İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.02.2024 tarih ve 27 sayılı yazısına konu TV 52 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 31.01.2024 tarihinde saat 08:04’te yayınlanan "Yeni Gün" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
TV 52 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 31.01.2024 tarihinde saat 08:04’te sunuculuğunu İsa Akçay’ın yaptığı, "Yeni Gün" adlı programda, program sunucu tarafından; “Tayyip Bey konusunu anlatayım mı size? Tayyip Bey'in etrafında şeytan çok olduğu için mesela ben Tayyip Bey ile bir görüştüm, bir kez daha görüşsem şuradaki bütün eğimleri bükümleri düzeltirim yani. Şuradaki bütün her şeyi düzeltirim. Çok rahat anlaşabileceğiniz, sizi anlayan dinleyen bir adam Tayyip Bey. Bir kere görüştük, bak Ordu'yu düzelttik yani bir kerede, sıkıntıları giderdik bir kerede. Bir kere görüşmeyle… Bir yarım saat oturayım, şu memlekette sorunlu hiçbir şey kalmaz, hiçbir şey kalmaz. Ama Tayyip Bey bizi nasıl biliyor? Hain biliyor, niye? Böyle sert ve şey konuşuyoruz ya, dobra konuşuyoruz ya… AK Parti'de ne lazım, tasmalı it lazım Ak Parti'de. Tövbe yani… Kusura bakmasınlar böyle biraz ileri gidiyoruz. Yani böyle koyun olmak lazım. Onlar güdecekler seni, sen kafayı kaldırmayacaksın, onlar işte her istediğini yaptıracaklar. Sen biraz şey olacaksın hani ne diyorlar, saf, saf öyle diyeyim, yani saf olacaksın. Fazla konuştuğun zaman sorguladığın zaman sen şey oluyorsun, hain oluyorsun. Buradakiler hain olduğu için bizi de giderek hain olarak anlatıyorlar yani.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bireylerin ortaya koyduğu düşünceleri baskı altına alınmadan özgürce ifade edebilmesi, ifade özgürlüğü kavramının temelini oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü, siyasal, sosyal, hukuki, ticari vb. hangi alanda olursa olsun her türlü düşünceyi çeşitli yollarla başkalarına anlatabilme, yayabilme ve onları ikna edebilmeyi kapsamaktadır. İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber, gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal hukuk belgelerinde bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğünün düzenlendiği 10. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir." denilmektedir. İkinci fıkrasında ise bu özgürlüğün kullanılmasının, görev ve sorumluluk istediği ifade edilerek demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak başkalarının şöhret ve haklarının korunması için kanunla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabileceği belirtilmiştir.
Anayasamızın 26. maddesinde de herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu, bu hürriyetin resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsayacağı, bu fıkra hükmünün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı, bu hürriyetlerin kullanılmasının başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği hükmü bulunmaktadır.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. Maddesinde ise basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilmesi demokratik bir toplumda farklı görüşlerin tartışılmasını sağlayarak ifade özgürlüğünü desteklemekte ve toplumsal çeşitliliği teşvik etmektedir. Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün kapsadığı bir hak da olayların ya da kişilerin eleştirisidir. Muhakkak ki medya mensuplarının siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken eleştiriye maruz kalan kişi veya kurumların hak ve itibarlarının da gözetilmesi gerekmektedir. Şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, hukuk ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Temel amacı eksiklikleri ortaya koyarak toplumsal gelişime katkı sağlamak olan eleştiri, etik ilkeler çerçevesinde, tarafsız, bilgilendirici ve saygılı bir biçimde yapılmalı, özellikle kitlelere ulaşan yayınlarda eleştirinin yıkıcı veya aşağılayıcı nitelikte olmamasına dikkat edilmeli, insanların duygusal veya kültürel hassasiyetlerine saygı gösterilmelidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için eleştiri ile konunun kamuoyuna açıklanış biçimi arasında da düşünsel bir bağlılığın olması gerekmektedir. Gelişigüzel bir şekilde kişilere veya kurumlara yönelik aşağılayıcı, küçük düşürücü ve hakaret içeren ifadeler kullanmak eleştiri kapsamında değerlendirilemeyecek olup hukuki ve ahlaki düzeyde çeşitli sorunların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
Özellikle televizyon yayınlarında haberciliğin temel prensiplerinden biri objektiflik ve tarafsızlık ilkesidir. Yayın içeriklerinde kişileri küçük düşürücü, aşağılayıcı veya hakaret içeren ifadelere yer vermek haberin/eleştirinin tarafsızlığını kaybetmesine ve izleyiciler arasında güven kaybına yol açabilir. Söz konusu ifadeler siyasi, etnik ve sosyal gruplara yönelik kullanıldığında ise toplum içerisinde ayrışmalara ve kutuplaşmalara sebep olabilir. Yayıncılık faaliyetinde; fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum açısından değişik katmanlardan oluşan toplumu bütün olarak ele almak, onu barışa ve huzura kavuşturucu amaçlarla program hazırlamak önemlidir. Bu nedenle de, her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak sorumlu bir yayıncının göz önünde bulundurması gereken hususlardır. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçları sahiplerinin veya yöneticilerinin; yaşadıkları toplumun değerlerine, evrensel insan hakları veya insan onuru gibi kavramlara özel hassasiyet göstermeleri, yayınlarında bunlara titizlikle uymaları, sahibi oldukları medya mecrasında süre giden programlarda bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermeleri bir ihtiyari durum değil yayıncıların sorumlulukları arasındadır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemeli, program sunucu ve yapımcılarından bu sorumluluk çerçevesinde yayın yapmaları beklenmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, program sunucusu tarafından “Tayyip Bey'in etrafında şeytan çok olduğu için…Ak Parti'de ne lazım, tasmalı it lazım Ak Parti'de. Tövbe yani…Kusura bakmasınlar böyle biraz ileri gidiyoruz. Yani böyle koyun olmak lazım. Onlar güdecekler seni, sen kafayı kaldırmayacaksın, onlar işte her istediğini yaptıracaklar. Sen biraz şey olacaksın hani ne diyorlar, saf, saf öyle diyeyim yani saf olacaksın. Fazla konuştuğun zaman sorguladığın zaman sen şey oluyorsun, hain oluyorsun. Buradakiler hain olduğu için bizi de giderek hain olarak anlatıyorlar yani.” şeklinde sarf edilen ifadelerin bir siyasi oluşuma dâhil olan çeşitli kişilere yönelik isim belirtmeden kaba, küçük düşürücü ve hakaret içerdiği, herhangi bir kanıt sunulmadan, gelişigüzel bir şekilde dile getirilen söz konusu ifadelerin eleştiri sınırlarını aşarak kişisel saldırılara dönüştüğü, kişi ve kurumların şahsiyetine, itibarlarına zarar verici, sağlıklı siyasi tartışma ortamını zedeleyici, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Aralık 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 704.316,68 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2024 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 135.860,00 (yüzotuzbeşbinsekizyüzaltmış) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oybirliği ile karar verildi.