İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 05.07.2021 tarih ve 988 sayılı yazısına konu HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 24,28.06.2021 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı "İki Yorum" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; HALK TV logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24, 28.06.2021 tarihinde saat 20:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Murat Sabuncu ve Levent Gültekin'in yaptığı "İki Yorum" adlı programda, program sunucuları Levent Gültekin ve Murat Sabuncu tarafından; "...İçişleri Bakanlığı sende. Bak sırtını yere vermediğin, hakkında türlü hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırmak, rezaletler dolaşan İçişleri Bakanı'nın arkasında kapı gibi duruyorsun"; "Hem Sayın Bahçeli hem de Sayın Erdoğan baba parası yiyen hovarda bir 18 yaşındaki genç gibi davranıyor. Gözünde canlandırsın izleyicilerimiz. Babasının parasını almış ergen bir tavırla niye bunu söylüyorum: çatışma istiyolar, dövüş istiyolar, kavga istiyolar, savaş istiyolar çünkü bizim çocuklarımız üzerinden. Biz biz niçin diyalogdan, konuşmaktan, HDP'nin siyasette tutulmasından yanayız izleyicilerimiz özellikle dikkat çekiyorum. Çünkü garip gurebanın çocuğunun üzerinden kabadayılık taslıyorlar PKK'ya.", "tam Tayyip ERDOĞAN'ın çatışmaya, savaşa ihtiyaç duyduğu yani kaosa o anlamda iktidar toplum korkutmaya dönük bir politikaya ihtiyaç duyduğunda PKK doğuda şehirleri hendeğe çevirdi. Niye? Çünkü devletin çatışma. Ne zaman bu ülkede iktidarların başı sıkışmışsa PKK o zaman onların yardımına koşmuştur. Ne zaman hangi iktidarın ülkeyi yönetmek için bir korku yaratmasına, hangi iktidarın çatışmacı bir ortam yaratmasına ihtiyaç duymuşsa PKK bir saldırı yapmış. PKK bana göre devlete çalışıyor. Devlet istemiş olsa bitirir, bitirmiyor"; "bütün bu yanlışlarının faturası olarak da oraya asker gönderiyo, doğuda askeriyeyi yığıyo, Suriye'ye asker gönderiyo, Libya'ya asker gönderiyo. Her birinden tek bir derdi var, acaba üç kuruş alabilir miyim. Geçen programda söylemiştim hani Soros'un meşhur sözü 'Türkiye'nin en büyük ihraç malı ordusudur' diye, şu anda buna oynuyolar.";"polisin şimdi birazdan konuşacağız eşkıya gibi davranmasını kanıksamak"; "Türkiye çok uzun süredir hukuku kaybettiği için sokakta polis görünümlü kişiler ki bunların %80'i hemen hemen hepsi AKP polisi, tabii ki de Türkiye'nin namuslu milletin polisleri de var ama bunlar AKP'nin polisleri"; "bu polisler bu güvenlik, bu kolluk güçleri AKP'nin polislerinin yarattığı sokaktaki bu endişe ve terör ortamı ya bu da bir polis terörü. Kendine polis diyen adamın terörü"; "bütün dindarlıkları, Müslümanları uçkur... insanların cinselliğine çalışıyor. Bütün akılları fikirleri insanların iki bacağının arasında başka bir şeye dindarlık geçmiyor..." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, insan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımaktadır. Ancak, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse ulusal hukuk belgelerinde bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
Anayasamızın 26. maddesinde; düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasının serbest olduğu ancak başkalarının şöhret veya haklarının korunması amacıyla bu hürriyetin kanunla sınırlandırılabileceği düzenlenmiş bulunmaktadır.
Anayasa'nın 90. maddesinde ise, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunlar arasında çatışma olması durumunda milletlerarası anlaşmaların iç hukukta doğrudan uygulanabilirliği açıkça anayasal güvence altına alınmış bulunduğundan, iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyeti kazanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin konuya ilişkin düzenlemelerinin de bu kapsamda irdelenmesi gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin İfade Özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde; "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
AİHS ve AİHM'nin içtihatlarına göre, ülkelerin yetkili mercilerince ifade özgürlüğünün kullanımına getirilen müdahale, şu üç koşulun hepsi birden yerine geldiği takdirde meşru olacaktır. Bunlardan birincisi, müdahalenin, yani sınırlama veya yaptırımın yasalarda öngörülmüş olması, ikincisi, müdahalenin, Sözleşmenin metni yukarıda belirtilen, 10. maddesinin 2. fıkrasında sayılan, çıkar veya değerlerden birini veya birkaçını korumaya yönelik olması, üçüncüsü, müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olması koşullarıdır.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Sadece basının bu tür bilgi ve fikirleri açıklama görevi yoktur; halkın da bunlara ulaşma hakkı vardır.
Buna karşın, AİHM'nin Tımes Newspapers Lımıted No1-2 -Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10.maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır. Bu görev ve sorumluluklar, görülmekte olan davada olduğu gibi, basının yayımladığı haberlerin bireylerin şeref ve hakları üzerinde ağır etkiler yaratma riski taşıdığı durumlarda, özellikle önem arz etmektedir. Diğer yandan Sözleşmenin 10. maddesinin gazetecilere sunduğu koruma, gerçeğe uygun ve sorumlu bir gazeteciliğin gerektirdiği ilkeleri gözeten, güvenilir haberler sunacak biçimde iyi niyetle hareket etme şartına bağlıdır. Yine AİHM'nin birçok kararında da, kamu kurumları ve yayın kuruluşlarınca, kişiler hakkında yapılan yayınlarda masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi ve bu ilkenin de sıkı bir şekilde korunması gerektiği vurgulanmıştır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda; "...İçişleri Bakanlığı sende. Bak sırtını yere vermediğin, hakkında türlü hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırmak, rezaletler dolaşan İçişleri Bakanı'nın arkasında kapı gibi duruyorsun"; "Hem Sayın Bahçeli hem de Sayın Erdoğan baba parası yiyen hovarda bir 18 yaşındaki genç gibi davranıyor. Gözünde canlandırsın izleyicilerimiz. Babasının parasını almış ergen bir tavırla niye bunu söylüyorum: çatışma istiyolar, dövüş istiyolar, kavga istiyolar, savaş istiyolar çünkü bizim çocuklarımız üzerinden. Biz biz niçin diyalogdan, konuşmaktan, HDP'nin siyasette tutulmasından yanayız izleyicilerimiz özellikle dikkat çekiyorum. Çünkü garip gurebanın çocuğunun üzerinden kabadayılık taslıyorlar PKK'ya.";" tam Tayyip ERDOĞAN'ın çatışmaya, savaşa ihtiyaç duyduğu yani kaosa o anlamda iktidar toplum korkutmaya dönük bir politikaya ihtiyaç duyduğunda PKK doğuda şehirleri hendeğe çevirdi. Niye? Çünkü devletin çatışma. Ne zaman bu ülkede iktidarların başı sıkışmışsa PKK o zaman onların yardımına koşmuştur. Ne zaman hangi iktidarın ülkeyi yönetmek için bir korku yaratmasına, hangi iktidarın çatışmacı bir ortam yaratmasına ihtiyaç duymuşsa PKK bir saldırı yapmış. PKK bana göre devlete çalışıyor. Devlet istemiş olsa bitirir, bitirmiyor"; "bütün bu yanlışlarının faturası olarak da oraya asker gönderiyo, doğuda askeriyeyi yığıyo, Suriye'ye asker gönderiyo, Libya'ya asker gönderiyo. Her birinden tek bir derdi var, acaba üç kuruş alabilir miyim. Geçen programda söylemiştim hani Soros'un meşhur sözü 'Türkiye'nin en büyük ihraç malı ordusudur' diye, şu anda buna oynuyolar.";"polisin şimdi birazdan konuşacağız eşkıya gibi davranmasını kanıksamak"; "Türkiye çok uzun süredir hukuku kaybettiği için sokakta polis görünümlü kişiler ki bunların %80'i hemen hemen hepsi AKP polisi, tabii ki de Türkiye'nin namuslu milletin polisleri de var ama bunlar AKP'nin polisleri"; "bu polisler bu güvenlik, bu kolluk güçleri AKP'nin polislerinin yarattığı sokaktaki bu endişe ve terör ortamı ya bu da bir polis terörü. Kendine polis diyen adamın terörü"; "bütün dindarlıkları, Müslümanları uçkur... insanların cinselliğine çalışıyor. Bütün akılları fikirleri insanların iki bacağının arasında başka bir şeye dindarlık geçmiyor..." şeklinde ifadelerle, kamu düzenini sağlamakla yükümlü bulunan Emniyet Teşkilatı mensuplarını 'polis terörü' ve 'eşkıya gibi davranmak' gibi benzetmelerle ve de 'AKP'nin polisi' diyerek bir siyasi partiyle ilişkilendirerek kamu görevini yapmakla yükümlülüğü bulunan Emniyet Teşkilatı'nı zan altında bırakabilecek, itibarlarını zedeleyebilecek nitelikte ifadeler olduğu, bununla birlikte, söz konusu yorum ve değerlendirmelerde sayısız kanlı eylemlerin müsebbibi bir terör örgütü olan PKK'nın ölçüsüz bir benzetme yapılarak devlete çalıştığının iddia edilmesinin Türkiye Cumhuriyeti sınır ve yasalarında kabul edilemez bir noktada olduğu, eleştiri ve yorumlarında söz konusu yayın kuruluşunda milli güvenlik gibi her vatandaşın ortak değer ve gereksinimini ifade eden, ortak bilinç, sahiplenme ve mücadele alanını gerektiren bir konuda herhangi bir bilgi ve belgeye dayanmayan ifadelere yer verilmesi nedeniyle, mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; "... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Mayıs 2021 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 2.182.575,27 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde iki oranı (%2) 43.652,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.