İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 06.08.2021 tarih ve 1088 sayılı yazısına konu HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 03.08.2021 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı "Kayda Geçsin" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 03.08.2021 tarihinde saat 20:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Gökmen Karadağ’ın yaptığı, Murat Ağırel, Ozan Gündoğdu, Timur Soykan ve Nur Batur ve Mürsel Alban’ın konuk olarak katıldığı "Kayda Geçsin" adlı programda, sunucu ve konuklar arasında geçen diyaloglarda; “(...) Şu an biz bundan 5 kilo 10 kilometre diğer taraftayken dünden beri sesleniyoruz Tarım Orman Bakanı'na. Dedik ki bu yangını buradan durdurun. Bu yangına eğer havadan müdahale ederek durduramazsanız bu yangın gelir termik santrale dayanır dedik. Ören yanar. Ören'i aşarsa Gökova yanar. Fesleğen Yaylası yanıyor. Fesleğen Yaylası'na eğer müdahale edip söndürmezlerse Milas yanacak dedik. Şu an burada hiç havadan müdahale yok; Gökova'da bu termik santral patlayacak. Bakın uyarıyorum, uyarıyorum. Termik santrali patlayacak. Oradaki buhar kazanlarını düşünün. Buhar kazanları patlarsa eğer Muğla yanacak, bakın Muğla yanar. Bir bomba etkisi yaratır. Uyarıyorum sizin aracılığınızla. Recep Tayyip Erdoğan yazlık sarayında şu an kahve yudumluyor. Geliyor Marmaris'e. Milletin kafasına çay atıyor. Ama burada millet yangınla mücadele ediyor. Vatandaş ediyor. Halk ediyor. Bir tane devletin personeli yok. Sadece karadan müdahale hariç. Havadan bir tane müdahale yok. Gökmen Bey çok zor durumda burası; Bakan keşifte. Turizm Bakanı buraları nereleri turizme açalım diye dolaşıyor. Yahu başka bakan yok mu buraları dolaşacak? Neden Turizm Bakanı dolaşıyor buraları? Niye diğer bakanlar dolaşmıyor? Neden buradasın kaç gündür? Zira buraları imara açmayı mı planlıyorsun? Her tarafı turizm alanı mı ilan etmeyi düşünüyor Turizm Bakanı? Neden diğer bakanlar dolaşmıyor, neden sadece o dolaşıyor buraları? Bunu merak ediyorum bunu soruyorum. Devlet vatana, halka yalan söylüyor. Ne uçak var burada ne yangın söndürme helikopteri. Bunlar devleti yönetmekten aciz, öngörüsü olmayan, beceriksiz yöneticiler halkı, ormanları kaderine terk ettiler. Yazıklar olsun onlara, yazıklar olsun. Nefes alamıyoruz şu an. Yazıklar olsun; Ege yanıyor, Muğla yanıyor, bizim devleti yöneten beceriksiz yöneticiler yatıyor. Onlar burada yok, halk kendi derdine çaresine derman üretmeye çalışıyor. Başka halktan başka kimse yok burada yok Gökmen bey yok…Yani bir taraftan halk yasta. Çok ciddi bir yas var. Yani bunu görmek lazım çok ciddi yasta insanlar. İnsanların içi yanıyor ve diğer taraftan da müthiş bir öfke var. Yani bir devlet Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti koordinasyonsuzluktan ve ideolojik saplantıdan; yani bunu koymamız lazım altını çizmemiz lazım bence…Çok açık ki belli ki hükûmet şu görüntüyü vermek istemiyor. Bu aynı zamanda kurumlar arasındaki rekabeti, birlik beraberliğin olmamasını da teşhir ediyor bize. Bizim yapamadığımızı TSK yaptı dedirtmek istemiyorlar...” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğunun da o ölçüde arttığını söylemek mümkündür. Muhakkak ki medya mensuplarının halka karşı sorumlulukları bulunan siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir.
Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan ilkelere ve Basın Meslek İlkelerine uygun olarak sunmalıdır. Bu ilkelere göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılmalı, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Bu nedenle bu ve buna benzer her türden haberin aktarımında yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla genele hitap eden haberlerin ön hazırlık süreçlerinde tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Gazeteciler seçtikleri haberleri topluma ileterek, bireylerin hem yakın çevrelerinde hem de ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanılan olaylar hakkında toplumun bilgi edinmesini sağlar. Toplumun bağımsız temsilcileri olarak isimlendirilen gazeteciler, toplum içindeki grupların kanaatlerini birbirlerine ileterek toplumsal iletişimin gerçekleşmesine yardımcı olurlar. Gerçeklerin değiştirilerek aktarılması, kişinin yanlış bilgilendirilmesine ve toplum içinde yanlış anlaşılmalara neden olabilir.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi bilhassa kriz durumlarında hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Haberci olay ve durumları haberleştirirken dürüstçe, gerçeğe uygun olarak haberini oluşturmalıdır. Haberin doğruluğu denildiğinde haberde verilen bilgilerin doğru olduğu, yanlış bilgilerin haberde yer almadığı anlaşılmalıdır. Bilindiği üzere bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haberlerin meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2007 yılında kabul ettiği "Kriz Zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğünün Korunması Hakkında Rehber İlkeler"de hangi durumların kriz olarak nitelendirilebileceği belirtilmiştir. 1. maddeye göre kriz terimi savaşlar, terörist saldırılar, doğal ve insanlar tarafından oluşturulan afetler vb. durumlardır. Krizler ciddi geniş kapsamlı bir tehdit, yüksek oranda belirsizlik özellikleri ile normal olaylardan ayrılmaktadır. Krizle ilgili açıklamaların üst düzey yöneticiler, uzmanlar tarafından yapılması inandırıcılığı artıracaktır. Konuyla ilgili açıklamaların nasıl yapılacağı, lisanın nasıl kullanılacağı, hangi iletişim aracının kullanılacağı önemlidir, spekülasyon yapılmamalıdır. Ayrıca, kriz ve olağanüstü zamanlarda habercilerin daha çabuk ve hızlı haber verme isteği, kimi zaman güçlü bir baskıya dönüşmekte, haberci hızlı haber verme ile doğru haber verme arasında bir ikileme düşmektedir. Dolayısıyla kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülmeden, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan yapılacak haber sunumunun kriz zamanlarında olması gereken sağduyu ortamına zarar vermesi kaçınılmazdır. Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir.
2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı, gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almakta, yayıncı kuruluşların, orman yangını gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Savaş, çatışma, terör, doğal afet vb gibi olağanüstü olaylar “kriz dönemlerini" ifade etmekte ve yayın kuruluşlarının bu dönemlerde haber aktarım biçimlerinin toplumda oluşturabileceği infial nedeniyle zaman zaman birtakım sınırlılıklar getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kamuoyunun bilgi edinme hakkı çerçevesinde, gerçekleşen olayların nerede, ne zaman, nasıl ve hangi sebeple ortaya çıktığını kaynakları ölçüsünde açıklamaya çalışan yayın kuruluşları haberin bilgi yoğun niteliğinden ziyade ”duygu yoğun” niteliğini gözler önüne sererken haberciliğin toplumsal ruh sağlığını bozabilecek, halkta korku ve paniğe yol açabilecek şekilde olay yeri bağlantılarında nefes nefese kalmış muhabirlerin korku ve panik içindeki açıklamalarına yer vererek “kamu yararı”, “toplumsal sorumluluk” ve “etik ilkeler” göz ardı edildiği düşünülmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; "Şu an biz bundan 5 kilo 10 kilometre diğer taraftayken dünden beri sesleniyoruz Tarım Orman Bakanı'na. Dedik ki bu yangını buradan durdurun. Bu yangına eğer havadan müdahale ederek durduramazsanız bu yangın gelir termik santrale dayanır dedik. Ören yanar. Ören'i aşarsa Gökova yanar. Fesleğen Yaylası yanıyor. Fesleğen Yaylası'na eğer müdahale edip söndürmezlerse Milas yanacak dedik. Şu an burada hiç havadan müdahale yok; Gökova'da bu termik santral patlayacak. Bakın uyarıyorum, uyarıyorum. Termik santrali patlayacak. Oradaki buhar kazanlarını düşünün. Buhar kazanları patlarsa eğer Muğla yanacak, bakın Muğla yanar. Bir bomba etkisi yaratır. Uyarıyorum sizin aracılığınızla. Recep Tayyip Erdoğan yazlık sarayında şu an kahve yudumluyor. Geliyor Marmaris'e. Milletin kafasına çay atıyor. Ama burada millet yangınla mücadele ediyor. Vatandaş ediyor. Halk ediyor. Bir tane devletin personeli yok. Sadece karadan müdahale hariç. Havadan bir tane müdahale yok. Gökmen Bey çok zor durumda burası; Bakan keşifte. Turizm Bakanı buraları nereleri turizme açalım diye dolaşıyor. Yahu başka bakan yok mu buraları dolaşacak? Neden Turizm Bakanı dolaşıyor buraları? Niye diğer bakanlar dolaşmıyor? Neden buradasın kaç gündür? Zira buraları imara açmayı mı planlıyorsun? Her tarafı turizm alanı mı ilan etmeyi düşünüyor Turizm Bakanı? Neden diğer bakanlar dolaşmıyor, neden sadece o dolaşıyor buraları? Bunu merak ediyorum bunu soruyorum. Devlet vatana, halka yalan söylüyor. Ne uçak var burada ne yangın söndürme helikopteri. Bunlar devleti yönetmekten aciz, öngörüsü olmayan, beceriksiz yöneticiler halkı, ormanları kaderine terk ettiler. Yazıklar olsun onlara, yazıklar olsun. Nefes alamıyoruz şu an. Yazıklar olsun; Ege yanıyor, Muğla yanıyor, bizim devleti yöneten beceriksiz yöneticiler yatıyor. Onlar burada yok, halk kendi derdine çaresine derman üretmeye çalışıyor. Başka halktan başka kimse yok burada yok Gökmen bey yok" şeklindeki ifadeler ile Nur BATUR tarafından sarf edilen "Yani bir taraftan halk yasta. Çok ciddi bir yas var. Yani bunu görmek lazım çok ciddi yasta insanlar. İnsanların içi yanıyor ve diğer taraftan da müthiş bir öfke var. Yani bir devlet Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti koordinasyonsuzluktan ve ideolojik saplantıdan; yani bunu koymamız lazım altını çizmemiz lazım bence"; "Çok açık ki belli ki hükûmet şu görüntüyü vermek istemiyor. Bu aynı zamanda kurumlar arasındaki rekabeti, birlik beraberliğin olmamasını da teşhir ediyor bize. Bizim yapamadığımızı TSK yaptı dedirtmek istemiyorlar." şeklinde iddia ve ithamlar içeren yorumların toplumun genelinde büyük üzüntüye neden olan, Devletin ve vatandaşın tüm imkânları ile mücadele ettiği bu afetle ilgili olarak devletin duruma müdahale noktasında aciz, yetersiz kaldığı vurgusu yapılarak toplumun genelinde infial uyandırabilecek ve korku, panik, endişe yaratabilecek ifadeler kullanılarak gerilimi artırabilecek nitelikteki yorumlara yer verildiği, yapılan değerlendirmelerin orman yangınına dayalı olgular olsa da orman yangını konusunda toplumu bilgilendirme, tarafsız görüş beyan etme, objektif bakış açısıyla olguları yorumlama vb. durumlarının dışında olduğu, bu durumun toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olabileceği, endişe ve güvensizliğin giderilmesi noktasında yayın kuruluşlarında yer alan konunun uzmanları ya da akademisyen kimlikli konuşmacıların tarafsız, gerçeklik ve doğruluk temelinde olayın sıcak dakikalarında eleştirel dilden uzak ve yapıcı bir üslup içinde yorum ve değerlendirmelerde bulunmaları gerektiğinden hareketle ilgili programda, taraflı kişisel görüşlerle, kamuoyunda kanaat oluşturarak, tüm ülkeyi derinden sarsan bir yangın afeti üzerinden toplumu yanlış yönlendirebilecek ve farklı değerlendirmeye sebebiyet verecek nitelikte yayın yapıldığı, dolayısıyla bilgi ve haber aktarımında tarafsızlık, gerçeklik ilkelerine ve toplumun yaşanan olayla ilgili olarak özgür kanaat edinmesine engel olabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Temmuz 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.807.095,86 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde iki oranı (%2) 36.142,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP’in karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.