İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.11.2024 tarih ve 97 sayılı yazısına konu NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 28.09.2024 ve 05.10.2024 tarihlerinde 20:32 ile 20:41 saatlerinde yayınlanan “Yabani” adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, NOW logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 28.09.2024 ve 05.10.2024 tarihlerinde 20:32 ile 20:41 saatlerinde yayınlanan “Yabani” adlı dizi filmin, ilk sezonu henüz dört yaşındayken köklü bir aileden kaçırılıp sokaklara düşen bir karakter olan Yaman'ın on yedi yıl sonra evine dönmesini ve kendini yeniden var etme mücadelesine, ikinci sezonunda ise Yaman'ın sevdiği kadının ölümünün ardından katil veya katilleri bulup kendi adaletini sağlamasına odaklanılmaktadır. Ana karakterin yanı sıra dizide Yaman'ın kardeşi Alaz karakteri ve Yaman'ın arkadaşı Asi'nin bir çocukları olduğu ve iki yılın ardından karşılaştıklarında Alaz'ın bunu bilmediği ve Asi'nin çocuğunu korumak için bir gece kulübünde çalışmak zorunda kaldığı gerçeği sarmalında gelişen olaylar ekrana getirilmektedir. Genelinde şiddet ögelerinin bulunduğu, karakterlerin adaletlerini yetkili makamlara başvurmaktan ziyade kendileri sağlamaya çalıştığı ve karşılıklı fiziksel şiddetin yoğunlukta olduğu tespit edilen söz konusu dizinin 28.09.2024 tarihli bölümünde; Asi karakterinin de ailesi yıllar sonra Asi'yi bulmuş fakat baskı kurarak evlerinde tutmaya çalıştıkları için Asi evden ayrılmak istemiştir. Genel olarak kabadayı tavırlarıyla yansıtılan abi karakteri Adem ile yaşadığı arbede esnasında Alaz'ın annesi Neslihan onları ayırmak için araya girmiş ve Adem'in onu ittirerek arabanın üzerine düşürmesinin ardından olanları gören Alaz, Adem'e yumruk atmış ve birbirlerine karşılıklı şiddet göstermişlerdir….Adem ve yanındaki adamlar Alaz'ı kardeşinden uzak durması için tehdit ederek Alaz'ı yumruklarken Yaman kardeşine yardım etmek için yanlarına gelmiştir. Öncelikle sorunları sakinlikle çözmeyi teklif eden Yaman, tehditkar ve kışkırtıcı cümleler kuran Adem'e cevabını yumrukla vermiş ve iki grup arasında kavga başlamıştır.
05.10.2024 tarihli bölümünde ise; Alaz ve Adem, Asi'yi zorla çalıştıran yasa dışı işlerle uğraştığı anlaşılan işverenin adamlarından Asi'yi korumak isterken kendileri bir mahzene kapatılmış ve ellerinden tavana bağlanmışlardır. Asi'nin çığlıklarını duyduklarında ellerini bir şekilde çözerek kapatıldıkları yerden kaçmışlar ve önlerine çıkan adamlarla dövüşmüşlerdir. Bu sırada Asi, iki adam tarafından zorla götürülmektedir, Adem ve Alaz o adamları da döverek Asi'yi kurtardıklarını düşündükleri anda içeriden çıkan kişi silahla Alaz'ı hedef almışken Asi kolundan vurulmuştur…Adem ve Alaz ayrı odalara koyulduktan sonra Alaz, söz konusu işverenin beş adamı tarafından şiddete maruz kalmıştır…Belirtilen işverenin adamları ellerinden Asi'yi kaçırmış ve her yerde onu aramaktadır. Adamlardan biri Neslihan'ın eşi Güven'in karşısına çıkarak Asi'nin nerede olduğunu sorduğunda bilmediğini söylediği için Güven'e cebinden çıkardığı kesici bir alet olan çakıyı saplamıştır.
Yapılan araştırmalara göre televizyonda gösterilen şiddet içerikli sahnelerin, olayların, görüntülerin sıklığı ve süresinin fazlalığının toplumda artan şiddetle bağlantılı olduğu ortaya konmuştur. Şiddet sahnelerinin ayrıntıları arttıkça ve canlandırmalar yakın çekimlerle pekiştirilerek tekrarlandıkça etkinin boyutlarının daha da tehlikeli bir hal aldığı söylenmektedir. İzlenen filmin, dizinin ya da programın esas kahramanı şiddet uyguluyorsa ya da filmin ana konusu şiddet üzerine kurulu ise, izleyiciler üzerindeki özendirici ve tetikleyici etkisi o derece artmaktadır.
Bilindiği üzere gündelik yaşamdan kesitlerin aktarıldığı, kurgusal metinlere dayanan televizyon dizileri, karakterleri ve anlatılan hikayeleri aracılığıyla izleyicilerin zihninde "gerçek bir dünya" algısı yaratmaktadır. Gerçekle kurguyu ayırt etme yetisine tam olarak sahip olmayan bireyler ve özellikle de bu kişiler 'suça yatkın' olarak nitelendirilebilecek bir karaktere sahiplerse bu şekildeki şiddet ögeleri onlar için 'yöntem öğretici' olabilecektir. Televizyon dünyasındaki şiddete dair içerikleri gerçekmiş gibi algılayıp bu kişilerin kurgu karakterlerle özdeşlik kurma ihtimalini ortaya çıkarabilecektir.
Şiddet özellikle televizyonla beraber temsili farklılaştırılarak, estetize edilerek ve yoğunluğu günden güne arttırılarak izleyiciye sunulmaktadır. İçi boşaltılmış ve otantikliğinden sıyrılmış şiddet art arda gelen milyonlarca tür içerikle birlikte tüketilmektedir. Bir aracı vasıtasıyla maruz kaldığımız soyut hale getirilmiş şiddet; olumlu davranışları, empatiyi ve şiddete gerçek hayatta fizyolojik reaksiyon vermeyi olumsuz anlamda etkilemektedir. Bir uyarana karşı bilişsel, duygusal ve nihayetinde davranışsal tepkilerin azalması veya ortadan kalkması olarak tanımlanan duyarsızlaşmanın sıklıkla şiddet içeren görüntülere maruz kalan bireylerde gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Duyarsızlaşma meydana geldiğinde ahlaki değerlendirme süreci de bozulur. Çünkü birey değerlendirme sürecini başlatmak için gerekli olan işaretleri algılayamaz ve bunlara cevap veremez. Sonuçta eylemler bunların ahlaki boyutunu düşünmeden harekete geçirilir. Empati yani ötekinin halini anlamak ahlaki değerlendirme süreci için kritiktir. Ekranlar marifetiyle biteviye maruz kaldığımız şiddet duyarsızlaşma ve empati duygusunun körelmesine yol açabilmektedir. Duyarsızlaşma sonucu; korku, endişe, kaygı, nefret, şiddet, saldırganlık ve gerginlik gibi duyguların azalması, şiddet içeriğini takip eden veya maruz kalan için bir süre sonra zevk aracı haline gelebilmektedir. Bu demek oluyor ki bazıları için şiddeti izlemek eğlencelidir ve şiddet her ne kadar öfkeyi tetiklese de bu kaygı hâline kadar ilerleyememektedir. Tam tersine ne kadar çok şiddet içeriği izlenirse o kadar çok şiddete bağımlı hale gelinmektedir.
Sonuçta medyadaki şiddet, gerçek hayattaki şiddetten daha sık tekrar etmektedir. Senaryoda şiddet haklı bir nedene bağlanmış, gerekçelendirilmiş ve görünürde olumsuz hiçbir sonuç doğurmamıştır. Dolayısıyla şiddetin sunumu da şiddet davranışının yanlışlığına ilişkin kabulü değiştirebilir ve şiddete dönük davranışların gelişimini teşvik edebilir. Bu bağlamda şiddet kabul edilebilir; çünkü gerçek değildir ve bundan dolayı kurbanlar gerçekten acı çekmezler türünden bir algı yanılmasına yol açarak şiddetin gerçek hayattaki sonuçlarına kayıtsız kalmayı arttırabilir.
Bilindiği üzere televizyon yayınlarında gündelik yaşamda yer alan genel ya da münferit olayları konu edinen dramatik yapımlar izleyici kitleyi bilinç ya da bilinçaltı düzeyinde çeşitli açılardan etkilemektedir. Şiddetin her türlü temsiline yer verilmesi suretiyle ise yayın kuruluşlarının yapımlarda izleyici nezdinde öne çıkıp fark edilir olmak arzu ve baskısıyla zaman zaman toplumsal hassasiyetleri göz ardı ettiği düşünülmektedir.
Televizyon, bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde dahi merkezî hikâye anlatıcı görevini sürdürmektedir. Televizyon, kullanıcısına; hem kullanıcının beğeni ve istekleri hem de farklı toplumsal beklentiler çerçevesinde bir seçki sunarak her haneye ortak imgeler ve mesajlar iletmektedir. Şiddet, seyircilerin en kolay özdeşlik kurabileceği unsurlardan biri olarak görüldüğünden kurgusal dünyada sıklıkla şiddet temsili olduğu görülmektedir. Gerçek hayatta çok daha örtük olan şiddet, kurgusal dünyada apaçık bir şekilde temsil edilebilmektedir. Bu temsil sayesinde de seyirci kitlesinin ilgisi çekilmektedir. Dizilerde hikâye anlatımının büyük bir parçasını oluşturan şiddet, sembolik fonksiyonlarla hikâyelerin büyük ölçekli temsilinin unsurlarını şekillendirmektedir.
Diğer taraftan dizilerdeki hikâye anlatımında, oyuncular arasındaki iktidar dengeleri üzerinden “güçlü”, “güçsüz” rol dağılımları yapılarak, kimin şiddet uygulayacağı, kimin şiddet gören olacağı şekillendirilmektedir. Ana rollerdeki oyuncular ya şiddeti uygulayan ya da bu şiddetten mağdur olan, yani “kurban” rolünde olabilirler. Şiddetin dozu arttıkça, şiddeti uygulayan ve bu şiddetin kurbanı olan oyuncuların karakterlerinin de daha gerçekçi algılanması söz konusu olabilmektedir.
Televizyonun düzenli ve tutarlı örüntülerle sunduğu kurgusal şiddet ilk bakışta masum şiddet olarak görülebilir. Çünkü kurgusal programlar gerçek dünya değildir. Kurgusal şiddet, mizah, komedi, drama gibi belirli bir programın mesajını iletmek için başvurulan ögelerden biri olarak savunulabilir. Yani, şiddet eğlence sektörüne hizmet eden televizyonun birçok eğlence ayağından biridir. Ancak bu durumun normalleştirilmiş ve haliyle içselleştirilmiş şiddetin gerçek dünyada yansımasında da bir rol oynadığı düşünülmektedir.
Kültivasyon teorisine (ekme-yetiştirme) göre kurguya dayalı programlarda gösterilen, basmakalıp ve çarpıtılmış olarak, oldukça dar bir bakış açısında verilen ve gerçeklikle uyum sağlayan toplumsal bir dünya görüşünün izleyiciler tarafından yavaş yavaş benimsendiği belirtilmektedir. Eğlence endüstrisi eleştirmenleri de, kitle iletişim araçlarında şiddetin yüksek seviyelerde görünür olmasıyla günlük yaşamda yüksek seviyede gerçekleşen şiddet olayları arasında bağlantı olduğunu ileri sürmektedirler. Aynı şekilde, ABD’de şiddet içerikli eğlencenin etkilerine ilişkin kırk yıl süreyle yapılan araştırmalar, özellikle televizyondaki şiddet içerikli eğlence programlarıyla gerçek hayattaki şiddet olayları arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlantının başlıca nedenleri şunlardır: 1) Şiddet içerikli eğlence, şiddetin normal ve kabul edilebilir bir davranış olduğu yolunda bir mesaj vermektedir. Uzmanlar, şiddet içerikli programlara izin veren toplumların vatandaşlarının uyguladığı şiddete dolaylı olarak katkıda bulunduğunu söylemektedirler. 2) Şiddet içeren programları izleyen kişiler şiddete karşı duyarsızlaşmaktadır. Duyarsızlaşmış insanlar büyük ihtimalle saldırgan olayları daha az fark edecek, şiddetin etkilerini önemsiz görecek, şiddetin mağdurlarıyla daha az empati kuracak ve şiddete daha fazla tolerans gösterecektir. 3) Çok fazla şiddet içerikli eğlence programı izlemek ‘acımasız dünya’ sendromuna yol açacaktır. İzleyici, dış dünyadaki şiddetin miktarını olduğundan fazla görmekle kalmayacak, diğer insanlara karşı güvensizlik duyarak, silah taşıyarak ve hatta daha kendisine saldırılmadan agresif davranışlar göstererek aşırı tepki verecektir.
Televizyonun izleyicilere hemen hemen her türlü şiddeti ekranlardan sunarak filmlerin, dizilerin potansiyel bir şekilde şiddeti harekete geçirdiği teorilerinin haklılıkları açık bir şekilde görülmektedir. Televizyonda yayınlanan dizi/filmlerin birçoğunda öldürme, yaralama, taciz, kaba kuvvet, hakaret, nefret söylemleri, onur zedeleme ve/veya aşağılama gibi şiddetin her türlüsü izleyicinin ya tepkisini ya da ilgisini çekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, konu itibariyle her ne kadar kurgusal yapımlar da olsa hikayelerini hayatın içinden aldıkları, toplumda gerçeklik noktasında bir karşılık bulabildiği, dizi içerisinde yer alan şiddet sahnelerinin şiddete meyilli kişiler tarafından rol/model edilme olasılığının var olabileceği gerçeğinin kamusal sorumluluk bağlamında yayın kuruluşları tarafından göz ardı edilmemesi hususu dikkate alındığında ihlale konu dizi film yayınında şiddete dair her türlü suçun işlendiği, şiddetin ön planda tutularak izleyicilere aktarıldığı, bu bağlamda şiddetin artan dozlarla senaryoda temel konu olarak ele alındığından yayıncının editoryal bağımsızlığını aşarak toplumsal huzuru tehdit edebilecek bir noktaya ulaştığı, bireyler nezdinde dizide yer alan içerikler ile şiddetin meşrulaştırıldığı, çözüm yöntemi ve cezalandırma unsuru olarak yansıtıldığı, kadın ve erkek karakterlere uygulanan şiddet türleri 'güçlünün' 'zayıf' üzerinde kurduğu bir tür baskı, yönetme, sindirme ve tahakküm kurma biçimi olarak şekillendirilerek şiddetin şiddeti doğurduğu bir atmosferde şiddetin döngüselliği vurgulanarak yine şiddet sorun çözmenin tek yöntemiymiş gibi bir kurgusal algının oluşturulduğu, buradan hareketle söz konusu yapımda şiddet pornografisi oluşturularak izleyicilerin belirli sahnelerde buna maruz bırakıldığı, dolayısıyla "karşılıklı şiddet" ile ilgili sahnelerin izleyicilerin söz konusu durumları normalleştirmelerine, içselleştirmelerine ve şiddetin gerçek dünyada yer bulmasına yol açabilecek etkilere sebep olabileceğinden mezkur yayında şiddetin özendirildiği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının takdiren iki (2) kez durdurulmasına, karar verilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 262.978.342,67 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 7.889.350,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 2 (İKİ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanın kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “… Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 27.11.2024 tarih ve 2024/46 sayılı toplantısında alınan 20 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 28.09.2024 ve 05.10.2024 tarihlerinde saat 20:30’da yayınladığı "Yabani" adlı dizi film yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ş) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ ve Tuncay KESER’in karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 27.11.2024 tarih, 2024/46 sayılı toplantısında alınan 20 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurulun 27.11.2024 tarih, 2024/46 sayılı toplantısında alınan 20 No’lu karara karşı oy yazısı.
Necdet İPEKYÜZ Şerhidir.
Üst Kurulun 27.11.2024 tarih, 2024/46 sayılı toplantısında alınan 20 No’lu karara karşı oy yazısı.
Ahmet Can BUĞDAY Şerhidir.