İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 19.04.2021 tarih ve 745 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda "HALK TV" logolu medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 13.04.2021 tarihinde saat 13:00’de yayınlanan “Haber Masası” isimli programda sunucu ile program konuğu arasında geçen diyaloglarda yer alan;
“Peki Sayın Hatipoğlu şöyle sorayım. Bir soruşturma olacak mı olmayacak mı elbette göreceğiz. Resen başlatılmalı dediniz ama. Şimdi isimleri biliyoruz dediniz, biletlerde belli sonuçta hiç gizlenmemiş. Tırnak içinde sizin hitabınızla sansasyonel bir saldırıyı gerçekleştirmek için adeta kimlik de konulmuş. Şimdi Sayın Başaran'ın Milliyetçi Hareket Partisi'ni dönem dönem eleştiren paylaşımları yaptığını da biliyoruz. Biletlerde yazan isimler bir tarafta da eleştirel paylaşımlar. Bunları bağlantılı görüyor musunuz? Ancak bu şekilde sorabilirim zannediyorum.- Yani ben bi hukuk insanı olarak bunla alakalı beni bağışlayın bi şey söylemem doğru olmaz. Ama şunu söyleyebilirim ancak. Araştırıldığında ne kast ettiğimiz, kimleri kast ettiğimiz net bi şekilde ortaya çıkacaktır. Hatta araştırmaya da gerek yok. Yani ilgili Cumhuriyet Savcısı bilet isimlerini alsın, o biletteki isimlerin son bi kaç günlük HTC kayıtlarını istesin, mevcut iştigal ettikleri ve bulundukları yerleri tespit etsin soruşturma dosyasına gerek yok. Üç veya dört telefon görüşmesi yapsın bütün tablo ortaya çıkacak. Bakın bu sürecin başlangıcı 2017'dir Sayın Coşkun. 2017'de referandumda Milliyetçi Hareket Partisi 'hayır' değil 'evet' diyerek rejimin fiili durumunu hukuki duruma uydurmak suretiyle Sayın Tayyip Erdoğan'ın başkanlığını tescillemek için referandum yoluna çıkmıştır. Şu anda orta ekranda verdiğiniz Sayın Suat Başaran'ın yapmış olduğu bu açıklamaların olduğu dönemden itibaren başlayan bir 'hayır kampanyası' başlatılmıştı, 'ülkücü tavır hayır' diye bir platform kurulmuştu, şu anda tabii ki o platformun mensupları çok farklı siyasi durumlara geçtiler ama o gün itibarıyla bahsediyorum 2017 itibarıyla, bendeniz de o platformun koordinatörüydüm. Bana yapılan saldırının da başlangıç sebepleri ta o zamana dayanmaktadır. Daha sonra da İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimlerindeki durumlara kadar uzanmaktadır. Bunların hepsinin belli bir sebebi ve altlığı vardır. Suat Başaran ismi ülkücü harekette konuştuğunda paylaşım yaptığında etkili olan, taban bulan, kamuoyunda belli bir kesim tarafından lider ve önder kabul edilen, çok sevilen, sayılan bir isim olması sebebiyle mesaj şudur: Sayın Bahçeli sonrasındaki MHP yönetiminin nasıl organize edileceği ile alakalı şimdiden planlar yapılmaya başlanmıştır. Bize, Suat Beye ve bundan sonraki olası saldırıların altında yatan sebep Sayın Bahçeli sonrasındaki Milliyetçi Hareket Partisi'nin organizasyonunun fitilini ateşlemektir ve şu anda bizim yine o isimleri vermek istemiyorum ama listede olan arkadaşlarımız var. Bakın ben bunları daha önce konuşmadım hiçbir zaman kendime yapılan saldırıda konuşmadım ama artık 61 yaşındaki Suat Başaran'a CIP de tarifeli biletin yükseltilmesi suretiyle organizasyon bir saldırı olduktan sonra artık bu saatten sonra inceldiği yerden ne kopması gerekirse kopsun. Şu anda bizim saldırı ve saldırıya uğramasını beklediğimiz ve inşallah gerçekleşmez ümidiyle her gün haberini beklediğimiz en az 3-4 arkadaşımız daha var.- Böyle bir liste olduğundan söz ediyorsunuz.- Var evet böyle bir liste var. Bunu insanlar bilsin kim ne yapacaksa yapsın yapmazsa da yapmasın hiç umurumuzda değil artık. Bana evimin önünde bana saldırı oldu saldırıyla ilgili ailevi, kişisel mevzu dediler iki ay geçti daha kedi bile tutuklayıp dosyanın içine koyamadılar. Bir İçişleri Bakanı orada her türlü hukuki nosyondan uzak şekilde açıklamalar yaptı ve bir kediyi bile tutuklayamadılar. Hadi bizi kişisel ailevi sebepten saldırdılar, tamam Suat Başaran'a niye saldırdılar? Almanya'ya giden bir adama CIP Lounge'da bulup da bilet alıp saldıracak kadar gözü dönmüş bu adamlar bu insana niye saldırdılar ve her gün tehditler oluyor birçok insana? Bu nedir böyle yani bu bi sürek avı mı yaşıyoruz siyaset mi, hukuk devleti mi, düzen mi, nizam mı nedir bu yani? Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? Benim yaşam hakkım yok mu? Kişisel saldırı olduğunu varsaysan bile bir kişiye kişisel olarak saldırmak suç değil mi sen bunu niye araştırmıyorsun? Böyle bir şey olabilir mi? Bu tamamen Sayın Bahçeli sonrası MHP hesaplaşmasının fitilini ateşlemektir. Bunun tek sebebi ve açıklaması budur. Çünkü Suat Başaran ve onun etrafındaki ülkücü kadrolar Milliyetçi Hareket Partisi'nin en münhal ve en büyük potansiyeline sahip genel merkez yönetim kadrolarıdır. Mevcut yapı Milliyetçi Hareket Partisi'nin mevcut yapısı bu kadroları tasfiye etmek için fiili ve manevi saldırılarla itibarsızlaştırma serüvenine girişmişlerdir ama başaramayacaklar. Ancak Sayın Başaran'ın da söylediği gibi beni, Suat Başaran'ı şu anda isimlerini vermeyeceğim kendileri biliyor diğer arkadaşlarımızı son nefesini alırlarsa o zaman bizden kurtulurlar onun dışında bizden Türk milliyetçilerinden günü geldiğinde soracağımız soruların muhatabı olmak zorunda kalacaklar Sayın Coşkun...." şeklindeki ifadeler nedeniyle, 6112 sayılı Yasanın 8. Maddesinin birinci paragrafı (ç) bendinde yer alan "... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." hükmüne aykırı olduğu gerekçesiyle idari yaptırım uygulanmasına “oy çokluğuyla” karar verildi.
Söz konusu haber ve yorum eleştiri sınırları içinde olup her hangi bir hakaret, tehdit, aşağılama içermemektedir. Yapılan haber ve yorumlar ifade özgürlüğü kapsamında gazetecilik mesleğinin gerektirdiği şekilde ve ölçüde yapılmıştır.
İfade özgürlüğü; çoğulcu ve anayasal demokrasilerin temel taşlarındandır. Farklı tanımlara yer verilmekle birlikte genel kabule göre, ifade özgürlüğü; insanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve serbestisidir. İfade özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaat sahibi olmayı” değil, “düşünce ve kanaatlere ulaşma” ve “düşünce ve kanaatleri açıklama, yayma” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Ayrıca ifade tarzları, biçimleri ve araçları da bu özgürlük kapsamındadır.
İfade özgürlüğü; insan hakları hukuku belgelerinde ve anayasalarda, temel haklar ve ödevler kategorisinde, birinci kuşak haklar arasında yer almaktadır. Bu nedenle çoğulcu demokrasilerde ifade özgürlüğü; herkes için geçerli, özüne dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez bir hak ve yaşamsal önemde bir özgürlük niteliğindedir.
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez ana unsurlarından en önemlisidir. İfade özgürlüğü, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası hukuk, Anayasamız, çeşitli yasalar, Yargıtay içtihatları ve AİHM kararları ile güvence altına alınmıştır.
AİHS'nin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir”.
AİHM’ye göre ifade özgürlüğü, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden olup, toplumsal ilerlemenin ve her kişinin gelişiminin başlıca koşullarından birini teşkil etmektedir. AİHS'nin 10. maddesinin 2. fıkrası saklı kalmak koşuluyla, ifade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan ya da zararsız veya önemsiz olduğu düşünülen değil, aynı zamanda kırıcı, hoş karşılanmayan ya da kaygı uyandıran “bilgiler” ya da “düşünceler” için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik bunu gerektirir ve bunlar olmaksızın “demokratik bir toplum” olamaz. (Handyside/Birleşik Krallık, 5493/72, 07.12.1976).
Bir başka AİHM kararına göre; ifade özgürlüğünün, toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için AİHM’nin de ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında sıkça belirttiği gibi yalnızca toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü haber ve düşüncelerin değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın demokratik toplumdan bahsedilemez (AİHM Handyside/Birleşik Krallık, Başvuru No: 5493/72, Para. 49).
Demokratik toplumların olmazsa olmazı düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün, gerek uluslararası hukukta gerekse iç hukukta güvence altına alınması göz önüne alındığında HALK TV logolu yayın kuruluşunda yer alan ve ifade özgürlüğünün sınırlandığı hakaret, aşağılama, tehdit ve küfrün yer almadığı programa yaptırım uygulanmasının hukuki olmadığı, muhalif basının susturulması gibi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir karar olduğu görüşünde olduğum için katılmadım.