İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.11.2024 tarih ve 101 sayılı yazısına konu KANAL D logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 22.11.2024 tarihinde saat 20:59’da yayınlanan "Arka Sokaklar" adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; KANAL D logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 22.11.2024 tarihinde saat 20:59’da yayınlanan, İstanbul Emniyeti'nde çalışan özel bir ekibin hırsızlık, cinayet, uyuşturucu kaçakçılığı gibi çeşitli suçlarla mücadelesinin anlatıldığı, her bölümde farklı bir olayın ele alınarak başrollerinde Zafer Ergin (Rıza Baba), Şevket Çoruh (Mesut), ve Özgür Ozan (Hüsnü Çoban) gibi isimlerin canlandırdığı karakterlerin özel hayatları ve aralarındaki ilişkilerin konusunu oluşturduğu "Arka Sokaklar" adlı dizi filmde geçen diyaloglarda “Beytüllatif Hurşid Efendi Cemaati lideri Şeyh Hurşid isimli karakterin konuşmaları “Şeyh” olarak bildirilmiştir. Ne bu sesler böyle? Bir şeyler oluyor müdürüm. Çek çek şunları çek. Yaklaşma. Şeyhimizi veremeyiz, defolun buradan. Ne diyorsun lan sen? Ne diyorsun lan? Bir rahat durun be. Bir rahat durun. Yazıklar olsun. Bu iş burada bitmez. Size mi kaldı bize ayar vermek? Üstümüze gelmeyin, pişman olursunuz. Senin derdin ne lan, ha? Şeyhimizi vermeyiz, alamazsınız. Seni de götüreyim lan. Gel buraya, gel buraya. Alın lan bunu da, alın bunu da. Otobüs çağırın hepsini alacağız. Toplayın, toplayın. Ne oldu? Hayırdır, esip gürlüyordunuz demin. Azıcık saygısı olur insanın be. Ölen kız çocuğu olunca… Neyse konuşmayayım şimdi….Kendini tarikat üyesi olarak tanıtan iki kişinin Emniyet Müdürü Rıza’nın odasına olayın üstünü kapatma isteğiyle geldikleri sahne ise şu şekildedir: Maalesef polislik tecrübemiz bu tür cinayetlerin hep aile içinde birileri tarafından işlendiğini gösteriyor. Tövbe haşa. Biz de öyle bir şey olmaz. Öyle bir şeyi dile getirmek bile günahtır. Neyin günahı olduğunu siz mi karar veriyorsunuz. Haşa. Sahiden siz kimsiniz? Şeyh Haşmet Bey’i sevenlerden sayanlardanız diyelim. Bu işin savcılığa kadar uzamaması lazım. Haşmet Bey’in üstüne en ufak bir leke, şüphe düşmemeli. Ziyaret sebebi anlaşıldı. Akıllarınca bize gözdağı verecekler. Estağfirullah biz sadece. Bence artık gidin, hem de hemen yoksa kötü olacak. Hadi hadi…Olayın mağdurlarından Saliha’ya yaşadıklarını soran polis memuru Selin ve Candan Müdür’ün konuşması şu şekildedir: Yok Saliha. Müdürüm onu sormuyor, sen bize zor oldu mu onu anlat. Saliha… Boş boş bakma yüzüme. Talip senin kocan değil mi? Sen bu adamla 11 yaşında evlendirilmedin mi? Menekşe’de senin kızın değil mi? Saliha, 13 yaşında doğum yapmak zor olmadı mı?...Mesut ve Hüsnü komiserler Talip’i olayla ilgili sorguya aldıkları sahne şu şekildedir: Kızı ailesinden almışsın, küçükten sildirmiş, kendi nüfusuna yazdırmışsın. Tutup nikah kıyacak halin yok tabii 11 yaşındaki kıza. Bunların hepsi mesnetsiz. Sakın, sakın ha. Hepsinin kaydı elimde. O Faruk Hoca’nın hastanesinde yaptırmışsınız doğumu da başka isimle güya. Ama 11 yaşındaki kız bir ay kadın doğum servisinde yatmış. Çocuk lan çocuk çocuk. 11 yaşındaki çocuğu nasıl kendine karı yaptın lan…Aferin, aferin. Şeyhim, birazdan iki araç daha bize katılacak. Zorda olduğunuzu duyan arkadaşlar desteğe gelmek istedi. Her kim bize el uzatırsa cennetin kapıları onlara açıktır amma velakin iş artık güzellikle olmaz. Artık iş zora bindi. Merak etme şeyhim. Hepsi silahlıdır…Sen hayatımda gördüğüm en rezil insansın. En rezil. Bak rezil ne yazıyor burada bak bak. Yatak odandan alınan çarşaftan hem senin hem Menekşe’nin DNA'sı çıkmış. Aynı yatağı mı paylaşıyorsun? Suç mu? Kabul ediyorsun yani. Peki, o zaman aynı çarşafta bulunan sana ait sperm izlerine ne diyeceksin ha? Bunlara ne diyeceksin lan? Yalan, yok öyle bir şey. Efendim, efendim (Mesut Komiser Şeyh’e tokat atar.) Nasıl lan ha? Yalan. Duymadım. Yalan. Bir daha söyle, bir daha söyle. Duymadım lan seni, bir daha söyle. (Mesut Komiser Şeyh’e tekrar tokat atar.) Yalan. Sizin şu katil Atıf, hani imamın üstüne saldığınız herif, onda bir telefon bulduk. Hani şu çatıya attığınız telefon. Gitmiş, almış, saklamış arabasına ama biz onu bulduk bak bak bak bak. İçinde bir de video var ki kanımız dondu lan. Midemiz bulandı. Sen bayağı bayağı evlenmişsin, imam nikahı da kıymışsınız kendi aranızda. Ulan sen hâlâ dedesiyim diyorsun. Ne dedesi lan. Ne dedesi? Lan kendini kızın kocası yapmışsın. Sapık herif sapık. Ne dede, ne koca. Sen var ya hiçbir şey değilsin. Sen var ya su katılmamış bir (bip sesi). Bak burada kimse yok, sabaha kadar bağırsam kimse senin sesini duymaz. Burası en alt kat. Bunun dibi yok, bunun dibi toprak. Şimdi bana bak. Olup biteni tek tek anlatacaksın, ne olduysa, tek tek. Anladın mı?... Mesut Komiserin sorgu esnasında Şeyh’in sakalından tutarak sarf ettiği sözler şu şekildedir: Menekşe’yle evlilik merasimin bu geceden itibaren haber kanallarında bol bol döner ve haberin olsun mahkum koğuşlarında var ya televizyon var, televizyon. Televizyon senin sapık bir katil olduğunu sen daha gitmeden oradan gösterecek. Senin için hayat bitecek, zulüm başlayacak. Anlıyor musun Haşmet? Anladın mı?” şeklinde sahneler yer verildiği görülmüştür.
Televizyonlarda yayınlanan dizi filmlerde aile içi çarpık ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler, aldatma, cinsellik, hileli işler yapmak, islamofobik söylemler, devlet işlerine güç ilişkileriyle müdahale edilmesi vb. konular zaman zaman işlenebilmektedir. Herhangi bir kültürel üründe; roman, tiyatro ya da sinemada tek bir sahnede yaşanıp biten bu ilişkiler, televizyonun ve dizi filmlerin parçalı ve sürekli yapısı ile günlük hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Ülkemizde televizyon, kültürümüzün bir parçasıdır ve hâkim kitle iletişim aracı olması sebebiyle diğer iletişim araçlarınca da sürekli olarak beslenmektedir. Bu durum da televizyon dizilerini aylarca gündemde tutmakta, her bir bölüm hafta boyunca diğer iletişim araçlarınca da işlenmektedir.
Ülkemizde ve tüm dünyada radyo ve televizyon yayınları çeşitli kanunlarla düzenlenmekte ve denetlenmektedir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi’nin “Yayıncının Sorumlulukları” başlıklı 7. maddesinde “Program hizmetleri sunu ve içeriği bakımından tüm unsurları insan onuruna ve diğer insanların temel haklarına saygılı olacaktır.” ifadesi ile aynı maddenin 1. fıkrasında “Program hizmetleri, özellikle edebe aykırı olmayacak …” ifadesi ve 2. fıkrasında “Çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyebilecek türden program hizmetleri, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmayacaktır.” şeklindeki hükümler yer almaktadır.
Televizyonlarda yayınlanan dizi ve filmleri, insanların fikirlerini, zihin dünyasını etkileyen, bireyleri herhangi bir konuda tavır almaya yönlendiren ve belli kişiler ve mekânlarla ilgili imaj oluşturma gücüne sahip temel araçlar olarak değerlendirmek mümkündür. Bu bağlamda televizyonda yayınlanan dizilerde yer alan ve toplumun belli bir kesimini temsil eden karakterlerin rolü, tavır ve davranışları, görsel durumu ve kullandığı dil, o dizileri izleyen bireylerin zihin dünyasında, o karakterin temsil ettiği toplumsal kesime karşı bir düşünce oluşturmakta ve bireylerin dünyasında bu anlamda belli bir tasavvurun oluşmasına etki etmektedir.
Televizyonun insanı etkileme ve yönlendirmesinde belirleyici olan, onun duyu organlarına hitap etmesidir. Herhangi bir iletişim aracı ne kadar çok duyu organına hitap ediyorsa, insanın etkilenme oranı da o kadar yüksek olacaktır. Televizyonun radyonun aksine, insanı etkileme ve yönlendirmede baskın olduğu birçok alan söz konusudur. Bu alanlardan birisi de hiç şüphesiz dini alandır. Televizyon, sahip olduğu güç sayesinde din ve dini kurumlar üzerinde önemli ölçüde etkili olmakta ve dinin ortaya koyduğu değerler üzerinde bazen olumsuz durumların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu tasavvurun oluşumunu televizyon, dini programlar, dini yayınlar ve dini ögelerin içerisinde bulunan dizi ve filmler aracılığıyla yapmaktadır.
Televizyon dizilerinde dindarlığın temsilini inceleyen bir araştırmada temsil kavramı, imge ve metinlerin temsil ettikleri orijinal kaynakları doğrudan yansıtmalarından çok onları yeniden kurma sürecini anlatmaktadır. Bir ağaca dair fotoğraf, resim veya yazılı metin gerçekte ağaç değil, ağacı temsil etme çabasındaki kişiye ifade ettiği şeyin yeniden kurulmasıdır. Belli nesneleri, kavramları ve kişileri temsil eden sözcükler, biçimler ve renkler, temsil edilenlerin insan zihnindeki yerini ve anlamını yansıtırken aynı zamanda bu anlamlara meşruluk kazandırmaktadır. Dolayısıyla temsiller, toplumdaki değer, davranış biçimleri ve rollerin devamlı olarak yeniden üretilmesine katkı sağlamaktadır.
Diğer taraftan, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin E. 2019/10194 ve K. 2019/11813 sayılı kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ve çeşitli AİHM kararlarına atıfta bulunulmuştur. Atıfta bulunulan 13.12.2005 tarihli İ. D. - Türkiye Davası'nda AİHM'e göre din ve inanç özgürlüğü söz konusu olduğunda başkalarına zarar verecek nitelikteki söylemlerden ve saygısızlık edecek davranışlardan kaçınılması gerekir. Yine AİHM kriterlerine göre mahkemenin bir anlatımın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesinde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin yasal dayanağının meşru bir amacının olması, meşru amacın başkalarının şöhret ve haklarının korunması ile dini barışı ve dini duyguları koruyarak kamu düzensizliğini önlemesi ve sınırlamanın demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması şeklinde üç aşamalı bir ölçüt belirlenmiştir. Karara konu somut olay hakkında ise "AİHM'e göre, dinsel görüşler ve inançlar söz konusu olduğunda, kamusal bir tartışmaya hiçbir katkısı olmayan başkaları için ucuz saldırı olarak görülebilecek ifadelerden kaçınmak gereklidir." değerlendirmelerinde bulunulmuştur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu dizi film yayınındaki sahnelerde "Bu iş burada bitmez. Size mi kaldı bize ayar vermek?...Üstümüze gelmeyin, pişman olursunuz…Şeyh Haşmet Bey’i sevenlerden sayanlardanız diyelim. Bu işin savcılığa kadar uzamaması lazım. Haşmet Bey’in üstüne en ufak bir leke, şüphe düşmemeli. " şeklinde ifadelerle kendini tarikat olarak nitelendiren dini bir grubun devletin kolluk kuvvetlerine karşı tehditkar söylemlerde bulunmasının, bir başka sahnede ise "Azıcık saygısı olur insanın be…Ölen kız çocuğu olunca…" ifadeleriyle de dini topluluklarda kız çocuklarına gereken hassasiyetin gösterilmediğini iddia edilmesinin ve "Tutup nikah kıyacak halin yok tabii 11 yaşındaki kıza….Sen bayağı bayağı evlenmişsin, imam nikahı da kıymışsınız kendi aranızda. Ulan sen hâlâ dedesiyim diyorsun. Ne dedesi lan. Ne dedesi? Lan kendini kızın kocası yapmışsın. " ifadeler ve dizide yer alan bu gibi söylemlerle dini gruplar içinde çocukların evlendirilmesinin sıradan bir olay gibi gösterilerek toplumdaki dini değerlerin suistimal edilmesine yol açtığı, "Her kim bize el uzatırsa cennetin kapıları onlara açıktır amma velakin iş artık güzellikle olmaz. Artık iş zora bindi." şeklindeki sözlerin ise toplumdaki inançların yalnızca bir kişi veya grubun elindeymiş gibi yansıtılmasına yol açtığı görülmekte olup; mezkur yayında İslam dininin temel iman esasları arasında yer alan 'peygamberlere iman' ve 'kitaplara iman' inançları çerçevesinde yapılan konuşmaların Müslüman halkın inançlarını alaycı ve değersiz gösterecek bir üslupla ifade edilerek halkın inanç değerlerinin onur kırıcı, değersizleştirici ve küçük düşürücü bir noktaya getirildiği, ilgili ifadelerle inanç değerlerine yönelik görüş bildirmenin ötesinde İslam dinine ve diğer semavi dinlere mensup olan vatandaşların dini duygularının incitildiği, halkın dini inançları ve kutsal saydığı kişiler hakkında yapılan yorumlar ile toplumun dini inançlarında şüphe oluşmasına neden olduğu, dolayısıyla mezkur yayının halkın inançlarına aykırı ve bunlara inanan insanlara hakaret edici ifadeler nedeniyle toplumun milli ve manevi değerlerine zarar verebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının iki (2) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 335.057.814,24 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 10.051.734,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 2 (İKİ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “…Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 27.11.2024 tarih ve 2024/46 sayılı toplantısında alınan 22 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 22.11.2024 tarihinde saat 20:59’da yayınladığı "Arka Sokaklar" adlı dizi film yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ ve Tuncay KESER’in karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.