İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 04.04.2023 tarih ve 389 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 25.03.2023 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan "Fox Ana Haber Hafta Sonu" adlı haber programı yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 25.03.2023 tarihinde saat 19:00’da yayınlanan sunuculuğunu Gülbin Tosun’un yaptığı, "Fox Ana Haber Hafta Sonu" adlı haber programında, sunucu tarafından; “...Ve neden kadınların seçimi olmalı ve neden daha çok hemcinslerime sesleniyorum onu anlatayım. Son katılımlarda aşırı sağ hale gelen Cumhur İttifakı zihniyeti sizden okumanızı istemiyor, çalışmanızı istemiyor. Bizzat Cumhurbaşkanı kadının görevinin çocuk doğurmak olduğu anlayışını Mehmet Ali Çelebi ile eşinin üzerinden yaptığı uyarıyla hatta daha birçok açıklamasında ortaya koymuştu. Ee okuma, dolayısıyla çalışma, çocuk yap, evde otur, ayrılabilirsen nafaka da alma, öyle çaresiz kal ki şiddete bile karşı laf edeme... Kadına reva görülen, Türkiye'nin ikinci yüzyılında bu mu oldu şimdi? Hani kadının adı bile AK Parti'den önce yoktu?” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere haber; toplumda çok sayıda kişiyi ilgilendiren, etkileyen, doğruluğundan kuşku duyulmayan herhangi bir olayın, düşünce ya da görüşün halkın anlayabileceği biçimde verilmesidir. Uzun çalışmalar sonucu hazırlanan haber bültenlerinin sunuluşu en az haber bültenlerinin hazırlanması kadar önemlidir. Televizyon yayıncılığının temel işlevlerinden biri olan haberin izleyiciye objektif bir değerlendirmeyle birlikte sunulması önemli bir konudur. Haberin düzgün bir şekilde, konunun özünden ayrılmadan izleyiciye aktarılması gerekli bir husustur.
Tarafsızlık, habercilikte doğruluğun çeşitli yollardan denetlenerek kanıtlanması ve kesinliğinin belirlenmesi ile mümkündür. Haber sunumunda kullanılan dil de tarafsızlık açısından çok önemlidir. Çünkü haberler; bilgileri ileten ve olayların raporu niteliğindedir. Haber, kişinin yaşadığı hayattaki yerini belirleyip düzenlemesinde ve hayatına yön vermesinde duyduğu bilgi gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Bir diğer tanıma göre ise haber; kamuoyunu ilgilendiren güncellik taşıyan, belirli bir olay ya da duruma ait bilgi niteliği taşıyan bir olayın aktarımıdır.
Görüldüğü üzere haber kavramına yönelik çeşitli tanımlamalar araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Bu farklılıkların nedeni her bir haber tanımında farklı farklı unsurlara vurgu yapılmasıdır. Haber kavramını tanımlamada netlik sağlanmamış olsa da haberin içinde barındırması gereken nitelikler üzerinde bir anlaşma sağlanmıştır. Bu nitelikler; doğruluk, gerçeklik, nesnellik, anlamlılık, kesinlik, hızlılık, tutarlılık ve inanılırlık ilkeleri olarak bilinmektedir.
Haberin nesnelliği; haberlerin tarafsızlığı, objektifliği ve yansızlığı olarak da nitelendirilmektedir. Haberde objektiflik en yaygın anlamıyla, haberi yazan kişilerin habere konu olan olayı kendi yorumlarını katmadan, kendi bakış açılarının dışında tarafsız bir gözle olaya ilişkin izlenimlerini aktarmalarıdır. Yani haberde muhabirin değer yargılarına, bireysel değerlendirmelerine ve ön yargılarına yer verilmemesi gerekmektedir. Çünkü objektiflik ciddi ve güvenilir haberciliğin ayrılmaz bir parçasıdır.
Kuşkusuz 19. yüzyılda haberin meta değerinin artması, gazetecilikte haber verme yönünde değişiklik getirmiştir. En önemli yenilik ise subjektif haber verme yerine objektif haber verme ilkesinin benimsenmiş olmasıdır. Objektif haber verme ilkesinin temelinde ise haberin taraf tutmadan, dengeli bir şekilde verilmesi yatmaktadır. Benzer şekilde haberin objektifliği için haberin hakkaniyetli, dengeli, yansız verilmesinin yanında, haberde çarpıtma yapılmaması, doğru, ön yargısız ve yorumsuz verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere de yer vermesi doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz ki bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir. Haberlerde tarafsızlık kavramı, habere konu olan taraflardan herhangi birinin lehine veya aleyhine, olumlu ya da olumsuz olacak türden haberin kaleme alınmaması olarak ifade edilmektedir.
Yayıncılıkta fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum açısından değişik katmanlardan oluşan toplumu bütün olarak ele almak onu barışa, huzura, birliğe kavuşturucu amaçlarla program hazırlamak ve haber vermek önemlidir. Bu sebeple de her programın ve haberin verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra da duygu ve düşüncelerinde ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak sorumlu bir yayıncının yapması gerekenler arasındadır.
Tarafsızlığı ve gerçekliği zedeleyen haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşları, haber bültenlerinde kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevini hassasiyetle ve sorumlulukla ele almalıdır. Tarafsızlığa ve gerçekliğe zarar veren haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olabilmektedir. Haber bültenlerinde yapılan yorumlar, toplumda özgürce kanaat oluşumuna ve tarafsızlık ilkesine hizmet etmelidir. Tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların yayın kuruluşları tarafından meslek ilkeleri uyarınca sorumlu bir bakış açısıyla gözden geçirilmesi önemli bir konudur.
Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir.
Araştırmacılara göre son dönemlerde televizyon haberleri hem içerik hem de biçim açısından tabloidleşmenin özelliklerini göstermektedir. Olayın neden ve nasıl olduğunu, toplumsal bağlamını araştıran, çözüm önerileri sunan araştırmacı bir habercilik değil, duyguların sömürülmesine dayalı haberciliğin ön plana çıkmaya başlandığı ifade edilmektedir. Verilmesi gereken bilgilerin arka planda tutularak, ön plana daha çok haberin magazin yönünün verilmesi haberin nitelikleri ile çelişmektedir. Gerçek haberlerin magazinelleştirilip verilmesi toplumun gerçeklikten uzaklaştırılmasına yol açabilmektedir. Aksine habercilikte doğruluk, gerçeklik ve nesnellik önemlidir. İnsanların doğru ve gerçek habere ulaşmasını kolaylaştırmak adına haber verildikten sonraki yorumlamaların izleyiciye bırakılması objektif haberciliğin önemli bir yanıdır. Bu uygulamanın aksine haberlerde izleyicilerin dikkati farklı efektlerle çekilerek ve haberle ilgili yorumlar yapılarak izleyicilerin düşünce dünyasının yönlendirilmesine sebebiyet verebilmektedir.
Diğer yandan objektif habercilikte bilgi nesnel bir şekilde izleyicilerle paylaşılıp kitlelere haklıyı ve haksızı ayırt etme işini devretmek son derece önemlidir. Haber programlarında haberin içeriğine müdahil olmak, aslında nesnel haberciliğin yara alması kıvılcımının ateşlenmesine sebebiyet veren unsur olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bunun yanı sıra televizyon haberlerinde kullanılan söylem, yoğunluğu azaltılmış içerikte haberlerin ortaya çıkmasına yol açarak, aslında kültürel aktarımı sağlayan televizyon haberciliğini olumsuz etkileyip, kültürel bir bozulmaya yol açabilmektedir. Bu durumda televizyon haberciliğinin toplumsal bir sonuncunun olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Haber metinleri biçimi ve içeriğinden dolayı güvenirliği en yüksek metinler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bu metinlerin diğer programlardan farklı bir şekilde izleyiciye ulaşmasını sağlamak, sorumlu habercilik anlayışının bir gereğidir. Güvenirliği yüksek bu metinlerin farklı söylemlerle izleyiciye aktarımı güvenirliğinin sorgulanmadan algılanması gibi bir sonucu doğurabilir. Yanlış haberden daha sakıncalı olabilecek olan bu durum haberi, güvenilir metin olarak farklı söylem yönüyle algılayan izleyicinin iç dünyasında yarattığı algılamanın, izleyicinin gündelik yaşamında olumsuz ve yanlış yönlendirmelere sebebiyet verebileceği olası bir durumdur. Bağlamından koparılmış haber söylemleri izleyicilerin herhangi bir konu hakkında derinlemesine bilgi edinememesi gibi bir sonucu ortaya çıkarabilmektedir.
Haber programlarının önemli olayları farklı söylemler ile vermesi, haberin özünden uzaklaşmayı da beraberinde getirebilmektedir. Haber programları bir kamu hizmeti yayıncılığı sorumluluğunda yayınlanmalı, farklı anlayış ve hedeflerle "haber verme" işlevi ile izler kitleler bilgilendirilmelidir. Çünkü haberin işlevi televizyon yayıncılığındaki diğer programlardan farklı olarak izler kitlenin gerçek yaşamdan kaçışını sağlayıp rahatlaması ve dinlenmesini sağlamak değil, aksine yaşadığı dünyayı çözümlemesini, anlamlandırmasını sağlayacak bilgiyi vermektir.
Farklı olarak habercilerin bültenlerde çeşitli yorumlarda bulunması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak haberciliğin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır. Basın mensubunun haberin gerçekliğini araştırmadaki özenin ölçüsü her olay bakımından farklılık gösterebilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli 4-56 E. ve 44 K. sayılı bir kararında da belirtildiği üzere yapılan haber üçüncü kişilere ağır zararlar verebilecek nitelikteyse, doğruluğun denetlenmesi görevi, daha katı ölçütlere bağlanmalıdır.
Ayrıca her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin de korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda bunların ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması hukuki ve ahlaki düzeydeki çeşitli sorunları ortaya çıkarabilecektir. Bu noktada program sunucu ve yapımcılarından bu sorumluluk çerçevesinde yayın yapmaları beklenmektedir. Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi bir gerekliliktir.
Bu doğrultuda basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karşın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No:1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10'uncu maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2'inci fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır. Bu görev ve sorumluluklar, görülmekte olan davada olduğu gibi, basının yayımladığı haberlerini kişilerin şeref ve hakları üzerinde ağır etkiler oluşturma riski taşıdığı durumlarda, özellikle önem arz etmektedir. Diğer yandan Sözleşmenin 10'uncu maddesinin gazetecilere sunduğu koruma, gerçeğe uygun ve sorumlu bir gazeteciliğin gerektirdiği ilkeleri gözeten, güvenilir haberler sunacak biçimde iyi niyetle hareket etme şartına bağlıdır. Dolayısıyla özellikle haber programlarında yorum ve tartışma programlarında farklı olarak verilen bilgilerin haber niteliği taşıdığı, bilgilerin doğrudan kamuoyunu ilgilendirdiği ve kamuoyu için önemli olduğu açıktır. Haberciler açısından haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; program sunucusu tarafından sarf edilen; "Ve neden kadınların seçimi olmalı ve neden daha çok hemcinslerime sesleniyorum onu anlatayım. Son katılımlarda aşırı sağ hale gelen Cumhur İttifakı zihniyeti sizden okumanızı istemiyor, çalışmanızı istemiyor. Bizzat Cumhurbaşkanı kadının görevinin çocuk doğurmak olduğu anlayışını Mehmet Ali Çelebi ile eşinin üzerinden yaptığı uyarıyla hatta daha birçok açıklamasında ortaya koymuştu. Ee okuma, dolayısıyla çalışma, çocuk yap, evde otur, ayrılabilirsen nafaka da alma, öyle çaresiz kal ki şiddete bile karşı laf edeme... Kadına reva görülen, Türkiye'nin ikinci yüzyılında bu mu oldu şimdi? Hani kadının adı bile AK Parti'den önce yoktu?” şeklinde ifadelerin, yaklaşan seçimler konusunda toplumu bilgilendirme, tarafsız görüş beyan etme, objektif bakış açısıyla olguları yorumlama vb. durumların dışında olduğu, bu durumun da toplumun özgürce kanaat oluşturmasına engel olduğu, yapılan değerlendirmelerin, kamuoyunda kanaat oluşturarak, toplumu yanlış yönlendirebilecek ve farklı değerlendirmeye sebebiyet verecek şekilde tarafsızlığı etkileyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Şubat 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 18.813.328,93 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 564.400,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi İlhan TAŞCI’nın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.