İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 04.04.2023 tarih ve 388 sayılı yazısına konu Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 22.03.2023 tarihinde saat 19:58’de yayınladığı "18 Dakika" isimli program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta, 22.03.2023 tarihinde saat 19:58’de canlı olarak yayınlanan, Merdan Yanardağ ve Emre Kongar’ın katılımıyla gündeme dair konuların yorumlandığı "18 Dakika" adlı programda, geçen diyaloglarda; “FOX, 'Orta Sayfa' programında dere yatağındaki yapılaşmanın ve yurt dışından aldığı ödeneklere karşı ıslah çalışması yapılmayan Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin eleştirilmesi nedeniyle…E Japonya'ya yollamış diyorlar paraları…Japonya'ya değil hocam. Afganistan'a, Taliban'a…(gülerek) Ben işte Japonya dedim…Taliban'a göndermiş. Kendine gelen paraları Taliban'la dayanışma için. Ya siz Taliban iktidarı mısınız? Anlamadım.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda yapılan yayınlarda, yayıncılık sorumluluğunun yerine getirilmesi oldukça önemlidir. Bilgiler, olaylar ve olgular yayıncılık bilinci çerçevesinde kamuoyunu sunulmalıdır.
Düşünce özgürlüğü, fikir ve kanaatlerin çeşitli yollarla açıklanabilmesi ve yayılması hürriyetini ifade etmektedir. Anayasa ve kanunlarla güvence altına alınan bu özgürlük ancak hukuka uygun şekilde kullanılmadığında kısıtlanabilmektedir. Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrasına göre "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması. Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi" amacıyla kısıtlanabilir. Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." düzenlemesi yer almaktadır.
Haber, fikir ve düşüncelerin çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklanması olarak tanımlanan ve Anayasa'nın 28. maddesiyle güvence altına alınan basın hürriyeti sınırsız değildir. Toplumsal düzen ve sınırsız özgürlük kavramlarının bir arada bulunması mümkün olmadığı için toplum hayatının varlığı ve düzenliliği ancak hak ve hürriyetlerin makul gerekçelerle sınırlanmasıyla mümkün olur. Toplumda özgürlükler kadar toplumun huzuru, güvenliği ve düzenin sağlanması da korunacak değerler arasındadır. 1982 Anayasasının 28. maddesinin 3. fıkrasına göre basın özgürlüğünün sınırlanmasında Anayasa'nın 26. ve 27. maddeleri hükümleri uygulanır. 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinin 2. fıkrasında da "Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik kamu düzeni, kamu güveliği ve toprak bütünlüğünün korunması.... amacıyla sınırlandırılabilir." şeklindeki düzenlemeyle basın hürriyetinin makul gerekçelerle sınırlandırılabileceği görülmektedir.
Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi hassas durumlarında farklı bir öneme dönüşüp aynı zamanda kamuoyunu yönlendirebilir. Doğruluk ve gerçeklik gibi bir çok unsur etik olarak hassas olan ve haberin karşısına çıkan alanlardandır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan yorumlar, yayıncıya karşı güven kaybına neden olmaktadır. Yayıncının programlarında kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, haberciliğin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. Sorumlu yayıncılıkta haber bilgilerinin veriliş tarzı ve dilde otokontrol yapılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Yayın kuruluşlarının, toplumsal hassasiyetleri göz önüne alarak yayın yapmaları yayın etiği açısından önemli bir konudur. İfade özgürlüğü, yayın özgürlüğünün temeli olmakla beraber yayın kuruluşlarının ekran aracılığıyla izleyiciyle buluştuğu programlarında dikkatli bir dil ve üslup kullanmaları yasal yükümlülükleri arasındadır.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçekliğin haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluk olduğu aşikardır. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim, izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir. Yorum haberciliğinin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil, aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli 2010/4-377 E., 2010/365 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere basının kamusal görevi, toplum yararları ile doğrudan veya dolaylı ilgili tüm olaylar hakkında halkı, objektif kurallar içinde kalarak en önemlisi de gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmaktır. Basının haber verme fonksiyonunu yerine getirirken kullanacağı hakkın, özel hukuk alanında sınırı; gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile çizilmiş ve belirlenmiştir. Hemen belirtelim ki bu koşullardan biri dahi bulunmazsa, yayım hukuka aykırı duruma düşer ve üstün görülüp korunamaz. O nedenle bir yayımın içerik ve kapsam bakımından değerlendirilmesi ve uygun bir araç olup olmadığının saptanmasında öncelikle gerçeğe uygun olup olmadığının araştırılıp tespit edilmesi zorunludur. Yayımın gerçeğe uygunluğunu kanıtlama yükümü yayından sorumlu bulunanlara düşer.
Yayın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün kapsadığı bir hak da olaylar ya da kişilerin eleştirisidir. Bu hakkın hukuka aykırı nitelik taşımadan kullanılabilmesi için eleştiri ile bu konunun kamuoyuna açıklanış biçimi arasında düşünsel bir bağlılığın olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yayında kullanılacak ifadeler ölçülü bir dille ekrana getirilmelidir. Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan medyanın, haberleri verirken eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Ancak şüphesiz ki eleştiri hakkı sınırsız değildir. Bu hak yasa ve ahlak kuralları içerisinde ve özellikle kamuoyunun olumlu yönde oluşmasına ve toplumun daha ileriye götürülmesine yardım amacıyla yapılmalıdır. Bu bağlamda ifade özgürlüğünün başka özgürlüklerin kullanılmasını kısıtlayacağı ve zarar görmesine yol açacağı durumlarda sınırlandırılabileceği, dolayısıyla sınırsız olmadığı ulusal ve uluslararası hukuk metinlerinden anlaşılmaktadır.
Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılar canlı yayın gerçekleştirirken yayın sırasında kullanılan ifadelerin dürüst, kişi ve kurumları zedelemeyecek nitelikte olması hususuna özen göstermeli; yayıncılığın kamusal sorumluluk görevi olduğu ve yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği unutulmamalıdır. Bu ilkelere göre yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemesi gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda “Kendine gelen paraları Taliban'a göndermiş. Siz Taliban rejimi misiniz?” şeklinde ifadelere yer verildiği, oysa ki konuyla ilgili olarak; gerek T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin yayınladığı 15-16 Mart 2023 tarihli "Dezenformasyon Bülteni"nde gerekse de Anadolu Ajansı'nın Teyit Hattı platformu üzerinde yapılan 16.03.2023 tarihli incelemede, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin ilgili ödeneğinin kullanımına ilişkin açıklamalarda Japonya'dan gelen ödeneğin toplu taşıma araçları kapasitesinin geliştirilmesi için sağlandığı ve kullanıldığı, Afganistan'a yardım hususunda ise Sivil Toplum Kuruluşları ve Muhtarlık İşleri Başkanlığı'na yardım yapılmasına ilişkin protokol yapma yetkisi verildiği ancak yardımın gerçekleştirilmediği belirtilmiştir. Yukarıda yer verilen ve yayın tarihi öncesi ulaşılabilir olan iki kaynakta da yayında verilen iddialara ilişkin açıklama ve bilgilere kolaylıkla, herkese açık bir biçimde ulaşılabilmesine rağmen, yayında program sunucularının iddialarını aktarırken konunun tüm yönlerine değil kısmi olarak yer vermesi ve kesin bir gerçeklik izlenimi oluşturan üslubun kullanılması; yayın tarihi öncesinde ulaşılabilir kaynaklardan iddialara ilişkin resmi açıklamaların bulunduğu dikkate alındığında, mezkur yayının tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ve soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberlerin soruşturulmaksızın ve doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz ilkeleriyle bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Şubat 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 505.100,95 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2023 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 85.738,00 (seksenbeşbinyediyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi İlhan TAŞCI’nın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.