İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 06.11.2024 tarih ve 81 sayılı yazısına konu TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04.11.2024 tarihinde saat 20:00’da yayınlanan "18 Dakika" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, TELE 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 04.11.2024 tarihinde saat 20:00’da Emre Kongar ve Merdan Yanardağ’ın ortak sunumlarıyla canlı olarak yayınlanan, siyasal gelişmeler ve gündemin değerlendirildiği "18 Dakika" adlı programda, geçen diyaloglarda; “16 Nisan 2017'de Cumhuriyet'i kaldırdılar. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini boşalttılar, kaldırdılar, yerine şahsım devletini koydular ve Türkiye'yi taş devrine geri döndürdüler. Çünkü taş devrinde ne hukuk var ne anayasa var ne yasa var ne kural var. Sadece reis var. Reisin dedikleri var. O kadar…Değerli seyirciler Türkiye bugün bir AKP darbesine, AKP-MHP darbesine sahne oldu...Esenyurt Belediye Başkanlığına kayyım atamadılar sadece, belediye meclisini de feshediyorlar. Kimsiniz ya siz, belediye meclisini feshediyorsunuz idari bir kararla…2016'da doksan altı belediyeye kayyım atandı, yaygın. Bu dönemde önce bunu yapamadılar. Çünkü yenilgiye uğramış, ağır yenilgiye uğramış, siyasal ve tarihsel ömrünü tüketmiş, bitirmiş, tamamlamış bir iktidar var. Bu iktidarın uzaması, daha fazla uzaması bu ülkedeki muhalefetin, bu ülkedeki demokrasi güçlerinin, hani insanın da söylemeye dili varmıyor ama bu ülkenin iyi insanlarının kabahati. Bizim kabahatimiz. 2015'ten beri siyasal ömrünü bitiren, tamamlayan ama tarihsel ömrünü uzatmaya çalışan ve bunda da başarılı olan, bunu bir dokuz yıl daha getiren, 2024'e kadar getiren ve rejim değişikliği sürecini tamamlamaya çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu iktidar rejimi değiştirmeye, Cumhuriyet'i yıkarak bir karşı devrimi, karşı devrim sürecini pasif bir darbe metoduyla... bir pasif darbe ile Cumhuriyet'i tasfiye edip yerine siyasal İslamcı bir rejim, diğer bir ifade ile düşük yoğunluklu da olsa bir şeriat rejimi kurmaya çalışan bir siyasal İslamcı kadro ile karşı karşıyayız. Selefi bir kadro ile karşı karşıyayız. Bu nedenle iktidarı bırakmamak için ellerinden geleni yapacaklar…Meclis'te referandumsuz bir Anayasa geçirmeye çalışıyorlar: Peki bu Anayasa ile murat ettikleri nedir? Şudur: Cumhuriyeti yıktılar, kurumlarının içini boşalttılar, kimini tasfiye ettiler, kimini işlevsizleştirdiler ama yerine yeni bir rejim kuramadılar. Buna görgüleri, bilgileri, müktesebatları, insan kaynakları yetmedi. Rüküş bir siyasal hareket, bilgisiz, görgüsüz, tarihin işleyiş yasalarına karşı direnmeye çalışan ve İslam dünyasının devam eden orta çağ değerlerine yaslanan bir siyasi hareketle yüz yüzeyiz. Bunu yapamadılar. Bu süreci tamamlamaya çalışıyorlar. Yani kendi rejimlerini kurmaya çalışıyorlar. Bunun için bir Anayasa'ya ihtiyaçları var. Yeniden Erdoğan'ın devlet başkanı ya da Cumhurbaşkanı seçileceği bir seçimi oluşturmaya şiddetle gereksinim duyuyorlar. Bunun için 2034'e kadar devam edecek bir plan üzerinde çalıştıklarını biz biliyoruz…Peki niye kayyım atandı?...Buraya bir mim düşmek lazım... Yapılan iş DEM Parti'ye ve DEM Partili seçmene diz çöktürmek. Yani eğer bu sürece evet demezseniz gelen kayyım giyotinidir. Biz biçeriz demek istiyorlar. Mesele bu, büyük ihtimalle bu.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokratik rejimlerde basın, ifade hürriyetinin geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Dolayısıyla halkın doğru bilgilendirilmesi, medyanın elinde bulundurduğu iletişim gücünü toplumun aleyhine kullanmaması için ilgili düzenlemeler mevzuatla gerçekleştirilir ve denetleme mekanizmalarınca denetlenir. Bununla beraber medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar için rehber niteliğinde olan yayın etiği ilkeleri yayıncı kuruluşları toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları hususunda uyarır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını zorunlu kılar. Nitekim bu türden bir dil kullanımı ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır.
İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmüyle düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
İfade özgürlüğü hakkı, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlara riayet etmelidir. Kitle iletişim araçlarının fiziksel ve kâr amaçlı durdurulamayan yükselişi ve etkileri karşısında güçsüz kalan kişinin korunması gereği daha çok benimsenmektedir. Medya hizmet sağlayıcılar her ne kadar birer ticari müessese olsalar da yaptıkları iş itibarı ile kamusal sorumlulukları vardır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin İfade Özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde; "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde, basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün kapsadığı bir hak da olaylar ya da kişilerin eleştirisidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için eleştiri ile bu konunun kamuoyuna açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yayında kullanılacak ifadeler ölçülü bir dille ekrana getirilmelidir. Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan medyanın, haber ve yorumları verirken eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Ancak şüphesiz ki eleştiri hakkı sınırsız değildir. Bu hak yasa ve ahlak kuralları içerisinde ve özellikle kamuoyunun olumlu yönde oluşmasına ve toplumun daha ileriye götürülmesine yardım amacıyla yapılmalıdır. Bu bağlamda ifade özgürlüğünün başka özgürlüklerin kullanılmasını kısıtlayacağı ve zarar görmesine yol açacağı durumlarda sınırlandırılabileceği, dolayısıyla sınırsız olmadığı ulusal ve uluslararası hukuk metinlerinden anlaşılmaktadır.
Medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının halka karşı sorumlulukları bulunan kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan ilkelere ve basın meslek ilkelerine uygun olarak sunmalıdır. Ayrıca, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin gazetecilik mesleğiyle ilgili işaret ettiği ahlaki sorumluluk kapsamında, toplum bilincinin gelişmesini sağlama, haber ve yorumların kişisel yargılar içermemesi ya da gerçekleri çarpıtmaması ve gizlememesi gibi gazeteciliğin topluma borçlu olduğu etik ilkelere uygun davranılmalıdır. Buna göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek, kişi ve kuruluşları suçlayıcı, eleştiri sınırlarını aşan yayınlardan sakınılması sorumlu yayıncılık için elzem gözükmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; Emre KONGAR tarafından "Cumhuriyet'i kaldırdılar. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini boşalttılar, kaldırdılar, yerine şahsım devletini koydular ve Türkiye'yi taş devrine geri döndürdüler. Çünkü taş devrinde ne hukuk var ne anayasa var ne yasa var ne kural var. Sadece reis var. Reisin dedikleri var. O kadar.” şeklinde sarf edilen ifadeler ile Merdan YANARDAĞ tarafından “Türkiye bugün bir AKP darbesine, AKP-MHP darbesine sahne oldu…Bu iktidar rejimi değiştirmeye, Cumhuriyet'i yıkarak bir karşı devrimi, karşı devrim sürecini pasif bir darbe metoduyla... bir pasif darbe ile Cumhuriyet'i tasfiye edip yerine siyasal İslamcı bir rejim, diğer bir ifade ile düşük yoğunluklu da olsa bir şeriat rejimi kurmaya çalışan bir siyasal İslamcı kadro ile karşı karşıyayız. Selefi bir kadro ile karşı karşıyayız. Bu nedenle iktidarı bırakmamak için ellerinden geleni yapacaklar…Yapılan iş DEM Parti'ye ve DEM Partili seçmene diz çöktürmek. Yani eğer bu sürece evet demezseniz gelen kayyım giyotinidir. Biz biçeriz demek istiyorlar.” şeklinde sarf edilen ifadelerin eleştiri sınırları ötesinde suçlayıcı, küçük düşürücü, iktidar ve belli bir kesimi hedef gösteren, manipülatif nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.550.000,00 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2024 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 135.860,00 (yüzotuzbeşbinsekizyüzaltmış) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 07.11.2024 tarih, 2024/43 sayılı toplantısında alınan 25 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurul’un 07.11.2024 tarih ve 43 sayılı toplantısında alınan 25 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.