İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 16.11.2023 tarih ve 574 sayılı yazısına konu STAR TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 02.11.2023 tarihinde saat 20:01’de yayınlanan "Sakla Beni" adlı dizi film yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
STAR TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 02.11.2023 tarihinde saat 20:01’de yayınlanan, "Sakla Beni" adlı dizi filmde, geçen diyaloglarda; “Ya nereye?- Süpriz.- Ya kızım bırak elimi, çocuklar aşağıda bizde bahçeye inelim.- Bugün benim doğum günüm ne istersem o.- Annenler kızmasın. - Bilmeyecekler ki. - Neden buraya geldik? Bahçeye inelim. İncila da gelsin. - Bu iki kişilik bir oyun, İncila gelemez.- Neymiş bu oyun?- Evcilik oyunu. (Kamera Naz'ın Mete'yi kendine doğru çektiğini göstermektedir.)- Napıyorsun?- Ben merak ediyorum, sen etmiyor musun? Hadi evcilik oynayalım.”, “Yukarıdaki konuşmaların akabinde Naz’ın çığlık sesi duyulmakta, Mete’nin korku ile duvara yaslanmış olduğu, Naz’ın şok geçirerek bayılması ekrana getirilmektedir. Bu esnada aile üyelerinin çocukların odasına girmesiyle Naz'ın babasının ve dedesinin Mete'nin üzerine yürüdüğü, teyzelerinin ise araya girerek onu korudukları izleyiciye sunulmaktadır.”, Deşifresi verilen sahneden sonra zaman geçmiş, Naz, Mete ve İncila'nın yetişkin halleri ekrana getirilmeye başlanmıştır. Senaryo bundan sonra Mete ve Naz'ın evliliğinin üzerine kurgulanmaktadır. Dizinin 20:29:25 dakikasında Mete'nin ailesinin Naz'ı istemeye geleceği konuşulurken Naz bir anda yukarıda deşifresi verilen ve çocukken yaşanan sahneyi hatırlayıp bayılmaktadır. Mete ve Naz arasındaki evliliğin geçmişte yaşanan bu olaylara dair olduğu izlenimini uyandıran sahneye ilişkin deşifre ise şu şekildedir; “Mete Londra'dan temelli dönüyormuş. Belgin ablam da müsaitseniz akşam hayırlı bir iş için size gelelim diyor.- Müsaitiz. - Babacım müsaitiz değil mi? Biz böyle konuşuyoruz size sormadan ama.- Aklı başına geldiyse nihayet biz zaten çok bile bekledik. - Naz, sen ne diyorsun kızım? (20:32:59) Naz baygın olarak yatmaktadır. - İzzet gerçekten doktoru arasak mı biraz uzun sürdü? - Ne yapacak doktor? O lanet günden beri ne zaman darlansa ne zaman heyecanlansa sonuç bu. - Uzun zamandır olmuyordu baba ondan. - Hı! Belli oluyor olmadığı canım. Sizin beceriksizliğinizin bedelini senelerdir ödüyoruz. Evlenmesin ya! Evlenmesin! Çok meraklıydım sanki ben O! Tövbe estağfurullah. Adamın tansiyonunu zıplatıyorsunuz sabah sabah yine ya!- Babacım bizim yıllardır beklediğimiz şey değil miydi bu evlilik? Ayrıca Naz bu sefer sevinçten bayıldı bence.- Valla o gün olmasa ben o Mete'yi Naz'ın civarına yaklaştırmazdım ya! Söyletme beni kızım!”, Naz'ın ve Mete'nin çocukken aralarında cinsel anlamda bir yakınlaşma yaşandığını düşündürecek diğer bir sahne ise Mete ve İncila'nın bir akşam yemeğinden sonra cinsel birliktelikleri öncesindeki konuşmalarından anlaşılmaktadır. Söz konusu sahnenin deşifresi aşağıda sunulmuştur; “ Mercan (İncila) bu senin için ilk mi? Mercan evet dercesine sessiz kalmıştır. Bu cevaptan sonra Mete Naz ile çocukken odada yaşadıkları ve yukarıda deşifresi verilen sahneyi hatırlayarak Mercan ile cinsel birliktelikten vazgeçmektedir.- Özür dilerim. Özür dilerim. Ben bu sorumluluğu alamam. Özür dilerim. - Bu senin sorumluluğun değil. - Nasıl?- Bu benim sorumluluğum. Bu benim kendi kararım. Sadece seninle yaşamak istiyorum. Sen de bu anı özel olarak hatırlayacağına bana söz ver yeter.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, televizyon izleyici kitlesi üzerinde önemli derecede bir etki gücüne sahiptir. Televizyonun Türk aile kültürü üzerindeki en büyük etkilerinden bir tanesi de bireyin cinsel konular hakkındaki düşünceleri üzerindeki etkileridir. Televizyon programları ve televizyon reklamlarında ise cinsel temalı içerikler sıkça kullanılmaktadır. Televizyon programlarında ve bu programların aralarında yayınlanan reklamlarda cinsellik ve bu cinsellik kavramının sunumu Türk kültürünün norm ve geleneklerine aykırı olacak şekilde normalleştirilmektedir. Özellikle bu televizyon programlarında yer alan cinsellik içerikli bilgiler sosyal hayat içerisinde bireyin kimlik ve kültür oluşumuna da etki etmektedir. Televizyon içeriklerinde olduğu durumdan çok daha abartılı ve bireyi yanlış şekilde yönlendirici cinsel temaların kullanıldığı görülmektedir. Bu durum aile içindeki ebeveynlerin sorun yaşamasına sebep olabildiği gibi aile içerisindeki çocuk ve genç bireylerin de çeşitli fizyolojik ve psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir. Bu durum ise aile içi iletişime ve aile yapısına uzun vadede zarar verebilir. Televizyon programlarında gösterilen müstehcen temalar özellikle gençler ve cinsellik konusunda hiçbir bilgisi olmayan çocukları olumsuz etkilemekte ve yönlendirmektedir. Özellikle televizyon dizilerinde cinsel görüntülerin apaçık sergilenmesi ya da aldatma, çok küçük yaşlarda flört etme gibi ilişkiler çok doğal süreçler gibi yaşanmakta ve gösterilmektedir. Televizyon programlarında gördükleri bu ilişkileri kendilerine örnek alan bireyler vesilesiyle aile ilişkileri zarar görmekte ve bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Müstehcen görüntülerin topluma ve aile içi ilişkilere zarar vermemesi adına çeşitli yasal düzenlemeler yapılsa da yine de bu düzenlemeler yeterli seviyelerde olmamakla birlikte televizyon ekranlarında gösterilen cinsel içerikli ve müstehcen temalı programlar Türk aile yapısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Filmler sadece gösterdikleriyle değil, göstermedikleriyle de anlam ve duygu üretirler. Bu amaçla kullanılan anlatısal ve sinematik araçlar vardır ve bunlardan en çok kullanılanlardan birisi de eksilti yöntemidir. Sakla Beni dizisinin ilk bölüm tanıtımlarında da yer alan Naz ve Mete’nin çocukluğunda yaşanan sahnede verilen “Bu iki kişilik bir oyun, büyüklerin oynadığı bir oyun …” diyaloğu ile sinematografinin eksilti (ellipsis) yöntemi kullanılarak iki ana karakter arasında yaşanan ve dizi filmin üzerine inşa edildiği sahne, atlanan bir zaman dilimi olarak bırakılmıştır. Böylece dizi filmin üzerine kurulduğu sahne eksilti yöntemiyle seyircinin hayal gücüne bırakılmış ve kurmacanın en kritik kısmı seyircinin bakışı ile şekillenecek şekilde açıkta bırakılmıştır.
Öykü anlatırken bir şeyleri dışarıda bırakmak anlatı sanatlarının tarihi kadar eskidir. En ilkel ya da sıradan öyküleme bile, konunun anlaşılması açısından önemli olan kısımların dışındaki yerleri, içgüdüsel ve kendiliğinden de olsa, atlama eğilimindedir. Edebi geleneğin ilerleyen dönemleri ise eksiltinin farklı kullanımlarına yeni norm ve uzlaşılar getirmiştir. Öykü anlatmanın en yeni şekillerinden birisi olan sinema da, bu normların bazılarına tam olarak uymakta, bazılarını esnetmekte ve bazılarına ise kendi doğasına uygun eklemeler yapmaktadır.
Hikaye anlatan eserlerin genel kabul görmüş türleri düşüncelerden ziyade duygulara hitap ederler. Popüler romanlardan, oyunlardan ya da filmlerden temel beklenti, diğer her şeyden daha çok, tıpkı kadim zamanlardan beri söylencelerin ve tragedyaların yaptığı gibi bazı temel duyguları harekete geçirmeleridir. Bu nedenle, dram sanatı kapsamına giren yapıtlar; bize yalnızca hoşça vakit geçirtmez, ama aynı zamanda 'ciğerlerimize kadar işledi' dedirtecek güçlü, duygusal deneyimler sağlar ve yaşamlarımız, düşüncelerimiz, tavırlarımız üzerinde güçlü etkiler bırakır.
Sinematografide eksilti tekniği, izleyici üzerinde çeşitli etkilere neden olabilir. Bu teknik, gerilim ve gerginlik yaratmak, odaklanmayı yönlendirmek, gizem ve gizlilik oluşturmak, atmosfer ve hava koşullarını vurgulamak, dramatik bir hava katmak, tema ve duygusal durumları ifade etmek, ayrıca sahneler arasındaki kontrastı artırmak için kullanılır. Bu sayede sinema yönetmenleri hikaye anlatımını güçlendirebilir ve izleyiciyi daha fazla içine çekebilirler.
Çocuklar taklit ve özdeşim yoluyla gördüklerini ve yaşadıklarını içselleştirirken bir yandan da bu medya ürünlerini örnek olarak alıp içselleştirebilirler. Eğer beğeni düzeyi, ahlaksal sorumluluk sınırlarında ve yüksek kültür düzeyinde tutulur ise ruhsal ve toplumsal sağlık kavramlarının da paralel gelişiminden söz edebiliriz. Türkiye nüfusunun üçte ikisini çocuk ve gençlerin oluşturduğu gerçeği medya kullanımında çocukların unutulmaması gereğini sayısal olarak göstermektedir. Kitle iletişim araçları çocukların kimlik gelişimlerini etkileyerek ahlaki değerlerin yanlış şemalandırılmasına fırsat verebilmektedir. Yapılan bir çok bilimsel çalışma henüz sosyalizasyon sürecini tamamlayamamış çocukların, televizyondaki olumsuz içerikten etkilendiklerini, hatta taklit yoluyla kendi hayatlarına uygulamaya çalıştıklarını göstermektedir. Her çocuğun oynadığı masum bir oyun olan "evcilik oyunu" üzerine kurulan ve ana karakterlerin hayat boyu travma yaşamalarına sebep olan "evcilik oyunu" ile çocuğa karşı cinsel istismarı birleştiren dizi film çocuklara kötü örnek olabilecek çok kritik bir davranış modeli barındırmaktadır. Bu yönüyle programın, çocuk ve gençlerin ekran başında olduğu korumalı saatlerde yayınlanmasının uygun olmadığı düşünülmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu dizi filmde, dizi film karakterleri Naz ve Mete’nin hayatındaki çok önemli bir geçiş/dönüşüm anı olan bu olay bir taraftan izleyicinin zihninde bulanık olarak bırakılmış, ne olduğu sorgulanmış, diğer taraftan da her ikisinin de dizinin ilerleyen sahnelerinde yaşadıkları geçmişe dönüşlerle bu olayın sinemada geçiş/dönüşüm ayini olarak nitelenen ve kişinin hayatındaki dönüm noktalarını temsil eden niteliği belirtilmiştir. Dizi filmin ilk başında eksiltme yapılarak boş bırakılan bu anın karakterlerin daha sonraki hayatlarında yapılan atıflarla çok önemli olduğu belirtilmektedir. Bu sahnenin Mete’nin ülkeye dönüp Naz ile evlenmek istediğinin söylendiği sahnede ve İncila ile Mete’nin cinsel birliktelik yaşadığı sahnede karakterlerin zihinlerinde tekrar yaşanmasıyla cinsel içerikli bir olay olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum izleyicinin zihninde önce boş bırakılan ve sonra da bu geri dönüşlerle zihinlerde tekrar canlandırılan sahnenin çocuk istismarı içerdiğini göstermektedir. Söz konusu program çocukların ekran başında olduğu (20:00) erken bir saatte "7 yaş ve üzeri", "Şiddet ve korku", "Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar" koruyucu sembolleri ile yayınlanmaktadır. Dizilerin hedef kitlesi çocuklar olmasa dahi çocukların, dizilerin gizli tüketicisi olduğu bilinciyle içerik üretilmelidir. Korumalı saatler içerisinde yayınlanmaya başlayan dizinin olumsuz gönderilerine karşı çocukların ekran başında olabileceği düşünüldüğünde bu gönderilere maruz kalabilecekleri açıktır. Bilindiği gibi henüz soyut ve somut algısı tam olarak oluşmamış çocuk yaştaki bireylerde, dünyayı gördüğü gibi algılama eğilimi görülmekte; onların dünyaya bakışlarını oluşturmada görsel işitsel medyanın rolü oldukça fazla olmaktadır. Özellikle küçük yaş gruplarında bilinç ve idrak henüz tam gelişim göstermediği için çocuklar söz konusu dizinin olumsuz iletileri ile savunma güçleri olmadan karşı karşıya gelebileceklerdir. Olumlu ve olumsuz iletiler arasında muhakeme kuramayan çocuk olumsuz içeriklerin zararlı tesirlerine tamamen açık olacaktır. Söz konusu dizinin şiddet içeren sahnelerinin çocuk ve genç kitle üzerinde bırakabileceği psikolojik etki ve yaratabileceği travma konusunda gerekli hassasiyet gösterilmeden ekrana yansıtılarak, bu kitlenin zararlı içeriklere maruz bırakıldığı, kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılsa dahi yayınlanamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 323.428.300,09 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 9.702.849,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.