İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.08.2021 tarih ve 1097 sayılı yazısına konu TR35 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04.08.2021 tarihinde saat 18:36’da yayınlanan "Ana Haber Bülteni" yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TR35 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 04.08.2021 tarihinde saat 18:36’da yayınlanan "Ana Haber Bülteni" adlı haber programında, "RTÜK halkı olumsuzluğa yönlendirebilecek içeriklerin ortaya konulduğunu ifade ederek, orman yangınlarıyla ilgili yapılan yayınlarla ilgili bir yazılı açıklama yapmıştı. RTÜK'ün bu açıklamasına CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel'den tepki geldi. Sertel RTÜK'ün anayasal suç işlediğini söyledi.", "Türkiye'de günlerdir ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Siyasi iktidar, tek adam yönetimi, Tarım ve Orman Bakanı, bakanlar, hepsi ormanların yanışını seyrediyorlar. Ve çare arayanlara karşı da susturma yolu arıyorlar.", "Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, orman yangınlarına ilişkin yapılan yayınlarda halkı olumsuzluğa yönlendiren içeriklerin ortaya koyulduğunu belirterek medya kuruluşlarına halkı yanlış yönlendirebilecek üsluptan kaçınmaları uyarısında bulunmuştu. RTÜK'ün bu yaklaşımının apaçık bir sansür olduğunu ifade eden Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Atilla Sertel İstibdat Dönemi'ndeki sansür memurlarının RTÜK eliyle yeniden hortlatıldığını söyledi.", "Türkiye'yi yangın söndürme uçağından mahrum edenler şimdi medyayı baskı altına almaya çalışıyorlar. Neymiş halkın morali bozulmasınmış. Siz haber yaparken dikkatli olacakmışsınız. Eğer dikkat etmezseniz ve yangınla ilgili gerçekleri açıklarsanız size ceza yazabiliriz diye yazılı açıklama yapıyorlar, metin gönderiyorlar televizyonlara. Televizyonlarda yangınla ilgili eleştirel haber yapmak ya da eleştirel yorumda bulunmak televizyonlara ceza yazılmasının maddesi olarak getiriliyor. Abdülhamid sansüründen öte bir durum var burada Türkiye'de.", "RTÜK'ün halkın haber alma özgürlüğünü hiçe saydığını belirten Sertel, televizyon kanallarının cezayla tehdit edildiğini ifade etti.", "Türkiye'de sansürün bu kadar koyusu, bu kadar kötüsü hiç yaşanmamıştı. Bu sizin sonunuzun geldiğini, iktidarınızın sonunun geldiğini, yapılacak ilk seçimde sizin halkın göndereceğinin somut delilidir. Buradan söylüyorum. RTÜK'le ceza yazdığınız televizyonlara, kanunsuz ve hukuksuz işlemler yaptınız ve yapıyorsunuz. Ama gün gelecek bunların hepsini mahkeme huzurunda mutlaka bunların hesabını vereceksiniz. O günler çok yakındır." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Medya hizmet sağlayıcılar haber yayınları ile toplumun haber alma hakkına hizmet ederek önemli bir kamusal görev yerine getirmektedir. Kriz zamanı olarak kabul edeceğimiz, olağanüstü durumlardan olan "Mega Yangın" olarak nitelenen, ülkemizin farklı noktalarında çok sayıda çıkan yangınlar gerek haber gerekse yorum programlarının konusu olmuştur. Ormanlarımız tüm toplumun ortak varlığı olması sebebiyle orman yangınları kamuoyu tarafından yakından takip edilmekte ve bilgi edinilmeye çalışılmaktadır. Gerek bölgede yaşayan halkın gerekse çalışmalara katılanların moral ve motivasyonlarının yüksek tutulması için yayınlarda azami özen gösterilmesi kamusal yayıncılık gereğidir. Kriz zamanlarında doğru, tarafsız ve sağduyulu haber yayıncılığı elzem görünmektedir.
Demokratik idare biçimi siyasal anlamda bireylerin haklarını yasayla koruma altına alan değerler bütününü ifade ederken, sosyolojik anlamda ise bu değerler bütününün uygulamaya yönelik içeriğinin düzenlenmesini ifade etmektedir. Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda bunların ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek itham edici ya da yargılayıcı bir üslubun kullanılması hukuki ve ahlaki düzeydeki çeşitli sorunları ortaya çıkarabilecektir. Bu noktada program sunucu ve yapımcılarından bu sorumluluk çerçevesinde yayın yapmaları beklenmektedir.
Olağanüstü durumlarda kişiler yoğun şekilde endişe, korku ve panik yaşayabilmektedirler. Bu durum bir an önce olan bitenden haberdar olma isteğini ortaya çıkarmaktadır. Kriz dönemlerinde haberler içerik ve görüntü olarak daha ilgi çekici hale gelmektedir. Kriz dönem haberciliği bu nedenle olağan dışı bir habercilik profesyonelliğini gerekli kılmaktadır. Bu dönemlerde haberciliğin toplumsal ruh sağlığını bozmayacak, halkta korku ve paniğe yol açmayacak şekilde yapılması ve sağlıklı bilgilerin zamanında ulaştırılması önem kazanmaktadır. Her olağanüstü olay kendine has bir karakteristik yapıya sahiptir. Buna göre içerisinde bulunulan olağanüstü durum, kişisel ve toplumsal bazda sebep olacağı sonuçlar göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve hassas davranılmalıdır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu ana haber bülteninde, "Medyayı baskı altına almaya çalışıyorlar. Televizyonlarda yangınla ilgili eleştirel haber yapmak ya da eleştirel yorumda bulunmak televizyonlara ceza yazılmasının maddesi olarak getiriliyor. Abdülhamid sansüründen öte bir durum var burada Türkiye'de. Türkiye'de sansürün bu kadar koyusu, bu kadar kötüsü hiç yaşanmamıştı. RTÜK'le ceza yazdığınız televizyonlara, kanunsuz ve hukuksuz işlemler yaptınız ve yapıyorsunuz.", "Türkiye'de sansürün bu kadar koyusu, bu kadar kötüsü hiç yaşanmamıştı. ... RTÜK'le ceza yazdığınız televizyonlara, kanunsuz ve hukuksuz işlemler yaptınız ve yapıyorsunuz." şeklinde ifadelerle, RTÜK'ün orman yangınlarıyla ilgili haberleri yasakladığına dair yanlış bir algı yaratıldığı, oysa ki yapılan basın açıklamasının bir sansür metni değil, yayıncıları kriz dönemlerinde yapılan kritik yayınlarda sorumlu davranmaya davet eden bir anlam taşıdığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına bağlı bir kuruluştur. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, düşünce ve kanaat özgürlüğüyle ifade özgürlüğünün sağlanması amacıyla radyo ve televizyonların düzenlenmesi ve denetlenmesinde görevli bir kurumdur. Bu bakımdan yayıncılık alanında önemli bir görev üstlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bir baskı ve sansür aracı olarak ifade edilmesinin kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığı gibi tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkeleriyle de bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %2 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının bulunmadığı değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2021 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 28.238 (yirmisekizbinikiyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP’in karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.