İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 06.11.2024 tarih ve 79 sayılı yazısına konu SHOW TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 01.11.2024 tarihinde saat 15:00’da yayınlanan “Didem Arslan Yılmaz’la Vazgeçme” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
SHOW TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, hafta içi her gün saat 15:00'da özeti ile birlikte canlı olarak “Genel İzleyici" koruyucu sembolü ile yayınlanan, sunuculuğunu Didem Arslan Yılmaz'ın yaptığı, başvuru yapan kişilerin ailevi sorunları ile kayıp kişilerle ilgili durumların konusunu oluşturduğu "Didem Arslan Yılmaz’la Vazgeçme" adlı kuşak programının 01.11.2024 tarihinde saat 15:00’da yayınlanan bölümünde Halil İbrahim adlı kişi yayına katılmıştır. Halil İbrahim, Huri isimli kadın ile resmi nikâhlıdır ve çocukları olmamıştır. Bunun üzerine Halil İbrahim, resmi nikahlı eşinin de rızası ile Hülya adlı kadınla dini nikâh kıyar ve beraber yaşamaya başlarlar. Halil İbrahim ile Hülya'nın iki kızları olur. Sonrasında ise Hülya ilk evliliğinden olan kızı ve Halil İbrahim'den olan küçük kızını da alarak Tuncay isimli şahsın yanına gider. Halil İbrahim de küçük kızını yanına alabilmek için programa başvurur. "Hayat Arkadaşı, Kızını Kaçırdı", "Çocuğu Olmuyor Diye Kuma Getirdi", "Karım Kabul Etti, Kuma Getirdim", "Karım, Kumasıyla Çok İyi Anlaşıyordu", "Pikniğe Diye Çıktı, Sevgilisine Kaçtı", "'Amcam' Diye Tanıttı Sevgilisi Çıktı", "Tuncay’ın Karısı Halıcıya Kaçmış", "Tuncay’a Da Kaçsa Karımı Affederim", "Kumamı Çok Severdim", "Sevgilim Tuncay Gül Gibi Bakıyor", "Kumam Hülya Eve Geri Dönsün", "Sevgilim Tuncay’ın Karısı Halıcıya Kaçtı" Ve "Ben Tuncay’a, Tuncay’ın Karısı Halıcıya Kaçtı" şeklindeki alt yazıların ekrana getirildiği ilgili bölümde “Halil İbrahim Bey, canım benim. Şimdi bana neden geldiniz? Buyurun, sizi dinleyeyim. Hoş geldiniz. Benim gelmemin, benim gelmemin sebebi benim 25 sene çocuğum olmadı. Ondan sonra bu Hülya Yenicelioğlu hanımefendiyle evlendim. Siz normalde resmi nikâhlı olarak Huri Hanımla evlisiniz. Huri ile evlisiniz. 25 sene çocuğunuz olmayınca, sizi birileri işte Hülya Hanımla tanıştırıyor. Eşinizin de rızasını almışsınız iddianıza göre. Evet, onun da rızasını aldık. Peki. Hülya Hanımla dini nikâh kıydınız. Evet. Peki. Sonra ne oldu? Sonra 2011'de ee iki şey 24 Şubat 2011'de evlendik. Evet apar topar hemen evlenmişsiniz böyle tanışır tanışmaz. Ondan sonra 2011'de evlendik. İlk çocuğumuz Hanife Dila oldu. Ondan sonra…Evlendiniz derken aslında evlenmediniz. Siz aslında evlisiniz. Özür dilerim ben de hata yaptım. Siz normalde, aslında Huri Hanımla evlisiniz. Evet. Siz Hülya Hanımla işte birliktelik yaşamaya başladınız. Evet. Ondan sonra işte…Aynı evde peki resmi nikahlı eşiniz Huri Hanım, diğer birliktelik yaşadığınız Hülya Hanım, aynı evde mi yaşadınız? Aynı evde yaşadık. 2011 yılından sonra. 2011 yılından sonra, 2024'e kadar, 2 Temmuz 2024'e kadar beşimiz beraber, altımız beraber yaşadık. Trabzon’un neresinde yaşıyorsunuz? Nerede oturuyorsunuz? Trabzon, Araklı ilçesi, Erenler mahallesinde. Erenler mahallesinde. Peki eşiniz buna rıza gösterdi. Yani Hülya Hanımla aynı evde beraber yaşamak istedi mi? Evet. Onun da çocuk sevgisi var tabii. Peki. Sonra ne oldu peki beraber? 2 tane çocuğunuz oldu diye biliyorum. 2 tane kız çocuğumuz oldu. İyi, has giderken 2 Temmuz'da “Biz pikniğe gidelim.” dediler. Onun daha önceki eşinden de bir tane kız çocuğu vardı. İsmi Damla. Siz ona da babalık yaptınız, 2 kız çocuğunuz oldu. Evet. O 3 yaşında bizim oraya geldi. Tamam canım. 17 yaşına kadar ben ona babalık yaptım. Ondan sonra söylediler ki 2 Temmuz'da “Biz pikniğe gideceğiz Araklıya. Yani sen iki tane kadınla, çocuklarla, onun daha önceki evliliğinden olan çocukla beraber aslında mutlu mesut yaşadığını söylüyorsun. Evet. Hiçbir sorun yoktu. Peki Halil İbrahim Bey. Her şey yolundaydı. İki kadın da peki aynı evde anlaşabiliyorlar mıydı? Çok güzel anlaşıyorlardı. Ama bu doğru bir şey değil tabii ki biliyorsun. Yani yaptığınız doğru bir şey değil. Doğru bir şey değil ama yani herhangi bir sorun yoktu yani. Ama normalde hukuken, işte ahlaken, vicdanen 2 kadınla beraber aynı evde yaşamanız doğru bir şey değil. Bunu söylemek zorundayım. Yani hata aslında. Peki, iki kadın aynı evde yaşamaya başlayınca aralarında sorunlar hiç olmadı mı? Resmi nikahlı eşinizle? Hiçbir sorun olmadı çünkü çocuklar oldu, evde bir güzellik oldu. Eşiniz de, resmi nikahlı eşiniz de çocuklar, birlikteliğinizden çocuklar dünyaya geldiği için bundan memnun oldu. Peki anneliği kim yaptı? Resmi nikahlı eşiniz mi yoksa…İkisi beraber yaptılar. Beraber yaptılar. Evet…Kızım Hanife’nin söyleyişine göre bunlar daha önce Merzifonlu birisiyle bile konuşuyormuş ama 23 Nisan’da okulda çocuklarla beraber onu konuşturtmuş. Ama konuştururken Hanife demiş ki, “Anne” demiş, “Bu adam senin amcan mı?” Onun bir tane amcası var Buldan’da, Denizli Buldan’da. Demiş ki “Bu senin amcan mıdır?” demiş, yani o onu tanımadığı için. Demiş ki, “Evet.” demiş, “Amcamdır.” demiş. “Sizi amcamla görüştürüyorum.” Aslında görüştüğü kişi bir, yani sizin iddianıza göre…Bir sevgilisi var. O sevgilisiyle de çocuklarınızı görüştürüyor…Sizin birlikteliğinizden olan küçük kızını götürüyor da büyüğü niye götürmemiş? Şimdi büyüğünü götürmemesinin sebebi şu, büyüğünün bir epilepsi başlangıcı var. Aa hasta çocuk. Çocuk biraz rahatsız. Yani onu devamlı doktora… Yani o çocuk şimdi devamlı hastaneye gidip geliyor. Bu Hülya Hanım da hastaneye gitmekten çok nefret eden biri. Çocuğun tedavisiyle ilgilenmemek için kızı, kızı Hanife'yi bırakıyor…Peki Tuncay’la, bu sevgilisiyle ne zamandan beri görüşüyor? O zaman sevgilisi olduğunu mu düşünüyorsunuz siz bu…Evet 3 aydan beri onla berabermiş. Hanife’nin söyleyişine göre “3 aydan beri baba bu adamla konuşurdu.” dedi. Peki. Biz Hülya'yı bulduk, ulaştık. Yanında da, yanında da Tuncay var. Efendim? Tuncay’la berabermiş. Şu anda Tuncay’la birlikteymiş. Alo Hülya merhabalar. Merhabalar. Hülya şu anda karşımda Halil İbrahim Bey var. Halil İbrahim Bey diyor ki “Benim” diyor, “Çocuklarımın annesi” diyor. “Benim çocuğum olmuyordu. Hülya ile anlaştık, çocuk yaptık.” diyor. Peki sen niye terk edip gittin? Anlaşamıyorduk ya onla biz. Sorunlar vardı. Neden anlaşamıyordunuz? Hangi sorunlarınız vardı? Ya zaten kendisinin resmi evliliği var. Evliliği var. Evet Ya bir arkaya çıkamıyorum bir arkaya gitmek için izin almam gerek. Şu anda Tuncay'ın yanında mısın? Evet şu an biz dışarıdayız sonra konuşsak olur mu? Şu anda konuşalım. Canlı yayındayız bu arada, Didem Yılmaz ben. Evet, eşinizle daha doğrusu çocuklarınızın babası da, Halil Bey de burada. Ama siz Halil Bey'in evli olduğunu bile bile kendisiyle bir birliktelik yaşamadınız mı? Ya yaşadık da bizim anlaşmamız öyle değildi onunla. Nasıl bir anlaşmanız vardı? Ya şimdi, öteki hanımıyla aynı evde olmayacaktık. Ev sözü verdi hiçbiri olmadı. Verdiği sözlerin hiçbir tanesi olmadı. Bir dakika hangi sözleri verdi? Yani ben ayrılacağım resmi nikahlı eşimden, Huri'yi bırakacağım seninle mi evleneceğim dedi? Yok öyle bir şey yok. Zaten onu ben istemedim, öyle hani durduk yere kimsenin günahına girmek istemedim. Ayrılmasını da istemedim ama ayrı evri sözü verdi. Aynı evde yaşamak istemediniz? Doğru mu anladım? Aynen, aynı evde kimse istemez. Tabii normalde olmaması lazım aynı evde zaten iki kadın olur mu ya. Allah Allah. Aynı evde yaşadım yani kusura bakmayın da esir gibi bir hayat vardı orada. Esir. Hayvan bakabilirim, hiç yapmadığım işi yaptım orada yine kıymet bilmedi yine ağza alınmayacak hakaretler edildi...Nasıl esir gibi yaşadın ya. Sor, bir sor. Nasıl esir gibi yaşadın ya. Sen istediğini yedin istediğini giydin, istediğini yaptın yine diyorsun ki ben esir gibi yaşadım. Senin yaptığın insanlık mı? Biz seni, biz seni orada aç susuzken aldık ondan sonra seni güzel bir hayat yaşattık sana. Sen kalktın şimdi beni yok esir gibi yaşattı yok yahu. İki tane çocuk var, çocuğunuz olmuş. Büyük kızı bırakmışsın. Küçük kızını Zeynep'i babaya bırakmışsın. Neden bıraktın çocuklarını o zaman? Zeynep yanımda. Zeynep yanında da Hanife'yi niye bıraktın? Hanife'ye ben çok uğraştım alayım diye. Hanife gelmedi. Cici annesinin yanına gitti. Ben onu da alacağım. Onu bırakmayacağım ki. Onu da alacağım. Almama gibi bir şeyim yok. Peki şunu merak ediyorum, senin kafanı Tuncay mı karıştırdı? Tuncay'la nerede tanıştın? İnternet üzerinden İnternet, sosyal medyadan. Aynen. Ne zamandır tanıyorsun Hülyacığım, Tuncay'ı? Bir senedir. Peki, biriyle konuştuğunu, Tuncay'la konuşuyorum diye söyledin mi Halil'e? Hayır. Neden gizledin peki? Ben kendim yeni bir hayat kurmak istiyorum. Çocuklarımı alacağım gideceğim deseydin ne olurdu? İzin vermeyeceğini biliyordum çünkü. O yüzden. Peki Tuncay evli mi canım? Hayır, değil. Boşanmış mı peki? Evet. Bitirmiş mi evliliğini? Nerede yaşıyorsunuz Hülyacığım? Ben biliyorum adresini de. Amasyadayız. Amasya. Tuncay ne iş yapıyor peki? (Telefondan bir erkek sesi gelir.) Ben seninle konuşayım Tuncayla birazdan konuşurum. Buyrun. Tuncay Bey, Siz Hülya Hanım'la bir yıl önce sosyal medyadan tanışmışsınız. Tamam doğrudur. Ne dedi size, ne anlattı, niye sizin yanınıza geldi? Nasıl niye geldi? Sonuçta iki tane çocuğu var Halil Bey'den. Tamam. Niye geldi, evlenme açısından geldi. Evlenme. 2 Temmuz'da geldi. Evlendiniz mi peki? Evlendik, evet. Resmi nikah kıydınız mı? Var ya da yok ne yapacaksınız? Hayır, soruyoruz. Soruyorsunuz da niye soruyorsunuz? Çünkü Halil Bey, çocuğunun peşinde bu arada ama Hülya da eve dönerse, dönsün istiyor. (Konuşulanlar nedeniyle yayının sesi kesilmiş, Didem Arslan tarafından konukların üsluplarına dikkat etmeleri istenmiştir) Halil Bey, diyor ki; ben diyor orada diyor mutlu değildim, aynı evde iki kadın olmaz, ben yuvasını da bozmak istemedim şimdi kaç yıldır beraberler, çocukları olmamış onu bilerek geldim hata yaptım biliyorum ama, (Konuşma Halil Bey tarafından kesilmiştir.) Şimdi, bakem Beni diyor, hizmetçi gibi kullandı diyor. Tuncay mı kafasını karıştırdı? Tabii, Tuncay kafasını karıştırdı. Tuncay'ın önceki hanımı, bir halıcıya kaçmış. Peki, sevgili Halil Beyciğim, Hülya, çocuklarınızın annesi öyle ya da böyle, eve dönse ayrı ev açar mısınız?... Çocuklarının annesisin kal bu evde ben sana bakacağım, ihtiyaçlarını gidereceğim der misiniz? Eve dönsün mü kısacası? Ben şimdi Hanife'nin hatırı için her şeyi yapabilirim. Hülya daha önce onun karısı da bir halıcıya kaçmış galiba şeyin Tuncay'ın, sen bunu biliyor muydun? Evet. Onun hayatı o kendini ilgilendirir. O beni ilgilendirmiyor ki. Peki, sosyal medyada tanışmaya başlayınca Tuncay mı seni ikna etti? "Gel benim yanıma, Amasya'ya gel." dedi? Hayır. Beraber fikrimiz. Onunla bir alakası yok. O demedi. Ne oldu da Tuncay bu kadar seni etkiledi? Sen nasıl ikna oldun ya da nasıl gitmek istedin? Tuncay'ın nesi seni etkiledi? Ya öncelikle insanlığı, kalbinin temizliği. Başka bir şeysi yok. Tabii, tabii senin kalbin kadar onun kalbi de temiz. Ya şunun sesini alın da öyle konuşalım. Halil Beyciğim ben bir konuşayım mı, peki kalbinin temiz olduğunu yazışarak nasıl anladın? Senin mi çocuğun olmuyor? Halil’in çocuğu oluyor zaten. Sende mi problem var? Benim olmadı evet. Benim olmadı. Peki sen üzerine bir anlamda kuma getirmesine bile rıza göstermişsin çocuklar için. Şimdi bir çocuğumuz olsun diye ben öyle yaptım yani. İstedim her şeyi. “Ne olursa olsun.” dedim. Hülya’yla anlaşıyor muydun? Sever miydin Hülya’yı? Anlaşıyorduk evet. Ben onu bir gelin niyetine yani hani “Bir gelinim olmuş.” derdim. Bak diyorlar ki, hem Huri Hanım hem de Halil söylüyor, “Bir hata yapmış olabilir ama biz çocuğumuzu çok özledik. Zeynep’i çok özledik, lütfen eve geri dönsün. Hülya bir hata yapmış olabilir.” Ama seni affetmeye hazırlar. Sen döner misin peki? Yok ben dönmek taraftarı değilim. Kuma olarak gittiğin için pişmansın anladığım kadarıyla. Aynen. Yani 13 yıl boyunca, bak 13 yıl boyunca hiçbir şeye sesini çıkarmamışsın, kuma olman da doğru bir şey değil, orada kuma olmayı da kabul etmişsin, yaptığın çok büyük bir hata zaten. Şimdi de gidip başka bir hataya savrulabilirsin. Peki ayrı bir evin olsa, çocukların başında dursan döner misin Trabzon’a? Yok dönmem. O da belki çocuğundan kopmak istemediği için bir arayı bulalım dedik. Bir ev alırsınız belki de tutarsınız. O da oraya gelir. Ya olabilir yani. Hepsini ben kabul ettim ama o etmiyor hiçbir şeyi. Hülyacığım, Tuncay’ın çocukları var mı canım? Bir tane kızı var 6 yaşında. O da sizle beraber mi yaşıyor? Evet. Peki annesi nerede onun, kızının? Ayrı. Halıcıya kaçıp çocuğu evde mi bırakmış eşi? Aynen. Sen şimdi o çocuğa da mı annelik yapıyorsun? Evet. Allah. Ama sen de, sen de Hanife’yi bırakıyorsun, Tuncay’a kaçıyorsun, tadilatçı Tuncay’a. Onun karısı da, neye kaçıyordu? Halıcıya. Halıcıya kaçıyor, çocuğu eve bırakıyor. Sen 2 Temmuz’da gittikten sonra mı Tuncay’ın yüzünü gördün? Amasya’da? Yok, önceden de gördüm. Nerede? Şeye mi geldi, Trabzon’a mı geldi? Evet. Siz ayrıca görüştünüz Trabzon’da. Evet birkaç kere görüştüm." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Tarihsel gelişim süreçleri içerisinde her toplumda genel kabul gören bir takım düşünce ve kurallar vardır. Toplumda hazır olarak bulunan ve toplumun ortak duygu ve düşüncelerini yansıtan bu düşünce ve kurallar, toplumsal değer olarak şekillenir ve nesilden nesile aktarılır. Toplumsal değerler, toplum düzeninin devamlılığı için çok önemli olduğu gibi aile, din, hukuk, eğitim ve ekonomi gibi kurumlar da toplumsal değerin etkisi altında şekillenmektedir.
Değerler, toplumun bütün özelliklerini etkileme ve belirleme gücüne sahiptir. Bu sebeple değerler toplumun heyecan ve duygularına hitap ederek toplumsal düzenin korunması ve sürdürülmesini sağlar. Değerlerin bu özelliği toplum üzerinde bir denetim mekanizması da oluşturmaktadır. Nitekim toplumsal değerler, bazı durumlarda toplumsal düzeni sağlayan yazılı kurallardan bile daha etkili olabilmekte ve yasaların hazırlanmasında da bu değerler önemli bir gösterge olmaktadır. Bir toplumun devamlılığı için büyük öneme sahip olan değerler sistemi, milli ve manevi değerlerden oluşmaktadır. Aile, ahlak, din, örf, adet, gelenek-görenek, hoşgörü gibi değerler ise manevi değerlerimiz kapsamında yer almaktadır.
Milli ve manevi değerlerin toplumda benimsenip gelişebilmesi için ülkemizdeki toplum yapısı itibariyle toplumun en önemli ve en temel bileşeni olan ailede bu değerlerin yeşermesi, biçimlenmesi ve bireyin hayatında, anlam dünyasında kendine yer bulması gerekmektedir. İşte bu yüzden olsa gerek “milli ve manevi değerler” ibaresiyle “aile yapısı” kavramları birçok yerde beraber kullanılmaktadır. 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ifadeleri ile “değer” ve “aile” kavramları bir arada kullanılmıştır. Ahlâk kavramı ise insan ilişkilerinde zaman ve mekâna göre değişebilen nitelikte olmakla birlikte hukuk düzeni tarafından daha objektif anlamlar verilebilmektedir. Bu bağlamda genel ahlâkı “Belirli bir zamanda, bir toplumun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiş bulunan ahlâk kurallarıyla ilgili davranışları gösteren değer yargıları toplamı” olarak tanımlamak mümkündür.
Aile kurumu ise insanlığın başlangıcından bu yana sağlıklı bir toplumsal hayatın ontolojik temeli olarak toplumsal kurumlar arasında büyük öneme sahiptir. Kişilerin yaşamlarını idame ettirdikleri ilk sosyal çevre olmasıyla birlikte aile, insanı topluma ve hayata bağlamaktadır. Böylelikle aile, toplumun sürekliliğini sağlamaktadır. Aile, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, erkek veya kadın herkes için en doğal ve temel sığınaktır. Fertler, toplumsal hayata ilk olarak ailede hazırlanırlar. Aile kurumu toplumun en doğal ve temel birimi olup ailenin toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahip olduğu hususu, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 16 ncı maddesi başta olmak üzere, evrensel düzeyde kabul gören birçok insan hakları metninde yer almaktadır. Anayasamızın 41'inci maddesine göre de "Aile, Türk toplumunun temelidir." Sadece mevzuat bağlamında değil değerler hiyerarşimizde de ailenin korunması ve aile bağlarına ihtimam gösterilmesi en üst sıralarda yer almaktadır.
İnsanların yetişmesinde, bedensel ve ruhsal gelişimlerinde, toplumsal ya da bireysel değerlerinin oluşmasında, uygulanmasında ve yeniden üretilmesinde aile önemli rol oynamaktadır. Toplumun gelişmesi bireylerin sağlıklı iletişim barındıran bir aile hayatının olmasıyla ilişkilidir. Bu nedenle, aile kurumu gerek anayasal gerekse genel ve özel kanunlar çerçevesinde koruma altına alınmıştır. Hukuk sistemimizde de, Anayasa, Medeni Kanun, Ceza Kanunu olmak üzere genel nitelikli kanunlarda aileyi koruyucu hükümler getirilmiştir.
Konuyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinde ailenin korunması ile ilgili özel bir hüküm yer almakta olup şu şekildedir: “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır”.
Bilindiği üzere gündelik yaşamdaki bütün konular kitle iletişim araçları ile geniş kitlelere ulaştırılarak görünür, bilinir ve tartışılır hâle getirilmektedir. Bu süreçte ise bilgi aktarımı yapılırken bireylerin bilgilendirilmesi ve de belirli düzeyde yaygın bilinç oluşturulması yayın kuruluşları tarafından amaçlanmaktadır. Aileyi ve toplumu ilgilendiren problemler ele alınırken genel olarak gündüz kuşağı programlarında kendini ifade etme imkânı verilen kişiler çeşitli mahrem konuları stüdyo ortamından tüm ülkenin gündemine taşınabilecek şekilde iddia, içerik ve ayrıntılı tasvirler ile gözler önüne sermektedir.
Aile değerlerine zarar veren içeriklerin gösterimi, aile kurumunun ve evliliğin temsili mikro ölçekte aileyi ve dolayısıyla büyük ölçekte toplumu olumsuz etkilerken medyanın izlenme kaygısı bu şekildeki durumların sunumuna sebebiyet vermektedir. Aile kavramı zaman içerisinde dönüşüme uğramışsa da ailenin korunması, ülkemiz için en önemli ilkelerden biridir. Kitle iletişim araçları aracılığıyla yayılan mesajlarda yer alan; şiddet, cinsellik, çocuk istismarı, genel ahlak kurallarını zedeleyici söylemler ile olumsuz davranışlar oluşturabilecek her türden yayının denetlenmesi gerektiği ortadadır. Bu sorunların önüne geçilmesinde ailenin korunması, 6112 Sayılı Kanun’la güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda toplumun en önemli yapısı olan ailenin korunmasında medya mensuplarının da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri beklenmektedir.
Hız, erişim kolaylığı ve kitleleri etkileme gücü sebebiyle medya, modern dünyanın en önemli araçlarından birisidir. Fakat hem ülkemizde hem de dünyada ailenin korunması ve güçlendirilmesi konusunda medyanın yoğun olarak olumsuz algı ve değerler yaydığı görülmektedir. Dolayısıyla medyada aileyi kötüleyen, değersizleştiren, sapkın ilişkileri reklam eden, çocukları kimlik bunalımlarına sokan, aile bireylerinin kişilik haklarını ihlal eden; genel ahlaka, milli ve manevi değerlere uymayan yayınlara ilişkin proaktif tedbirlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Medya ailenin korunmasına en fazla etki edecek olan araçların başında gelmektedir. Şiddeti, bölünmeyi ve bireysel hazzı ön plana çıkaran programların ve yapımların yerine, aile değerlerini korumaya yönelik, hem kadını hem de erkeği geliştirebilecek bir perspektifle, günlük hayata pratik faydalar sunabilecek programlar hazırlanmalıdır. Özellikle son yıllarda televizyonlarda yürütülen çeşitli programların hem toplumsal hem de ailevi değerlerimizle örtüşmemesi ve gerçek bir aile yapısını oluşturamaması açısından sakıncalı olduğu ve arzu edilmeyen zarar verici sonuçlar doğurduğu görülmüştür.
Tüm bu açıklamalar ışığında belirtmek gerekir ki aile kurumu bireyin sosyalleşmesi, güven kazanması, kişiliğinin şekillenmesi ve kültürel kimliğini içselleştirmesi konusunda en önemli toplumsal unsurdur. Aile ayrıca, toplumsal değerlerimizin ve kültürel kodlarımızın sürekliliğini ve bunların benimsetilmesini ve nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda aile, toplum için vazgeçilmez bir önem arz etmektedir. Aile kavramının içinin boşaltılması sonucu temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen ailelerin, o toplumun içten içe zayıflamasına ve sonunda bütün toplumun etkileneceği bir toplumsal savrulmanın oluşmasına neden olacağı açıktır. Unutmamak gerekir ki güçlü ve sağlıklı bir toplum ancak güçlü ve sağlam temeller üzerine oturtulmuş aileler ile mümkün olacaktır. Bu nitelikteki yayın içerikleri incelendiğinde aile ve evlilik kurumunun itibarsızlaştırıldığı düşünülmektedir. Bu açıdan aile kurumunun zayıflaması genel olarak değerlendirildiğinde toplumun da zayıflaması ve dönüşmesi anlamına gelmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, yayıncının ihlale konu programda geçen diyaloglar ve işlenen konular aracılığıyla aile kavramını güçlendirmekten ziyade onun içerdiği değer ve normları zayıflattığı, söz konusu içeriğin toplumsal ahlaki değerlerimize ve Türk aile yapısına aykırılık içerdiği, televizyon programlarında resmi evlilik birliği dışındaki birlikteliklere yönelik içeriklerin görülme sıklığı arttıkça toplumun bu ilişkileri normalleştirmesine, duyarsızlaşmasına ve dolayısıyla toplumsal değerlerin yozlaşmasına yol açabileceğinden mezkur yayının Türk aile yapısına ve genel ahlaka aykırılık içerdiği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 582.590.698,52 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 17.477.721,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.