İnceleme ve Değerlendirme :Hukuk Müşavirlği’nin 08.10.2013 tarihli ve 2224 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yazıda özetle;
“Net Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.” unvanlı ve Net Tv logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşça 26/06/2013 tarihinde yayınlanan “Tarih Atlası” adlı program hakkında; Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi vekili tarafından Üst Kurul Başkanlığına hitaben düzenlenmiş dilekçe ve ekleri ile şikayette bulunularak kuruluş hakkında idari yaptırım kararı verilmesi talep edilmiştir. Şikâyet üzerine, İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığınca 21/08/2013 tarih ve 2289 sayılı rapor düzenlenmiştir. Rapora göre, 26 Haziran 2013 tarihinde Net Tv’de saat 22.35’te Erkam Tufan Aytav’ın moderatörlüğünde yayınlanan “Tarih Atlası” adlı programa; tarihçi Mustafa Armağan, avukat Mahmut Doğan ve Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik katılmışlardır. Programın konusunu; İş Bankasının kuruluşu, kuruluş sermayesinin nasıl elde edildiği, İttihat ve Terakki Partisi’nin kurulmasını sağladığı Osmanlı İtibari Milli Bankası’nın ve bankaya ait hisse senetlerinin akıbeti, İş Bankasından çok daha büyük sermayeli Osmanlı Milli İtibari Bankası’nın İş Bankası’na nasıl katıldığı, Osmanlı Milli İtibari Bankası hisse senedi sahiplerinin İş Bankası üzerinde haklarının bulunup bulunmadığı başlıkları oluşturmaktadır. Stüdyoda yapılan tartışmalarda İş Bankası’nın Hilafet Fonuyla kurulduğu, bu çerçevede Bangladeş, Keşmir, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerden hilafet merkezi “İstanbul kurtulsun” diye gönderilen paraların bir kısmının Büyük Taaruz’da kullanıldığı ancak geriye kalan kısmın Mustafa Kemal Atatürk’e iade edildiği, Atatürk’ün emri ile Osmanlı İtibari Milli Bankasında tutulan paranın söz konusu bankadan çekilerek İş Bankasının kurulmasında temel sermaye olarak kullanıldığı dile getirilmiş ilaveten Atatürk’ün babasının zengin olmadığı ve paranın nasıl elde edildiği konusu irdelenmiştir. Ayrıca, Osmanlı İtibari Milli Bankasının kurulması sırasında satılan hisse senetlerinden bazılarına ne olduğunun bilinmediği, bazı hisselere ait kar paylarının ödenmediği ifadelerine yer verilmiştir. Program içerisinde zaman zaman, Osmanlı Milli İtibari Bankasının hisse senedi sahiplerinin rızası olmaksızın devredildiği iddiaları da yer yer bulmuştur. Bu iddiaları karşılamak üzere “gasp” sözcüğünün kullanıldığı görülmüştür.
Yine, Talat Paşa’nın Balkan Savaşları sırasında Müdafaa- i Milliye Cemiyetleri kurduğu, cemiyetlerin Kurtuluş Savaşı sırasında Müdafaa-İ Hukuk Cemiyetleri olduğu daha sonra da CHP ‘ye dönüştüğü, açıklanarak cemiyetlere ait hisse senetlerinin CHP’ye aktarılıp aktarılmadığının araştırılması devlet kurumlarından talep edilmiştir. Konuya ilişkin elektronik ortamdan mesaj gönderen bir İş Bankası yetkilisinin itirazı olduğu moderatörce söylenmiş, moderatör konuyu açıklığa kavuşturmak istemiş ve buna karşın CHP’nin İş Bankası Yönetim Kurulunda sürekli olarak üç üyesinin bulunduğu ve bu durumun menfaat sağlayan bir tarafının bulunduğu dile getirilmiştir.
Şikâyetçi vekilinin şikayet dilekçesi ekinde belirttiği ve yayında dile getirilen iddiaların cevabı niteliğindeki Maliye Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Sermaye Piyasası Kurulu, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yazıların yer almadığı görülmüştür. Şikâyet dilekçesinde, Avukat Mahmut Doğan’ın Hazine Müsteşarlığı ve BDDK ya yapmış olduğu başvuruların sonucuna dair İş Bankası aleyhine olacak bir bulgunun var olmadığının belirtilmesine rağmen şikâyet dilekçesi ekleri arasında herhangi bir maddi kanıt sunulmamıştır. Dilekçe eklerinden yayına konu davaların bazılarının davacı lehine bazılarının aleyhine sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Yine, şikâyet dilekçesinde cevap ve düzeltme metninin kuruluşa tevdi edildiği halde bu hakkın kullandırılmadığı dile getirilmiştir ancak dilekçe ekinde herhangi bir mahkeme kararı yer almayıp sadece Beşiktaş 16. Noterliği kanalı ile gönderilmiş cevap yazısına rastlandığından, 6112 sayılı Kanun’un 18 nci maddesinde öngörülen usulde cevap hakkının kullanılmadığı anlaşılmıştır.
Şikâyetçi vekili söz konusu yayın ile Bankanın itibarının zedelendiği, şöhret ve servetine zarar verildiğinden bahisle yayıncı kuruluş hakkında 6112 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (c),(ç),(e),(ı),(i),(o) bentlerinden müeyyide uygulanmasını talep etmektedir.
Sonuç olarak; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 2289 sayılı rapora göre programda yer yer maksadını aşan ifadelere rastlanmaktadır. Ancak bu iddia ve isnatların iftira veya hakaret maksadı ile mi, yoksa kamuoyunu bilinçlendirmek adına ifade özgürlüğü çerçevesinde mi yapıldığının tespiti mümkün gözükmemektedir. Şikâyetçi bankanın kendisi ile ilgili iddiaların mesnetsiz ve yersiz olduğu, açıkça hakaret ya da iftira niteliği taşıdığı kanaatini doğuracak şekilde kesinleşmiş yargı kararı ile bu karmaşık durum çözülecek olup konuya ilişkin cevap ve düzeltme hakkının hukuki safahatının ne aşamada olduğunun da bilinmemesi nedeni ile 6112 sayılı Kanun çerçevesinde yayın kuruluşunca yayın ilkelerinin şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ihlal edildiği yönünde kanaat oluşmamıştır.
Konu hakkında yayında dile getirilen sözler ile 6112 sayılı kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde düzenlenen “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” ve 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde belirlenen “Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.” ilkelerinin ihlal edildiği düşünülmektedir. Bununla beraber İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesince düzeltme ve cevap yazısının yayınlanmasının kabulüne dair karara yapılan itiraz neticesinde İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesince itirazın reddi yönünde hüküm tesis edildiği ve kararın yayıncı kuruluşa 18 Eylül 2013’te ulaştığı ve kuruluşun cevap ve düzeltme yazısını 20 Eylül 2013’te yayınlayarak 6112 sayılı Kanun’un 18 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında belirlenen “Hâkim tarafından düzeltme ve cevabın yayınlanmasına karar verilmesi hâlinde, birinci fıkradaki yedi günlük süre, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten; itiraz edilmişse asliye ceza mahkemesi kararının tebliği tarihinden itibaren başlar.” hükmünün gereğini yerine getirdiği ve bu nedenle 6112 sayılı Kanun’un birinci fıkrasının (o) bendinin ihlal edilmediği düşünülmektedir.” Şeklinde değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
6112 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde Yayın Hizmet Sağlayıcı Kuruluşun müştekinin ifade ettiği yayın ilkelerini şek ve şüpheye yer bırakmayacak biçimde ihlal ettiği yönünde bir kanaat oluşmadığı, kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe : Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın yazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Kuruluşun, konuya ilişkin cevap ve düzeltme yazısını 6112 sayılı Kanun’un 18 inci maddesinin 4 üncü fıkrası kapsamında 20 Eylül 2013’te yayınladığı anlaşılmakla, Hukuk Müşavirliği görüşü de dikkate alınarak, anılan yayında 6112 sayılı Kanun’un birinci fıkrasının (o) bendinin ihlal edilmediği kanaatine varılmıştır.
İhlale konu yayının ifade hürriyeti ve haber verme hakkı açısından değerlendirilmesi neticesinde; İfade hürriyeti, korunması ve gözetilmesi gereken bir temel hak olmakla beraber, kişilerin şeref ve haysiyeti de hukuk düzenince korunmaktadır. Özellikle ekonomik faaliyeti olan tüzel kişilerin ekonomik faaliyetlerini sürdürdükleri sırada kazandığı şeref, haysiyet ve saygınlık da bir kişisel değerdir ve çiğnenmesi durumunda tüzel kişinin ekonomik yaşamdaki yeri sarsılabilmektedir.
Yayında dile getirilen beyanların özü ve içeriğinin ifade hürriyeti korumasından faydalanması gerekmektedir. Demokratik toplum olmanın en önemli gereklerinden birisi her türlü düşüncenin serbestçe dile getirilmesidir. Ancak düşünce dile getirilirken ele alınan konuların dile getiriliş şekli, üslubu ve kullanılan dilin de dikkatle seçilmesi gerekir. Başkalarının ün ve şöhretine zarar verici ifadelerin hiçbir surette ifade hürriyeti korumasından faydalanamayacağı gerek Anayasa’nın gerek 26 ncı maddesinin 2 nci fıkrası gerekse 6112 sayılı Kanun’un 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin lafzından anlaşılmaktadır.
Yine, basında yer alan yer alan bir açıklamanın hukuka uygun sayılabilmesi için; açıklama gerçek olmalı, güncel olmalı, verilmesinde kamu yararı bulunmalı, veriliş biçimi ile konu arasında düşünsel (fikri) bağ bulunmalı, haberde adı geçenler hakkında küçültücü değer yargılarında bulunmamalı, ayrıca gerçek habere ana noktalarda ekleme yapılmamalıdır.
Bu bağlamda, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınladığı “Tarih Atlası” adlı programın deşifre metni incelendiğinde “...Gasp oldu bunlar değil mi?” , “Gasp ve hırsızlıktır yani bu.”, “CHP kapatılsın, çünkü hem terörün odağı, hem de yani bu şekilde gasp ve hırsızlık yapmış oluyor. Nasıl? 87 yıl boyunca…” şeklinde sözler ile haberde adı geçen tüzel kişiler hakkında, eleştiri sınırları ötesinde küçültücü değer yargılarında bulunulduğu ve bu şekilde 6112 sayılı kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi ilkesinin ihlal edildiği değerlendirilmiştir.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere;
1- Bahse konu yayında cevap hakkının kullandırılması açısından, 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (o) bendindeki; " Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır." hükmünün ihlali olmadığına,
2- TV NET logosuyla yayın yapan NET YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendindeki; “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez..” hükmünün ihlali nedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre “UYARI” YAPTIRIMININ UYGULANMASINA, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlali halinde, Kanunun 32 nci maddesinin İkinci fıkrasında yer alan; “Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacağının yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.


