmeli, konuyla ilgili güncellenen bir durum varsa ortaya konulmalı, haber kaynağının sözleri veya görüntüleri özünü kaybetmeden maddi gerçekliğe dayalı olarak aktarılmalıdır.
Gazeteciler seçtikleri haberleri topluma ileterek, bireylerin hem yakın çevrelerinde hem de ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanılan olaylar hakkında toplumun bilgi edinmesini sağlar. Toplumun bağımsız temsilcileri olarak isimlendirilen gazeteciler, toplum içindeki grupların kanaatlerini birbirlerine ileterek toplumsal iletişimin gerçekleşmesine yardımcı olurlar. Gerçeklerin değiştirilerek veya eksik aktarılması; kişinin yanlış bilgilendirilmesine, toplum içinde yanlış anlaşılmalara dolayısıyla dezenformasyona sebep olabilir. Türk Dil Kurumunun dijital sözlüğünde "bilgi çarpıtma" olarak tanımlanan dezenformasyon, gerçekliğin toplumsal olarak yeniden inşasına amaçlı müdahale şeklinde bir başka şekilde ifade edilmektedir. Başka bir tanımda ise "kamuoyunu etkilemek ya da gerçeği gizlemek amacıyla, kasıtlı olarak yanlış bilginin sıklıkla gizlice yayılması" olarak tanımlanmıştır.
Dezenformasyon gerçek olay ile haber anlatısı arasındaki süreçte kendisini göstermektedir. Dezenformasyon haberlerin hazırlanışı, izleyicilere sunuluşu ve sonrasında toplumsal gerçekliğin inşa edilerek kulaktan kulağa dolaşması ile yaygınlaşmaktadır. Dezenformasyonun amacı doğrudan fikirleri değiştirmek değil, bireyleri şüpheye düşürmektir. Oluşturulan veri bulutu içerisinde, varılan her yargıyı kuşkuda bırakmak ve hakikati saptırmaktır. Dezenformasyon sürekli tekrar edildiğinde enformasyonu geçersiz kılmaktadır. Bu durumda dezenformasyonun anlamı esas olarak hakikatten sapma olduğu gibi, sürekliliğin ve tekrarın beraberinde getirdiği bir değersizleştirme politikasıdır. Tüm bu süreçler, dezenformasyona konu kişi veya kuruluşların değersizleştirilmesinin dışında bilgi akışını sağlayan ve demokrasinin dördüncü gücü olarak görülen basın ve medyaya olan güvenin sarsılmasına da sebep olabilir.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir.
Mezkur program her ne kadar yorum programı olsa da aktarılan bilgilerin kamuoyunu ilgilendirdiği ve kamuoyu açısından önem taşıdığı göz önüne alındığında haber niteliğinde olduğu düşünülmektedir. Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli arasında geçen görüşmede Cumhurbaşkanının, bazı milletvekillerinin de adının geçtiği altın kaçakçılığı ile ilgili dosyayı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye verdiği, Devlet Bahçeli’nin talebiyle ilgili milletvekillerinin partiden istifa ettikleri, milletvekilliği dokunulmazlığından da yararlanılarak skandal dosyaların bu şekilde kapattırıldığına ve siyasi koz olarak kullanıldığına yönelik iddialara yer verildiği, genel olarak programın büyük bir bölümünde doğruluğu ispatlanmamış söz konusu iddialardan hareketle çıkarımlarda bulunulduğu, bununla birlikte konuklardan İsmail Saymaz'ın “bana MHP'den gelen bir bilgi, bunu teyit edemedim” ifadesine rağmen ekranın alt tarafında “Bahçeli’ye Dosyayı Erdoğan Vermiş…Erdoğan Görüntüleri İzletmiş” alt yazılarının tekrar tekrar ekrana getirdiği görülmektedir. Bu kapsamda yargı süreci devam eden bir soruşturma dosyasının veya dosyaya ait olduğu belirtilen fotoğrafların bizzat Cumhurbaşkanı tarafından bir partinin genel başkanına verildiği iddiasının tam anlamıyla soruşturulmadan, doğruluğundan emin olunmadan bir televizyon programında gündeme getirilmesi; adaletin siyasallaştığı algısının oluşmasına, yargının bağımsız ve tarafsız bir şekilde işlediğine dair var olan güvenin sarsılmasına sebep olabileceği, bu husus söz konusu yayında yer verilen “maalesef böyle skandallar, kendi içlerinde kapattıkları dosyalara dönüşüyor.” ifadeleriyle birlikte düşünüldüğünde toplumda, yargının yetki alanındaki bir konuda siyasi iradenin inisiyatifi ile hareket ederek etkisizleştirildiği düşüncesinin oluşmasına yol açarak vatandaşların devlete ve adalete olan güvenlerine zarar verebileceği, ayrıca söz konusu programda ilgili gazetecinin söyleminden farklı bir şekilde, ele alınan konular değişmiş olmasına rağmen, ekranın alt kısmında sürekli olarak Cumhurbaşkanının Devlet Bahçeli'ye bazı görüntüler izlettiğine yönelik ifadelere yer verilmesinin ilgili kuruluşun konuyu sansasyonel bir boyuta taşımaya çalıştığı, konuklar ve sunucu tarafından bahse konu iddia üzerinden değerlendirmeler yapılırken konunun kısmi olarak ele alındığı ve kesin bir gerçeklik izlenimi oluşturan üslubun kullanıldığı, güvenilir kaynak olarak lanse edilip ismi verilmeyen kaynaklara dayandırılarak birtakım iddia ve atıfların yapıldığı göz önüne alındığında mezkur yayının tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinin esas alınması ile soruşturulması mümkün olan haberlerin soruşturulmadan yayınlanmaması ilkelerine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 18.580.391,70 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 557.412,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER’in karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 27.11.2024 tarih, 2024/46 sayılı toplantısında alınan 24 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurulun 27.11.2024 tarih, 2024/46 sayılı toplantısında alınan 24 No’lu karara karşı oy yazısı.
Necdet İPEKYÜZ Şerhidir.