İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.11.2024 tarih ve 105 sayılı yazısına konu SHOW TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 22, 29.09.2024 ve 06.10.2024 tarihlerinde saat 20:00’de yayınlanan “Deha” adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, SHOW TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 22, 29.09.2024 ve 06.10.2024 tarihlerinde saat 20:00’de yayınlanan Bir baba oğulun yıllar sonra gerçekleşen yüzleşmesiyle başlayan intikam hikâyesi" ifadeleriyle tanıtımı yapılan “Deha” adlı dizi filmin,
22.09.2024 tarihli bölümünde; “(Esme'yi istemeye gelmişlerdir.) Değil mi? Hem bir de işin içinde böyle büyük bir sevap varken. Esme! Yani ne de olsa bu devirde babasız çocuk doğurmak öyle kolay değil. (Herkes şaşırmış bir şekilde Esme'ye bakar.) Ne diyor oğlum bu? Yani kolay kolay kimse böyle bir şeyi kabul etmez. Çok önemli. Ne diyor oğlum bu? Kalk Hayri. Yalan. Vallahi yalan. Bu sefer seni öldüreceğim ulan! Öldüreceğim ulan seni! (Esme'nin üzerine yürür ve saçından tutarak çeker. Karısı kavgayı ayırmak için yanlarına gelir.) Bırak Hanım! (O sırada Esme, babasının kolunu ısırır. Babası "Öldüreceğim lan seni!" diye bağırırken Esme arabanın anahtarını alarak evden kaçar.)…Hakim İhsan, İskender'e elmasların yerini sorar. Ancak İskender bilmediğini söyler. Bunun üzerine Hakim, İskender'in eline metal bir parça saplar ve ardından yaranın üzerine tuz döker. Sonrasında ise "Senin hep dediğin gibi seni şurandan vurmam. Seni yaşatır, sevdiklerinin leşini her sabah kapının önüne atarım. Aile bizde mühimdir. Evet ölmezsin. (İskender'in eline bastırır.) Her gün böyle inlersin." ifadelerini kullanır…Esme kendisini istemeye gelen ailenin restoranında çalışmakta iken bu olay yüzünden işten çıkarılmıştır ve parasını istemek üzere restorana gitmiştir. Devran da yanında gelmiştir. Ancak anlaşmazlık çıkar. Devran elindeki bozuk parayı karşıdaki kişinin kafasına atar ve kavga etmeye başlarlar…Hakim ve adamları, İskender'in lise çağındaki oğlu Boran'a babasının verdiği paraların sahte olduğunu söyler. Boran babasını telefonla ararken Hakim'in yanındaki adam tarafından vurulur.”
29.09.2024 tarihli bölümünde; “İskender, kasanın şifresini söylemediği için karısı bacağından vurulur…İskender, bilardo sopasını bir kişinin gözüne saplar.”
06.10.2024 tarihli bölümünde; “Yaman, babası İskender'i yumruklamaktadır. Karga isimli karakter tarafından bir kişi infaz edilmektedir. Karga isimli karakter tarafından bir kişi darp edildikten sonra boğazı sıkılmaktadır. Devran, abisinin çalıştığı yere gelen adamlar ile kavga etmektedir. Devran, bir milyon dolar tutarındaki borcunu ödemek için Karga isimli karakterin yanına gitmiştir. Ödeme yapılırken önünde durdukları kapının üzerinde aydınlatılmış şekilde Arapça olarak Besmele yazdığı görülmektedir. Ceylan, İskender'e ateş eder.” şeklinde sahnelere yer verildiği görülmüştür.
İnsanlık tarihi içinde ortaya çıkan şiddet olgusu, bireysel ve toplumsal pek çok unsurun iç içe geçtiği karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle şiddet, tanımlanması zor olmakla birlikte zamana ve topluma göre değişen bir kavramdır. Toplumsallaşma döneminde şiddetin altında yatan saldırganlık dürtüsü öğrenilmektedir. Birçok biçimde kendini gösteren şiddet olgusu, hem kişisel hem de toplumsal olarak sıkça karşılaşabileceğimiz bir olgudur.
İnsanların hem bedensel, hem ruhsal açıdan zarar görmesine, yaralanmasına ve sakat kalmasına neden olan hareketlerin tamamı şiddet kavramının içindedir. Sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik ve iletişimsel faktörlerin şiddetin meydana gelmesinde duygusal, sözel, fiziksel, cinsel ve diğer birçok boyutta rol oynadığı görülmektedir.
Tüm kitle iletişim araçlarını içine alan bir kavram olarak medya, bireyleri davranışsal, tutumsal, duygusal, bilişsel ve fizyolojik olarak etkilemektedir. Medya araçları ile sunulan görsel ve işitsel mesajları alan birey aldığı bu mesajlarla bazı davranışları gerçekleştiriyorsa davranışsal, inanç ve değerlerini şekillendiriyorsa tutumsal, düşüncelerini şekillendiriyorsa bilişsel, bireyde korku, kaygı, kin, nefret veya coşku gibi duygular uyandırıyorsa duygusal ve uyarılma ve diğer fiziksel reaksiyonlarında değişimler meydana getiriyorsa fizyolojik etkilerinden bahsedilir. Bireyi olumlu olduğu kadar olumsuz yönden de etkileme ve yönlendirme gücüne sahip olan medya olumsuz mesaj içerikleri ile (şiddet, suç, erotizm vs.) özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri nedeniyle toplumsal yapıyı tehdit edebilmektedir.
Bireyler şiddeti açığa vuran saldırganlık dürtülerini sosyalleşme sürecinde öğrenmektedir. Kitle iletişim araçları ise bu öğrenmeyi hızlandırıcı etkiye sahiptir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hızla değişen toplumda şiddetin araç ve yöntemleri de değişmektedir. Nitekim konunun uzmanları, günümüz iletişim araçlarının, özellikle görsel medyanın, bireylere yeni şiddet yöntemleri öğrettiğine ve bireylerde şiddet eğilimi uyandırdığına sıklıkla dikkat çekmektedir. Toplumda artan şiddet olayları ile kitle iletişim araçları arasında belirli bir bağ kurmak mümkün olmasa da bireysel şiddet eylemlerinin kitle iletişim araçları aracılığıyla etkilenip yönlendirildiği konusunda görüş birliği vardır. Şiddet davranışının gözlem yoluyla öğrenilebilen ve taklit edilebilen doğası göz önüne alındığında, görsel ve işitsel medya tüketicisi konumundaki bireylerin görsel olarak temsil edilen şiddet içeren davranışı öğrenmesi ve etkilenmesi muhtemeldir.
Televizyonlarda şiddet görüntüleri büyük ölçüde aile bireylerinin hep birlikte ekran başında olduğu zaman diliminde ekrana getirilmektedir. Bu süreçte aile bireylerinin her biri söz konusu dizi kahramanlarıyla bir çeşit özdeşlik kurabilmekte onların trajedisine ya da mutluluğuna ortak olmakta, üzülmekte, sevinmekte ve onların sorunlarını kendilerine mal edebilmektedir. Şiddetin içselleştirilmesi beraberinde oluşan; acıma, üzülme, öfkelenme, sevinme gibi duygulardan arınmayı sağlaması normalleşme sürecine katkıda bulunmaktadır. Burada başkasının acısından haz alma, şiddeti eğlence aracı haline getirme, acıma duygusunun körelmesi, şiddete karşı kayıtsız kalma ve şiddete çeşitli amaçlar doğrultusunda meyletme söz konusudur. Dolayısıyla kişiye özgü değer yargılarının bilinçaltında meşrulaştırılması söz konusu olmaktadır. Bu suretle empati kurma, acıma hissi ve şiddet mağdurlarının sergilenmesi haz aracına gelebildiği için, bireydeki ahlaki değerleri aşındıran eğilimler tetiklenmektedir.
Televizyon şiddetine çokça maruz kalmak davranış bakımından değil, sosyal gerçeklik algısı, sosyal çevre hakkındaki tutumlar ve algılar üzerindeki etkisi bakımından değerlendirilir. Ayrıca bu etkinin de davranışçı psikologların aksine dolaysız ve kısa dönemli değil, dolaylı, birikerek ve uzun dönemli bir etki olarak değerlendirirler. Bu bakımdan yetiştirme kuramı, medya etki kuramları geleneği içerisinde kitle iletişim araçlarının etkisinin uzun dönemli etkilerini savunan bir pozisyondadır.
2006 yılında yapılan bir çalışmaya göre medyada yer alan şiddetin halk sağlığı için tehdit oluşturduğu, toplumdaki şiddet ve saldırganlık vakalarını artırdığı görülmüştür. Televizyonda ekrana getirilen şiddet, genç izleyicilerin hem kısa hem de uzun vadede şiddet içerikli ve agresif tavırlarının artmasına, özellikle taklit intiharların ve saldırıların yayılmasına neden olmaktadır. Medyadaki şiddet yalnızca bir insanın diğer bir insana fiziksel saldırı eylemlerini görsel tasvirlerle ekrana getirmesi olarak tanımlanmaktadır.
Medyada şiddetin ekrana getirilmesi uyarılmayı artırarak ve gözlemlenen davranışları otomatik olarak taklit etme eğilimini tetikleyerek, şiddet davranışında kısa vadeli artışlar üretmektedir. Aynı zamanda medya şiddeti, sosyal davranış hakkında saldırganlığı destekleyen inançların edinilmesine yol açan çeşitli öğrenme süreçleri aracılığıyla ve bireylerin şiddete karşı normal olumsuz duygusal tepkilerini (yani duyarsızlaştırma) azaltarak uzun vadeli etkiler de üretmektedir.
Duyarsızlık sürecini incelemek üzere yapılan özel çalışmalarda duyarsızlık, negatif bir uyaran tekrarlandıkça ona verilen duygusal tepkinin azalması olarak tanımlamıştır. Bunun sonucunda medya şiddetine sürekli maruz kalanlar için duyarsızlık durumunun kısa vadede gelişebileceğini göstermişlerdir. Şiddet uyaranına gösterilen tepki eğrisel bir kalıp izlemekte, başlangıçta şiddet görüntülerinden daha az keyif alınıp kurbanların acıları daha fazla duyumsanırken, sonraki tekrarlarda daha çok keyif alınıp kurbanların acıları daha az duyumsanmaya başlamaktadır.
Yapılan araştırmalara göre televizyona uzun süre düzenli olarak maruz kalan insanların kötü ve kasvetli bir dünya içinde yaşama hissine kapılma eğiliminde olduğu da saptanmıştır. İnsanların bu durumdan çıkarımlarının sonucunda duyguları saldırganlıktan duyarsızlaşmaya, bir kırılganlık ve bağımlılığa kadar değişebilmektedir. Yoğun televizyon izleyen kişilerde, yaşadığı mahallenin güvensiz olduğuna inanmak, suç korkusunun çok ciddi bir kişisel sorun olduğunu düşünmek ve gerçek ne olursa olsun, toplumdaki suç oranının yükseldiğini varsaymak gibi bulgular tespit edilmiştir. Bu durum Acımasız Dünya Sendromu olarak adlandırılmıştır. Şiddet merkezdedir, şiddetin sunum şekliyle ilgilenilmez. Her türlü şiddet gösterimi, gücü temsil eden ve mevcut toplumsal düzeni pekiştirmeye yarayan dramatik bir araç olarak ele alınmaktadır.
Yayın kuruluşlarının her türlü şiddet görüntülerini reyting kaygısı ile kamusal sorumluluklarını göz ardı ederek ekrana taşımaları toplumda bunlara karşı var olan hassasiyetin körelmesine ve bu durumların normalleştirilerek kişilerin bunlara karşı duyarsızlaşmasına hizmet ettiği bilinmektedir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşları her ne kadar birer ticari müessese olsalar da yaptıkları iş itibarı ile sorumlulukları vardır. Bu açıdan sadece kâr elde etme amacı ile değil aynı zamanda sorumlu yayıncılık anlayışı ile de hareket edilmelidir. Özellikle 6112 sayılı Kanunda tafsilatı ile açıklanan diğer yayın ilkelerinin de dikkate alınması, yayın kuruluşlarından beklenen sorumluluklardandır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu dizi film yayınında şiddet içeriğinin konunun gerektirdiğinin ötesinde, abartılı ve yoğun olarak sunulduğu, şiddetin bu ölçüde yoğun kullanımı ile şiddetin sıradan ve günlük hayatın bir parçası olarak sunulmasının izleyicilerin şiddete karşı duyarsızlaşmasına, izleyicilerin tehlike ve korku düzeyinin yükselmesine dolayısıyla şiddetin daha kabul edilebilir bir davranış olarak algılanmasına, bu bağlamda şiddetin kanıksanmasına neden olacağı, yoğun şiddet içeriğine sahip bu sahnelerin yanında kavga, darp, tehdit gibi sahneler de ekrana getirilerek dizinin genel anlatısı içinde şiddet sahnelerinin iyi ya da kötü bir karakter tarafından gerçekleştirildiği fark etmeksizin, temsil yoluyla şiddeti normalleştirmeye hizmet edeceği, şiddet dolu temsillerin, bu tür davranış biçimlerinin toplumda pekiştirilmesine katkıda bulunacağı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının takdiren iki (2) kez durdurulmasına, karar verilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 396.107.021,83 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 11.883.211,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 2 (İKİ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanın kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “… Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 27.11.2024 tarih ve 2024/46 sayılı toplantısında alınan 21 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 22, 29.09.2024 ve 06.10.2024 tarihlerinde saat 20:00’de yayınladığı "Deha" adlı dizi film yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ ve Tuncay KESER’in karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.