İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 19.02.2024 tarih ve 30 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 28.01.2024 tarihinde saat 11:18’de yayınlanan "Merve Yıldırım ile Benden Söylemesi" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda; oy çokluğu ile yaptırım uygulanması kararına katılmadım.
Söz konusu yayınla ilgili uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 28.01.2024 tarihinde saat 11:18’de yayınlanan "Merve Yıldırım ile Benden Söylemesi" adlı programda, geçen diyaloglarda;
“...Yayından çıktım Maraşlı tanıdığım, Ankara'dan tanıdığım Maraşlı bir anne. Anne beni aradı ve konuşurken gözleri dolmaya başladı. Gözleri dolmaya başladı derken ben sesinden anlıyorum. Anlattığı şey şu bak. Üçüncü sınıfa giden bir evladı var. Pardon ortaokula giden bir evladı var, yani yeni geçmiş ortaokula. Ortaokula Ankara Ülkü Ocaklarından geliyorlar. Müdürle anlaşmışlar, çocukları bir yere toplamışlar. Ülkü Ocaklarını anlatıyorlar. Çocukta etkilenmiş bundan. Eve geliyor, eve geliyor türlü türlü şeyler söylüyor annesine, babasına bir şeyler. Bu ailenin en yakınları Maraş'ta katledilmiş tamam mı? Çocuk, yani kardeşim sevmek zorunda değil kimse sizi. Dayatamazsınız da kendinizi. Anne beni arıyor ben şimdi...Her siyasi görüş için böyle bu arada…Tabi canım her siyasi görüş için böyle. Şimdi sen diyorsun ya diyor özel okulların sayısı artıyor, gönder bana para gönder de ben de çocuğumu özel okula gönderiyim diyor. Şimdi ne diyeyim ben buna? Ne diyecektim? Haklı. Sonuna kadar haklı. Alevi bir aile çocuğu böyle bir eğitimden geçiyor. Eve gelince bozkurt yapmış çocuk. Baba çıldırmış. Çünkü kardeşi öldürülmüş. Ya bu memleketin sinir uçlarına bu kadar rahat dalınırsa, bu ailenin evinde yaşadığı travmayı nasıl açıklayacaksınız? Bana diyor ki para gönder özele göndereyim. Ama şimdi şu da var baba diyor ki asla yarın okula gitmeyecek. Şimdi, yarın okula gitmeyecek dediğin çocuk 9 yaşında, 10 yaşında. Nereye göndereceksin, kilometrelerce uzakta başka bir yere. Niye? Çünkü müdür ülkücüymüş. Ya böyle bir eğitim sistemi bu hale getirilir mi ya? Şimdi özele, nasıl özele gitmesin, nasıl özele gitmesin bu çocuk? Ben de çocuğum olsa özele gönderirim. Bunlara emanet edilir mi ya?” şeklindeki ifadelere yer verilmesi nedeniyle, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle “oy çokluğu” ile yaptırım uygulanmıştır.
Medyanın toplumsal meseleleri sorgulama ve iktidarın hesap vermesini sağlama görev, hak ve sorumluluğu bulunduğu, bu görev ve hakkın, demokratik hukuk devletlerinde Anayasal güvence altında olduğu kuşkusuzdur.
“Merve Yıldırım ile Benden Söylemesi” adlı programda, program konukları ile güncel konular değerlendirilmiştir. Programın ilerleyen bölümlerinde program konuklarından Ozan Gündoğdu, Ankara Ülkü Ocaklarının, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarındaki faaliyetleri ile ilgili bir konuyu gündeme taşımış, eğitim kurumlarındaki siyasi faaliyetlere ilişkin eleştirel açıklamalarda bulunmuştur.
Ozan Gündoğdu’nun söz konusu değerlendirmeleriyle ilgili; Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ve Vakıf Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın, üç başlık üzerinden yaptığı şikâyet üzerine değerlendirme raporu hazırlanmış, Kurul çoğunluğunun, 6112 sayılı Yasa’nın 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği tespiti doğrultusunda da, medya hizmet sağlayıcı kuruluşa yaptırım uygulanmıştır.
Programda, sivil toplum kuruluşlarının özellikle de siyasi bağları olan kuruluşların, eğitim kurumlarında yürüttüğü etkinlikler çerçevesinde ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara ilişkin kamusal nitelikli bir tartışma yürütüldüğü görülmektedir.
Programda Gazeteci Ozan Gündoğdu, özel okullarla ilgili değerlendirme yaparken, Ankara’dan bir velinin kendisine ilettiği bir konuyu paylaşmış ve “...Ortaokula Ankara Ülkü Ocaklarından geliyorlar. Müdürle anlaşmışlar, çocukları bir yere toplamışlar. Ülkü Ocaklarını anlatıyorlar. Çocuk da çok etkilenmiş bundan. Eve geliyor, türlü türlü şeyler söylüyor annesine, babasına bir şeyler. Bu ailenin en yakınları Maraş’ta katledilmiş tamam mı? Çocuk, yani kardeşim sevmek zorunda değil kimse sizi. Dayatamazsınız da kendinizi...” diyerek, eğitim kurumlarında siyasi faaliyet yürütülmesini eleştirmiş, program sunucusu Merve Yıldırım da “Her siyasi görüş için böyle bu arada” şeklinde uyarıda bulunarak, eğitim kurumlarında siyasi faaliyetlere, görüş ayırımı olmaksızın, izin verilmemesi gerekliliğini vurgulamıştır.
Eğitim kurumlarında siyasi faaliyet ve siyasi propaganda, hukuki düzenlemelerle yasaklanmış durumdadır.
“Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumlarında Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği” doğrultusunda, sivil toplum kuruluşlarının eğitim kurumlarında sosyal etkinlik düzenlemesine izin verilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı da bazı vakıf ve derneklerle protokoller imzalayarak, bu tür etkinliklerin önünü açmaktadır. Ancak, bazı vakıf ve derneklerle yapılan protokoller ve düzenlenen etkinliklerin kamuoyunda tartışma yarattığı da bilinen bir durumdur.
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi kimliği ile de tanınmaktadır. Yıldırım, vakıf başkanı olarak atandığı tarihte de, yaptırım gerekçesi olan programın yayınlandığı tarihte de, MHP MYK Üyesi olarak görev yapmaktadır.
Siyasi kimliği, bir siyasi parti ile hukuki ve fiili bağı dolayısıyla öne çıkan bir vakfın, eğitim kurumlarındaki faaliyetleri ile ilgili kamuoyunda tartışmalar yaşanması, halkla ilişkiler niteliğindeki faaliyetlerinin eleştiri konusu yapılması; çok sesliliğin, düşünce ve ifade özgürlüğünün doğal bir sonucudur ve beklenen bir durumdur. Siyasetçiler, siyasi yapılar, kamuoyunda tanınan kişiler söz konusu olduğunda eleştiri sınırlarının daha geniş olduğu gerek Anayasa Mahkemesi, gerekse AİHM kararlarıyla yerleşmiş bir durumdur.
Gazeteci Ozan Gündoğdu’nun ifadeleri; bütünlüğü ve bağlamı içinde irdelendiğinde eleştiri noktasının, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ya da Vakıf Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’dan çok, eğitim sistemi ve eğitim kurumu yöneticilerinin olduğu da görülecektir. Gündoğdu’nun, “...Bana diyor ki para gönder özele göndereyim. Ama, şimdi şu da var baba diyor ki asla yarın okula gitmeyecek. Şimdi, yarın okula gitmeyecek dediğin çocuk 9 yaşında, 10 yaşında. Nereye göndereceksin, kilometrelerce uzakta başka bir yere. Niye? Çünkü müdür ülkücüymüş. Ya böyle bir eğitim sistemi bu hale getirilir mi ya? Şimdi özele, nasıl özele gitmesin?. Nasıl özele gitmesin bu çocuk? Ben de çocuğum olsa özele gönderirim. Bunlara emanet edilir mi ya?” şeklindeki ifadesi, eleştirilerinin hedefini ortaya koymaktadır.
Programın hiçbir yerinde, MHP MYK üyesi de olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın adı geçmemekte, Yıldırım’a yönelik bir suçlamada ya da hakarette bulunulmamaktadır. Bu yönüyle şikâyet dilekçesinde iddia edildiği şekliyle, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kişilik haklarının ihlal edilmesi söz konusu bile değildir.
Yine programda; Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı adı da tam olarak geçmemekte Gazeteci Gündoğdu, “...Ortaokula Ankara Ülkü Ocaklarından geliyorlar. Müdürle anlaşmışlar, çocukları bir yere toplamışlar. Ülkü Ocaklarını anlatıyorlar...” ifadesini kullanmaktadır. Bu bölümde de “Ankara Ülkü Ocakları” ya da Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfına doğrudan bir suçlama yöneltilmemekte, tüzel kişilik haklarına bir saldırıda bulunulmamaktadır.
Ozan Gündoğdu’nun bir velinin anlatımına dayanarak yaptığı değerlendirmeler, olgusal temeli olan bir konuda, eleştirel değer yargısı niteliğindeki açıklamalardır. Bu açıklamaların doğruluğu ya da yanlışlığının, somut bilgi içermeyen ve iddia temelli bir şikâyet dilekçesi ile anlaşılması da mümkün değildir.
Gazeteci Ozan Gündoğdu’nun hakaret, iftira ya da suçlama içermeyen ifadelerinin, bağlamı ve bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı açıktır. Bu çerçevede de yaptırım kararı, haksız, orantısız ve basın özgürlüğünü daraltıcı niteliktedir.
Medya hizmet sağlayıcı kuruluşların; basın ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmayan değerlendirmeler nedeniyle; “güçlü nedenler” olmaksızın cezalandırılması, özgürlüğü değil otosansürü besleyecek, kamusal nitelikli tartışmaların yapılmasını güçleştirecektir. Ayrıca, bu tür yaptırım kararları, 6112 sayılı Kanun’la Üst Kurula verilen “düşünce çeşitliliğini korumak” görevine de aykırılık oluşturacaktır.
Üst Kurulun, 25.03.2020 tarih ve 2020/13 sayılı toplantısında alınan 13 No.lu karar ile “Haber Türk” logolu ve “Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş.” unvanlı kuruluşun, 20.03.2020 tarihli “Para Gündem” programında 6112 sayılı Yasa’nın 8/1 (ı) bendinden yaptırım uygulanmıştır. Kuruluş bu karara karşı mahkemeye başvurmuş, Ankara 10. İdare Mahkemesince verilen 12/11/2020 tarih ve E:2020/976, K:2020/1674 sayılı kararda; “…Kamu yararını ilgilendiren bir mesele olduğunda kuşku bulunmayan bir kamusal tartışmaya katılmak için bilimsel kesinliğin bir ölçüt olarak aranmayacağı, dolayısıyla salt bilimsel kesinlik bulunmadığı veya doğrulanmadığı gerekçesiyle canlı yayında ifade edilen hususları sınırlandırabilmenin mümkün olmadığı, kamusal tartışmalara katılan bireylerin ya da bunu yayımlayan kitle iletişim araçlarının yaptırıma maruz kalma endişesi taşımalarının, bireylerin düşüncelerini açıkça ifade etmeleri üzerinde kesintiye uğratıcı bir etki doğurabileceği, kişilerin veya televizyonların böyle bir etki altında, ileride düşüncelerini açıklamaktan ve yaymaktan imtina etme riski de barındırdığı, bu durumda, dava konusu yayın nedeniyle idari para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” hükmü verilmiştir.
RTÜK, anılan mahkeme kararı nedeniyle istinaf yoluna başvurmuş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi tarafından, istinaf istemi reddedilmiştir.
RTÜK; BİM kararı nedeniyle Danıştay’a başvurmuş, Danıştay Onüçüncü Dairesi, 15.06.2021 tarihli, E:2021/2226 ve K:2021/2262 No.lu kararında da; “Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.” şeklinde hüküm bildirerek davalı RTÜK’ün temyiz istemini reddetmiştir.
Eğitim kurumlarında yapılmasına izin verilen bu tür siyasi faaliyetlerin yaratabileceği olumsuz etkilerin, sadece çocukları değil, ailelerini de içine alan çok geniş bir kitleyi kapsayacağı dikkate alındığında, aktarılan olayda “kamusal yarar” bulunduğu açıktır. Dolayısıyla, kamusal yararı bulunan bir konunun da kamuoyuna aktarılması, medyanın en birincil görevidir. Kaldı ki, medyanın “kurumların işleyişindeki aksaklıkları ortaya çıkartmak yoluyla düzeltilmesine olanak sağlamak” doğrultusunda hareket etmesi, gazeteciliğin evrensel ilkeleri arasındadır.
Yaptırma konu yayında, kamusal yarar bulunduğu, yaptırım kararına gerekçe gösterilen ifadelerde, şikâyet eden kişi ya da kurumların doğrudan hedef alınmadığı ve kesin bir dille suçlanmadığı, yapılan eleştirilerin hedefinin, “kurumların işleyişine” yönelik olduğu ve eleştirel değer yargısı niteliğindeki değerlendirmeler nedeniyle yaptırım uygulanmasının özgürce kanaat oluşumunu engelleyici nitelikte olacağı, ayrıca 6112 sayılı Yasa kapsamında ihlal oluşturan bir hususun bulunmadığı gerekçeleriyle, karara karşı oy kullandım. 30.09.2024